Ayrımcılık Ve Engellilerin Karşılaştıkları Sorunlar!

F

Fırtına

Guest
İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP) tarafından 14 - 15 Aralık 2007 tarihlerinde Ankara'da yapılan toplantıya Genel Başkan Şükrü BOYRAZ tarafından sunulan tebliğ;

Günümüz dünyasında evrensel düzeyde kabul edilmiş bazı hak ve özgürlükler vardır.

Demokratik bir toplumun işleyişinde bu hak ve özgürlükler, uluslararası sözleşmelerle, anayasalarla ve yasalarla güvence altına alınmıştır.

Eşitlik evrensel nitelikteki hak ve özgürlüklerin ilk sıralarında yer alan bir hak olarak kabul edilmektedir.

İnsanların doğuştan sahip olduğu bir hak olarak eşitlik, tüm hak ve özgürlüklerden eşit olarak yararlanma hakkı, günlük yaşam içinde genellikle anlamını yitirmektedir.

Eşitliğin bir hak olmaktan çıktığı veya uygulanabilir olmaktan uzaklaştığı nokta ise ayrımcılığın başladığını söylemekle mümkündür.

Dolayısıyla demokrasinin uygulanabildiği, insan hak ve özgürlüklerinin hakkıyla kullanılabildiği bir ülkede insanlar arasında ayırım yapılması kabul edilemez.

İnsan hak ve özgürlükleri uğruna verilen mücadele içinde ayrımcılık hukuki bir kavram olarak henüz tam anlamıyla açıklığa kavuşmuş bir kavram olarak görülmemektedir.

Ayrımcılık konusu genel olarak ırk, milliyet ya da cinsiyet üzerine odaklanan bir kavram olarak ele alınmaktadır.

Oysa ayrımcılığın, temelinde insan olan her konu ve konumda var olduğu ancak yaşanarak görülebilen bir olgudur.

Engelliler, toplum içindeki yaşamları bakımından gizli ya da açık biçimde ayrımcılığı en fazla yaşayan kesimdir.

Çoğunluğun alışa geldiği davranış kalıpları, yani egemen ideoloji içinde ayrımcılık yapıldığı genellikle toplumun genelinin ayırdında olmadığı bir sorundur.

Bu durum, ayrımcılık sorununun ne kadar derin ve çözümü noktasında ne kadar güç bir konu olduğunu anlamamıza yardımcı olmaktadır.

Biz bu toplantıda görüşlerimizi iki ana başlık altında dile getirmeye çalışacağız;

Birincisi hukuksal düzenlemelerde engelliler ve ayrımcılık, ikincisi ise yaşamın içinde karşılaştığımız ve toplum olarak farkında bile olamadığımız engellileri etkileyen ayrımcılık..

A) HUKUK DÜZENLEMELERİNDE ENGELLİLER VE AYRIMCILIK

İnsanları temel haklarını, özgürlüklerini kullanmaktan mahrum eden yaklaşım ve düzenlemelere karşı korunma, bir hukuk normu olarak ayrımcılık yasağı kavramının belgelere girmesini sağlamıştır.

Ayrımcılık yasağının amacı;

Kişinin ait olduğu gruba atfedilen olumsuz önyargılarla mücadele edilmesi,

Bir grubun diğerini ezmesinin engellenmesi,

Ötekileştirme-dışlamanın önüne geçilmesi,

Kişinin bireysel nitelikleriyle değerlendirilmesidir.

Ayrımcılık yasağı herkesin mutlak eşitliğini öngörmez;

Herkesin farklı olduğunu,

Farklara rağmen herkesin haklarda ve onurda eşit olduğunu,

İnsanlar arasında onur ve haklar bakımından bir ast-üst ilişkisi olmadığını ifade eder.

Ayrımcılığa uğramamak için “çoğunluk gibi olmak” gerekmez;

Bu genel çerçeveden hareketle ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve iç hukukumuzda ayrımcılığın önlenmesine yönelik düzenlemeleri şu şekilde sıralayabiliriz;

1-Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi,

2-Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi,

3-Anayasa,

4-Türk Ceza Yasası,

5-Birleşmiş Milletler Engellilerin İnsan Hakları Sözleşmesi,


1- BİRLEŞMİŞ MİLLETLER MEDENİ VE SİYASİ HAKLAR SÖZLEŞMESİ

Sözleşmenin 2. Maddesinde taraf olan devletlerin kendi ülkesinde yaşayan ve yetkisi altında bulunan bütün bireylere hiçbir ayrım gözetmeksizin sözleşmeyle tanınan haklara saygı göstermekle yükümlü olduğu belirtmektedir.

