Affetmenin sağlığımıza olumlu etkisi...

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Bağışlamak ve bağışıklık sistemi ilişkisi…


Spor, diyet…Sağlıklı ve uzun yaşam için bunlar elbette gerekli.

Ancak bu konuda uzmanların yeni bir keşfi var: Son sayısında uzun ve sağlıklı yaşamın sırlarını araştıran Amerika’nın saygın haber dergilerinden Newsweek’in haberine göre, uzun yaşamın ilk anahtarı affedici olmak. Newsweek dergisinin yaptığı araştırmanın sonuçları, insanın psikolojisiyle sağlığının ne kadar birbirine bağlı olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Harvard Üniversitesi uzmanları birini bağışlamanın vücudu birçok hastalıktan koruduğunu belirttiler. Dergiye göre sağlıklı bir yaşam için ilk önce “bağışlayıcı” olmak gerekiyor. İnsanın bir olayı ya da bir kişiyi yada kendini affetmemesi, kişinin üzerinde psikolojik bir baskı oluşturuyor. Ve bu baskı zamanla kalp basıncının artmasına, kalp hastalıklarına sebep olan hormonal değişikliklere, nörolojik bozukluklara ve hafıza kayıplarına neden oluyor.

Yapılan bir diğer araştırmada affetmemek gibi negatif duygular besleyen kişilerin “kortizol hormonu” seviyesinin arttığını ortaya çıkardı. Bu hormonun artması bağışıklık sistemi bozuklukları başta olmak üzere, şeker hastalığı, yüksek tansiyon gibi hastalıklara sebep oluyor.

Bağışlamanın kızgınlık, acı, depresyon ve stresi azaltarak, umut, sabır ve kendine güven gibi olumlu ruh hallerinin yaşanmasını sağladığı bu araştırmalarda ortaya konan gerçekler. Bağışlamamanın kızgınlığın üzerinizdeki yarattığı etkiler ;

Mide ağrısı,
Sırt ağrısı,uykusuzluk.
Bağışıklık sisteminin zayıflaması.
Kilo alımı,şişmanlık.
Şeker hastalığı,
Yüksek tansiyon.
Psikolojik baskının artmasıyla,kalp basıncının artması ve bir sürü rahatsızlıkları birlikte getirir.

Bütün bilimsel açıklamalar olumsuz düşünce ve duyguların bedeniniz üzerindeki yansımaları ve hastalıklara çağrı yaptığınızı belirtiyor. İşte bilim affetmenin insan sağlığı üzerindeki tüm bu olumlu etkilerini yeni keşfederken, Yüce affetmeyi 14 asır önce Kuran’da insanlara önemle tavsiye etmiştir, Kuran’da tavsiye edilen güzel ahlak özelliklerinden biri de “affedici ve bağışlayıcı olmak”tır.

BUGÜN KENDİNİZE BİR İYİLİK YAPIN…BUGÜN AFFETMEYİ BAĞIŞLAMAYI SEÇİN…BUGÜN SAĞLIKLI VE UZUN YAŞAMAYI SEÇİN…
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Affetmek Sağlığa Olumlu Etki Yapıyor !

Amerikalı bilim adamları, affetmesini bilen insanların hem ruhen hem de bedenen daha sağlıklı olduğunu belirttiler. Kendilerine zarar veren kişileri affeden katılımcıların çoğu, deney sonrasında daha az acı duyduğunu belirterek, stresten kaynaklanan sırt ağrısı, uykusuzluk ve mide ağrısı gibi ruhsal ve fiziksel belirtilerin de önemli ölçüde azaldığını kaydettiler.

Stanford Üniversitesi’nde görevli bilim adamı Frederic Luskin ve ekibi, San Francisco kentinde oturan 259 kişi üzerinde araştırma yaptı. Denekleri 6 kez 1,5 saatlik oturumlara çağıran bilim adamları, bu oturumlarda katılımcıların affetmeyi öğrenmesini sağladılar. Araştırma çerçevesinde kötü anılarını konuşarak paylaşan denekler, daha sonra kendilerine zarar veren kişileri canlandırarak içlerinden onlarla konuştular.

