Ayakları Olmayan Rıza

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,522
Tepkime Puanı
193
Puanları
63
Yaş
50
Bu gün 1 Mart, yani baharın ilk günü. Merhaba bahar hoş geldin.

Bu ilk defa penceremde bir kuş gördüm, ötmüyordu sessizce durup bana bakıyordu sadece. Ne de güzel kanatları vardı, yüzü sanki önlü ressamlar tarafından özenle yapılmış gibiydi ve en güzel olan yaratının var edenin eseriydi o. Kuş bir süre beni izledikten sonra uçtu, kanatları açılınca daha da güzelleşmişti, adeta gökkuşağı gibi olmuştu. Kalkıp peşinden koşmak istedim kalkamadım.

Ben rıza 83 yaşında iki ayağı olmayan rıza. Benim hikâyem bir bahar sabahı başladı…

Rıza bey hayatı boyunca sürekli çalışmış ve hatırı sayılı bir iş adamı olmuştur, yalnız hayatından hiçbir zaman zevk almamış ve sürekli daha fazlası için mücadele etmiştir. 3 oğlu, 3 gelini ve 7 tane torunu olan rıza bey trafik kazası sonucu iki ayağını kaybetmiştir. İki ayağını kaybettiğini kabullenmemiş başlarda ve o güne kadar da iki ayağının hiç değerini bilememiş.

Rıza beyin çocukları ağlamakta, gelinleri çocuklarımızı ona götürmeyiz demektedir, çocukların psikolojisi bozulacakmış, rıza bunları duyunca yüzünde acı bir gülümseme belirir.

Her şey 1 Mart sabahı olmuş ve bu bahar ona acı ile gelmişti. Cam kenarından uçup giden kuşun ardından düşünmüştür torunlarını ve gelinleri ile çaresiz oğullarını. Uzakta ki ağacı fark etmiştir adamın biri dallarını kesiyordur ağacın. Rıfat Bey düşün her dalda üzülüyordur ve kendini görüyordur her dalda ağaçta onun gibi dalsız kalmış diye düşünür ama sonra çocukların neşeyle koşup ağaca sarılıp ona tırmanmasını görünce sevinmiştir. Yerinde duran ve dalları olmayan ağaç, ben ise iki kolu beyni ve hayırsız 3 oğlu olan rıfat bey evet ben senden daha güçlüyüm demiş.

Rıfat Bey 1 Mart sabahı cam kenarında otururken düşünmüş bunları, aniden kapısı açılmış rıfat bey bir heyecan düşünmüş hangi oğlum, yoksa gelinlerim mi ya da hepsi mi geldi… Kapı ilk defa bu kadar ağır açılıyordur ve sanki zaman durmuştur. Rıfatın gözleri iyice açılmış ve nefes almayı unutmuştur, neden artık açılmıyor kapı diye öfkelenmeye başlar. Kapı açıldığında bir çocuk sesi duyduğunda ise torunum diye heyecanla kendini toparlamaya çalışır yalnız bu küçük çocuk torunu değildir ve anne burada sakat biri var deyip korkmuştur çocuk.

Rıfat Bey yüzünü kapatıp ağlamaya başlar, omzunda bir elin sıcaklığını his ettiğinde utanmıştır bir kabahat işlemiş gibidir ve başını kaldırıp bakamaz omzunu tutan sıcak elin sahibine. Bir ses duyar özür dilerim torunum adına. Rıfat Bey baktığında karşısında 1 kolu olmayan Necla hanımı görür. Necla Hanım esmer orta boylu bir hanım efendidir, yüzünde yılların vermiş olduğu derin çizgiler vardır bakışları da elleri gibi rıfatın içini ısıtmıştır. Rıfat Bey Necla hanımın olmayan kolunu fark ettiğinde ise çok üzülmüştür.