Sözleşme’nin 26. Maddesi ise bu konuya daha da açıklık getirerek, herkesin yasalar önünde eşit olduğunu ve hiçbir ayrım gözetmeksizin yasalarca eşit derecede korunacağını emretmektedir.

Aynı madde; devletlere her türlü ayrımcılığı yasaklamayı ve ayrımcılığa karşı eşit ve etkili korumanın temin edilmesi yükümlülüğü de getirmektedir.

2- AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. Maddesi Sözleşmeyle tanınan hak ve özgürlüklerin hiçbir ayrımcılık yapılmadan sağlanmasını öngörmektedir.

3- T.C. ANAYASASI

Anayasa’nın kanun önünde eşitliği düzenleyen 10. Maddesi herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğunu belirtmektedir.

Devlet organlarının ve idare makamların bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda oldukları açık biçimde emredilmektedir.

Bu uluslararası sözleşmeler ve Anayasa’da ayrımcılık konusu genel hatlarıyla ve genel olarak daha önce belirtmiş olduğumuz gibi genellikle, din, dil, ırk, etnik köken, cinsiyet ve sınıfsal ayrımları ele almaktadır.

Engelliler ve engellilere yönelik ayrımcılık doğrudan veya açık biçimde dile getirilmemiştir.

Hak ve özgürlüklerin herkes için eşit olarak uygulanması genel ilkesinden hareket edilerek, ayrımcılığa ilişkin düzenlemelerin engellileri de kapsadığını söylemek iyimser bir yorum olarak değerlendirilmelidir.

4- TÜRK CEZA YASASI

Uluslararası sözleşmeler ve Anayasa bakımından konulan bu temel hükümler yeterli görülmeyerek, ayrımcılık bir suç olarak tanımlanarak, ayrımcılık yapılması halinde uygulanacak ceza Türk Ceza Yasasında belirlenmiştir.

Ayrımcılık başlığını taşıyan 122. Madde; kişiler arasında “dil, ırk, renk, cinsiyet, özürlülük, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım yapılması halinde altı aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası verilmesini emretmektedir.

Ancak burada belirtilen ayrımcılık halleri mal alım ve satımı, işe alınma veya alınmama, besin maddelerinin verilmesi, kamu hizmetinin verilmesinin reddedilmesi, olağan ekonomik etkinlikte bulunulmasının engellenmesi olarak sıralanmıştır.

Yani çok açık bir tanımlama olmadığı gibi, ispat yükümlülüğünün iddia sahibine ait olması ve bu türden iddiaların kanıtlarıyla ispatlanmasında çekilen güçlükler ayrımcılığa uğrayanların dava açmalarını güçleştirmektedir. Hatta izleyebildiğimiz kadarıyla engellilere yapılan ayrımcılık konusunda açılmış dava sayısı çok sınırlı sayıda kalmaktadır.

5- 5378 SAYILI ENGELLİLER HAKKINDA YASA

Engellilerin haklarını bir bütün halinde derleyen 5378 sayılı Yasada ayrımcılık genel esaslara başlığı altındaki 4. Maddede düzenlenmiştir. Söz konusu maddede; engelliler aleyhine ayrımcılık yapılamayacağı, ayrımcılıkla mücadelede engellilere yönelik politikaların temel kural olduğu belirtilmektedir.

Bu hukuksal metinleri genel hatlarıyla değerlendirdiğimizde özellikle engelliler açısından oldukça yetersiz kaldığını söylemek zorundayız. Öyle olduğu için engellilerin haklarını aramak konusunda sorunlar yaşanmakta, hak ve özgürlüklerin eşit olarak kullanılması konusunda yükümlülük altında bulunan devlet ve tüm sorumlular muğlak ifadelerin koruması altına işlerini bildikleri gibi yürütmektedir.

B) GÜNLÜK YAŞAMDA ENGELLİLER VE AYRIMCILIK

Hukuk metinlerinde hakların ve özgürlüklerin yazılması tek başına bir anlam ifade etmemektedir.

Varlığı önemli olabilir, ancak, hukukta ifade edilenin kullanılabilir olması halinde bir değeri vardır.

Herkesin yaşama, eğitim, sağlık, adil yargılama gibi temel haklardan yararlanma hakları vardır.

Bu hakları kullanamıyor, bunlara erişemiyorsanız, hakkın varlığı sorgulanır hale gelir.

Engelliler için bir hakkın varlığı ona erişmekle, o hakkı kullanabilmesi için gerekli koşulların varlığıyla ölçülmektedir.

Hepimiz bilmekteyiz ki temel hak ve özgürlükleri düzenleyen uluslararası sözleşmelerin uzun yıllardır tarafıdır. 1961’deki Anayasamızda, 82 Anayasasında vatandaşların haklarından eşit olarak yararlanması için devletin gerekli tedbirleri alması görev olarak verilmektedir.