Kendilerine zarar veren kişileri affeden katılımcıların çoğu, deney sonrasında daha az acı duyduğunu belirterek, stresten kaynaklanan sırt ağrısı, uykusuzluk ve mide ağrısı gibi ruhsal ve fiziksel belirtilerin de önemli ölçüde azaldığını kaydetti. Deneklerin çoğu, gelecekte meydana gelebilecek benzer olaylarda tekrar affetmeye hazır olduğunu da söyledi.

Deney için, fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kalanlar değil, hakarete uğrayan kişiler seçildi.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
ÖFKE ÖLDÜRÜR! KENDİNİZ İÇİN AFFETMEYİ SEÇİN !


"Affetmek bencil bir eylem olarak düşünülebilir çünkü tüm faydası affeden kişiyedir."


Affetmekle ilgili yazı yazmaya karar verdiğimde AFFETMEKLE ilgili değişik tanımlara ulaştım. Tanımların hemen hemen tümünde ortak bir nokta olduğunu fark ettim. Affetmenin temel kazancı affeden kişiyedir.

Belki bu yazıyı okuyan herkesin hayatında, geçmişe baktığında hala affedemediği birileri olabilir. Hala düşündüğünde öfkesini canlı tuttuğu bu olaylar kişiyi nasıl da tutsak eder. Bu tutsaklıktan kurtulmanın yolu var mıdır?

İnsanların fark edipte yön veremeyecekleri duygu yoktur. Yeter ki fark edelim, fark ettikten sonra temel olarak yapılması gereken şey düşünce şablonlarımıza bakmak, değişmesi gerekenleri değiştirmektir.

Örneğin; Affedersem tekrar yapar yanlış bir şablondur. Eğer bunu düşünüyorsanız hemen şunu da hatırlayın, affedin ama unutmayın. Affetmek unutmak demek değildir. Affetmek gerçeği unutmanızı değil onu çok iyi hatırlamanızı ve anlamanızı ister.

Affedersem ben kendimi değiştirmiş olurum halbuki onun değişmesi gerekiyor başka bir yanlış şablondur. Eğer başkasını değiştirebileceğinizi sanıyorsanız bu düşüncenizden vazgeçin, çünkü ne bir başkasını, ne de hayatı kontrol edemezsiniz, tek kontrol edebileceğiniz şey, kendi duygu ve düşüncelerinizdir.

Hayat adildir, kötüler her zaman cezalandırılır, iyiler ise her zaman ödüllendirilir şablonu size uyuyor mu?... Bunu çok istesek de hayat adil değildir. Hayatta farklı dengeler ya da doğrular olsa da adalet beklentiniz her zaman karşılanmaz. Bu beklentiyle hayata yaklaşıyorsanız hemen şu sözü bir okuyun. ‘ İyi bir insan olduğunuz için dünyanın size adil davranmasını beklemek, vejetaryen olduğunuz için bir boğanın size saldırmamasını beklemek gibidir.’

Affetmek için işe yarar birkaç öneri belki birilerinin işine yarar düşüncesi ile burada paylaşmak istiyorum.

Öncelikle düşünce ve duygular fizyolojimizi yani sağlığımızı etkiler. Vücudunuza dikkat edin ve en zayıf noktanızı belirlemeye çalışın. Stres durumlarında vücudunuzda hangi bölge tepki veriyor. Mide: hazımsızlık, bağırsak sendromları.Kalp:Yüksek tansiyon ve ritm bozuklukları. Baş ağrısı: Tansiyon ve migrenden dolayı . Uykusuzluk, buna bağlı halsizlik, dikkatte bozulma ve diğerlerini fark edebilirsiniz… Yani öfkenizi çözemiyorsanız yüksek tansiyon ve buna bağlı olarak kalp krizi geçirme olasılığınızı artırıyorsunuz.

