Behçet (ipek yolu) hastalığı sakat bırakıyor

  • Konuyu başlatan Fırtına
  • Başlangıç tarihi
F

Fırtına

Guest
Halk arasında İpek Yolu hastalığı olarak da bilinen Behçet hastalığı, toplumda yeterince tanınmadığı için çoğu zaman ihmal ediliyor. Hastalığın tedavisinde geç kalınması halinde körlük, dirençli eklem iltihapları, ani bilinç kayıpları ve felç gibi rahatsızlıklar görülebiliyor.

Anadolu Sağlık Merkezi İç Hastalıkları ve Romatoloji Uzmanı Dr. Selda Öktem, Behçet Hastalığı'nın vücuttaki birçok doku ve organ sistemini etkileyebilme özelliği olan, kronik romatolojik bir hastalık olduğunu açıkladı. Türkiye'de erkeklerde daha sık görülen bir rahatsızlık olduğunu kaydeden Dr. Öktem, çoğunlukla 20-30'lu yaşlarda başladığını bildirdi.

Hastalığın erken tanı ve tedavisinde başarılı sonuçlar alınmasına rağmen halk arasında çok fazla bilinmeyen Behçet Hastalığı'nın tedavisinde geç kalınması halinde kalıcı sağlık sorunlarının ortaya çıktığını dile getiren Öktem, bu hastalarda birçok organın işin içine girdiği için, hastanın ilk önce ilgili organlarla ilişkili hekimlere gittiğini hatırlattı. Behçet şüphesi olan hastaların hem tanının konması, hem de tedavinin düzenlenmesi için romatoloji uzmanına yönlendirildiğini ifade eden Öktem, Behçet Hastalığı'nın birçok hekim grubunun ortak çalışmasını gerektiren bir sağlık sorunu olduğunu vurguladı.

Behçet Hastalığı'nda en belirgin yakınmaların ağız içinde sık ve çok miktarda olan aft, cinsel organlarda tekrarlayan yaralar, büyük ve yaygın sivilceler ile ağrılı, sıcak cilt altı bezeleri gibi cilt yakınmaları olduğunu kaydeden Öktem, bunun yanı sıra gözde kızarıklık, ağrı ve bulanık görmeyle kendini gösteren, görme tabakasında iltihaplanmanın önemli bulgular arasında yer aldığını açıkladı.

Hastalığın geç fark edilmesi ve iyi tedavi edilmemesi durumunda körlüğe neden olabileceğini belirten Öktem, "Daha çok diz ve ayak bilek ekleminde görülen şişlik ve ağrı gibi belirtiler yaşanabiliyor. Behçet hastalarında kimi zaman karşılaşılan standart tedavilere dirençli eklem iltihabı, sakatlığa neden olabiliyor. Hastalarda, omurga boyunca ve kuyruk sokumu bölgesinde, özellikle sabah ağrıları ve tutuklukları ortaya çıkabiliyor. Sıklıkla omurgayı ilgilendiren romatizma sorunları ile birlikte görülüyor. Bazen bacak ve kol damarlarında, bazen iç organları besleyen damarlarda, bazen de beyin içindeki damarlarda pıhtı oluşması ve tıkanıklıklar olabiliyor. Tıkanıklık beyin damarlarında ise ani bilinç kaybı ve felç bulgularına yol açabiliyor. Bağırsakları besleyen damarlar etkilendiğinde karın ağrısı, kanlı ishal gibi yakınmalar oluşabiliyor. Akciğer ve kalpte daha hafif bulgular görülüyor." dedi.

Behçet Hastalığı'nın, birçok sistemde yakınmaya neden olurken, tüm bulguların aynı anda ve aynı kişide olmayabileceğine dikkat çeken Öktem, bazı hastaların hafif cilt bulgularıyla yıllarca sorunsuz yaşamasına rağmen, bazı hastaların görme kaybı ve damar tıkanıklıkları nedeniyle yaşamı tehdit eden sorunlarla karşılaştıklarını aktardı. Bu nedenle hiçbir Behçet hastasının bir diğerine tam anlamıyla benzemediğini hatırlatan Öktem, her insanda hastalığın çok farklı seyir gösterdiğini söyledi. Hastalığın ilk başladığı yıllarda daha şiddetli yakınmalara yol açmasına rağmen, ilerleyen yıllarda daha selim olma eğilimi gösterdiğini ifade eden Öktem, yıllar içinde hastalık aktivitesinde değişkenlik olabildiğini, ilkbahar mevsiminde yakınmaların arttığını dile getirdi.

Behçet hastalığının bilinen ve kanıtlanmış en önemli nedeninin genetik bir yatkınlık taşınması olduğunu anlatan Öktem, Özellikle HLA-B5 ve HLA-B51 denen bir genetik molekülün Behçet hastalığına yakalanma riskini artırdığını söyledi. Hastalığın diğer adını aldığı İpek Yolu üzerindeki ülkelerde daha sık rastlanmasının nedeninin de bu ülkeler arasında evliliklerin sık olması ve genetik yapının karışması olduğunun düşünüldüğünü ifade eden Öktem, "Genetik yatkınlığı olan ve ailesinde Behçet Hastalığı olan kişilerde geçirilen enfeksiyonlar hastalığı başlatıcı faktör olabiliyor. Bu hastalığın tanısını koymak bazen kolay, bazen ise çok zor oluyor. Hastanın yakınmaları ve ayrıntılı sorgulama büyük önem taşıyor. Çünkü hastalar, bazı bulguları dikkate almadıkları için söylemeyebiliyorlar. Tek tek her bulgunun olup olmadığının sorulması gerekiyor. Tanı koymak için bir takım kriterler değerlendiriliyor. Maalesef genetik molekül tespiti dışında tanı koydurucu özel bir laboratuvar testi bulunmuyor. Paterji testi olarak isimlendirilen bir deri testi tanıya yardımcı oluyor. Bu testin pozitif olması tanıyı destekliyor ama negatif bulunması hastalık yok anlamına gelmiyor. Yani bu hastalığın tanısının konması bu konuda mutlak deneyimli bir uzman gerektiriyor." diye konuştu.

Hastalığın tedavisi hakkında da bilgi veren Öktem, tedaviyi belirlerken tamamen hastalığın şiddetine ve organ tutulumlarına göre hareket edildiğini açıkladı. Cilt bulguları ile sınırlı hafif bir hastalık varsa tekli ve basit ilaçlar kullanmanın yeterli olduğunu kaydeden Öktem, "Beyin, damarlar, göz gibi organlarda yakınma varsa o zaman çok daha karmaşık ve özel ilaçlar kullanmak gerekiyor. Çünkü tedavi edilmeyen göz iltihapları körlüğe neden olabiliyor. Damar tıkanıklığı ve beyin tutuluşu yaşamı tehdit edebiliyor ve daha ciddi bir tedavi gerektiriyor. Böyle durumlarda birkaç ilacın bir arada kullanılması gerekiyor. Hastanın yakın ve sık izlenmesi gerekiyor." dedi.


cihan
 
Tekerlekli Sandalye
Üst