Organ Naklinin Önemi !

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
ORGAN NAKLİ NEDİR ?

Tedavisi sadece organ ve doku nakli ile mümkün olan hastalıklar, tüm dünyanın olduğu gibi, ülkemizin de önemli sağlık sorunlarından biridir. Organ ve doku nakli bekleyen hastaların sayısı her geçen gün artmaktadır. Kalp ve karaciğer nakli bekleyen hastalar, uygun organ bulunamadığı takdirde yaşamlarını kısa bir süre içinde kaybetmektedir. Bugün 30.562 kronik böbrek yetmezliği hastası diyaliz cihazlarına bağlı olarak 'bir gün böbrek nakli olabilmek umuduyla' yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır. Nakil bekleyen hastaların bazıları ise tedavi olabilmek umuduyla yurt dışında çareler aramaktalar.

Organ Nakli Nedir ?


Tedavisi mümkün olmayan hastalıklar nedeniyle görev yapamayacak derecede hasar gören organların yerine, canlı veya ölüden alınan yeni, sağlam organın konularak hastanın tedavi edilmesine organ nakli denilir.

Hangi Organ ve Dokuların Nakli Yapılmaktadır?


Ülkemizde nakli yapılan organlar; böbrek, karaciğer, kalp, akciğer, pankreas ve ince barsaktır, Nakli yapılan dokular ise; kalp kapağı, kornea, kemik, kemik iliği, deridir.

Böbrekler sağ ve solda olmak üzere iki tanedir. Dakikada 1 litre kanı süzerek vücudu zararlı maddelerden temizlerler. Ancak bir çok sebepten böbrek dokusu zarar görerek işlevini yapamaz hale gelebilir. Böbrek yetmezliğine bağlı ölümlerin %60'ını oluşturan kronik iltihabi durumda böbrekler fonksiyonlarını kaybederler. Bu durumda böbrek nakli gerekir.

Kalp kasını tutarak harap eden hastalıklarda kalp görevini yapamamaktadır. Bu hastalar nakil olmaz ise çok kısa sürede hayatlarını kaybetmektedir ve ancak kalp nakli ile yaşamaları mümkündür.

Karaciğer karın boşluğunun sağ tarafında yer alır. Karaciğer hücrelerinin tahrip olduğu, siroz, kronik sarılık, karaciğer kanseri gibi tıbbi tedavinin başarısız kaldığı hastalıklarda karaciğer nakli tek çözüm olarak ortaya çıkmaktadır.

Organ Nakli Kimlerden Yapılır?

Organ ve doku nakli, canlıdan ve kadavradan olmak üzere iki şekilde gerçekleştirilebilmektedir.

1. Kadavra donör (verici): Trafik kazası, kurşunlanma, beyin kanaması vb. nedenlerle yoğun bakımda tedavisi devam ederken, beyin ölümü denilen geri dönüşümsüz beyin hasarı gelişmiş hastaların organları bağışlandığı takdirde bunlar kadavra donör olarak tanımlanmaktadır. Böbrek, karaciğer, pankreas, kalp, kalp kapakları, kornea kadavradan nakillerde kullanılmaktadır.

2. Canlı donör: Organ nakli gereken hastanın eşi veya yakın akrabaları doku, kan grubu vb. uyum mevcut ise organ bağışında bulunabilmektedir. Bunlar canlı donör olarak tanımlanmaktadır. Böbrek ve karaciğer canlıdan nakil yapılabilen organlardır.

Beyin Ölümü Nedir?


Beyin ölümü, beyin fonksiyonlarının irreversibl (geri dönüşümsüz) olarak kaybolmasıdır. Beyin ölümü gerçekleşen kişide solunum ve dolaşım ancak yoğun bakım koşullarında ventilatör gibi destek makinelerine bağlanarak sürdürülebilmektedir. Solunum ve kalp atımları yapay olarak sürdürülebilirken, beyin fonksiyonları yapay olarak sürdürülemez. Bu nedenle kişi beyni öldüğü zaman tıbben ölü kabul edilir. Yoğun bakım ünitelerinde verilen tüm tıbbi desteğe rağmen ortalama 24-36 saat sonra beyin dışındaki organlar da fonksiyonlarını kaybederler.

Beyin ölümü tanısı almış kişilerin hayata dönmesi mümkün değildir.

Beyin ölümünün gerçekleşmesinden sonra bu kişiler kadavra donör olarak adlandırılır. Bu donörlerde en kısa süre içerisinde (organlar fonksiyonlarını kaybetmeden önce) organların alınarak bekleyen hastalara nakledilmesi gereklidir.

Beyin Ölümü İle Bitkisel Hayat Arasındaki Fark Nedir?

Beyin ölümü ile bitkisel hayat kavramları birbirinden farklıdır. En önemli fark, bitkisel hayattaki hastaların solunumlarının devam etmesidir. Bu hastalar aylarca ya da yıllarca yaşamaya devam etmekte ve bazı durumlarda iyileşerek normale dönebilmektedir.

Beyin ölümünü, çok basit bir benzetme ile vazodaki çiçeğe, bitkisel hayatı ise saksıdaki çiçeğe benzetebiliriz. Vazodaki çiçek istesek de istemesek de birkaç gün sonra solacak ve kuruyacaktır. Oysaki saksıdaki çiçek suladığımız müddetçe solmayacaktır.

Dünyada ve Ülkemizde Organ Naklinin Gelişimi

İnsanda canlıdan ilk böbrek nakli 1947 de Boston da gerçekleştirilmiştir. İlk başarılı kalp nakli ise 1967 yılında Dr. Christian Barnard tarafından gerçekleştirilmiştir.

Türkiye'de ilk kez 22 Kasım 1968 de Ankara Yüksek İhtisas Hastanesinde Dr. Kemal BEYAZIT tarafından kalp nakli yapılmış ancak hasta kaybedilmiştir. İlk başarılı organ nakli ise 3 Kasım 1975 yılında Dr. Mehmet HABERAL ve ekibince Hacettepe Üniversitesi Hastanesi'nde bir anneden oğluna yapılan canlıdan canlıya böbrek nakli olmuştur. Bunu 1978 yılında aynı ekibin kadavradan yaptığı ilk böbrek nakli izlemiştir.

2004 yılı Ekim ayı itibarıyla Ülkemizde 12 Kalp Nakli Merkezi, 17 Karaciğer Nakli Merkezi, 25 Böbrek Nakli Merkezi, 21 Kemik İliği Nakli Merkezi ve 11 Göz Bankası mevcuttur.

Ülkemizde yeterli donanıma sahip nakil merkezleri ve deneyimli bilim adamları olduğu halde, organ bağışının yetersiz olması sebebiyle nakil sayıları yetersiz kalmaktadır.


Organ Bağışı Nedir?

Kişi hayatta iken, serbest iradesi ile tıbben yaşamı sona erdikten sonra doku ve organlarının başka hastaların tedavisi için kullanılmasına izin vermesidir.

Organ bağışında bulunan kişinin organlarının hangi durumda ve nasıl alınacağı 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanun da açıkça belirtilmektedir.

2238 sayılı yasaya göre on sekiz yaşından büyük ve akli dengesi yerinde olan herkes organlarının tamamını veya bir bölümünü bağışlayabilir.

Bağışlanan Organlar Kimlere Nakledilir?

Organ alacak hastalar öncelikle kan grubu ve doku grubu uyumuna, yaş, boy, kilo gibi kriterlere ayrıca tıbbi aciliyet durumuna göre belirlenir. Cins, ırk, din, zengin-fakir ayırımı yapılmaz.

Organ Bağışının Dini Yönden Sakıncası Var mı?

Organ bağışının dini yönden sakıncası yoktur. Büyük dinlerin çoğu organ bağışını onaylamakta ve desteklemektedir.

Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, 3.3.1980 tarih ve 396/13 sayılı kararı ile organ naklinin caiz olduğunu açıklamıştır. Bu kararda;

1. Zaruret halinin bulunması, yani hastanın hayatını veya hayati bir organını kurtarmak için bundan başka çarenin olmadığının mesleki ehliyet edilmesi,

2. Hastalığın bu yolla tedavi edileceğine ilişkin doktor kararının olması,

3. Doku ve organı alınacak kişinin bu işlemin yapılmış olduğu sırada ölmüş olması,

4. Organ veya dokusu alınacak kişinin sağlığında buna izin vermiş olması veya hayatta iken aksine bir beyanı olmamak şartıyla yakınlarının rızasının sağlanması,

5. Alınacak organ veya doku karşılığında hiçbir şekilde ücret alınmaması,

6. Tedavisi yapılacak hastanın da kendisine yapılacak olan bu nakle razı olması gerektiği belirtilmektedir.

Yine aynı kararda "organınızı vereceğiniz kişi yaptığı iyilik ve fenalıklardan kendisi sorumludur" denilmektedir.

Kuran-ı Kerim'de de "kim bir insana hayat verirse onun tüm insanlara hayat vermişçesine sevap kazanacağı" beyan olunmaktadır (Maide suresi, ayet 32).
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Organ naklinde doğru bilinen 10 yanlış

Türkiye için hala bir tabu olan organ bağışında kulaktan dolma bilgilere asla inanmayın. İşte size bağışla ilgili merak ettiğiniz 10 sorunun cevabı...


1-Kişilerin kan grupları farklıysa nakil yapılamaz!
YANLIŞ: Kişilerin kan grupları farklı olsa da nakil yapılabiliyor.

2- Hastaların doku uyumu şart!
YANLIŞ: Doku uyumu tercih edilmekle birlikte, organ naklinde şart değil.

3 - Kadından kadına nakil yapılmalıdır, erkekten yapılırsa böbrek çalışmaz.
YANLIŞ: Kesinlikle böyle bir kısıtlama yok. Her iki cinsten kişiler rahatlıkla karşılıklı bağış yapabilirler.

4- Çocuklara büyüklerden böbrek nakli yapılamaz.
YANLIŞ: Dünyanın en küçük canlı alıcısına, erişkin vericiden böbrek nakli yapıldı.

5- İnsan tek böbrekli kalırsa uzun yaşayamaz.
YANLIŞ: Bu kişilerde yaşamlarını değiştirecek olumsuz bir etki görülmemiş.

6- İki farklı ırk arasında yapılan nakil başarılı olmaz.
YANLIŞ: Böbreğin dini, dili, ırkı, mezhebi ve rengi olmaz!

7- Kadavradan alınan böbrek uzun yaşamaz.
YANLIŞ: Beyin ölümü gerçekleşen kişilerin organları tercih edilmelidir.

8- Yüksek tansiyon hastasından ve hepatit B taşıyıcısından böbrek alınmaz.
DOĞRU / YANLIŞ: Eğer tedavi gerektiren bir yüksek tansiyon varsa, kişi böbrek bağışçısı olamaz. Alıcı aşılı ise Hepatit B olan birinden böbrek alabilir.

9- Kalp hastasından, şeker hastasından böbrek alınabilir.
YANLIŞ: Şeker hastaları böbrek vericisi olamaz.

10- Obezlere yapılan nakil başarılı olamaz.
YANLIŞ: Kişinin kilolu olması da nakle engel bir konu değildir.


EN ÇOK BÖBREK BAĞIŞI BEKLENİYOR


İşte size yalnızca geçen yıla ait birkaç veri: 2010 yılında ülkemizde 17bin 663 kişi böbrek bekliyordu. Aynı yıl Türkiye' de bin 32 kişinin beyin ölümü gerçekleşmesine rağmen ancak 281 kişinin organları başka hastaların tedavisi için bağışlandı. Yine 2010 yılında ülkemizde 2 bin 548 böbrek nakli yapılırken, bu sayı 2011 yılı Eylül ayı itibarıyla iki bin 16'ya düştü. Ancak bu sorun yalnızca bizim ülkemize ait değil. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de nakil sayıları istenilen oranlara ulaşılamıyor.


PROF. DR. ALİHAN GÜRKAN


811877804088.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Organ nakli ile ilgili bilgiler

Canlı veya ölü bir şahsın, bir organ veya dokusunun tedavi gayesiyle diğer bir şahsa aktarılmasına verilen isim. Organ nakli fikrine, çok eski devirlerden beri rastlanmaktadır. Hindistan’da eski devirlerde suçluların burunları kesilirdi. Hintli cerrahlar, kesik burunları tamir etmekte büyük ustalık kazanmışlardı. Hastanın kolundan ince bir deri ve derialtı yağ dokusu parçası kaldırılarak burna tutturulur ve deri parçası, yüzdeki kan deveranı ile ahenk temin ettiğinde, kolla bağlantısı kesilirdi. On sekizinci asırda bir İtalyan cerrah olan Baronio, dikkatle yapılacak olan bir ameliyat sonucunda bir hastanın vücudundan alınan deri parçalarının aynı insana nakledilebileceğini söylemiştir
Organ nakli konusunda çalışmalarını sürdüren bilim adamları, önce hayvandan hayvana daha sonra da insandan insana organ nakillerini denemişlerdir.

Böbrek naklini 1956 senesinde Dr. Muray ve arkadaşları başarı ile gerçekleştirmişlerdir. Canlı organizmalarda hastalıklar veya yaralanmalar sonucunda ortaya çıkan hasarları tamir edebilme kabiliyeti vardır. Bu durum, insanlarda oldukça sınırlıdır. Hasar görmüş veya görevini yapamayacak hale gelmiş dokuları ve organları yenileme çalışmaları insanoğlunu devamlı meşgul etmiş ve böylece insandan insana organ nakline başvurulduğu gibi, bazen da sun’i maddeler ve cihazlar kullanılması yoluna gidilmiştir. Dört türlü organ veya doku nakli söz konusudur.


1. Heterottransplantasyon: Hayvandan insana nakil olup, vücut tarafından mutlaka reddedilmektedir. Bununla birlikte özellikle belli süre için yanık yüzeylerini örtmede hayvan dokuları kullanılabilmektedir.

2. Ototransplantasyon: Hastanın herhangi bir dokusunun, vücutta bulunduğu yerden başka bir yere aktarılmasıdır. Bunda dokunun reddi mevzubahis değildir.

3. İzotransplantasyon: Tek yumurta ikizleri arasında yapılan organ veya doku nakillerine verilen isimdir. Burada da red olmaz.

4. Homotransplantasyon: Ölü veya canlı bir insandan diğer bir insana yapılan nakillerdir. Belli dokular ve organlar hariç, bunlar reddedilmeye mahkumlardır. Allotransplantasyonda sentetik ve cansız maddelerden yapılmış doku ve organlar nakledilmektedir. Son olarak sun’i kalp de başarılı olarak nakledilebilmiştir.

Günümüzde yapılan organ ve doku nakillerini şöyle sıralayabiliriz:

Böbrek nakli: İnsandan insana en çok yapılan organ naklidir. Son 25 yılda birçok ülkede kronik böbrek yetmezliğinin tedavisinde etkili bir tedavi olarak benimsenmiştir. Bunun yapılmadığı hastalarda
uygulanması gerekli olan hemodiyaliz (kan temizlenmesi) ekonomik yönden son derece ağır bir yüktür. Böbrek nakillerinin başarılı olmasıyla böbrek hastaları için büyük ümitler doğmuştur. Uzaktan akraba olan vericilerin yanında ölü vericilerin böbreklerinin aktarılması da başarılmaktadır.

Türkiye’de ilk böbrek nakli 1967’de yapılmıştır. 1975’te Hacettepe Tıp Fakültesinde ilk akrabalararası böbrek nakli başarı ile gerçekleştirilmiştir. Nakil yapılan hastaların ameliyattan sonra da hergün ilaç kullanmaları ve belirli aralıklarla kontrol edilmeleri gerekir. Günümüzde Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerimizde pekçok hastaya böbrek nakli başarı ile yapılmaktadır (1994).


Kalp nakli: Güney Afrika Cumhuriyetinde, 1967 yılının 3 Aralık günü, kalp cerrahı Dr. Christian Barnard, ilk kalp nakli ameliyatını gerçekleştirdi. kalp nakledilen hasta ise fazla yaşamayıp ameliyatın on sekizinci günü zatürreden öldü. Ülkemizde de ilk kalp nakli ameliyatı, Ankara Yüksek İhtisas Hastanesinde 22 Kasım 1968’de Dr. Kemal Beyazıt tarafından gerçekleştirilmiş, fakat hasta on sekiz saat sonra ölmüştür.

Kalp nakli artık tedavi ile düzelemeyecek ağır kalp hastalarına uygulanmaktadır. Verici ise genel olarak yaşama ümidi kalmamış bir kazazededir. Kalbi alınacak kimsenin herşeyden önce kalpinin genç ve sağlam olması alıcı ile kan ve doku gruplarının birbirini tutması gerekir.

Alıcı ve verici şahıslar komşu ameliyathanelere alınır, vericinin ölümü kesinleşir kesinleşmez göğüs boşluğuna girilip, kalbi en kısa zamanda kalp-akciğer makinasına bağlanır. Daha sonra kalp 16°C’ye kadar soğutulur. Bu arada dolaşımı da makineyle sağlanarak dokuların canlı kalmasına çalışılır. Vericinin kalbi bu şekilde hazırlanmışken diğer ameliyathanede alıcı göğüs boşluğu açılmış ve kalp-akciğer makinasına dolaşım sistemi bağlanmış şekilde beklemektedir. Daha sonra alıcının kalbi çıkarılır ve özel ameliyat teknikleri kullanılarak vericinin kalbi alıcınınkinin yerine konulur. Nakil işlemi bittikten sonra elektrik şoku verilerek kalbin yeniden çalışması sağlanır. Daha sonra göğüs kapatılır ve hasta steril odaya alınır. Memleketimizde kalp nakli ameliyatları başarı ile yapılmaktadır.