Bu bilgiyi hemen test etmeniz mümkün. Gözlerinizde öfke yaşadığınız olayı canlandırdığınız da bile vücudunuzun ritmi değişir. Bunu bir arkadaşınıza anlattığınız da ise yeniden aynı duygu durumuna geçtiğinizi fark edersiniz. Aynı durum için bu kez affetme olasılığını gözünüzde canlandırdığınızda bile fizyolojik sıkıntılarınızın tersine döndüğünü de gözleyebilirsiniz.

Amerikan Kalp Derneğinin 2000 yılında yaptığı bir araştırma sonucundan söz etmek istiyorum. ‘öfkeye büyük eğilimi olan bir insan en az eğilimli olan insanlardan üç kat daha fazla kalp krizine yakalanma olasılığına sahiptir.’

Hayatımızı hiç öfkelenmeden sorunsuz geçirmemiz mümkün değildir. Ancak akut stres durumlarından çok, kronik stres( bir olay sürekli olarak beynimize yer edip oradan çıkmadığında) size zarar verebilir. Çünkü kronik stresde vücut dinlenip kendini yeniden inşa edemez. Sürekli alarm halinde olmak vücudun rezervlerini tüketir, bu durum organların yıpranmasına neden olacaktır.

Öfke alışkanlığı olan insanlar duygusal olarak da acı çekerler. Kırılgan hayatlarında acı, kin, incinme, öfke onları bırakmaz. Her şey siyah mercek üzerinden değerlendirirerek, olumsuz çıkarımlarla, hayatlarını insanların berbat ettiğine inanırlar. Nadiren bunun kendi tercihleri olduğunu fark ederler. Hayat onlara adaletsiz davrandığından hayatın sunduğu güzellikleri, heyecanı, eğlenceyi tam olarak yaşayamazlar, öfke hayatlarını kontrol etmektedir.

Kendinize anlattığınız hikaye gerçekle uzaktan yakından ilişkili olmayabilir. Bu hikaye çoğu zaman gerçeklerin saptırılmasından, yorumlar katılmasından, yarım kalmış detaydan, söylenmemiş sözlerden ibarettir.

Hepimiz seçici bir hafızaya sahibiz. Olumsuz duyguları olumlu duygulardan çok daha güçlü hissederiz. Olumsuz duyguları olumlu olanlardan daha fazla hatırlarız, olumsuz detaylar, sözler üzerinde daha çok durarak olayların kontrolünü kaybederiz. Kötü olanları abartır, iyi olanları küçümseriz. Anılarımızı seçeriz. Çarpıtmalar kümesi şeklinde beslediğimiz anımız bizi yenilgiye uğratır. Onu bu haliyle biz besleriz, affetmeyerek de beslemeye devam ederiz.

Sizi öfkelendiren olayı tekrar değerlendirin. Kendinize şunu sorun ve seçiminizi yapın:Hayattaki payım gerçekten de başkasının incitici davranışlarıyla mı yönlendirilecek? Hem şimdi hem de gelecekte benim de söz hakkım var mı?

Affetmek hayatın kontrolünü tekrar size kazandıracak, kendi iyiliğiniz için harekete geçmeniz gereğini hatırlatacaktır.

Affetmemek en çok sizi üzer.

Affetmek özgürleştirir, mahkumiyetinizi bitirin.

Siz affetmeyi seçtiğinizde etrafınızdakiler de daha olumlu olmayı seçeceklerdir.

Madem bu kadar hayat kalitemiz üzerinde etkisi var. Neden affetmeyi seçmeyelim?

Son söz olarak da bunu şeçtim;‘Aptal insan ne affeder ne de unutur; saf insan affeder ve unutur, akıllı insan ise affeder fakat unutmaz.’Thomas Szasz


Bu bayram neden kızgın olduğunuz birini affederek işe başlamıyorsunuz!
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Affetmek kalbe iyi geliyor !