Ama ülkemizdeki herkes haklardan eşit olarak yararlanma olanağına sahip değildir.

Dolayısıyla devlet, kamu ve özel kurum ve kuruluşlarının hiçbirisi bunca yıl engellilerin de haklarından yararlanmaları için gerekli önlemleri görevleri olduğu halde yapmamışlardır.

Bu öncelikle devletin temel politika olarak 5378 sayılı Yasaya kadar engellileri görmezden gelen, dışlayan bir yaklaşım içinde olduğunun kanıtıdır. Yani bizzat devlet imzaladığı sözleşmelere, kendi Anayasasına rağmen vatandaşları arasında ayrımcılık yapmış, ayrımcılığa zemin hazırlamıştır.

Son yıllarda engelliler, uluslararası gelişmelerin de etkisiyle hukuksal düzenlemelerde gündeme alınmaya başlanmıştır.

2005 yılında çıkarılan 5378 sayılı Yasa’dan sonra ayrımcılığa karşı mücadelenin temel bir politika olacağı belirtilse de egemen olan anlayıştan pek de farklı bir uygulamanın olmadığı görülmektedir.

Fiziki olarak kentleşmenin her alanında engelliler kesin biçimde engellenmektedir. Yapılar, yollar, ulaşım sistemleri bir bütün olarak engellilerin hemen bütün haklarını kullanmalarının önüne set çekmektedir.

Engelliler evlerinden çıkamamakta, kapısının önüne inenler yollarda ilerleyememekte, başta kamu binaları olmak üzere diğer binalara girememektedir.

Eğitim almak, sağlık hizmetinden yararlanmak, adil yargılama hakkını kullanabilmek birer sorun yumağı, ayrımcılığın açık biçime dönüştüğü konulardır.

Ulaşım ve ulaşım araçlarındaki engeller ise ayrımcılığın bir başka boyutudur. Şehirler arası otobüsler, engelliler için kullanılamaz araçlardır. Trenlerde henüz daha yeni yeni önlem alınmaya başlanmıştır.

Uçaklarda da bir çok sorun vardır, birde tekerlekli sandalyeli olanlardan ayrıca yer hizmeti parası alınmakta, kimi yolcular refakatçısı olmadan uçağa bindirilmemektedir.

Toplu taşıma araçlarında, özellikle özel halk otobüslerinde engelliler, daha çok tekerlekli sandalyeli olanlar çok yer kapladıkları gerekçesiyle otobüslere bindirilmemektedir. Bunlara karşı İstanbul’da yürüttüğümüz mücadele sonucunda bazı otobüsler hakkında İETT bünyesinde cezai işlem yaptırılabilmiştir.

Bu işin resmi yönünün bir parçasıdır. Asıl sorun, engellileri farkında olmayan, fark ettiği noktada dışlayan toplumdaki yargılardır.

Engelli, sıradan bir insan için rahatsızlık verici bir durumdur. Daha da beteri, ailesi için bir utanç nedenidir. Çünkü yerleşik hurafelere göre engelli bir çocuk, büyük bir günahın cezasıdır.

Çocuğa sahip olan da, çevresi de böyle görünce, birçok aile engelli çocuklarını ömür boyu hapse mahkum etmektedir.

Okullarda çocuklarının sınıfında engelli istemeyen ailelere çok rastlanılmaktadır. Çalışma yaşamı, ayrımcılığın iyice belirginleştiği bir alandır. Birçok işletme yasalardaki kota zorunluluğuna rağmen engellileri işe almamaktadır. Alanlar ise işyerlerinde engellilerin dolaşmasını istemedikleri için bankamatik engelli haline getirmişlerdir.

Engellilerin toplum yaşamına katılımını engelleyen her türlü düzenleme, davranış, yapılaşma bizler açısından engellilere yapılmış ayrımcılıktır.

Kimliklerimize engelli ibaresi, araçlarımıza engelli işareti konulması da görünürde bir hakkın kullanımı için alınmış önlem gibi görünse de diğer taraftan bizleri teşhir eden ve araçlar açısından söylemek gerekirse saldırıya açık hale getiren ayrımcılık örnekleridir.

Devlet engelliler arasında da ayrımcılık yapmaktadır. Bir kişinin engelli sayılabilmesi için en az yüzde 40 oranında iş göremezlik raporu alması gerekmektedir. Yüzde 5-39 arasında kalan engeli yüzünden yaşama istediği gibi katılamayan, okuyamayan, çalışamayan insanlar açıkta kalmakta, hiçbir haktan yararlanamamaktadır.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst