Gazoz Agacı
Moderator
Bir insanın sahip olduğu herşeyini sadece ve sadece 45 saniyede kaybedebileceğini öğrendim...
Bu dünyadaki en değerli varlığımızın canımız olduğunu öğrendim...
Yeniden doğmak kelimesinin anlamını, küllerinden yeni bir varoluş hikayesi olan anka kuşunun öyküsünün gerçek olabileceğini öğrendim...
Umudunun varolduğu sürece yaşama tekrar tutunabileceğini öğrendim...
Bir bedenin dayanılmaz acılara rağmen yaradan tarafından nasıl da bir güçle yaşamaya devam edebileceğini öğrendim...
Ölümün kolay gerçekleşmediğini ancak vadesi gelince yaşamın son bulacağını öğrendim...
Yaşanan hiçbir an'ın tekrarının olmayacağını ve zamanın ne kadar değerli olduğunu öğrendim...
Hayattan engellenişin aslında bedenen değil ruhen gerçekleştiğini ve tutsak, yaralı, örselenmiş, zedelenmiş bedenlerin içinde çok daha engelsiz, çok daha mutlu ve yaşama sevinci dolu ruhlar barındığını öğrendim...
Engellerimi kabul etmeyi, aşabildiğim kadarını aşmayı bana yadigar kalanla da varolup yaşamayı öğrendim...
İsyanların hiçbir işe yaramadığını, kaderin önüne geçilemeyeceğini ve varsayımlarla yola devam edilemeyeceğini öğrendim...
Gerçekte engelli olmanın kişisel değil toplumsal bir sorun olduğunu öğrendim...
Devlet baba diye bir varlığın olduğunu ancak adil olmadığını öğrendim...
Engellerimi engelsiz düşlerimle aşabileceğimi öğrendim...
Eskiden yapmaktan çok hoşlandığım yaşamsal faaliyetlerimin aslında çok da yaşamsal olmadığını ve artık onları yapamasam da bunun için mutsuz olmamayı öğrendim...
Paranın, yazlık evin, arabanın ve bu dünyada parayla satın alabileceğiniz her tür maddenin sizin küçük serçe parmağınızdaki tırnağınızdan daha değersiz olduğunu öğrendim...
Güzelliğin ve yakışıklılığın gelip geçici olduğunu önemli olan dış görünüşün, fiziksel özelliklerin değil insanın içindeki ruhun güzel olması gerektiğini ve aslında sahip olunan karakterin güzelliğinin değerini öğrendim...
Gerçek sevenlerinizin sizi tüm engellerinize karşı içlerinde bir yudum azalma olmadan koşulsuzca sevmeye devam ettiklerini öğrendim...
Aslında bir zamanlar kendime ne çok acıdığımı ve bu nedenle hiçbir şey üretmeden boşa geçen yıllarımı hiçbir zaman telafi edemeyeceğimi öğrendim...geçmiş zamanın alacağı her zaman saklıdır bende
İçimden geldiğince yaşamasını ve bugünü yarınsızca yaşamasını öğrendim...
Engellerimle de mutlu olabilmeyi, geçmişin acılarının üstünü örtmeyi ve yeniden insanları sevebilmeyi öğrendim...
Hala öğrenmeye devam ediyorum...Burada yazmam ne kadar doğru olacaktır bilmiyorum ama en son öğrendiğim şey engellenmiş, yaralı, acılı bedenlerin bile içlerinde yaşayan, kıpır kıpır, cıvıl cıvıl karşı cinse duyulan heyecan misali arzularının olabileceğini öğrendim...bunu yazmaya bile utanıyorum ama evet yeni öğrendim
Bu dünyadaki en değerli varlığımızın canımız olduğunu öğrendim...
Yeniden doğmak kelimesinin anlamını, küllerinden yeni bir varoluş hikayesi olan anka kuşunun öyküsünün gerçek olabileceğini öğrendim...
Umudunun varolduğu sürece yaşama tekrar tutunabileceğini öğrendim...
Bir bedenin dayanılmaz acılara rağmen yaradan tarafından nasıl da bir güçle yaşamaya devam edebileceğini öğrendim...
Ölümün kolay gerçekleşmediğini ancak vadesi gelince yaşamın son bulacağını öğrendim...
Yaşanan hiçbir an'ın tekrarının olmayacağını ve zamanın ne kadar değerli olduğunu öğrendim...
Hayattan engellenişin aslında bedenen değil ruhen gerçekleştiğini ve tutsak, yaralı, örselenmiş, zedelenmiş bedenlerin içinde çok daha engelsiz, çok daha mutlu ve yaşama sevinci dolu ruhlar barındığını öğrendim...
Engellerimi kabul etmeyi, aşabildiğim kadarını aşmayı bana yadigar kalanla da varolup yaşamayı öğrendim...
İsyanların hiçbir işe yaramadığını, kaderin önüne geçilemeyeceğini ve varsayımlarla yola devam edilemeyeceğini öğrendim...
Gerçekte engelli olmanın kişisel değil toplumsal bir sorun olduğunu öğrendim...
Devlet baba diye bir varlığın olduğunu ancak adil olmadığını öğrendim...
Engellerimi engelsiz düşlerimle aşabileceğimi öğrendim...
Eskiden yapmaktan çok hoşlandığım yaşamsal faaliyetlerimin aslında çok da yaşamsal olmadığını ve artık onları yapamasam da bunun için mutsuz olmamayı öğrendim...
Paranın, yazlık evin, arabanın ve bu dünyada parayla satın alabileceğiniz her tür maddenin sizin küçük serçe parmağınızdaki tırnağınızdan daha değersiz olduğunu öğrendim...
Güzelliğin ve yakışıklılığın gelip geçici olduğunu önemli olan dış görünüşün, fiziksel özelliklerin değil insanın içindeki ruhun güzel olması gerektiğini ve aslında sahip olunan karakterin güzelliğinin değerini öğrendim...
Gerçek sevenlerinizin sizi tüm engellerinize karşı içlerinde bir yudum azalma olmadan koşulsuzca sevmeye devam ettiklerini öğrendim...
Aslında bir zamanlar kendime ne çok acıdığımı ve bu nedenle hiçbir şey üretmeden boşa geçen yıllarımı hiçbir zaman telafi edemeyeceğimi öğrendim...geçmiş zamanın alacağı her zaman saklıdır bende
İçimden geldiğince yaşamasını ve bugünü yarınsızca yaşamasını öğrendim...
Engellerimle de mutlu olabilmeyi, geçmişin acılarının üstünü örtmeyi ve yeniden insanları sevebilmeyi öğrendim...
Hala öğrenmeye devam ediyorum...Burada yazmam ne kadar doğru olacaktır bilmiyorum ama en son öğrendiğim şey engellenmiş, yaralı, acılı bedenlerin bile içlerinde yaşayan, kıpır kıpır, cıvıl cıvıl karşı cinse duyulan heyecan misali arzularının olabileceğini öğrendim...bunu yazmaya bile utanıyorum ama evet yeni öğrendim