Karaciğer nakli: En zor organ nakli budur. Ancak son yıllarda başta Amerika ve İngiltere olmak üzere karaciğer nakli ameliyatları gittikçe artmaktadır. Yurdumuzda da Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Çapa ve Hacettepe Tıp Fakültesi gibi büyük merkezlerde karaciğer nakli ameliyatı yapılmıştır. Amerika’da karaciğer nakli yapılmış ve halen ülkemizde yaşamakta olan takma karaciğerli hastalar vardır. Karaciğer nakillerinin en müşkül yanı, alınan karaciğerin bozulmadan korunabilmesidir. Karaciğer, soğutulmuş olarak iki saatten fazla bekletilemez.

Kornea nakli:
Gözün camsı cisminin nakli, organ nakilleri içinde en başarılı olan doku nakli çeşitidir. Vericiler genellikle yeni ölmüş şahıslardır. Korneada kan ve lenf damarları bulunmadığından, keratoplasti adı verilen bu ameliyatta red olayları pek görülememektedir. Korneanın alınma işlemi vericinin ölümünden hemen sonra yapılmaktadır. Daha sonra bu kısımlar, aylarca göz bankalarında soğutulmuş olarak saklanabilmektedir. Halk arasında göz nakli olarak zikredilmesi yanlış anlaşılması sebebiyledir. Göz nakli diye birşey yoktur.

Kemik iliği nakli: Bazı kan kanseri türlerinde ve aplastik anemi gibi kansızlık hastalıklarında, kemik iliği nakli yapılabilmektedir. Yaşayan insanlardan kemik iliği alınması oldukça kolay ve zararsızdır. Dolayısıyla doku tipi birbirine uyan insanlar arasında kemik iliği kan nakli kadar kolaylıkla uygulanabilmektedir.

Kemik nakli:
Özellikle kazaya uğrayan kişilere uygulanmaktadır. Kemik nakliyle hastada bir kemik bölümünün yerinin doldurulması sağlanır.

Deri nakli: Deri harabiyeti küçük ve yüzeyde ise deri kendini kolayca tamir eder. Fakat daha derin ve daha geniş bir doku yıkımı kendiliğinden eski haline dönemez. Deri harabiyeti çok yüksek değilse hastanın kendi bedeninden alınan deri parçaları hasarlı bölgeye aktarılır. Deri nakli sadece yanıklı ve yaralı şahıslarda kullanılmaz, ayrıca birçok plastik cerrahi girişiminde de kullanılmaktadır. Deri nakillerinde insanın kendi vücudundan ve ikiz kardeşler arasında yapılan nakiller başarılı olmakta bunun dışındakiler vücut tarafından reddedilmektedir.

Organ nakillerinde bağışıklıkla ilgili problemler: 1945 yılına kadar nakledilen organ veya dokuların neden kabul veya red edildikleri anlaşılamıyordu. Bağışıklık hadiselerinin organ nakillerindeki rolünü Medawar ispatladı. Organ nakillerindeki bağışıklık reaksiyonlarının en mühimi alıcının nakledilen organ veya dokuya karşı olan reaksiyonudur. Organın reddi veya kabulü buna bağlıdır.

Her dokunun kendine has bir antijen yapısı vardır. Doku uyuşukluğu antijenleri denen bu antijenler, bütün hücrelerin üzerinde bulunurlar. Bu antijenler belirli bir kişide bütün hücrelerinde aynıdırlar ancak her kişide değişik özellikte bir HLA antijen sistemi mevcuttur. Dolayısıyla teorik olarak gerçek ve tam doku uyuşması, ancak tek yumurta ikizleri arasında mümkündür. Ancak belli antijenler arasında uygunsuzluk, her zaman çok ileri ve organın reddine götürecek özellikte olmayabilir. Uygunsuzluğun da buna göre çeşitli dereceleri söz konusudur. Güçlü ve zayıf antijenler vardır.

Güçlü antijenleri arasında uygunluk olan şahıslarda, organ naklinin başarılı olması şansı daha fazladır.
Bir şahıstan diğerine organ veya doku nakli yapıldığında alıcıda, verici şahsın antijenlerine karşı antikorlar meydana gelmeye başlar. Antijeni taşıyan hücre için öldürücü tesir yapan bu antikorlar, nakledilen organın hücreleri için öldürücü tesir yaparlar.

Organ nakli yapılan hastanın ölüm sebebi, genellikle nakledilen organın reddine bağlıdır. Ayrıca red olayını önlemesi için verilen bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar da infeksiyon hastalıklarına sebep olmakta ve hastayı ölüme götürebilmektedir.

Red olayının önlenebilmesi için, mümkün olduğu kadar uygun vericinin seçilmesi, alıcının ameliyata çok iyi hazırlanması, aktarılacak organ veya dokunun da ameliyat öncesi hazırlığı ve ameliyat sonu bakımı ve bağışıklık baskılama tedavisinin çok iyi bir şekilde tatbiki gerekir.

Alıcının nakledilecek organa bağışıklık reaksiyonlarını önlemek için çeşitli metodlar vardır. Bunlardan ilk olarak kullanılanı radyoaktif maddelerle yapılan ışınlama olup, bugün bağışıklık sistemini baskılayan ve "immünosupressif " denilen ilaçlara yerini terketmiştir. Bağışıklık sistemi baskılanınca kişinin mikroplarla olan hastalıklara (enfeksiyonlara) karşı direnci de azalır. Bu arada normalde insanı hastalandırmayan mikroplar da hastalandırıcılık özelliği kazanırlar. Burada istenen, enfeksiyonlara karşı direnci tamamen kesmeden nakledilen organın reddini önleyecek dozu bulabilmektir.

Bağışıklığı baskılayıcı tedavi, bir ay kadar sürdürüldükten sonra giderek azaltılır, ancak hiçbir zaman tamamen ortadan kaldırılmaz.
İslam dini, yeni ölen birinin kalpini ve başka organlarını diri insana takmaya izin vermiştir. Bu iş ölüye hakaret olmaz. Müslümanın kendini koruması lazım geldiği gibi din kardeşini de koruması lazımdır.

Dirinin veya ölünün diri için bir uzvunu vermesi, dirinin canını vermesinden çok daha kolaydır. Fakat ölünün de bir yerini zaruretsiz kesmek haramdır. İnsana ölünce de kıymet vermek saygı göstermek lazımdır. Zaruret olunca bu haramlık durumu ortadan kalkar. Müslüman mütehassıs tabipler, bir hastanın ölümden kurtulması için diri veya ölüden organ naklinden başka çare kalmadığını bildirdikleri zaman yapılabilir. Din ayrılığı gözetilmez.

Yurdumuzda organ ve doku saklanması, aşılanması ve nakli hakkındaki 1979’da çıkan 2238 sayılı kanunla organ nakilleri için kolaylık sağlanmıştır.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
4 kişiye umut oldular

Gaziantep’te solunum yetmezliği şikayetiyle gittiği hastanede beyin ölümü gerçekleşen 14 yaşındaki Bedriye Aydın’ın, ölümü ardından bağışlanan organları 4 kişiye hayat verdi. Bedriye Aydın’ın annesi Yasemin Aydın, "Başka çocukların ölmemesi için kızımızın organlarını bağışladık" dedi.

Gaziantep’te oturan Yasemin-Murat Aydın çiftinin 3 çocuğunun en büyüğü Bedriye Aydın, geçen Çarşamba günü solunum sıkıntısı şikayetiyle Gaziantep Çocuk Hastanesi’ne götürüldü. Beyin cerrahi servisinde yapılan tedavide Aydın’ın beyninde su toplandığı saptandı. Tedavisine başlanılarak yoğun bakım ünitesine alınan küçük kız, yapılan müdahalelere rağmen beyin ölümü gerçekleşti.

20049810.jpg



Doktorların teklifi üzerine ailesi Bedriye Aydın’ın organlarını bağışlamaya karar verdi. Yapılan incelemelerde Aydın’ın, kalp, karaciğer, böbrek ve pankreasının bağışa uygun olduğu belirlendi. Bunun üzerine dün gece geç saatlerde hayatını kaybeden küçük kızın organları yapılan cerrahi operasyonla alınarak İzmir, Malatya ve Adana’da nakil bekleyen hastalara gönderildi.