ABD’nin Kaliforniya eyaletinin San Diego şehrinde bulunan San Diego Üniversitesinde gerçekleştirilen araştırmada insanların kendilerini üzen kişilere kin tutmayıp onları affetmesinin sağlıklarını olumlu yönde etkilediği ortaya çıktı.

200 kişi üzerinde yapılan çalışmada araştırmacılar deneklerden kendilerini üzen olayları hatırlamalarını istedi.

Deneklerin yarısından olayları affedici bir bakış açısıyla değerlendirmeleri istenirken diğer yarısına kendilerini yıkan anılarını içlerindeki öfkeyle anmaları istendi.

Bu duyguları yaşarken monitörlere bağlanan deneklerin kan basınçları ve kalp atışları izlendi.

Olayları öfkeyle değerlendiren grubun kan basıncının affedici gruba göre çok yüksek olduğu gözlenirken kin tutmayan ve kendilerini üzenleri affedenlerin kalp sağlıklarının da uzun vadede korunduğu belirtildi.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Affetmenin Hafifliği


Yunusların gösteri yaptığı bir havuzun kenarında, onları ilk kez bunca yakından görmenin coşkusu her yanıma dağılmış. Büyük gövdelerine karşın, gülümseme işareti çizilmiş gibi görünen yüzleri mi, yoksa gösteri sonrası herkes dağılıp giderken, havuz kenarına başlarını yaslayıp, gözleri ile izlemeleri mi- bunun için kafalarını yan çevirmeleri gerekiyor- bakışları mı bilmem, bende başlarını okşama duygusu ile karışık hüznü uyandırıyor. Yunusları oldum olası çok severim, bana hep duygusallık- yardım ama en önemlisi özgürlük duygusunu çağrıştırırlar. Dayanılmaz uzaklara gitme arzumu gerçekleştiren onlar olduğundan belki de. Fakat onlara dokunmak, koca gözlerine bakmak başka bir duyguymuş. Bir şeyi daha öğrendim diye seviniyorum.

Gösteriyi izleyen süreçte ilk kez düzenlenen bir şampiyonanın sonuçlarının açıklandığı ödül töreni olacak. Neden buradasın diye sorduklarında ya da neden buradasınız dediklerinde, ilki düzenlenen Affetme Şampiyonası için diyoruz. Bazıları için bu olağan karşılanan bir sözcük, bazılarının ise yüzüne bir gülümseme yayılıyor. Aslında bizim de yüzümüzde bir gülümseme var, ne ölçüde affedebilmişiz, tam başarmış mıyız, affetmek ne güzelmiş, bunları konuşuyoruz, karasal bir iklimden gelinen, deniz kokulu bu şehirde..

Affetmek kelime olarak değişik çağrışımlar yapsa da insanlara, herkesin affetme üzerine bir tezi olsa ve konuya yabancı olmasalar da, gerçek süreci hakkında tam da bilgi sahibi değil çoğu kişi. O sırada, kelli felli bir bey çıkıp da, “ Ben kesin affetmeyeceğim filancayı, öyle çok şey yaptı ki, affedeyim de rahatlasın mı “ diyor. Ortamdaki kimse sesini çıkarmıyor, demiyoruz ki, “ Affedince o değil, sen rahatlayacaksın, zaten o kişinin bilincinde senin onu affedip etmemen çok da önem taşımıyordur.”

Bu konu bilişsel düzeyde çok fazla bileşen içerdiği için, “ Affettim oldu -bitti “ denilecek kadar kolay değil. Affettiğiniz kişiyi zihinde serbest bırakmak gerekiyor, bununla birlikte, o kişi ile görüşmek şart olmasa, yüz yüze gelinse de gelinmese de, ona karşı olan duygu ve görüşlerin nötr olması, yaşam sürecinde iyi yaşaması için dilekte bulunmak gibi bir çok kuralı var. Sorularla affetmenin gerçekleşip gerçekleşmediğini saptamak olası olsa da, o sorulara yanıt veren durumunda olmak, öyle pek de sıradan ve kolay olmuyor, tüm içindeki taşlar oynuyor insanın, grafikleşmiş yerini bulmaya çalışan puzzle kareleri gibi yer değiştiriyor. Ortaya doğru resim çıkarsa, başardım diyoruz.
Ben ilk kimi tam affetme anlamında - nasıl affettim, bilincim yaşam filmimi geriye sarıyor,
bakıyorum epey uzun zaman olmuş.

