Başbakan'a bir milyon imzalı açık mektup

  • Konuyu başlatan Fırtına
  • Başlangıç tarihi
F

Fırtına

Guest
Bu mektubu en az bir milyon insanın imzalayacağından emin olarak saygılarımı sunuyorum..

Sayın Başbakanım, kendimi hatırlatayım. Ben “Dr. Senai Demirci”. Bir kurumum ben. Kapıları, duvarları, pencereleri, öğrencileri, çalışanları olan bir kurum. Her gün “özel” misafirler gelir bana. Kolayca mutlu olabilen insanlar bekleşir bende. Herkesin sıradan sandığını bir mucize heyecanıyla karşılayan sıra dışı bakışlar uğrar bana. On sekiz yaşındaki oğlunun bir adımıyla bayram eden babalar ağırlarım ben. Beş yaşındaki kızı yarım yamalak da olsa“anne” dedi diye sevinç gözyaşı döken anneler tanırım ben..

Sizin eserinizim aslında. Bir uğrasanız bana; suskun ama muhteşem, görünmez ama gönüller imar eden bir eserinizi göreceksiniz. Yolunuz düşerse benim gibi bir kuruma, ne büyük iyilik yaptığınızı, ne çok hayır dua aldığınızı gözyaşları içinde idrak edeceksiniz.

Sizin ve hükümetinizin büyük bir özenle, sessiz bir adanmışlıkla var ettiği kurumlardan biriyim ben. İcraatlarınızın görünmeyeni, hemen alkış almayanı.. Ama otoyollardan çok daha süratle insanları buluşturanı.. Köprülerden çok daha zarifçe şehirlerin iki yakasını bir araya getireni.. Tünellerden daha etkili biçimde engelleri ortadan kaldıranı..

Bir Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi'yim ben

Down Sendromlu çocuklarından utanan ve utandırılan anne babalar için bin tebessüm kaynağı olmak üzere yola çıktım. Bebeklerinin otistik, spastik olduğunu öğrendiklerinde yıkılıvermiş, yıllarca çaresiz ve çözümsüz bırakılmış yüz binlerce insanın tutunacağı bir dal olarak doğdum ben de..

Sizin de istediğiniz buydu. Her medeni ülkede olduğu gibi, her adalet toplumunda yürüdüğü gibi, engelli doğmuş bir çocuk “sakat” diye bir kenara itilmeyecekti. Kimse çirkin efsanelerle, kirli cehaletleriyle o özel çocuklar hakkında sürekli şüpheler üretmeyecekti.

Çocuğu Down’lı doğdu diye, bebeğinin yüzü bir tuhaf görünüyor diye anneler utandırılmayacaktı. Güçleri yetmediği, akılları ermediği için ağzından salyaları akarak sevinebilen, konuşmak için dudağını onlarca kez kırıştırmak zorunda kalan, günaha ve kötülüğe yeteneği olmayan bu özel çocuklarımızın da onurlu bir hayatları olacaktı. Sırf tekerlekli sandalyede diye, özürlülerin otobüse binip gezme hakları, kaldırımlarda “yürüme” hevesleri yok sayılmayacaktı.

Siz ve hükümetiniz bu zor işi başarma yolunda ciddi bir adım attınız. Ülkemizin hemen her köşesinde binlere varan özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde, engelli çocuk aileleri, ücretsiz eğitim ve servis hizmetiyle çocuklarına eğitim alıyorlar, artık utanmıyorlar, artık umutlanıyorlar.

Ama bilmeniz gerek ki, en az bir milyon kişiyi doğrudan, yetmiş milyonu ise dolaylı olarak ilgilendiren bu hizmetler, artık hezimet noktasına geldi.

Binde dört oranında yapılan usulsüzlükler yüzünden işini yapan, idealist, özverili on binlerce çalışan mağdur edildi. İtibarları ölçüsüz medya haberleriyle yerle bir edildi. Eğitime muhtaç çocukların özel eğitim raporu alabilmesi için çabalayan bizlerin, sağlık ve eğitim kuruluşlarında “fırsatçı”, “üç kâğıtçı”, “paragöz” muamelesi gördüğümüz pek de seyrek olmadı.

Yakın geçmişte, belli ki masa üstünde, araziye hiç inmemiş bir kafayla hazırlanan yönetmelikle seans ücretlerinde hiçbir insaf ölçüsüne sığmayan bir “tenzilat” yapıldı. Ayrıca, dengesiz eğitim planlamasıyla eğitim hizmetleri ters yüz edildi, insan kaynağı kullanımını verimsizleştirildi.

Bir tür cezalandırmadan başka bir açıklaması olmayan bu yaklaşım yüzünden, özel eğitim hizmetleri durma noktasına geldi. Ya çok ciddi zararlarla kapanıyorlar ya da açık kalıp direnmek adına çok kolayca tahmin edilebilecek hilelere başvurmaya zorlanıyorlar.

Bunun bedeli ise yeterince eğitim alamamış özürlüler, özgüveni tamamlanamamış engelliler, ümit beklediği yerden eli boş dönmüş anneler babalar oluyor. Bu ağır bedel, özel eğitim kurumlarından toptancı bir anlayışla esirgenen kaynakla kıyaslanamaz bile..

Ayrıca, çok anlaşılabilir bir durum daha var;

Sahanın çok yeni olması ve işi bilenlerin fazlaca meşgul olması, bizi hakkıyla denetleyeceklerden de yoksun bırakıyor. Denetimlerin çoğu biçimsel ve yüzeysel kalıyor. Yerinde ve katılımcı bir denetim, verilen hizmetleri çok daha verimli ve parlak hale getirebilirdi ama..

Benim gibi özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri’nde şu an binlerce çocuk gelişimci, psikolog, fizyoterapist, hidroterapist, engelli öğretmeni çalışıyor. Hizmet alanların sayısı ise, ebeveynleri ve kardeşleri dahil edersek, bir milyona yaklaşıyor.

Sayın Başbakanım,

Bir milyon kişi kederli iken sayenizde sevinmişti..

Bir milyon kişi kendilerini sahipsiz bilirken, canı gibi sevdikleri, evlatlarını şehit verdikleri devletleri tarafından sahiplenildi.

Bu bir milyon insandan binlercesi, mesela ağabeyi down’lı diye utanç içinde yaşayan, otistik kardeşinden utandırılan çocukların yüzleri aydınlandı. Sayenizde insan içine çıkabilir hale geldiler.

Bu bir milyon kişi, geri kalan milyonların adına çile çeken, başkalarının unuttuğu mutlulukların, küçümsediği sevinçlerin nöbetini bekliyor.

Bu bir milyonluk topluluk şimdi tam sevinmişken sevinçleri kursağında kaldı..

En az bir milyon kişini adına ve o bir milyon kişinin derdini dert edinen milyonlar adına, sayın başbakanım, yeni bir gayretle, taze bir şevkle çok güzel işler başarılabileceğini haber veriyorum.

Bu mektubu en az bir milyon insanın imzalayacağından emin olarak saygılarımı sunuyorum..



Dr. Senai Demirci

Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi
 
Tekerlekli Sandalye
Üst