Necla Hanım odadan çıktıktan sonra, rıfat bey uzun süre sadece omzuna elini koymuş ve o sıcaklığın hiç bitmesini istemiyormuş. Rıfat Bey âşık olmuş, unutmuş sandığı o aşk tekrar kendini hatırlatmıştır 1 Mart sabahı ve rıfat bey tekrar gençlik yıllarına dönmüştür bir an sonra ayaklarını hatırladığında tekrar üzülmüştür. Rıfat Bey gece yarısına kadar cam kenarında oturmuş ve havanın kararmasını bile fark etmemiş. Rıfat beyin gözleri yanan lambadadır ve saatlerce ona bakıyordur lambanın aydınlattığı ağaç ise çoktan uyumuş gibidir. Rıfat Bey saat 03.17 de oğlunu arar ve acilen bana resim tahtası ile boya getir dediğinde oğlu çok şaşırmıştır ama yapmıştır babasının bu isteğini.

Ertesi gün güneş erken selamlamıştır rıfat beyi, yalnız bugün kuşu ziyaret etmemiştir onu. Rıfat Bey cam kenarında elinde boyası ve karşısında tahtası adeta bir ressam gibidir ve ağacı ardından dün onu selamlayan kuşu çizer, yalnız lambayı unutamam demiştir ve lambayı da ekler. Rıfat Bey kendisini kandıramıyordur ve aslında çizmek istediği o sımsıcak gözlerdir ve omzundan içine kadar sıcaklığı işleyen o el. Rıfat Bey daha fazla dayanamaz ve ilk görüşte âşık olduğu Necla hanımın resmini yapmaya başlar. Resim bittiğinde bir alkış sesi duyar baktığında bu Necla hanımdır. Rıfat Bey çok utanmıştır ve başı önünde eğiktir tekrar, Necla hanım ise çok sevinmiş ve çok beğenmiştir. Necla Hanım resmi alabilir miyim dediğinde ise rıfat bey sinirlenmiş ve başını olmaz anlamında sallamıştır. Rıfat Bey resmi vermek istemiyordur çünkü Necla Hanım az sonra gidecektir, hem kendisi hem de rıfata ait olan kendisini almaya hakkı yoktur çünkü o rıfatın değildir ama resim rıfatındır ve sen olan seni sana vermeyeceğim der.

Rıfat Bey kendini resim yapmaya adamıştır ve cam kenarından gördüğü her şeyin resmini yapıyordur, yalnız yaptığı her resimde çizdiği her şeyde bir eksik vardır. Yani her şeyi eksik çizerek herkesi eşit yapmaya çalışıyordur. Rıfat beyin ayakları, Necla hanımın ise kolu yoktur diğerlerini neden tam çizsin ki diye düşünür. Necla hanımda artık sık sık geliyordur rıfat beyin yanına ve her gelişinde rıfat bey daha da iyi oluyor ve gençleşiyordur adeta, Necla hanım sayesinde ayaklarının yokluğunu bile umursamıyordur artık. Necla Hanım neden resimlerde ki herkes sakat veya eksik dediğin de ise rıfat bey cevap verememiş sadece kendi ayaklarına bakmış. Necla Hanım asıl engel bedeninde değil kalbinde o engelden kurtulmalı her şeyi herkesi olduğu gibi kabullenmelisin der.

1 hafta sonra rıfat bey artık tamamen unutur ayaklarında ki eksiği ve hayırsız oğullarını artık yeni bir amacı vardır çizebildiği kadar resim çizmek ve Necla Hanım ile evlenmek. Rıfat Bey bunu uzun bir süre düşünmüştür ve evlilik kararını almıştır. Yalnız Necla Hanım bu duruma ne diyecektir ya benimle evlenmek istemezse diye düşünür. Akşam ani bir karar alır ve yarın akşam bunu Necla hanıma söyleyeceğim der. Necla hanıma haber gönderir ve yarın akşam davetlimsin der yan odadan kendi odasına yemeğe davettir bu. Rıfat Bey en güzel elbiselerini giyer ve masayı kendi elleri ile kurar, masanın üzerini güllerle donatıp mumları yakar. Yıllardır sakladığı eşinden kalan yüzüğü çıkardığında eşine evlenme teklif ettiği o günü hatırlar, gözleri dolar ama bu gün güzel ve özel bir gündür Necla hanıma evlenme teklif edecektir. Necla Hanım zamanın dolmasına rağmen daha gelmemiştir bayanlar geç hazırlanır diye düşünüp gülümser. Aradan 3 saat geçmesine rağmen gelmemiştir daha Necla Hanım. Dayanamaz acaba anladı mı niyetimi diye düşünür, üzülür ama ne olursa olsun konuşacaktır Necla hanım ile.

Rıfat Bey kendini toparlar ve tekerlekli sandalyesi ile odadan çıkar, kapıyı açtığında Necla hanımın odası boştur yalnızca bir kadın vardır köşede oda odayı toparlamaktadır. Necla Hanım nerede dediğinde ise kadının konuşmasını istemiyordur rıfat bey. Kadın o dün gece hastaneye kaldırıldı ve maalesef dediğinde rıfat bey kulaklarını sımsıkı kapatarak odadan çıkar. Kendi odasına geldiğin de kapıyı kilitler ve var güzüyle bağırmaya başlar sesi koridorda yankılanır. Rıfat beyin kapısı açılmayınca oğulları çağırılır. Kapı açıldığında rıfat beyin isteğiyle oğlu onu Necla hanımın cenazesine götürür. Mezarlıkta herkes gittikten sonra rıfat bey cebinden çıkardığı yüzüğü Necla hanımın toprağının içine bırakır, gözlerinden düşen her damla toprağa çarpıyordur. Rıfat Bey karşısında bir kız görür hemen aslı sen misin dediğinde kızında gözleri dolmuş ve benim rıfat amca der. Aslı Necla hanımın kzıdır ve rıfat beyle hiç tanışmamalarına rağmen tanıyorlardır birbirlerini. Aslı çantasından bir mektup çıkartıp uzatır annem yazdı der ve uzaklaşır.

Necla Hanım öleceğini biliyormuş, ölmeden evvel rıfat bey ile tanışmak ise onun adına en güzel şeymiş. Oda âşık olmuş rıfat beye yalnız bunu hiç belli etmemiş çünkü ölecekmiş ve rıfata umut vermesi doğru değilmiş. Yalnız çok pişman olmuş ve hastaneye kaldırıldığında, rıfatın kapısının önünden geçtiğinde uzunca bakmış kapıya ve haykırmak istemiş seni seviyorum diye. Keşke bir kere bile olsa söyleseydim seni sevdiğimi, seni seviyorum rıfat…

Rıfat Bey mektubu okuduğunda gözyaşları içindedir ve odasına geldiğinde hemen yastığın altında duran Necla hanımın resmini, kendi çizdiği resmi çıkartarak sarılır resme ve bende seni seviyorum der.

Rıfat Bey o günden sonra hastalanmış ve her geçen gün yataktan daha da kötü halde uyanmış. Kısa süre sonra da tamamen umutsuz görünmüş. Rıfat Bey 1 hafta da sonra ölü bulunmuş.

Rıfat beyin ölümünden sonra, ortanca oğlu rıfat gazetede şöyle bir yazı yayınlar.

Rıfat beyi öldüren o hastalık değildi aslında, rıfat beyi öldüren vücudundaki engelde değildi onu öldüren bizdik, ona göstermediğimiz sevgimiz di. Onu sevgisizlik öldürmüştü. Aslında Necla hanımın sıcak bir dokunuşu iyileştirmişti onu ve olmayan ayaklarını da umursamıyordu, ama o terk ediliş Necla hanımın yokluğunda ki yalnızlık öldürmüştü rıfat beyi. Ve onun katili bizlerdik. Tıpkı Necla hanımın dediği gibi insanları engeli gören beynimizde ki engeldir, o engelden kurtulun. İnsanları insan olduğu için sevin, parası, mevkisi ve bedeninin sıhhati için değil çünkü rıfat beyde engelli değildi ve bir gün hepimiz engeli olabiliri, engelleri sevgiyle aşmadığımız sürece onları öldürüyoruz… Ben ortanca oğlun murat baba beni af et…

Murat beynindeki engelden kurtulmuştu artık, sizde o engelden kurtulmak için murat gibi geç kalmayın. Muratın da dediği gibi beyninizde ki engel bir gün bedeninize de yansıya bilir…
 
Tekerlekli Sandalye
Üst