Uzun bir süreç bu, öncelikle kişinin kime kızgın olduğunu bulması gerekiyor, sonra bilincinde bırakmaya hazır olması, en son aşamada ise bırakma uygulaması devreye giriyor. Kızgınlığın veya yaşanan olayın boyutu kişi için ne kadar zedeleyici ise, bunu içinde- bilişinde bırakması da, o denli zorlayıcı unsurlar içeriyor. Bırakma aşaması üç katmandan oluşuyor; Kızgın olunan kişiyi, o sırada oluşan kişisel kızgınlığı, kişisel kızgınlıktan dolayı kendine kızan yanı bırakmak gibi.

Öfke veya kızgınlık buzdağına benzediği, suyun altında kalan kısım üstte görünenin katlarcası olduğundan, tüm duyguların ortaya çıktığı süreçte, kişiler direnç gösterebiliyor, ağlıyorlar veya “ Hayır istemiyorum, ama deneyeceğim” diyebiliyorlar. Bunların hepsi olumlu tepkiler, bırakmaya yelken açıldığını gösteriyor ve kişi öfkelerinden kurtuldukça hafifliyor, onu gölge gibi izleyen karmaşadan arınık, serbestçe geleceğine ilerliyor. Bir de öfkesinden hiç vazgeçmek istemeyenler var ki, taşıdıkları duyguları yayıp- genelleyerek, her gün katlanan sayılarla çarparak büyütüyorlar. Bir gün iki ile, ertesi gün dörtle, sonra... Devam edip giden bu süreçte gün geliyor, affedemediklerinin ağırlığıyla, kendileri ağırlaşıyor, etrafa insanlara- olaylara- yaşama nefret dolu bireylere dönüşüyorlar.

Öyleyse affetmek en güzeli gibi görünüyor, diğer bir deyişle affedip hafiflemek ne iyi...
Kişileri bundan alıkoyan ne peki? Elbette ki zor bileşenler. Affettiğiniz kişi için çok fazla unsur olsa da, en azından kabul edip onaylanan belirtiler öne çıkıyor;

- Mutlu olmasını isterim
- Sıkıntı içinde olduğunu duysam, herhangi birine duyduğum hisler geçerli olur
- Hasta ve yalnız olduğunda, ona destek olunmasını isterim.......
ve benzeri bir çok ayrıntı.

Küçük bir testle kişinin kendinde bunları sınaması mümkün. Affetmenin temel amacı o kişi ile görüşmek, onu sevmek, yanında veya destek olmak anlamı da taşımıyor, bu durum sadece zihinde o kişiyle ilgili olumsuz duyguları silmek olarak adlandırılabilir.

Ancak bu küçük testleri yapıp, o kişiyi affettim demek kolay mı?

Affettiğiniz kim - affettiğim kim peki?

Sizi en sevdiğiniz anda bırakan bir sevgili mi, öfkeli davranan anne- babanız mı, özel sırlarınızı saklamayan bir dost mu, yüklüce borç alıp da ortadan kaybolan bir arkadaş mı? Bunların affedilmesinde de zorlanabilir kişi, ama ya affedilecek kişi, sizi hastanelik edercesine döven veya bıçaklayan ya da tecavüz eden, ailenizden birini öldüren biri ise? Bu durumlarda affetmek biraz zor görünse de, hangi şıkkı seçerdiniz? Onu affedip hafiflemeyi mi, yoksa ona duyduğunuz öfkeyi her gün katlayıp- çoğaltarak yaşamı kendinize zehir etmeyi mi? İşte labirentin karışıklığı bu noktada başlıyor, yaşanan deneyimin ağırlığı ile affedip bırakmayı denemek arasındaki bağlantı oldukça güçlü.

Bu konuda bilinen en çarpıcı örnek Afrikalı bir bayandan söz eder. Küçük yaştaki oğlunu öldüren adama duyduğu derin öfkenin ardından, onu affeden bu bayan, oğlunun katili olarak anılan adamın farkındalık kazanıp, normal yaşam şartlarına uyum sağlaması için onu süreli olarak hapisten çıkarmak, belli tedavilerden geçmesi, iş bulması için uğraş vermiştir. Öfkenin ağırlığı yerine, affetmenin hafifliğini seçmiştir.

Seçimler her zaman bizim elimizde, bir çok kişiyi affettiğimizi sanırken, bazen araya sıkışmış birileri çıkabiliyor bilinç dehlizinden, bakıyoruz ki söylenmeye başlıyoruz, “ O bunu hak etti mi ki öyle iyi şartlara sahip olmuş, zamanında böyle de yapmıştı, duygusuzun biridir...” demeye başlamışsak, belli oluyor ki affetmediğimiz biri uzaktan el sallıyor bize. Durumu öyle bırakmamak gerek diye düşünüyorum hemen başlamalı affetme alıştırmasına, ağırlıklar altında kalmamak adına...

Nicedir, affetmekten söz edilince yunuslar gelir oldu aklıma. Onca koca bir gövde ile sudan metrelerce yukarı sıçrayıp, tekrar sulara dönecek denli hafif olmak...

Yazar Bahar Turunç
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Affetmek ruh ve beden sağlığına iyi geliyor !

İçinizin öfkeyle dolduğu öyle zamanlar vardır ki siz bile yaptıklarınıza inanamazsınız. Sanki sessiz bir operasyonla vicdanınızı aldırmışsınızdır da karşınızdakine en ufak bir acıma hissi duymazsınız. Yapılan açıklamaların, sıralanan gerekçelerin hiçbir anlamı yoktur böyle zamanlarda. Çünkü fazlasıyla kızmış, kırılmışsınızdır; sizi bu hale getiren o kişiyi ve hatasını bir türlü hazmedemiyorsunuzdur. Arkadaşınız, eşiniz ya da evladınız sizdeki kredilerini tüketmiştir ve “asla affedilmeyecekler” listesine kaydedilmiştir.

Affettiğimiz zaman kişiliğimizden bir şeyleri feda ettiğimizi düşünürüz
Böyle bir deneyimi yaşamayanımız yoktur herhalde. Beklemediğimiz bir anda ummadığımız yerden aldığımız darbeler adeta affetme melekemizi devre dışı bırakır. Öfkemiz ancak zaman aşımına uğradığında affederiz. Bu durumda affetmeyi çoğu zaman karşı tarafa bir lütuf olarak değerlendiririz ve kişiliğimizden bir şeyleri feda ettiğimizi düşünürüz.

Oysa bilim adamları bunun tam tersini söylüyor. Affetmenin her şeyden önce affeden kişiye fayda sağladığını savunan psikolog ve psikiyatrlar, insan sağlığında affetmenin önemi üzerinde yoğunlaşmış durumdalar. Konu üzerinde harıl harıl araştırmalar yapılıyor, makaleler hazırlanıyor, affetme terapileri gerçekleştiriliyor hatta affetme yarışları bile düzenleniyor. Affetme üzerine yapılan tüm bu çalışma ve araşmalar şöyle bir sonuca varıyor: “Affetmek insanın ruh ve benden sağlığı için şart.”

Affetmeyen insan kötümser oluyor

Özellikle Batı’da üniversitelerin araştırmalarına konu olan affetme, yeni tedavi yöntemlerinin bir parçasını oluşturuyor. Affetmenin insan sağlığına olumlu etkilerini gözlemleyen uzman doktorlar, hastalarını kendilerine kötülük yapan insanları affederek ruhlarını o kişilerden bağımsızlaştırmaya yöneltiyorlar.

Affetmenin ruhun özgürleşmesi, huzura kavuşması gibi faydalarının yanı sıra tıbbi pek çok rahatsızlığın da devası olduğuna dikkat çekiyorlar. Kalp hastalıkları, sindirim sistemi rahatsızlıkları, hormonal bozukluklar gibi fizyolojik rahatsızlıkların affetme davranışıyla en aza indirildiğine işaret ediyorlar.

Uzmanların görüşü kendisine kötülük yapanları affetmeyen kişinin zamanla diğer insanlara da kötümser bir yaklaşım sergilediği yönünde. Çünkü affetmemenin neden olduğu bilinçaltı nefret, insanı çevresine karşı güvensizlik, umutsuzluk ve sonunda depresyona götürüyor. Böylece birey mutsuz bir hayat sürdürmeye mahkum oluyor.

Affetmenin tedavi yöntemi olarak kullanıldığı seanslarda öncelikle bireyin kendi kendini affetmesi tavsiye ediliyor. Böylece ilk önce kendiyle barışması hedefleniyor. Ardından affedemediği kişiyi düşünmesi, onu ve hatalarını affettiğini hayal etmesi öneriliyor. Fiiliyatta olmasa da düşüncede bağışlama gerçekleştirilerek bireyin zihnini kin zincirlerinden kurtarması sağlanıyor. Affetme meditasyonları da benzer metodu uyguluyor. Düzenli olarak bu egzersizleri yapanların yaşadığı rahatlık hissi affetmenin sadece ruhsal faydaları arasında.

Uzmanlar “aspirin niyetine” affetmeyi öneriyor

Affetme pratiklerinden sonra zihnindeki düğümleri çözen bireyler fizyolojik birçok rahatsızlıktan kurtuluyor. İç dünyasında huzuru yakalayan hastaların fiziksel rahatsızlıklarında iyileşme gözleniyor. Özellikle stres kaynaklı ağrılar, kalp rahatsızlıkları, tansiyon ve dolaşım sorunları affetme üzerine yapılan araştırmalarda iyileşme kaydedilmiş rahatsızlıkların en bilinenleri.

Affetmenin psikolojik açıdan rahatlık sağladığı görüşünde olan uzmanlardan biri de psikolog Adnan Çoban. Affetmenin ilahi bir duygu olduğuna dikkat çeken Çoban, hataları affetmeyi daha ön planda tutan kişinin herhangi bir çatışma sonrasında ilahi bir tavır sergilemiş olduğunu belirtiyor ve devamında “Bu ilahi tavrın insani yansıması çok rahatlatıcı olur. Bir insanın düşmanı varsa kafasında 40 tane tilkinin dolaşması gibi o kişi hep aklını meşgul edecektir.

Hayatınızda size düşmanlık eden, sizinle arası kötü olan bir insan varsa, onunla hiç görüşmemeniz yeterli olmaz. Çünkü beyninizde o dosya hep açık olur ve sizi bir şekilde rahatsız eder.

Bu yüzden sınırları ihlal etmemek ve suistimal edilmemek şartıyla size veya çevreye yönelik hata yapan kişileri affetmeniz gerekir. Biz buna hoşgörü diyoruz. Affetmeden sıkıntı yaşayacağınıza affederek sıkıntınızı giderin. Affederek o şeyin zihninizi meşgul etmesini engellemeniz lazım” diyor.

Affederek iyilik dersi verin

Affetmenin tüm bu şahsi yararlarının yanı sıra aynı zamanda hata yapan tarafa da iyilik olduğunu belirten psikolog Adnan Çoban, affetmenin kötülüğe karşı verilmiş ve içinde önemli mesajlar barındıran çok iyi bir cevap olduğunu belirtiyor. “İnsan kendisi için affeder. Affettiğiniz zaman kendinize iyilik yapmış olursunuz. Akabinde karşı tarafa da iyilik yapmış olursunuz. Çünkü bu yüce duyguyu size yaşatan insana çok büyük mesajlar vermiş oluyorsunuz. O insan size karşı yapmış olduğu hataya bir daha düşmemeye özen gösterir. Özellikle o konuda hassaslaşır.

Mesela bize çok iyi davranan hocalarımızın derslerinde daha iyi olmaya gayret ederdik ayıp olmasın diye. Karşınızdaki böyle bir hoşgörü ve tevazu ile yaklaşınca siz onu üzmemek için daha dikkatli oluyorsunuz. İşte bu ahlaki bir öğretidir. Affetmek insanlara iyilik dersi de verir. Bu yüzden anne-baba-çocuk üçgeninde çocuklara hem bu duyguyu öğretmek hem de yaşatmak lazım. Onların affetme melekelerini geliştirmek gerekiyor ki ileride hayata daha olumlu bakabilmeleri sağlansın.”

“Affetmek rahatlatır, ama niyet Allah rızası olmalı”

Bilim adamlarının görüşlerine ek olarak affetmenin toplumsal huzur ve barışa da olumlu katkılarından bahseden ilahiyatçı yazar Hüseyin Okur’a göre anlaşmazlıkları gidermenin en kestirme yollarından biri “affedici olmak”. Kaldı ki, bize her şeyimizi bahşeden Rabbimiz bizim her türlü hatamıza karşı bir bağışlama ve tövbe kapısını her zaman açık tutmakta. Bizler de çok bağışlayıcı olan Allah’ın sevgisini kazanmak için affetme ahlakını hayatımıza hakim kılmalıyız.

Bu noktada niyetlerimize dikkat etmemiz gerektiğine de işaret eden Okur, “Affetmenin amacı ve sonucu arasında bir ayrım yapmak gerekir” diyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Ruhsal ya da fiziksel anlamda rahatlama gibi faydalar affetmenin sonucudur. Yani Allah’ın biz kullarına yapmamızı önerdiği amellerde gizlediği hikmetlerdendir. Ancak amaç ya da bir diğer deyişle niyet, fayda sağlamak değil Allah rızasını kazanmak olmalı. Yani mümin rahatlamak yahut daha sağlıklı olmak için değil, Allah’ın sevgisini kazanmak umuduyla affedici olmaya gayret etmeli. Aksi halde asıl amacı Allah’ın rızasını kazanmak olan affetme erdeminin yoga yapmaktan farkı kalmaz.”

Psikolog Adnan Çoban “Affettiğiniz zaman karşı tarafa anlamlı bir mesaj vermiş olursunuz. O insan size karşı yapmış olduğu hataya bir daha düşmemeye özen gösterir. Özellikle o konuda hassaslaşır” diyor.

“Hakkımı helal ettim rahatladım”

Geçmişten bahsettikleri bir sohbet esnasında Nalan Hanım asla affedemeyeceği bir olayı “manevi büyüğüm” şeklinde nitelendirdiği bir hanıma anlatır. Yapılan kusurun büyüklüğünü aktaran Nalan Hanım “Kesinlikle hakkımı helal etmeyeceğim” dediğinde kendisiyle görüştüğü hanımdan aldığı cevap oldukça manidardır: “Helal et gitsin. O zorlu hesap gününde bir de bununla mı uğraşacaksın?..”
Affetme kavramına hiç bu açıdan bakmadığını düşünen Nalan Hanım, bir an kafasında ahiretteki halini canlandırmaya çalışır. O anki hislerini şöyle belirtiyor: “Teşbihte hata olmazmış. Zorlu ve yorucu mahkeme süreçleriyle uğraşmaktansa tarafların anlaşması olarak gördüm olayı. Sonunda o kişiyi affedip hakkımı helal etmeye karar verdim. Böylece hem bu dünyamı, hem de ahretimi rahatlattığımı anladım.”

Yazan Derya COMBA
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Bagislamak+(2).jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
394617_303433119754333_338250814_n.jpg
 
Tekerlekli Sandalye
Üst