"DOĞUŞTAN RAHATSIZLIĞI VARDI"

Bedriye Aydın’ı ilk tedavisine başlayan Çocuk Hastanesi Yoğun Bakım Sorumlusu Dr. Levent Temel, şöyle dedi:

"Doğuştan kaynaklı beyinde su toplama rahatsızlığı vardı. Solunum sıkıntısı çekiyordu yoğun bakıma aldık. Beyin ölümü gerçekleştiğini düşünüyorduk. Makineye bağladık ve aileyle organ bağışı konusunda ikna etmeye çalıştık. Aile de görüşmelerimiz sonucunda ikna oldu ve çocuğun karaciğer, kalp, böbrek ve pankreasını bağışlamaya karar verdi."


"BAŞKA ÇOCUKLAR ÖLMESİN"

Ölen Bedriye Aydın’ın annesi Yasemin Aydın ise, başka çocukların ölmemesi için kızının organlarını bağışladıklarını ifade ederek, "Benim çocuğum öldü, ’Başka çocuklar ölmesin, başka anneler yanmasın’ diye organ bağışında bulunduk. Sonuçta başkaları, nakil bekleyen insanlar kurtulacak. Nakil yapılacak hastalardan en azından birisini görmek isterim" dedi.

Bir apartmanda çalışan baba Murat Aydın’da başkalarına hayat vermek için kızlarının organlarını bağışladığını söyledi. Bedriye Aydın’ın operasyonla alınan kalbi, Gaziantep Havalimanında hazır bekletilen ambulans uçakla İzmir’e gönderilirken diğer organların karayoluyla hastalara ulaştırılacağı bildirildi.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Babasından ikinci hayat

Konya'da oturan Tiştaş ailesinin doğuştan böbrek yetmezliği hastalığına yakalanan 3,5 yaşındaki kızı Zeynep Ebrar, babasından alınan böbrekle sağlığına kavuştu.
Doktorların damar yapısının küçüklüğü nedeniyle diyalize sokmak istemediği Zeynep Ebrar’ın vücut fonksiyonlarının normal seviyede olduğu belirtildi.

Konya’da oturan 38 yaşındaki Yasin Tiştaş ve 34 yaşındaki Havva Tiştaş’ın 3 çocuğundan en küçüğü Zeynep Ebrar, anne karnındaki protein kaybı nedeniyle doğuştan böbrek yetmezliği çekiyordu. Hastalığının geçen ay daha da ağırlaşması üzerine aile, Antalya’daki Özel Medical Park Hastanesi’ne müracaat etti.
Anne ve babadan alınan kan örneklerinin ardından minik Zeynep Ebrar’a, babasının böbreğinin nakledilebileceği söylendi. Etik kuruldan çıkan kararın ardından 10 gün önce yapılan operasyonla Yasin Tiştaş’tan alınan böbrek, kızı Zeynep Ebrar Tiştaş’a nakledildi.

BEKLEYECEK ZAMANI YOKTU

Operasyonun üzerinden 10 gün geçtiğini ve kızının sağlığına kavuşmasının mutluluğunu yaşadığını söyleyen Yasin Tiştaş, "Doğuştan böbrek hastalığına yakalanmıştı. Yakın zamanda hastalığı iyice arttı. Önce ulusal organ bekleme sırasına kaydımızı yaptırdık. Çocuğumun bunu bekleyecek zamanı olmadığını hissedince, kendi böbreğimizi vermek için hastaneye müracaat ettik. Yapılan tetkiklerde benim böbreğimi verebileceğim belirtildi" dedi.

Operasyonu gerçekleştiren ekipten Opr. Dr. Sabri Tekin de böbrek naklinin özellikle çocuklarda hayat kurtarıcı olduğunu söyledi. Çocukların damar yapılarının ince, karın boşluklarının yetersiz olduğunu söyleyen Tekin, "Diyalize girseler de çocuklarda gelişim bozukluğu oluyor. En iyisi zamanında organ nakliydi. Bunu da Zeynep Ebrar’da başardık" dedi. Dr. Tekin, Zeynep Ebrar’ın kan değerlerinin çok iyi durumda olduğunu kaydetti.

Babası minik kızına ikinci bir hayat verebildi ya uygun böbrek bulunmasaydı ?

Organ naklinin önemini hala anlayamamış olanlar için buna benzer haberleri buldukça buraya eklemeyi düşünüyorum.

Arkadaşlar bu hayat sizin, bu beden sizin ve tabii ki oran bağışınızla ilgili karar tamamen sizin ama ben sadece organ bağışınının önemine ve ciddiyetine ilginizi çekmeyi istiyorum son karar elbette sizindir.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Organ bekleyen Fevzi daha fazla dayanamadı.

Çorum'da dünyaya geldikten sonra ince bağırsak nakline ihtiyaç duyulan 9.5 aylık Fevzi Alp, İzmir'de organ beklerken yaşamını yitirdi. Evladını yaşatmak için uğraşan gözü yaşlı anne Mukaddes Kocamanoğlu, "Evladım, nadir görülen ince bağırsak nakli olsaydı şu an yaşıyor olacaktı. Bu bizim kaderimiz olmamalıydı. Biz evladımızı kaybettik ancak herkese örnek olsun. Lütfen organ bağışlayın" diye konuştu.

840510609107.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Organ Bağışına ne yazık ki hala sıcak bakılmıyor aslında yeteri kadar bilgilendirme yapılmadığı için bu yaklaşımın artmasını da boşuna beklemek gibi. Her insan bilmediğinden korkar ve bilinmeyenin getirdiği sonuçlar hakkında yeterince aydınlatılmayınca daha çok uzak durmayı tercih eder. Bilgi arttıkça korku da azalır ve uzaklar yakın olur. Bu haberi gazetede okuyunca sizlerle paylaşmak istedim belki bir okuyan olur ve birisi daha organlarını bağışlama konusunu yeniden düşünmeye başlar yada belli mi olur bir bağışçı daha kazanılır.


Bağışladığınızda işte bu oluyor

Organ bağışı her fırsatta dile getiriliyor. Klişe sözler bir yana Ayşe'nin öyküsü bu 'iyiliğin' canlı kanıtı. 3 yaşında sol, 9 yaşında sağ böbreği duran Ayşe Dağ, yıllarca diyalize bağlı yaşadı. 13 yaşına geldiğinde ise onu hayata bağlayan nakil hikayesi herkesi duygulandırıyor.

Türk Böbrek Vakfı (TBV) bursiyerlerinden olan, 4 yıl diyalize bağlı yaşamını sürdüren ve 13 yaşında iken kadavradan böbrek nakli yapılan Ayşe Dağ'ı, hastanede geçirdiği çocukluğu, hemşire olmaya yönlendirdi. Dağ, 3 yaşında sol, 9 yaşında sağ böbreğinin durduğunu, böbrek yetmezliği teşhisi konulmasından itibaren 4 yıl diyaliz tedavisi gördüğünü anlattı.

Çapa Tıp Fakültesi'nde nakil sırasındayken, 2 kez çağırıldığını ancak kendisine uygun böbrek çıkmadığını ifade eden Dağ, şunları söyledi:
"Orada bir hasta bana Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde sıraya girmemi söyledi. Orada listeye yazıldım, 1 hafta sonra çağırdılar. Çok korkuyordum ama 'Kesin bana çıkacak' diye içime doğdu. Böbrek için 12 kişi çağırmışlardı. Ertesi güne kadar tetkikler yapıldı. Elemeler sonucunda 2 kişi kaldık. 35 yaşlarında bir bey ve ben. Doktor önceliğin bende olduğunu, kabul edersem böbreğin bana takılacağını söyledi. 13 yaşımdaydım. Anneme ve babama, 'Nakil olmak istiyorum ama çok küçüğüm keşke daha büyüdüğümde böbrek çıksaydı' dedim. Annem, 'Eğer bunu kabul etmezsen sana bakmam' dedi. Bakmayacağından değil ama korktum. Kabul ettim. Nakil oldum. Herşey güzel gitti, böbrek uydu."

"NAKİL OLDUKTAN SONRA YENİDEN DOĞDUM"

Dağ, böbrek nakli olmasının üzerinden 7 yıl geçtiğini kaydederek, "Böyle güzel birşey yok. Diyaliz tam bir işkenceydi. O zaman küçük olduğum için yaşadıklarımı anlamıyordum. Nakil olduktan sonra yeniden doğduğumu hissettim; yeni bir hayat başladı benim için" diye konuştu.

Kadavradan nakil konusunda ise Dağ, şunları söyledi:

"Bir insanın hayatını kurtarma şansı var ve insanlar bunu yapmıyor. Asıl günah bu bence. Bir insanın hayatını kurtarmak nasıl günah olabilir? Benim gibi bir çocuğu bir acıdan kurtarmak nasıl günah olabilir? Kesinlikle bağışlarım organlarımı. Gözümü, saçımı, her şeyimi alabilirler, bırakmasınlar benden bir şey. Organ yetmezliği çok zor bir şey. Organ yetmezliği konusunda kadavradan nakil çok kısıtlı olunca tedavisi olmayan bir hastalık gibi görünüyor. Diyaliz tedavidir ama diyaliz bir süre sonra işkence haline geliyor. Babamın, ablamın böbreği uyuyordu bana ama ikisinin de böbreğinde sorun vardı, ailemden alamadım. Benim gibi çok insan var. Kadavradan nakil çok önemli. O organ çürüyecek. Bırakın bir insan kurtulsun, bir çocuk hayatını yaşasın."

22051980.jpg




"BİR AN ÖNCE MEZUN OLUP BİR HASTANEDE İŞE BAŞLAMAK İSTİYORUM"

Ayşe Dağ, çocukluğunun hastanede geçtiğini belirterek, "Hemşireleri filan çok izlerdim, hemşirelerin yaptığı iş çok hoşuma gidiyordu. Hemşire olmak kıpırtısı oluştu içimde. İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi'ne girdim" dedi.

TBV'nin genellikle tıp fakültesi öğrencilerine burs verdiğini, ancak nakilli olduğu için kendisine de burs verdiklerini kaydeden Dağ, "Bir an önce mezun olup bir hastanede işe başlamak istiyorum. Gerçekten insanlara yardım etmek istiyorum. O psikolojiyi yaşamış bir insan olarak, bir hemşireden bir ebeden ne bekleyeceklerini biliyorum" diye konuştu.

"3 YILDA 3 BİNDEN FAZLA NAKİL YAPILAMADI"

TBV Başkanı Timur Erk de vakfın kurulduğundan bu yana yılda 30'u aşkın tıp fakültesi öğrencisine karşılıksız burs sağladığını, şu ana kadar 500'ü aşkın öğrenciye burs verdiğini belirterek, "Böbrek nakilli veya diyalize giren bir hastamız olup da tıp fakültesine girmiş ve orada okuyorsa, ona gönülden veriyoruz, 2 misli veriyoruz" ifadelerini kullandı.

Türkiye'de ne yazık ki 3 yıldan bu yana 3 binden fazla böbrek nakli yapılamadığına işaret eden Erk, şu bilgileri verdi:

"NAKİLLERİN ÇOĞUNLUĞU CANLIDAN"

"Halbuki bunun her sene yüzde 5 oranında artması lazım çünkü o kadar sayı ekleniyor böbrek nakli bekleyenlere. Bunun da yüzde 80'i, ezici çoğunluğu canlıdan, birinci, ikinci, üçüncü derece akrabadan, sadece yüzde 20'si, 600 tanesi kadavradan böbrek nakli oluyor. Hem ekonomik, hem etik açıdan kadavradan böbrek nakli hedef olmalı. Vakıf olarak 2 yıldır bütün uğraşımız, yüzde 20 oranını, yüzde 50'lere çekmek. Bunu başaran ülkeler var, ABD, Almanya, İskandinav ülkeleri."

Erk, kadavradan böbrek nakli yapılması için kriterin, "beyin ölümü tespiti" olduğunu hatırlatarak, "Beyin ölümünün geri dönüşü yok. Beyin ölümü artık tartışılabilir bir konu olmaktan çıkarılmalı. Din adamları ve savcılara da beyin ölümünün ne olduğunu anlatmalıyız" diye konuştu.


"ORGAN MAFYASI YOK, İŞİN TİCARETİ VAR, TİCARET MAFYASI VAR"


"Organ mafyası" dillendirildiği zaman bağışların oranlarının aşağı düştüğüne dikkati çeken Erk, şunları anlattı:

"Organ mafyası yok, işin ticareti var, ticaret mafyası var. Eğer Türkiye'de yaklaşık 20-22 bin vatandaş aylardır, yıllardır böbrek nakli için bekliyorsa, yılda beyin ölümü sonucu sadece 600 böbrek nakli oluyorsa, arz talep dengesizliği vardır. Korkunç bir talep var, arz yerlerde sürünüyor. O zaman araya aracı giriyor. Fakir ülkelerden 1-2 bin dolar karşılığında alıp, 2-3 katını zengin alıcıya, başta İsrail olmak üzere satıyor.

Kanunlar da şöyle aşılıyor: Bir koordinasyon kurulu var; etik kurul. Onların karşısına verici ve alıcı geliyor. Akrabalığımız yok ancak organ mafyası dediğimiz tüccarlar bizi bir daireye koyuyorlar. Ben sizin hangi yemeği çok sevdiğinizi, hangi rengi çok sevdiğinizi, neye karşı allerjiniz olduğunu öğreniyorum. Siz de benim bütün hayatımı öğreniyorsunuz. Biz ikimiz birlik yapıyoruz, karşımızdaki etik kurulunu akraba olduğumuza ikna ediyoruz. Etik kurula çok daha önemli görev düşüyor, ama esas konu arz ve talep dengesini tutturmak. Biz yüzde 20'yi yüzde 50'ye çıkarırsak, bu sorunların yarısı gider."

*************************************

En son geçirmek zorunda kaldığım ameliyat öncesi tüm organlarımı bağışladım hatta kadavra olarak kullanılmayı bile kabul ettim ve bundan dolayı da hala çok mutluyum en azından içim rahat. Bu beden benim içindeki can dahil ve herhangi bir durumda diğer dünyaya giderken neden bedenimin içindeki organlar benimle gelsin bir tek böbreğimle bile bir can hayat bulacaksa yeniden değmez mi? Bir gözümü bile kullansalar belki bir görmeyenin dünyası aydınlanacak ve belki de kalbim bir başka insanın yaşama dönüşü olacaksa neden olmasın ?
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Lütfen Beni Bağışlayın! Organ Nakli Olmam Gerek !

Doğuştan böbrek hastası olan Ayşe, 14 yaşında su gibi bir genç kız. Şu an % 10 işlev gören tek böbreğiyle her gün günde 14 saat diyaliz makinesine bağlı kalarak yaşam mücadelesi veriyor. Kendine kurduğu 3 metrekarelik yaşam alanında sadece alabildiği kitapları ile hayatını bir sandalye üzerine oturtulan emanet bir diyaliz makinesi ile yaşıyor. Koşullar zor, mücadele büyük. Buyurun işin içinden siz çıkın!

organ-ba%C4%9F%C4%B1%C5%9F%C4%B1.jpg


Siz hiç, canınızı bir sandalye üzerine bıraktınız mı?

Ayşe canını 14 saat boyunca bir sandalyenin üzerine emanet bırakıyor.

Bir listeye adını ekledi ve 3 senedir bekliyor.

Ama nefesi daha fazla beklemeye yetecek mi, bunu hiç bilmiyor!


Doğuştan böbrek hastası olan Ayşe, 14 yaşında su gibi bir genç kız. Şu an % 10 işlev gören tek böbreğiyle her gün günde 14 saat diyaliz makinesine bağlı kalarak yaşam mücadelesi veriyor. Kendine kurduğu 3 metrekarelik yaşam alanında sadece alabildiği kitapları ile hayatını bir sandalye üzerine oturtulan emanet bir diyaliz makinesi ile yaşıyor. Koşullar zor, mücadele büyük. Buyurun işin içinden siz çıkın! Ben sözlerimi burada bitiriyorum. Sanırım topladığım bilgiler ve Ayşe’nin sizler için kaleme aldıkları, her şeyi açık seçik ifade edecektir. Ve şimdi sizleri Ayşe’nin kaleme aldıkları ile baş başa bırakıyorum. Bakalım Ayşe neler diyor.


'' Bu gün de penceremden yüzüme sızan ışığa merhaba! Ufak tefeksin minik pencerem ama bu gün de ışığını bana getirdin.''

Yine zor günlerden biri başlıyor. Neden mi zor? 15 saat boyunca bir boru ile makineye bağlı olarak yaşamak kim için kolay olabilir ki? Bağlı olduğum diyaliz yüzünden çektiğim ağrılar ve böbrek yetersizliğim yüzünden diğer organlarımın işlevsizliği çok da mutlu olunacak şeyler değil=)

Diyaliz almaya başladıktan sonra hayatım iyice kötüye gitmeye başladı. Bu benim için en büyük korkularımdan biri olmuştu. Çünkü arkadaşlarımın ve diğer insanların beni dışlayacağından korkuyordum.

IMG_0584.jpg


Size sevineceğiniz bir haber vereceğim.=) Hiç de düşündüğüm gibi olmadı. Ama ben, yine de onlar gibi olmadığımı biliyorum. Koşamıyorum, aynı yemekleri yiyemiyorum, onlar gibi terleyince bol su içemiyorum. Hatta onların yaşama sürelerinin benimkinden çok fazla olduğunu biliyorum. Ama yine de onlarla ortak bir özelliğimiz olduğunu keşfettim! Hepimiz okula gidiyoruz=)

Biliyorum! Benim organ nakli olmam gerekiyor! Hatta bütün diyaliz hastalarının organ nakli olması gerekiyor.

Eğer ailelerimizden birilerinin organı tutmuyorsa, kadavra listesine yazılıyormuşuz. Eğer birilerinin beyin ölümü gerçekleşirse ve bağış yapmışlarsa bizler kurtulabiliyormuşuz. Ama ne yazık ülkemizde kadavradan böbrek nakli çok az oluyormuş.

Ben 3 yıldır bekliyorum ve daha ne kadar bekleyeceğim ya da bekleyebileceğim bilmiyorum. Diyalizdeyken diğer organlarım da bozuluyor ve büyük acılar çekiyorum. Çektiğim bu acılar bana diyalizden daha büyük acı veriyor ve sonuçta tüm organlarım iflas edeceği için sonucun ne olacağını biliyorum. Geceleri sancılardan neredeyse hiç uyuyamıyorum. Tabi benimle birlikte ailem de uyuyamıyor.

Ailem bana, her ne kadar böbreklerini vermek için ellerinden geleni yapmış olsalar da, annem yüksek tansiyon ve şeker hastası olduğu için, babamsa böbrek hastası olduğu için veremedi. Sürpriz! Bu durum ‘genetik’ dedikleri şeylerden biriymiş.

Diyaliz sonrası yaşadığım mide bulantıları ve halsizlikten dolayı çoğu kez okula gidemez hale geldim. Oysa okumayı o kadar çok istiyorum ki. Son nefese kadar ‘sadece okumak’ diyorum.


İngilizceyi seviyorum. Hayalimde İngilizce öğretmeni olmak var. Sizce ‘hayal’ mi? Şimdi orta sondayım. Seneye liseye başlamam gerekiyor. İmkânlarımız çok kısıtlı, ailem çok üzülüyor. Belki benim için de bir bağışçı çıkar ve her şey yoluna girer. Böyle bir şansım olmazsa adımlarımın nereye doğru yaklaştığını biliyorum.

'' Serpil abla bana ‘yaz’ dedi. ‘Umut ol’ dedi. Sizce hem kendim, hem başkaları için ‘umut’ olabilir miyim? ''


'' Lütfen beni bağışlayın! Ama beni bağışlarken, lütfen ben ve diğerleri için de organlarınızı bağışlayın. ''

Ayşe’nin sözlerine eklenecek tek kelime bile bulamıyorum. Şimdi bir de resmi kayıtlı bilgilerimizi tazeleyelim.

Bu arada, doğum günlerimden birinde kendime bir ‘doğum günü hediyesi’ vermek istemiştim. Ve tüm organlarımı bağışlamıştım. ‘Böyle doğum günü hediyesi olur mu?’ demeyin.

IMG_0609.jpg



‘Sizin bir parçanızla, sizden sonra var olacak bir hayattan daha büyük bir hediye olabilir mi?’



Organ bağışı nedir?

Bir insanın organlarının bir kısmının veya tamamının, henüz sağlıklı iken ya da beyin ölümünün ardından başka insanlarda yararlanılmak üzere bağışlanmasıdır. Bir bakış açısıyla; organ bağışının, kan naklinden farkı yoktur. Hayat kurtarma anlamında, sağlıklı olan her organ bağışlanabilir. On sekiz yaşını doldurmuş ve doğru ile yanlışı ayırabilme yeteneğine sahip herkes, başta kalp olmak üzere, akciğer, böbrek, karaciğer ve pankreas gibi organlar; kalp kapağı, göz kornea tabakası, kas ve kemik iliği gibi dokuları bağışlayabilmekte ve bunlar günümüz tıp teknolojisinde nakledebilmektedir. Bir kişi organlarını bağışlayarak birçok insana yaşama şansı verebilir.

Organ bağışı nerelerde yapılabilir?


Sağlık Müdürlüklerinde,
Hastanelerde,
Emniyet Müdürlüklerinde (ehliyet alımı sırasında),
Organ nakli yapan merkezlerde,
Organ nakli ile ilgilenen vakıf, dernek vb. kuruluşlarda yapılabilir.

Yasal dayanağı nedir?


Türkiye’de 1980 tarih ve 2238 sayılı yasa gereği organ bağışı yapılabilmesi için 18 yaşını doldurmuş olmak ve bu dileğin, iki tanık önünde, sözlü olarak yapılması, genişletilmiş gönüllülük ve ayrıca bunun bir hekim tarafından tasdik edilmesi yeterlidir. Bunun için en yakın sağlık kuruluşuna başvurarak “Doku ve Organ Bağış Belge”si alınabilir. Bu belge, genellikle nüfus kimlik cüzdanı yanında taşınarak, herhangi bir kaza durumunda doktorların, gerekli organları kurtarması sağlanmaktadır.

Organ Bağışı azlığının nedenleri nelerdir?

Organ bağışında, dünya çapında bir yetersizlik vardır. Bu nedenle bekleme listeleri zaman geçtikçe uzamaktadır. Örneğin Almanya’da böbrek nakli için bekleme süresi 2005 yılı verilerine göre yaklaşık 7 ila 9 yıl arasında değişmektedir. Kalp, karaciğer ve akciğer organ bekleme listelerindeki birçok hasta, zamanında bir organ bulunamadığı için ölmektedir. Uzun bekleme sürelerinin oluşma nedeni, diğer başka nedenlerin yanı sıra, ölümcül trafik kazalarının azalması, fakat buna karşılık sadece organ nakli ile iyileştirilebilecek hastalıkların da çoğalmasıdır. Ayrıca genelde yaşam beklentilerinin yükselmesi ve teknolojinin gelişmesi sonucu, tıbbın giderek daha çok hastalığa organ nakli yapılabilir gözüyle bakmasıdır. Organ bağışlarının azlığına başka bir neden de, bazı devletlerdeki yasal düzenlemelerin bağışların yapılmasına engel olmasıdır. ABD’de ise organ bağışını teşvik için vergi indirimleri ve iş kaybını karşılama yöntemlerine başvurulmaktadır.

Organ bağışı listesinde bekleme süreci nedir?

Bekleyen hasta sayısına karşın, organ bağışı yeterli sayıda olmadığı için, hastaya aylar içinde böbrek çıkabileceği gibi çoğu zaman yıllarca beklemesi de gerekebilir. Sadece 18 yaş altı beyin ölümü gerçekleşen kişilerden bağışlanan organların paylaşımı, yine aynı yaş grubu çocuk hastalar için yapılır. 18 yaş üstü bekleyen hastalar, öncelikle aciliyet durumlarına daha sonra bağışlanan organa olan doku uyumlarına, organ yetmezliğine girme ve listede bekleme sürelerine göre sıralanır. 30.01.2011 tarih ve 950 sayılı Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Sistemi Yönergesi’ne göre her organ ve doku için dağıtım ilkeleri belirlenmiştir. Bekleme listelerinin oluşturulması ve güncel tutulması ilgili organ nakil merkezinin ve merkezin organ nakli koordinatörünün sorumluluğundadır. Organ nakli bekleme listesinde ki hastaların sosyal ve psikolojik durumları bilinmeli, organ nakli merkezine ulaşım süreleri, koşulları, hastanın merkeze gelirken nasıl davranacağı ( sevk, kan vericisi, mali konular, ameliyat öncesi aç kalması vb…) anlatılmalı. Ayrıca listedeki hastaların sosyal ve tıbbi değişiklikleri söz konusu olduğu zaman kayıtlı olduğu merkeze haber vermesi konusunda bilgilendirilmelidir.

Türkiye’de bir yılda bağışlanması gereken organ sayısının milyon nüfus başına göre düşünüldüğünde 2000 – 3000 arasında olması gerekmektedir. Bu rakam maalesef 300 – 400 ile sınırlıdır. Yani günümüz şartlarında 10 kat daha fazla bağışa ihtiyaç olduğu görülmektedir.

Organ nakli, aynı yaş grupları arasında mı yapılır?


Bebeğe nakledilecek bir organın yine bebekten alınması gibi bir kural yoktur. Uygun boyutta bir organ olması durumunda bir yetişkinin organı bebeğe nakledilebilir. Örneğin; anneler çocukları için verici olabilir.

Sadece 1. derece akrabalar mı organ bağışı yapabilir?

Sağlık Bakanlığının yönetmeliği gereğince 4. dereceye kadar akrabalar arası nakiller olabilir. Bölgesel Etik Kurullarından alınan onay ile akraba dışı organ nakli de söz konusu olabilmektedir. Organ nakilleri açısından çapraz nakil olarak adlandırılan donör değişimleri de yine yasal çerçeve içerisinde gerçekleşebilmektedir.

Bazı istatistikler

Siz şu anda bu yazıyı okurken; 19448 hasta böbrek, 1844 hasta karaciğer ve 327 hasta kalp bekliyor. 2012 yılında, sadece 2287 hastaya böbrek bulunup nakledilebilmiş. 785 hastaya karaciğer, 55 hastaya kalp, 20 hastaya akciğer, 2 hastaya kalp-akciğer, 6 hastaya pankreas, 3 hastaya ince bağırsak, 3 hastaya kalp kapağı nakledilerek ikinci bir hayat şansı sağlanabilmiş. Organ nakli yapılabilen hastalar yeniden çocuklarının ellerini tutabilmişler, sevdikleri ile yeniden anılar biriktirmeye başlamışlar. Geride kalan binlerce hasta ise her sabah “belki de bugün sıra bendedir” umuduyla yaşıyor.

Binlerce hastayı yeniden sağlıklarına kavuşturabilmek için; kültürümüze, geleneklerimize ve genlerimize işlemiş paylaşma duygusunu yeniden hatırlamak için Türk Böbrek Vakfı, “Beni Bağışlayın” kampanyası başlatmıştır. Kişilikleri ve davranışları ile topluma örnek olan insanlarımızın, bu kampanyaya vereceği destek ve organ bağışı için bilinçlenmeye yapacakları katkı, kurtulacak binlerce insan hayatı çok büyük önem taşıyor.

*************************************************

Siz hiç, canınızı bir sandalye üzerine bıraktınız mı?


Arkadaşlar ben bu yazıyı defalarca okudum ve o küçük kızın yerine kendimi, yakınlarımı koydum. Bir kere daha mutluyum, içim rahat ki tüm organlarımı bağışladım ama belki içinizden birileri okur da hani olur da en azından bağışta bulunmasa bile bağışın ne olduğunu anlar ve çevresine de anlatabilir diye siteye eklemek istedim.

En kısa zamanda Ayşe ye bir hayat bağışlanmasını diliyorum...
 
Son düzenleme:
Katılım
Şub 5, 2014
Mesajlar
1
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Allah herkese şifa versin

Böbrek5252]Başda ALLAH'dan şifalar diliyorum, hayatta herşeyin başı sağlık, ALLAH ÖMRÜNÜ güzel şekilde sağlıklı geçirmeyi Nasip etsin.Dünyada herkesin bi derdi var.kimimiz sağlığımız kimimiz yoklukla kimimiz zenginlikle sınanıyoruz.ALLAH YARDIMCIMIZ OLSUN.ÇOK ŞÜKÜR SAĞLIĞIM SIHHATİM YERİNDE.ama 27 bin tl bankalara borcum var.ALLAH KORUSUN bu gidişle evimize haciz bile gelebilir.artık çok bunaldım..dayanamıyor gibi oluyorum bazen.ne yapsam olmuyor.kan grubum 0 (rh +), sen veya çevrenden böbrek ihtiyacı olan biri varsa borçlarıma karşılık böbreğimin birini verebilirim.Hakkınızda Hayırlısı olması dileğiyle.Telefon numaram : 0xxxxx
 

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,509
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Böbreğini satmak, huna aracılık yapmak ciddi bir suçtur. Bu nedenle yukardaki mesajda böbreğini satan uyenin iletişim bilgiliri silinip üyeliği site yönetimi tarafından yasaklanmıştır. ...
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Selam Arkadaşlar,

Organ naklinin bir hasta için ne derece hayati değer taşıdığını yakınen biliyorum ve bir organın bağışlanmasıyla başka bir hayatın nasıl yaşama geri döndüğüne de yakından şahit oldum hemde defalarca kez. Bu konuyu bu sitede paylaşmamın en büyük nedeni dikkati bu konuya çekerek yanlış bilinen doğruları ve gerçekleri arkadaşlarıma yansıtabilmekti. Ama ben özellikle organ nakillerinin BAĞIŞ yoluyla gerçekleştirildiğini vurgularken nasıl olur da hala bunu anlayamayan bir üye çıkıp da organını bankalara olan borcu karşılığında hemde bu satırlarda hemde benim sitemde bu derece bir densizlik yapabilir inanın çok şaşkınım ve çok da üzgünüm.

Arkadaşlar bu hayat sizin bu can bu beden sizin ve organ nakli önemlidir ama ancak bağış yoluyla bir başkasına nakil edilebilir o da tüm uygunluk şartları yeterince uyum gösteriyorsa. Sizler sebep ne olursa olsun ( maddi olarak en dibe vurmuş olsanız dahi ) kesinlikle vücudunuzdaki herhangi bir organı hatta kanınızı bile satışa sunamazsınız ancak sadece ve sadece bağışlayabilirsiniz o da bağışlamadan önce sağlık kontrollerinden geçirilmek suretiyle.

Hayatta başınıza gelebilecek en kötü şey ne olursa olsun sağlığınızı hiçe saymak, suç işlemek olmamalıdır. Maddi imkansızlık ve maddi zorluklar sizin için sağlığınızdan ve çocuklarınıza bırakacağınız onurlu bir yaşamdan daha önemli değildir. Kesinlikle illegal yollardan para kazanmaya, maddi sıkıntılarınıza çözüm yolu bulmaya çalışmayın olur mu?

Allah hepinize sağlıkla geçirebileceğiniz bir ömür ve yaşamınızın bundan sonrasında da elinizde olanlarla da mutlu olabileceğiniz bir hayat sunsun dileklerimle,
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Selam Arkadaşlar,

Hızımı alamadım kusura bakmayın ama yolsuzluğun, dolandırıcılığın kol gezdiği son yıllarda ülkemizde yasal olmayan yollardan para kazanma yolunu seçme, bir şekilde hayat mücadelesi bahanesinin ardına sığınmanın ve suç olduğunu bilmemenin hiç bir şekilde hafifletici sebep sayılamayacağını yeniden hatırlatmak istedim. İstanbul gibi bir metropolde bile masum insanlar her gün çeşitli yollarla kandırılıyor ve bir çok çetenin kurbanı olabiliyorlar. Ben çok akıllıyım , ben çok zekiyim beni kandıramazlar diyen bir çok kişinin bile çok da basit yöntemlerle kandırıldığını biliyorum ve aslında yasal yollardan para kazanma gayretine girmeyerek her türlü yasadışı yöntemle insanların kanına giren bu insan olamayanların cezasını verebilecek yeterli kanun maddesi ve hatta uygulama olmadığından bunlar aramızda sade vatandaş olarak dolaşmaya devam ediyorlar.

Çaresizlik bir insana her şeyi yaptırabilir belki bu bahaneyle bir gün bizlerde istemediğimiz durumların sonuçlarına katlanmak zorunda kalabileceğimizi unutmayalım ve inşallah ne kadar çaresiz kalırsak kalalım Allah yanlış yaptırmasın, yanlışa düşürmesin. Hergün binlerce banknotu taşıyan güvenlik görevlileri aklıma geldikçe ve onların çuvallar dolusu parayı özel zırhlı araçlarla çesa denilen ana kasalara taşıdıklarını düşününce bazen içimden hiç mi bu insanları şeytan dürtmez diyorum ama sonra gülmeye başlıyorum elbet bazen şeytan dürtüyor ki banka soygunları gerçekleşiyor işte şeytanın kurbanı olmamanız dileklerimle...
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
28 bin kişi organ bekliyor!!!

Türkiye'de 22 bini böbrek olmak üzere 28 binin üzerinde hasta, bağışlanacak organla sağlığına kavuşmayı bekliyor!

Sağlık Bakanlığı verilerine göre; yılda yaklaşık 4 bin kişinin organ bekleme listesine dahil olduğu Türkiye'de, organ nakli bekleyen hasta sayısı her geçen gün artıyor.

En fazla organ nakli bekleyen grubun başında ise böbrek hastaları geliyor. Yaklaşık 60 bin kişinin diyalize girdiği Türkiye'de, 22 bin 71 kişi böbrek, 3 bin 406 kişi kornea, 2 bin 188 kişi karaciğer, 253 hasta pankreas, 35 kişi akciğer, 4 kişi kalp kapağı, 2 kişi de ince bağırsak nakli olmayı bekliyor.

KADAVRADAN BAĞIŞ VE ORGAN NAKLİ SAYISI ARTTI

Son yıllarda yapılan çalışmalarla kadavradan organ bağışı sayısında artış yaşanıyor. Geçen yıl bin 805 beyin ölümünden 407'sinin organları aileleri tarafından bağışlandı.

2013 yılında ise bin 709 beyin ölümünden 379'unun organları bağışlanmıştı. Geçen yıl yapılan organ nakil sayısında ise bir önceki yıla göre yüzde 6,5'lik bir artış yaşandı.

2014'de 3 bin 491 kornea, 2 bin 919 böbrek, bin 211 karaciğer, 78 kalp, 33 akciğer, 9 pankreas, 5 ince bağırsak, 2 kalp kapağı olmak üzere 7 bin 748 nakil gerçekleştirildi. 2013 yılında ise toplam 7 bin 273 nakil yapılmıştı.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
1 yılda 100 kişinin umudu oldular

Erzurum Atatürk Üniversitesi Organ Nakli Merkezi'nde bir yılda 50 karaciğer, 50 de böbrek nakli yapılarak 100 hastanın yeniden sağlığına kavuşması sağlandı.

fft2mm6509682.jpg


Organ bekleyen hastaların bazılarının kadavradan, bazılarının da canlı vericiden yapılan nakillerle sağlığına kavuştuğunu vurgulayan A.Ü. Organ Nakli Merkezi Müdürü Prof. Dr. Bülent Aydınlı, "Merkezimizde 50 böbrek, 50 karaciğer nakli yaptık. Tabii ki üzüldüğümüz nokta bunun yüzde 80'i canlı vericili oldu. Kadavra vericili Türkiye'de az ama insanlar bir şekilde sağlıklarına kavuşuyor. Yeni yıla da mutluluklarla girdiler" dedi.

'SİZ DE BİR GÜN ORGAN ALICISI OLABİLİRSİNİZ'

Aydınlı, herkesin organ bağışında bulunması gerektiğini belirterek "Lütfen siz de bir gün karaciğer ya da böbrek alıcısı olabilirsiniz. Siz de hayattayken yakınlarınıza organlarınızı bağışladığınızı söyleyiniz ki Allah korusun bir durum olduğunda, beyin ölümü gerçekleştiğinde, yakınlarınız da bunu sizden daha önce duyduğu için bağış yapabilsinler" ifadesini kullandı.

Merkezin en az üç-dört katı nakil yapabilecek durumda olduğunu vurgulayan Aydınlı "Yurt dışından, yurt içinden çok farklı illerden gelen hastalarımız var. Karaciğer nakli olması gerektiğini bilmeyen, ihtiyacı olan hastalar bizimle görüşsünler. Biz bunları iyi yönlendirelim. Böbrek hastaları nakil olacağını biliyorlar çünkü diyalize giriyor.

Karaciğer nakli olacak hastaların çoğunun kendilerinden haberi yok. Bir anda bir hastalıkla karşılaşıyor halbuki karaciğeri çok ciddi şekilde rahatsızlanmış, sıkıntılı ve nakil olması gerektiğini bilmiyor ve bununla çok uzun yıllar yaşıyor ve belki son noktada müracaat edebiliyorlar. Bu kadar hastalanmadan bu kadar sıkıntıya girmeden bizim listemize kayıt olun biz sizi takip edelim. İşlemlerinizi daha iyi yapalım ve nakil ihtiyacınız olduğu ilk anda da bunu gerçekleştirebilelim ki siz hayatınıza daha iyi devam edebilin" diye konuştu.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Organ bağışında psikolojik destek şart!

Organ bağışının önemine dikkat çekmek amacıyla her yıl 3-9 Kasım tarihleri Organ Bağışı ve Nakil Haftası olarak anılıyor. Uzmanlar, organ bağışı sürecinde psikolojik boyutun göz ardı edilmemesi gerektiğine vurgu yapıyor.

Türkiye’de organ bağışı ve nakil sayılarının yetersizliği organ yetmezliği nedeniyle tedavi görmekte olan birçok hastanın organ beklerken ölümüne neden oluyor. Organ bağışı bilincinin geliştirilmesi, halkın organ ve doku bağışı konusunda teşvik edilmesi ve bu konuda farkındalık yaratmak amacıyla her yıl 3-9 Kasım Organ Bağışı ve Nakil haftası olarak anılıyor. Organ bağışı ve organ naklinin psikolojik boyutunun da önemine dikkat çeken uzmanlar, bu süreçte psikolojik desteğin göz ardı edilmemesi hatırlatmasında bulunuyor.

PSİKOLOJİK BOYUT GÖZ ARDI EDİLMEMELİ

Psikolog Bihter İyidir, organ nakli sürecinin hem alıcı hem de donör (organ bağışlayan kişi) açısından oldukça önemli psikolojik boyutları olduğunu belirtiyor.Nakil gereken hastada organ kaybına bağlı olarak işlevselliğin bozulması ve yaşam kalitesinde bir düşüşün yaşanabilir. Bu hastalarda depresyon, yas tepkileri, inkar, kızgınlık, hostilite, anksiyete duygularının görülebileceğini belirten İyidir, nakil sürecini beklemek, operasyona hazırlanmak ve operasyon sonrası nekahat döneminin kişinin psikolojisini farklı yönlerde etkiler.

Hastalığın teşhisinden itibaren en yoğun yaşanan duygu anksiyetedir. Anksiyetenin boyutu hastanın tedavi uyumuna hizmet edebileceği gibi zaman zaman uyumu bozucu düzeyde de olabilmektedir. Kişinin kaygısı çok arttığında inkâra başvurabilmekte, bu da tedavisini aksatmasına sebep olmaktadır. Umutsuzluk, karamsarlık gibi depresif duygulanımın öne çıkması durumu da tedaviye uyumu bozucu faktörler arasında gösterilmektedir. Bu nedenlerle sürecin her aşamasında psikolojik desteğin sağlanması çok önemlidir.

İÇ ÇATIŞMALAR VE SUÇLULUK DUYGUSU YAŞANABİLİYOR

Donörün kim olduğu konusu da alıcının psikolojisini farklı şekillerde etkilemektedir. Kadavradan organ nakli veya aile üyelerinden yapılan organ nakli farklı düşünce ve duygulanımları ortaya çıkarabilmektedir. Kadavradan nakil durumunda alıcının donörü merak etmesi ve minnet duyguları sıklıkla ortaya çıkmaktadır. Aile üyesinden nakilde ise donörle alıcının ilişki dinamiklerine bağlı olarak minnettarlığın yanı sıra içsel çatışmalar, suçluluk duyguları, zarar vermiş olma kaygısı, borçlu kalma hissi ve sorumluluk duyguları öne çıkabilmektedir.

SOSYAL VE PSİKOLOJİK DESTEK ÖNEMLİ

Hayati bir organın kaybı ve organ nakli süreci kişinin ölüm anksiyetesini artırmaktadır. Yaşamın yeniden gözden geçirilişi ve sorgulanışı, kişinin kendisini, ilişkilerini ve dünyaya bakışını değerlendirme dönemi olarak düşünülebilir. Kriz olarak değerlendirilebilecek bu durum iyi yönetilebilirse yani kişi psikolojik ve sosyal olarak ihtiyacı olan desteği alabilirse dünyaya bakışında yeni kazanımlara ulaşabilmektedir.

Aksi takdirde kişinin uyumda zorlandığı, çatışmalarının üstesinden gelemediği ve yeterli desteği alamadığı durumlarda agresyon, hostilite, depresyon ve içeçekilme durumları ortaya çıkabilir. Burada söz konusu olan organ naklinin kişilik değişimine yol açması değil, yaşanan hastalık ve tedavi süreçlerinde edinilen yaşam deneyimlerinin kişinin psikolojisi üzerindeki etkileridir.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Organ Bağışlayan da İş Göremezlik Parası Alır!!!

Sosyal güvenlik yasasında hastalık hali nedeniyle istirahat raporu almış sigortalıların geçici iş göremezlik ödeneği alabilmeleri için,

1-İstirahatın başladığı tarihte sigortalılık niteliklerinin sona ermiş olması,

2-İstirahatın başladığı tarihten önceki bir yıl içinde en az 90 gün kısa vadeli sigorta primi bildirilmiş olması,

3-İstirahat raporlarının Sağlık Bakanlığınca yetkilendirilen hekimler veya sağlık kurullarından alınmış olması

gerekiyor.



İş göremezlik parası ayakta tedaviye veya yatarak tedaviye göre değişiyor.

Bu şartları sağlayan sigortalılara hastalık haline bağlı olarak ortaya çıkan iş göremezliğin üçüncü gününden başlamak üzere her gün için geçici iş göremezlik ödeneği verilmektedir.

Sigortalılara iş göremezlik ödeneği olarak, günlük kazançlarının;

-Yatarak tedavilerde yarısı,

-Ayaktan tedavilerde ise üçte ikisi (2/3) üzerinden

Ödeme yapılmaktadır.



Organ bağışında bulunan da iş göremezlik ödeneği alır.

Organ bağışında bulunan kişilerin sosyal güvenlik yasasında öngörülen şartları sağlamaları halinde geçici iş göremezlik ödeneği alıp alamayacakları hususunda yaşanan tereddütlere Sosyal Güvenlik Kurumu 2016/21 numaralı genelgesinde açıklık getirmiştir.

Genelgede, organını kendi isteği ile bir başkasına veren sigortalıların, Sağlık Bakanlığınca yetkilendirilen hekim veya sağlık kurullarından organ nakliyle ilgili istirahat raporu almış olmaları kaydıyla, istirahatlı bırakıldıkları üçüncü günden başlamak üzere geçici iş göremezlik ödeneklerinin hastalık sigortası kolundan Kurum tarafından ödeneceğine yer verilmiştir.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst