Atilla ilhan

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
13
Puanları
0
Yaş
48
atillailhan.jpg


KIMI SEVSEM SENSIN

kimi sevsem sensin / hayret
sevgi hepsini nasıl değiştiriyor
gözleri maviyken yaprak yeşili
senin sesinle konuşuyor elbet
yarim bakışları o kadar tehlikeli
senin sigaranı senin gibi içiyor
kimi sevsem sensin / hayret
senden nedense vazgeçilemiyor

her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet
sarışın başladığım esmer bitiyor
anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli
dudakları keskin kırmızı jilet
bir belaya çattık / nasıl bitirmeli
gitar kımıldadı mı zaman deliniyor
kimi sevsem sensin / hayret
kapıların kapalı girilemiyor

kimi sevsem sensin / senden ibaret
hepsini senin adınla çağırıyorum
arkamdan şımarık gülüşüyorlar
getirdikleri yağmur / sende unuttuğum
hani o sımsıcak iri çekirdekli
senin gibi vahşi öpüşüyorlar
kimi sevsem sensin / hayret
in misin cin misin anlamıyorum


Atilla İlhan
 
Son düzenleme:

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
13
Puanları
0
Yaş
48
BEN SANA MECBURUM

Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.

Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun.

Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
Eski zamanlardan bir cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun.

Belki haziran da mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
Kötü rüzgar saçlarını götürüyor

Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin.

ATİLLA İLHAN
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
13
Puanları
0
Yaş
48
Ayrılık Sevdaya Dahil

Ayrılık Sevdaya Dahil
Acilmis sarmasik gulleri kokulariyla baygin
En gorkemli saatinde yildiz alacasinin
Gizli bir yilan gibi yuvarlanmis icimde kader
Uzak bir telefonda aglayan yagmurlu genc kadin
Ruzgar uzak karanliklara surmus yildizlari
Mor kivilcimlar geciyor daginik yalnizligimdan
Onu cok ariyorum onu cok ariyorum
Heryerimde vucudumun agir yanik sizilari
Bir yerlere yildirim dusuyorum
Ayriligimizi hisettigim an demirler eriyor hirsimdan
Ay isigina batmis karabiber agaclari gumus tozu
Gecenin irmaginda yuzuyor zambaklar yaseminler unutulmus
Tedirgin gulumser
Cunku ayrilik da sevdaya dahil cunku ayrilanlar hala sevgili
Hic bir ani tek basina yasayamazlar
Her an otekisiyle birlikte hersey onunla ilgili
Telasli karanlikta yumusak yarasalar
Gittikce genisliyen yakilmis ot kokusu
Yildizlar inanilmiyacak bir irilikte
Yansimalar tutmus butun sahili
Cunku ayrilmanin da vahsi bir tadi var
Oyle vahsi bir tad ki dayanilir gibi degil
Cunku ayriliklar da sevdaya dahil
Cunku ayrilanlar hala sevgili
Yanlizlik hizla alcalan bulutlar karanlik bir agirlik
Hava agir toprak agir yaprak agir
Su tozlari yagiyor ustumuze
Ozgurlugumuz yoksa yalnizligimiz midir
Eflatuna calar puslu lacivert bir sis kusatti ormani
Karanlik coktu denize
Yanlizlik cakmak tasi gibi sert elmas gibi keskin
Ne yanina donsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin
Kapini bir calan olmadi mi hele elini bir tutan
Bilekleri bembeyaz kugu boynu parmaklari uzun ve ince
Simsicak bakislari suc ortagi kacamak gulusleri gizlice
Yalnizlarin en buyuk sorunu tek basina ozgurluk ne ise yarayacak
Bir turlu cozemedikleri bu olu bir gezegenin soguk tenhaligina
Benzemesin diye ozgurluk mutlaka paylasilacak suc ortagi bir sevgiliyle
Sanmistik ki ikimiz yeryuzunde ancak birbirimiz icin variz
Ikimiz sanmistik ki tek kisilik bir yalnizliga bile rahatca sigariz
Hic yanilmamisiz her an dusup dusup kristal bir bardak gibi
Tuz parca kirilsak da hala icimizde o yanardag agzi
Hala kipkizil gulumseyen sanki atesten bir tebessum zehir zemberek ASKIMIZ
 

turukku

Üye
Üye
Katılım
Tem 24, 2012
Mesajlar
83
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Başka Yerde Olmak

on iki sıfır beş'te izmir'de bir yıldız kaydı
imbat durmuştu kan ter içindeydim
akdeniz'in elindeydim söz temsili
ışıklı bir tesbih karşıyaka'ydı
istanbul deyip mendebur sisli
bir deniz kahvesinde içiyordum
istanbul soluk yeşil bir tramvaydı
sultanahmet demişti inliyordu
on iki sıfır beş'te izmir'deydim allahım
şiir deniz gibi kımıldıyordu

on iki on beş'te istanbul'a dağılmıştım
hilâl gibi bir kızcağız beşiktaş'ta
rüyasını dokuyordu ondan bıkmıştım
çiğ mürekkep ve aseton kokuyordu
sarıyer'de balıkçılar denizi çekiyordu
deniz büyük büyük içini çekiyordu
on iki on beş'te bir kadeh cin parlatmıştım
kadehimi kırmıştım elim ayağım telaşta
vezüv içime çökmüştü şaşırmıştım
napoli'de gözlerim güneş diye doğmuştu
on iki on beş'te istanbul'da allahım
gökyüzü birdenbire buz gibi soğumuştu

on iki otuz beş'te napoli garında bir tren
çırpınıyordu aşağılık bir gemici barında
ben burnumu şaraba sokmuştum
katiyyen sarhoştum kirpiklerim yanıyordu
santa-lucia civarinda bir karanlık
bir iştahsız orospu bulmuştum bilmem neden
uyuyup uyuyup uyanıyordu
on iki otuz beş'te napoli garı'nda ben
utanmasam bilet parası dilenecektim
paris diye ölecektim uzaktan
notre-dame'ın çığlıklarını dinliyordum
kalbim köpürmüştü anlıyordum
on iki otuz beş'te napoli'de allahım
uyuyamıyordum uyuyamıyordum

on iki elli beş'te paris'te kan çıktı
içimdeki bozgun büyüyordu herkeste
bir telâş vardı herkes acıkmıştı
önüne gelen bir sual soruyordu
ben daima bir sual soruyordum
afrika bulut gibi üstüme yürüyordu
on iki elli beş'te sen uyandığın zaman
ben paris'teydim gare du l'est'de
yoksul bir oteldeydim kahrımdan
seni terketmiştim hırsımdan
kendimi içkiye vermiştim mektuplarını
yakıp yırtmıştım bütün mektuplarını
bana yazdıklarını, yazmadıklarını
on iki elli beş'te içimde isyan çıktı
paris çıldırmıştı ben çıldırmıştım
artık öteki ömrümü yaşayacaktım

ustaya selam olsun.
 

turukku

Üye
Üye
Katılım
Tem 24, 2012
Mesajlar
83
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Cinayet Saati

haliç'te bir vapuru vurdular dört kişi
demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
dört bıçak çekip vurdular dört kişi
yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu

deli cafer ismail tayfur ve şaşı
maktulün onbeş yıllık arkadaşı
üçü kamarot öteki aşçıbaşı
dört bıçak çekip vurdular dört kişi

cinayeti kör bir kayıkçı gördü
ben gördüm kulaklarım gördü
vapur kudurdu kuduz gibi böğürdü
hiç biriniz orada yoktunuz

demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
on üç damla gözyaşını saydım
allahına kitabına sövüp saydım
şafak nabız gibi atıyordu
sarhoştum kasımpaşa'daydım
hiç biriniz orada yoktunuz

haliç'te bir vapuru vurdular dört kişi
polis katilleri arıyordu
deli cafer ismail tayfur ve şaşı
üzerime yüklediler bu işi
sarhoştum kasımpaşa'daydım
vapuru onlar vurdu ben vurmadım
cinayeti kör bir kayıkçı gördü

ben vursam kendimi vuracaktım.

ustaya selam olsun.
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan

1 (25).jpg

Attilâ İlhan (15 Haziran 1925 - 11 Ekim 2005), Türk şair, romancı, düşünür, deneme yazarı, gazeteci, senarist ve eleştirmen. Aydın çalışmalarıyla Türk edebiyat ve düşünce dünyasına önemli katkıları olmuştur. Tiyatro ve sinema sanatçısı Çolpan İlhan'ın ağabeyidir.

Hayatı

15 Haziran 1925'te Menemen'de doğdu. İlk ve orta eğitiminin büyük bir bölümünü İzmir ve babasının işi dolayısıyla gittikleri farklı bölgelerde tamamladı. İzmir Atatürk Lisesi birinci sınıfındayken mektuplaştığı bir kıza yazdığı Nazım Hikmet şiirleriyle yakalanmasıyla 1941 Şubat'ında, 16 yaşındayken tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı. Üç hafta gözaltında kaldı. İki ay hapiste yattı. Türkiye'nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair bir belge verilince, eğitim hayatına ara vermek zorunda kaldı. Danıştay kararıyla, 1944 yılında okuma hakkını tekrar kazandı ve İstanbul Işık Lisesi'ne yazıldı. Lise son sınıftayken amcasının kendisinden habersiz katıldığı CHP Şiir Armağanında Cebbaroğlu Mehemmed şiiriyle ikincilik ödülünü pek çok ünlü şairi geride bırakarak aldı. 1946'da mezun oldu. İstanbul Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu. Üniversite hayatının başarılı geçen yıllarında Yığın ve Gün gibi dergilerde ilk şiirleri yayımlanmaya başladı. 1948'de ilk şiir kitabı Duvar'ı kendi imkânlarıyla yayımladı.


Paris yılları

1948 yılında, üniversite ikinci sınıftayken Nâzım Hikmet'i kurtarma hareketine katılmak üzere ilk kez Paris'e gitti. Bu harekette faal olarak yer aldı. Fransız toplumu ve orada bulunduğu çevreye ilişkin gözlemleri daha sonraki eserlerinde yer alan birçok karakter ve olaya temel oluşturmuştur. Türkiye'ye geri dönüşünde başı sık sık polisle derde girdi. Sansaryan Han'daki sorgulamalar ölüm, tehlike, gerilim temalarının işlendiği eserlerinde önemli rol oynamıştır. Şair bu gerilim havasını ilk şiirlerinde olmasa da özellikle Bela Çiçeği gibi kitaplarında eski günlerini yâd ettiği ya da eleştirdiği şiirlerini yayımladı. Birkaç kez gözaltına alındı.

İstanbul - İzmir - Paris üçgeni

1951 yılında Gerçek gazetesinde bir yazısından dolayı soruşturmaya uğrayınca Paris'e tekrar gitti. Fransa'daki bu dönem, Attilâ İlhan'ın Fransızcayı ve Marksizmi öğrendiği yıllardır. 1950'li yılları İstanbul - İzmir - Paris üçgeni içerisinde geçiren Attilâ İlhan, bu dönemde ismini yavaş yavaş Türkiye çapında duyurmaya başladı. Yurda döndükten sonra, Hukuk Fakültesi'ne devam etti. Ancak son sınıfta gazeteciliğe başlamasıyla beraber öğrenimini yarıda bıraktı. Sinemayla olan ilişkisi, yine bu dönemde, 1953'te Vatan gazetesinde sinema eleştirileri yazmasıyla başlamıştır.

Sanatta Çok Yönlülük

1957'de gittiği Erzincan'da askerliğini yaptıktan sonra, tekrar İstanbul'a dönüş yapan Attilâ İlhan sinema çalışmalarına ağırlık verdi. Onbeşe yakın senaryoya Ali Kaptanoğlu adıyla imza attı. Sinemada aradığını bulamayınca, 1960'ta Paris'e geri döndü. Sosyalizmin geldiği aşamaları ve televizyonculuğu incelediği bu dönem, babasının ölmesiyle birlikte yazarın İzmir dönemini başlattı. Sekiz yıl İzmir'de kaldığı dönemde, Demokrat İzmir gazetesinin başyazarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yürüttü. Aynı yıllarda, şiir kitabı olarak Yasak Sevişmek ve Aynanın İçindekiler dizisinden Bıçağın Ucu yayımlandı. 1968'de Biket İlhan ile evlendi, 15 yıl evli kaldı.

İstanbul'a dönüş

1973'te Bilgi Yayınevi'nin danışmanlığını üstlenerek Ankara'ya taşındı. Sırtlan Payı ve Yaraya Tuz Basmak'ı Ankara'da yazdı. 1981'e kadar Ankara'da kalan yazar Fena Halde Leman adlı romanını tamamladıktan sonra İstanbul'a yerleşti. İstanbul'da gazetecilik serüveni Milliyet (2 Mart 1982 - 15 Kasım 1987) ve Gelişim Yayınları ile devam etti. Bir süre Güneş gazetesinde yazan Attilâ İlhan, 1993-1996 yılları arasında Meydan gazetesinde yazmaya devam etti. 1996 yılından 2005 yılına kadar köşe yazılarını Cumhuriyet gazetesi'nde sürdürdü. 1970'lerde Türkiye'de televizyon yayınlarının başlaması ve geniş kitlelere ulaşmasıyla beraber Attilâ İlhan da senaryo yazmaya geri dönüş yaptı.

Sekiz Sütuna Manşet, Kartallar Yüksek Uçar ve Yarın Artık Bugündür halk tarafından beğeniyle izlenilen diziler oldu.

İlk romanı Sokaktaki Adam yayımlandığında 10 roman yazmıştı. Bunlar hiç gün ışığına çıkmadı. Attilâ İlhan bunun sebebini bir söyleşide şöyle açıklıyor: "... birçok roman yazdım daha önceden. Ama neden yayınlamadım? Çok akıllıca bir sebebi vardı. Çünkü biliyorum ki yazarlar ilk romanlarında kendilerini anlatırlar. O da romancılık değildir. Günlük tutmaktır." (Düşün, Haziran 1996).

Roman serüvenine başladığında döneminin diğer yazarları daha çok yerel ve kırsal olayları, kişileri işlerken Attilâ İlhan şehir insanını Türkiye'nin yakın dönem tarihini siyasal, ekonomik ve sosyal yanlarıyla ele alan bir yapı içerisinde işliyordu. Sadece İstanbul, İzmir gibi Türkiye'nin büyük şehirlerini, işlediği dönemin yaşam tarzını, ekonomik ve sosyal sorunlarını kahramanlarının gözüyle yansıtmakla yetinmiyor; aynı zamanda, batı kültürünün Türkiye'ye ne şekilde yansıdığını, olumlu ve olumsuz etkilerini, çizdiği karakterlerle ve Avrupa'daki şehirlerle örtüşen bir yapı içerisinde inceleniyordu

Hazırlık ve Arayış Dönemi

Romanda 'hazırlık ve arayış dönemi' diye nitelendirilebilecek dönemde, yayımladığı Sokaktaki Adam ve Zenciler Birbirine Benzemez'de yazarın Paris'te yaşadığı yıllara ait deneyimlerinin ve gözlemlerinin karakterlere yansıdığı görülür. Yazıldığı yıllarda Türkiye'deki batılılaşma uğruna toplumdan kopan kişilerin bocalamaları Sokaktaki Adam'da ele alınırken, Zenciler Birbirine Benzemez'de Avrupa'da komünist ve anti-komünist mültecilerle karşılaşan, hayal kırıklığına uğramış bir devrimci anlatılır. Her bölümün farklı bir karakterin ağzından aktarıldığı Sokaktaki Adam, Attilâ İlhan'ın edebiyatımıza getirdiği yeni bir söylem olarak alınabilir. Daha sonraki romanlarında da görüleceği gibi, diyalektik bir yaklaşımla işlenen olaylarda kahramanlar güçlü ve zayıf yanlarıyla okura ulaşır; birbirlerini suçlamaz ve okuyucuda önyargı oluşturmazlar. Attilâ İlhan, Zenciler Birbirine Benzemez için bakın neler diyor:" Kitap 'soğuk savaş'ın en belalı döneminde yazıldı, yayınlandı. Çok ikircikli bir sorunu tartışıyordum. Romanın kahramanı, İstanbul'daki ve Paris'teki 'solcu' çevrelerle düşüp kalkıyor, bunlarla ilişkilerini ve tartışmalarını anlatıyordu, her şeyi olduğu gibi yazmak, romanın yayımlanmasından vazgeçmekle eşitti. Bu bakımdan, içeriğine hafif flu bir hava verdim."

Romanın dilinin farklılığını ise yazıldığı dönem içerisinde yoğun Fransızca çalışmasına bağlayan yazar, bazı cümleleri Fransızca düşünüp Türkçe yazmıştır.

Olgunluk dönemi

Yazarın "olgunluk dönemi" diye tanımlanabilecek edebiyat süreci Kurtlar Sofrası ile başlar. Sokaktaki Adam'da ne istediğini değil, ne istemediğini bilen biri anlatılırken; Zenciler Birbirine Benzemez'de Mehmed-Ali istedikleri ile istemedikleri arasında mütereddit bir karakteri yansıtmaktadır. Oysa Kurtlar Sofrası'nda Mahmud ne istediğini çok iyi bilen bir karakteri çizer. Bu üç romanıyla Attilâ İlhan Türk aydınına farklı açılardan bakar, fikirlerini diyalektik-materyalist bir sentez içinde derleyerek Türkiye için bir sentez önerir- ki sonradan yazdığı yedi kitaplık Aynanın İçindekiler serisi de bu zemine oturmaktadır. Bıçağın Ucu, Sırtlan Payı, Yaraya Tuz Basmak, Dersaadet'te Sabah Ezanları, O Karanlıkta Biz, Allah'ın Süngüleri: Reis Paşa ve Gazi Paşa bu seriyi oluşturan romanlardır. Her romanda yer alan karakterler, Türkiye'nin tarihinde köşebaşlarını oluşturmuş dönemlere ayna tutan aydınlardır. Tarihi olaylar, politik ve sosyal dengelerle ele alınır. Birbirleriyle bağlantısı olan karakterlerden her biri bir romanda ön plana çıkar ve olaylar onun gözlemleriyle aktarılır. Bu serinin bütünü irdelendiğinde yine, yazarın Türk aydınına yakın tarihimize bir bakma şansı tanıdığını ve kendi toplumcu-gerçekçi bakış açısıyla önergeler sunduğu görülür.

Ölümü

Attilâ İlhan ilk kalp krizini 1985 yılında geçirdi. Bu tarihten sonra kardiyolojik sorunları devam eden İlhan'ın 2004'ten itibaren sağlık durumu daha da bozuldu. 11 Ekim 2005'te İstanbul'daki evinde geçirdiği ikinci kalp krizi sonucu hayata veda ettiğinde 80 yaşındaydı.

2003 Sertel Demokrasi Ödülü'ne layık görülmüştür. 1946 CHP Şiir Yarışması İkinciliği, 1974 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü tutuklunun Günlüğü ile, 1974 Yunus Nadi Roman Armağanı Sırtlan Payı ile, vefatından sonra 2007 yılında kurulan Attilâ İlhan Bilim Sanat Kültür Vakfı çalışmalarına devam etmektedir.

Eserleri

Televizyon dizileri

Teleflaş / Kanal 6 (1991)
Sekiz Sütuna Manşet (1982)
Kartallar Yüksek Uçar (1983)
Yarın Artık Bugündür (1986)
Yıldızlar Gece Büyür (1992)
Baykuşların Saltanatı(2000)

Şiir albümleri

An Gelir / Kendi Sesinden Şiirleri (2006)

Romanları

Sokaktaki Adam (1953)
Zenciler Birbirine Benzemez (1957)
Kurtlar Sofrası (1963)
Aynanın İçindekiler serisi
Bıçağın Ucu (1973)
Sırtlan Payı (1974) Yunus Nadi Roman Armağanı
Yaraya Tuz Basmak (1978)
Dersaadet'te Sabah Ezanları (1981)
O Karanlıkta Biz (1988)
Allah'ın Süngüleri: Reis Paşa (2002)
Gazi Paşa (2006)
Fena Halde Leman (1980)
Haco Hanım Vay (1984)
O Sarışın Kurt (2007)
Yengecin Kıskacı (2001)

Deneme-Anı

Abbas Yolcu (1957)
Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler (1985)

Denemeler

Hangi Sol (1970)
Hangi Batı (1972)
Hangi Seks (1976)
Hangi Sağ (1980)
Hangi Atatürk (1981)
Sağım Solum Sobe (1985)
Hangi Edebiyat (1991)
Sosyalizm Asıl Şimdi (1991)
Hangi Laiklik (1995)
Hangi Küreselleşme (1997)

Cumhuriyet söyleşileri

Bir Sap Kırmızı Karanfil (1998)
Ufkun Arkasını Görebilmek (1999)
Sultan Galiyef - Avrasya`da Dolaşan Hayalet (2000)
Dönek Bereketi (2002)
Yıldız, Hilâl ve kalpak

Hakkında çıkan kitaplar

Nâm-ı Diğer Kaptan, Attilâ İlhan'ı Dinledim (2002, söyleşi), Selim İleri'nin Attilâ İlhan söyleşilerinden oluşan kitabı. İş Bankası yayınları (ISBN 9754583404).
Atilla İlhanın Şiirlerinde Beyoğlu (2011,Araştırma inceleme) , Nuran Özlük,128 s. -- 2. Hamur-- Ciltsiz -- 14 x 20 cm Başlık Yayın Grubu (ISBN 9786056235320).

Notlar

Sertel Gazetecilik Vakfı Ödülleri Belli Oldu.". Erişim tarihi: 3 Mayıs 2015.

Kaynakça

Attilâ İlhan Bilim Sanat ve Kültür Vakfı
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Ardından Söylenenler

1 (17).jpg

Ardından Söylenenler

Adalet Ağaoğlu
“Attilâ İlhan, büyük şairlerimizdendir. Düşünce üreten, kendine mahsus bir yazarımız. Gerçekten de kendine çok özgü; hem seçtiği temalar (izlekler), hem de kurgulama biçimleri bakımından 'entresan' bile diyebilirim. Çünkü onun kişiliği de çok ilgi çekicidir. Ölümü çok büyük sürpriz oldu. Çok üzgünüm.”

Ahmet Oktay
“Attila İlhan Türk edebiyatının hem bir şair, hem bir düşünür olarak en önemli adlarından biriydi. Garip diye adlandırılan ve en yetkin temsilcilerini Orhan Veli, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet Anday’da bulan şiire karşı çıkmış, o şiiri dönüştürmüş ve bir anlamda ikinci yeni hareketinin istemeden de olsa bir tür öncülüğünü yapmıştır. Bu yönüyle 1950 kuşağını ve o dönem içinde yetişmiş olan şairleri büyük ölçüde etkilemiştir. Düşünce adamı olarak ise antikapitalist, antiemperyalist ve Atatürkçü kimliğini sonuna kadar korumuştur. Bu bakımdan 1980’den sonra Türkiye’nin kapitalizme eklemlenme sürecine ve küreselleşme söylemine karşı çıkan milliyetçi duyarlığın en tipik kişiliklerinden biri olmuştur.”

Ataol Behramoğlu
“Büyük şairler vardır bir de mucize şairler. Türk şiirinin mucize şairlerinden biriydi. Üç beş şairinden biriydi. Biçimde Türk şiirinin bütün geleneklerini çok iyi kavramış özümsemiş bir şairdi. Batı şiirinin en modern yaratılarından haberdar. Bunların son derece yerli bir senteziin yapmış olan bir şair. Biçimin büyük bir ustası aynı zamanda duygu inceliklerinin olağanüstü bir şairi imge yapmada ikinci yeni şiirine yakıştırılan bu işin asıl ustası Attila İlhan'dır.”

Atilla Birkiye
“Edebiyatımızdan bir yıldız daha kaydı: adı Attilâ İlhan'dı ve kuşkusuz ki en 'başka' olanıydı. Kimilerinin dudak büktüğü 'romantizm'i, benim gökyüzüne baktığımda parlayan 'yıldızım'dı. Şiiriyle ilk karşılaştığım, tiril tiril gençliğimden beri hep öyle kaldı. Yabancılaşma, umutsuzluk, ölüm, melankoli, romantizm, yalnızlık, aşk gibi temalar şiirinin odak noktalarıydı. Tabii ki dramatik bir atmosfer, bireysel çatışma ve gerilim...
Evet, bir yıldız kaydı ve 'elde var hüzün'!”

Bedri Baykam
“Sayın Attila İlhan'ın kaybı, 20. yüzyıl tarihimizin içinde siyaset ve edebiyatta çok büyük bir boşluk açtı. Büyük bir yara aldı Türk entelektüel hayatı. Özellikle aydınlanma devrimini anlamak, hazmetmek, gelecek kuşaklara taşımak ve sürekli olarak yeni yorumlarla onun ışığını gençlerle buluşturmak, Attila İlhan'ın kendisine biçtiği bir misyondu. Tarihe ışık tutan analizlerle, arşiv araştırmalarıyla, eski bilgilere bugünün penceresinden ve bugünün jeopolitik-stratejik gerçekleri doğrultusunda yeni yorumlar getiren bakış açısıyla siyasi hayatımıza çok önemli renkler kazandıran katkılarda bulundu.”

Buket Uzuner
“Attila İlhan' ın edebi çıraklığına başladığımda çok gençtim. 17 yaşlarındaydım ve böylesi etkilenmeye açık bir yaş oldukça tehlikeliydi ama büyük bir şansı da beraberinde getirdi. Benim gibi yazar olmak isteyen onlarca genç onun bürosunu hergün 'tavaf' ederdi. Attila İlhan hiçbirimizi kendi edebi gücüyle etkilemeye çalışmazdı. Bunu ancak yıllar sonra farkedebiliyor insan. O hepimize kendi edebi gücümüzü bulmamız için destek verirdi. Bunu yaparken de daima zarif ve mesafeli olmuştur. O dönem yazdıklarımda fazlaca Attila İlhan kokusu vardı elbette ama her yazar önce kendisini etkileyen büyük yazarlarla özdeşleşir , fakat sonunda kendi sesini bulmak zorundadır. Zaten kendi üslubunu yaratabilenler yazar olur. Attila İlhan gibi kişiliği de büyük bir şair-yazarın elinde çıraklık etmek bir şanstı. O gruptaki bütün 'çocukları' da edebiyatın değişik dallarında önemli yerlere gelmişlerdir bugün.”

Çetin Altan
“Attilâ İlhan'ın yalnızlıklardan ibrişimlenip, yürekleri sarmalayarak uzaylara uzanmış şiirleri... Ve o derinliklerdeki yalnızlığın, dış görünüşlerle kendince hedeflendirdiği politika odaklarına özel füzeler halinde yansıması... Doğrusu çalışkandan da çalışkan, doğurgandan da doğurgan bir sanatçıydı Attilâ...”

Doğan Hızlan
“İyi bir şair, enteresan bir romancı, sivri dilli bir polemikçi... Attilâ İlhan'ı çoğunluk şiirlerinden tanıyor, ama onun siyasete ve toplumsal sorunlara bakışını öğrenmek için önce romanlarını okumak gerekiyor. Tabuları yıkan bir sanatçı tavrını da övmek gerekiyor.”

Enver Ercan
“Türk şiiri, kitlelere mal olmuş son büyük şairini yitirdi. Şiir ve edebiyat üzerine söyledikleri, yazdıkları kadar, Türkiye ve aydınlar üzerine kaleme aldıklarıyla da hep ilgi çekti, gündem yarattı, tartışmalara konu oldu. Edebiyat dünyasına adım attığı yıllardan bugüne kadar, özellikle şiirde belirleyici rol oynadı. Ondan etkilenmeyen kuşak, şair yok denebilir rahatlıkla. Attila İlhan, efsanesini yaşarken yaratmış bir şair.”

Fazıl Hüsnü Dağlarca
“Attilâ İlhan'ı yıllar önce yurtdışında tanımıştım. Görmekle, öğrenmekle sevinen biriydi. Çok geliştirdi kendini. Yazın dünyamızda, düşünce dünyamızda çalışmları sürüp gitmiştir. Ölümü yazınımız için, toplumsal görüşlerimiz için bir yitiktir.”

Feyza Hepçilingirler
“Çok acı bir kayıp. Hem bir İzmirli olarak hem edebiyatçı olarak, şiiri, romanı ondan öğrenmiş kişilerden biri olarak üzüntüm son derece büyük.”

Füsun Akatlı
“Özellikle şiiriyle Türk edebiyatını sevenleri her kuşakta etkilemiş bir şairdi. Düşünceleri ve kişiliğiyle son derece kendine özgü birisiydi. Yerinin doldurulamayacağını düşünüyorum.”

Haydar Ergülen
“Türkiye’nin büyük şairlerinden biriydi. Kendine özgü, taklit edilemez şiirler yazdı. Türkiye’ye şiiri sevdiren birkaç şairden biriydi bence. Şiiriyle genç kaldı hep, yaşlanmadı. Öncü ve özgün bir düşünce adamıydı aynı zamanda. Şiiri ve düşüncesiyle yalnız bir adamdı, daha doğrusu yalnızlığı seçmiş bir adamdı.”

Hilmi Yavuz
“Attilâ İlhan ilk gençlik yıllarımızın hem şair hem de entelektüel olarak tek idolü idi. Şiirle, Marksizmle ile ilgilenen bir üniversite öğrencisi olarak yolumun Baylan Pastanesi'ne düşmesi, onun orada olmasından dolayıdır. Daha sonraları Attilâ İlhan'la yollarımızın ayrılmasında onun karşımıza tartışmaya kapalı ve bütün soruları çözmüş bir kimlikle çıkmış olmasıdır. Yetiştirdiklerinin onu sorgulamasına izin vermeyen bir kimlik! Attilâ İlhan aykırı bir insandı, şiirlerinin genç kuşakları etkilediğini ve etkilemeye devam edeceğini düşünüyorum.”

Hulki Aktunç
“Yeni öğrendim. Üzgün ve tatsızım. Gerçekten konuşamıyorum.”

İlhan Berk
“Her alanda hep bir fenomendi. Hiç kuşkum yok bu hep sürecektir. Özellikle Türk şiirinde derin bir etkisi çizgisi vardı. Bir şair olarak Türk edebiyatında yerini koruyacaktır. Bu da bir şair için önemlidir.”

Küçük İskender
“Attilâ İlhan'ın ölümünden ötürü ben de çok üzgünüm. Her şeyden önce çeşitli dönemlerimde kendime hoca olarak kabul ettiğim beş şairden biriydi. Kendi başıma gidip tanışamadım. Tanışamadan ayrıldık. Kaybı bence Türk şiirinin değil dünya şiirinin büyük kayıplarından biridir.”

Mehmet Güleryüz
“Bizim gençliğimizin idollerindendi. Onunla ilk kez şiiri üzerine yaptığı bir konuşmada tanışmıştık. Peşine takılıp Kazancı Yokuşu'ndan Taksim'e kadar birlikte yürümüştük. Önemli bir şair olmasının yanı sıra düşünen, geçmişi ve bugünü sorguluyan, derinine inen bir kişilikti. Tavrını, doğrularını muhafaza eden gerçek bir aydındı.”

Mehmet H. Doğan
“Üzüldüm, çok garip bir şekilde onun Edip Cansever ve Turgut Uyar'ın ölümünde takındığı tavrı takınmayacağız ve takınmamakla iyi edeceğiz. Attilâ, Türk şiirinde önemli bir yere sahiptir. Şairler, öldükten sonra da hatırlanacaktır.”

Mehmet H. Doğan
“Üzüntü içindeyim. İyi bir şairi kaybettik. İlk gençliğimin şairlerindendi. Gerçi daha sonra aynı kaliteyi tutturamadı bence; ama “Duvar” kitabıyla genç yaşta şiirseverlerin beğenisini kazanmıştı.”

Nevzat Çelik
“İdeolojik görüşlerine katılın ya da katılmayın şiirlerini sevin ya da sevmeyin 1950 ile 1970 yılları arasında çıkardığı kitaplarıyla Türkçe şiiri derinden etkileyen bir şairdi. Türkçe şiirin en özgün ustalarındandır. Şiir okurunu Nâzım gibi Ahmet Arif gibi etkilemiştir.”

Oktay Akbal
“Dün gece çok hasta oldum, hastaneye kaldırıldım, sonra sabah Attilâ'nın öldüğünü öğrendim. Sanki içime doğmuş. Onu 1940'ların ikinci yarısında tanıdım. Toplumcu bir edebiyatı, sosyal realizmi savunuyordu. Ben bir çalışmamda, şiirlerinde sosyal realizm değil, romantizm olduğunu yazmıştım. Ancak kesin olan bir şey varki İlhan çok büyük bir şairdir, çok büyük bir edebiyatçıdır. Fikiradamı olaraksa fikirleri tartışılabilir. Çok eleştirdiğim fikirleri vardı. Ama edebiyat açısından bakarsak çağdaş edebiyattan birkaç kalıcı isimden biridir.”

Özdemir İnce
“Attilâ İlhan, Cumhuriyet yazar ve şair kuşağını 1950'lerin başından itibaren en çok etkileyen şair, sanat düşünürü ve edebiyatçıdır. Etikisi özellikle Mavi Hareketi'yle yaygınlaşmış ve 1930'lu 40'lı yıllarda doğmuş şairlerin büyük çoğunluğunu etkilemiştir. Attilâ İlhan uzun süre Avrupa edebiyatıyla Türk edebiyatı ve edebiyatçıları arasında bilinçli bir köprü görevini yerine getirmiştir. Bu köprülük görevi yaparken körü körüne bir taklidin ötesinde özgün bir sentez de yaratmıştır. Büyük bir romancı, şair, denemeci, polemik ustası ve hatta 'filozof'tur diyebiliriz.”

Selim İleri
“Attila İlhan, çağdaş Türk edebiyatının yeni ufuklara açılmasında büyük rol oynamış bir ustaydı. Zaman zaman kemikleşmiş değer yargılarını öylesine sarstı ki, ona, edebiyatımızda ‘bir fırtınaydı’ demek isterim. Herkesin sevebileceği şiirler yazmak kimilerince kolay sanılır, hatta küçümsenir. Attila İlhan hepimizin çok sevdiği, ezberden okuduğumuz çok güzel şiirler yazdı. Usta bir romancıydı; tartışan, bize yeni bakış açıları getiren, Türkçenin tadını çıkaran romanlar yazdı. Ayrıca Attila İlhan benim 40 yıldır dostum, ağabeyimdi. Birçok zamandan, birçok duyarlı ince anı... Bir ustayı yitirmiş olmanın ötesinde, gerçekten yakınım bir insanı yitirdiğimi hissediyorum. Kendisinin o kadar güzel söylediği gibi: Elde Var Hüzün...”

Semih Gümüş
“Attilâ İlhan, parlak bir genç şair olduğu yıllardan bugüne, hep tartışmalı düşünceleriyle bilindi. Bir zamanlar geniş bir okur çevresinin duygularını harekete geçiren şiirlerinden sonra gelen romanlarıyla da yakın tarihimize dönük kışkırtıcı düşünceler attı ortaya. Farklı olmaya çalıştı, farklı da oldu. Kimsenin yanında görünmedi, kimseye de gönül indirmedi. Kültür ve edebiyat dünyamızın ayrıksı bir kişiliğini yitirmiş olduk.”

Tarık Akan
“İnanılmaz üzüldüm. Türkiye bir düşün adamını kaybetti. Ama hiçbir zaman kaybolmayacak.”

Turgay Fişekçi
“Çağdaş şiirimizin en benzersiz kişiliklerindendi. Nazım Hikmet'le başlayan şiir serüveninde, toplum ile birey arasında çağdaş bireyi şiir dünyamıza kazandırdı. İlhan, imge gücü benzerine rastlanmayacak ölçüde büyülü bir şiir dünyası yarattı. Sonraki kuşakları büyük ölçüde etkileyen bir şair oldu. Şiirlerinin yanı sıra şiir alanındaki görüşlerini savunmadaki mücadeleciliği, savaşımcılığı ile de şiir tarihimizin baş aktörlerinden biriydi. Şiirleriyle çok geniş kitleleri etkiledi. Fakat gerçek şiirle bayağılık arasındaki sınırda her zaman şiiri galip geldi.”
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - 24-61

1 (1).jpg


24-61

Ahmet, beni Fevzipaşa bulvarına çağırdılar
On ikinci ağacın altında bekleyeceğim
Ahmet, beni neden çağırdılar bilmiyorum
İzmir'in yabancısıyım Ahmet.
Korkuyorum, sabaha dönemezsem telefon edersin
Emniyet nöbetçi müdürlüğüne: 24-61
Ahmet, şu para sende dursun ne olur ne olmaz
Rıhtımda İstanbul oteli var bilirsin
Kapıcı İbrahim’den çilli Perihan’ı sorarsın
Benim için bir yalan uydur, telgraf geldi de.
Acele gitti de, nasıl bilirsen öyle yap!
Ahmet benim senden başka arkadaşım yoktur
Yarından sonra mektup gelecek, yırt at.
Unutma, Perihan’a giderken karanfil götür.
Tarafımdan söyle; Turgut köpeğine yüz vermesin.
Ahmet, beni Fevzipaşa bulvarına çağırdılar
Ahmet, beni neden çağırdılar bilmiyorum
Birazdan kalkıp gideceğim namus belası.
Ben İzmir’in yabancısıyım, kimseyi tanımam.
Ahmet benim senden başka arkadaşım yoktur
Sabaha dönemezsem telefon edersin
Emniyet nöbetçi müdürlüğüne: 24-61.
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - 34 FN 346

1 (2).jpg

34 FN 346

Gece yarıları
Tenhadır buraları
Ne in ne cin
Kırmızı lambası
Sanki kandamlası
Demiryolu geçidinin

Dağılmış su dumanı şimşekli bir karanlığa
Yağmurun altında çınar
Çınarın altında o karaltı
Bırakılmış bir araba
34 Fn 346
Sağ arka lastiği yırtılmış
Camlarında kurşun delikleri
İçinde barut kokusu var
Hala çalışıyor silecekleri
Bir sola bir sağa
Bir sola bir sağa

Gece yarıları
Tenhadır buraları
Ne in ne cin
Kırmızı lambası
Sanki kandamlası
Demiryolu geçidinin

Şimşekler yaladıkça nikelajını
Tırnak uçlarında çıtır çıtır
Yoğun bir elektrik sokağa
Bu araba mutlaka çalınmıştır
Şüpheli ne zaman bulabilecekleri
Dışarda unutmuş bir ayağını
Bir genç direksiyona yıkılmıştır
Kanı sımsıcak damlıyor
Dirseklerinden koltuğa
Roman çoktan bitmiş
Yol bitmiş bitmiş kavga
Hala çalışıyor silecekleri
Bir sola bir sağa
Bir sola bir sağa
Bir sola bir sağa

Gece yarıları
Tenhadır buraları
Ne in ne cin
Kırmızı lambası
Sanki kan damlası
Demiryolu geçidinin
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - 941' de İzmir

1 (3).jpg

941' de İzmir

941’de İzmir, bela çiçeği
Sahil boyu karanlık
Sevdalı bulutların hali
Yağmur da ne kadar tembel yağıyor
Kendimizi akan suya bıraktık
Serseriler misali

941’de İzmir
İzmir şehrinin ışıkları yanıyor
Çıktı şair namzedi Attila ilhan
Çıktı yelken gibi sokaktan
Banyolara doğru şöyle uzanıyor
Bir cebinde kiralık ihtiyar bir kitap
Bir cebinde kehribar kuru üzüm ve incir
Sahilde iki ahbap

Kardeşim ihsan Ahmed
İzmir şehri yağmurlu bir şehirdir
Yağmur çilerken çocuk gibi içlenir
Yum gözlerini hele bir tahayyül et
Hani – derd-üt gam içre perişan – yıldızlar gökte
Hani her akşam bostanlıdan öte

Kardeşim Cemşid hun
Hoş geldin hayırlı akşamlar
Gözlerinden mi yaktın söyle cigaranı
Tütün değil ya dünyalar dağıtamaz efkârını
Hem sabahtan çarşıda yoktun
Ekmek alabildin mi fırından
Yine galiba kıyamet kopmuş
Yine pir aşkına kırılmış camlar

941’de İzmir
Her şey nasıl geçmiş nasıl kaybolmuş
Rüyada gibi hiç farkına varmadan
Şimdi ben burdayım sen İzmir’de o Bağdat’ta
Ve daha başımızdan neler geçer kim bilir
Kim bilir kardeşim hayatta
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Adım Sonbahar

1 (4).jpg

Adım Sonbahar

Nasıl iş bu
Her yanına çiçek yağmış
Erik ağacının
Işık içinde yüzüyor
Neresinden baksan
Gözlerin kamaşır

Oysa ben akşam olmuşum
Yapraklarım dökülüyor
Usul usul
Adım sonbahar
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Adımla Nasıl Berabersem

1 (5).jpg

Adımla Nasıl Berabersem

Hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların
Bir dakika bile çıkmıyorsun aklımdan
Koşar gibi yürüyüşün
Karanlıkta bir ışık gibi aydınlık gülüşün

Hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların
Uzak uzak yıldızlarla çevrilmiş kâinatın
Karanlık boşluklarında akıp giderken zaman

Adımla nasıl berabersem öylece beraberiz
Seninle her saat seninle her dakika seninle her saniye
Gönlümüz mutluluğa inanmış olmanın gururuyla rahat
Koltuğumuzun altında birer dinamit gibi kellemiz
Ve sonra her zaman her ölümlüye
Aynı şartlar altında kısmet olmayan
Gerçekleri görmenin aydınlığı alınlarımızda

Hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların
Sen bana kalbim kadar elim kadar yakınsın
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Ağustos Çıkmazı

1 (5).jpg


Ağustos Çıkmazı

Beni koyup koyup gitme, n'olursun
Durduğun yerde dur
Kendini martılarla bir tutma
Senin kanatların yok
Düşersin yorulursun
Beni koyup koyup gitme, n'olursun

Bir deniz kıyısında otur
Gemiler sensiz gitsin bırak
Herkes gibi yaşasana sen
İşine gücüne baksana
Evlenirsin, çocuğun olur
Beni koyup koyup gitme, n'olursun

Elimi tutuyorlar ayağımı
Yetişemiyorum ardından
Hevesim olsa param olmuyor
Param olsa hevesim
Yaptıklarını affettim
Seninle gelemeyeceğim Attilâ İlhan
Beni koyup koyup gitme, n'olursun.
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Ağır Kan Kaybı

1 (6).jpg

Ağır Kan Kaybı

Biz yalnızlıktan doğduk o dağdağalı sudan
Biz yani; Erdoğan, Ayşenur, Ali ve Ahmet
Birkaç litre kan, bir hayli kemik, epeyce korku
Sanki bir tesbih koptu, tane tane savrulduk
Köy köy, bucak bucak, memleket memleket
Yani Afyon, Adilcevaz, Akçadağ, Turgutlu
Birkaç litre kan, bir hayli kemik, epeyce korku

Buzlu mehtap, alçakça kesmişti yolumuzu
Bütün kapılardan açıkça kovulmuştuk
Silahımız avcumuza yapışmıştı soğuktan
Biz yani; Erdoğan, Ayşenur, Ali ve Ahmet
Birkaç litre kan, bir hayli kemik, epeyce korku
Kestiremedik ne yaptığımızı, kim olduğumuzu
Sanki bir tesbih koptu, tane tane savrulduk
Köy köy, bucak bucak, memleket memleket
Yani Afyon, Adilcevaz, Akçadağ, Turgutlu
Birkaç litre kan, bir hayli kemik, epeyce korku

Ne kadar korkmuştuk, elimizden tutmadılar
Doğrudur kendi içimizde daraldığımız
Kim neyi savundu bilinmez, nereye kadar
Biz yani; Erdoğan, Ayşenur, Ali ve Ahmet
Başka bir yalnızlıkta boğulduk havasızlıktan
Sanki bir tesbih koptu, tane tane savrulduk
Köy köy, bucak bucak, memleket memleket
Ne solculuğumuz solculuktu, ne sağcılığımız
Karanlık bir kapı olup üstümüze kapandılar
Kimse bizi sevmedi
Ağır kan kaybıyız
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Ah

1 (7).jpg

Ah

Yüzünün yarısı göz kadife yansımalı
Bulutlu siyah ah bulutları Eflatun
O boy aynasından çıktı Fransız malı
Vişne asiti vardı tadında rujunun
Ah sinema yıldızı falan olmalı
Ağızlığı kristal son derece uzun
Bir kibrit çakıldı mı ah yağmurluklu kız
Alevinden anlamlı dumanlar üfürüyor
Ah çocuk yüzünde gül goncası ağız
Saçlarından incecik su tozu dökülüyor
Sığınak gibi derin, ağaçlar gibi yalnız
Karartma başlamış ışıklar örtülüyor
Ellerinde ruh gibi ah portakal kokusu
Kırkmaları mor salkım, göz kapakları saydam
Çok vapurun battığı bir liman orospusu
Bir hırsla öptüm ki ah ölürüm unutamam
Ay ışığında deniz akordiyon solosu
Pırıl pırıl yaşadım üç dakika tastamam
Tavana asılmış sosyalist saçlarından
Ah sabah sabah omuzları kan içinde
İşkence sonrası genç bir kadın militan
Yığınlar uğulduyor hummalı gençliğinde
Adı bile çıkmamış dudaklarından
Doğru yaşadığının sımsıkı bilincinde.
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Ah Ulan Kızlar

1 (8).jpg


Ah Ulan Kızlar

O yanlış evlenip çabuk ayrılan kızlar
Her gece uykusuzluk, her sabah zorluk
Mutluluk size uzak ne desem yalan kızlar.
İş güç dağdağası büyütülecek çocuk
Yaşamaya vakit yok
Ah kızlar,
Aman kızlar

Her yerde yadırganır çevresi ona soğuk
Yalnızlıktan her dakika kırılan kızlar
Bir çoğu umutsuz, birazı aksi, birazı uçuk
Her sözü her bakışı tartışılan kızlar.
Erkeklere sürek avı, kadınlara korkuluk
Ah kızlar aman kızlar,
Ulan kızlar,
Ulan kızlar.
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Allende Allende

1 (9).jpg

Allende Allende

Ölüm birden boşalmasıdır insanın kendisinden
Gizli titreşimler uçar belki boşlukta sesinden

Güneş vurunca parıldar görünmez ayak izleri ki
Beyhude korularda eski bir yaz gezmesinden

Solgun bir gülümseme hani ay büyürken görünür
Aynalarda bırakılmış nice yüz birikintisinden

Artık hiç olmasa da sonbahar penceresinde o
Camların buğulanması her akşam nefesinden

Kimsesiz bahçelerde besbelli yalnız dolaştığı
Rüzgârsız akşam üstleri yaprakların ürpermesinden

Duyulur ardında bıraktığı hayallerin gürültüsü
Sinsi bir deprem gibi camları titretmesinden

Masasına gelip gittiği açıkça anlaşılır
Daktilosu çalışmasa da şeridinin eskimesinden

Durduğu yerde patlaması mürekkep hokkalarının
Ömrünce biriktirdiği sosyalist öfkesinden

Ne kadar yok etse ölüm vuruşu göklerde yankılanan
Kocaman bir yürek kalır Şili’nin allende'sinden
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - An Gelir

1 (10).jpg


An Gelir

An gelir
Paldır küldür yıkılır bulutlar
Gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
O eski heyecan ölür
An gelir biter muhabbet
Çalgılar susar heves kalmaz
Şatârâbân ölür

Şarabın gazabından kork
Çünkü fena kırmızıdır
Kan tutar / tutan ölür
Sokaklar kuşatılmış
Karakollar taranır
Yağmurda bir militan ölür

An gelir
Ömrünün hırsızıdır
Her ölen pişman ölür
Hep yanlış anlaşılmıştır
Hayalleri yasaklanmış
An gelir şimşek yalar
Masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
Direkler çatırdar yalnızlıktan
Sehpada pir sultan ölür

Son umut kırılmıştır
Kaf Dağı’nın ardındaki
Ne selam artık ne sabah
Kimseler bilmez nerdeler
Namlı masal sevdalıları
Evvel zaman içinde
Kalbur saman ölür
Kubbelerde uğuldar baki
Çeşmelerden akar Sinan
An gelir
-Lâ İlâhe İllallah-
Kanunî Süleyman ölür

Görünmez bir mezarlıktır zaman
Şairler dolaşır saf saf
Tenhalarında şiir söyleyerek
Kim duysa / korkudan ölür
-Tahrip gücü yüksek-
Saatli bir bombadır patlar
An gelir
Attilâ İlhan ölür
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Arabesk

1 (11).jpg

Arabesk

Islığında usturalar bileniyor
Bıyıkları marşandiz katarı
Zulasında eroini esrarı
Tutuklandıkça yenileniyor

Kafası kızdı mı Taksim'de akşam
Bütün lahmacunlar ondan sorulur
Oğlanın birine takıldı / tamam
Çengelköylü Sevtap diye meşhur

Göğüsleri hakikat birer kumru
Eskiden de süslenir boyanırmış
Ayak ayak üstüne atıp oturdu mu
İnsanda can mı bırakırmış

Sabaha karşı bir büyük rakı
Yıldız tozuması külüstür mehtap
Arabada sevişmek başlıca merakı
Ne kanun tanıyor ne de kitap

Bu yollara düşecek adam mıydı?
Çiçek yaptırmalar parfüm filan
Bu sefer yakasını fena kaptırdı
Sevtap başını yiyecek anlaşılan

Boş versene / daha ölmedik ulan
 

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Attilâ İlhan - Artı Sonsuz

1 (12).jpg

Artı Sonsuz

Yağmurun yerden göğe yağdığı
Bu gece yasak bölgedeyim
Büyük Çingenelerin çaldığı
Kaçak silahların içindeyim
Sevişmek kapısının kapandığı

Bir nabız yoklar ki daima
Hızlı bir nabız yoklar elim
Öpüştüklerim hırsızlama
Çirkin bir ağızda dişlerim
Bir bıçak değer dudağıma

Gök yarıldıkça şimşeklerden
Soğuk aynalarda kilitliyim
Tırnaklarımdaki elektrikten
Su gibi erir iliştiklerim
Kıvılcımlar uçar kirpiklerimden

Doğumdan öncesini yaşıyorum
Henüz belli olmadı kimliğim
Vücudunu arıyor ruhum
Bir yerde atomun çekirdeğiyim
Bir yerde artı sonsuzum
 
Tekerlekli Sandalye
Üst