Bel Fıtığı nedir?

  • Konuyu başlatan Fırtına
  • Başlangıç tarihi
F

Fırtına

Guest
images


Bel fıtığı, bel omurlarının arasındaki kıkırdağın aşırı zorlama nedeniyle omur kemikleri arasında bulunan ve adeta bir amortisör gibi görev yapan bu disklerin yerinden kayarak fıtıklaşması sonucu bacaklara gelen sinirlere ve omuriliğe baskı yapmasıyla oluşan bir hastalıktır.

Fıtıklaşan yani dışarıya doğru taşan disk, omurilik kanalı içinden veya kendisinin arka-yan tarafından geçmekte olan sinirleri sıkıştırır ve hastalık böylelikle kendisini belli eder.

DİSKİN YAPISI

İki omur arasında yer alan diskler 4 - 6 mm kalınlığında, form değiştirebilen elastik yapılardır. Merkezi kısmında nucleus pulposus jöle kıvamında yumuşak bir bölüm, etrafında da halkavari anulus fibrosus adı verilen daha sert bir fibröz tabaka vardır. Diskler bu özellikleriyle omurlar arasında yastık / amortisör görevi yapmaktadırlar. Dıştaki tabaka anulusun yırtılması ya da çatlaması sonucu anatomik bütünlüğünün bozularak, içerideki nükleus dediğimiz jel kıvamındaki yumuşak maddenin dışarı doğru taşmasına fıtıklaşma denir.

Omurgada boyun, sırt ve bel bölgesinde 3 adet doğal eğrilik (kavis) vardır.

Bu eğrilikler sayesinde omurgamız, üstüne düşen yük miktarını en aza indirir ve esnek bir biçimde hareket edebilir.

Boyun ve bel omurları hareketli olmaları nedeni ile daha fazla yük taşırlar. Çeşitli travmalardan, yükten ve hastalıklardan da daha fazla etkilenirler.

Boyun bölgesinde 7, sırt bölgesinde 12, bel bölgesinde 5 ve kuyruk sokumu bölgesinde 9-10 tane omur bulunmaktadır.

Bel bölgesi, 5 adet omur ve sakrum (sağrı) kemiğinden oluşur. Burası vücut ağırlığını en fazla taşıyan yerdir.

Omurlar üst üste gelerek; içinden omurilik ve sinirlerin geçtiği omurga kanalını oluşturur.

Omurga, omuriliği ve sinirleri korur; vücudumuzun her yöne hareketini sağlar. Omurga insan vücudunu ayakta tutarakvücudun yükünü taşır.

Baştan kalçaya kadar uzanan omurga, omur denen kemikler ve bunları birbirine bağlayan disklerden oluşmaktadır!

Omurlar birbirlerine önde "disk" dediğimiz yastıkçıklar (kıkırdaklar) arkada "faset" eklemleri ile tutunurlar. Esnek bir yapıya sahipler.

Diskler, dayanıklı liflerden yapılmış, omurların birbirine sürtünmesini engelleyen, darbe emici, jöle kıvamında amortisörler yastıklardır.

Disklerin görevi; yürüme, oturma, yük kaldırma sırasında oluşan sarsıntıları emerek, omurların üzerine düşen yükü eşit olarak azaltmak, ağırlığı dengeli biçimde alt seviyelere iletmektir. Omurganın dayanıklılığına, hareketliliğine ve zorlamalara karşı dirençli olmasına; omurgaya uygulanan şok şeklindeki darbelerin emilmesine ve kuvvetin çevre dokulara dengeli bir şekilde dağılmasına hizmet eder.

Omurların birbirlerine arkadan tutundukları faset eklemleri, vücut yükünün % 5-20' sinin taşınmasından sorumludur.

Kötü kullanıma bağlı yük miktarı arttırılırsa faset eklemlerinde zamanla bozulmalar ve ayrılmalar oluşur.

Her disk iki bölümden oluşur; sağlam liflerle örülmüş dış bölüm yumuşak ve jölemsi iç bölüm.

Sağlam dış bölüm yumuşak ve jölemsi iç bölümü korur ve esnek hareketi sağlar.

Omurga bu oluşumlar dışında bağlar ve kaslar tarafından desteklenir. Bağlar, diskleri ve omurları yerinde tutan sağlam şeritlerdir.

Kaslar ise hareketi denetler, omurgayı destekler ve sağlamlık kazandırır.

Omurilik beynimizin verdiği emirleri vücudumuzun diğer bölümlerine taşınmasından sorumludur.

Omurilik üst bel bölgesinde sonlanarak bacak kaslarına, idrar kesesine, cinsel organlara giden sinir dalları verir.

Bu sinirler bacağın hareketini, hissini, idrar çıkarma, dışkılama ve cinsel fonksiyonunuzu sağlar.

DİSKLERDEKİ DEJENERASYONUN GERÇEKLEŞMESİ

Ağır bir yükü kaldırmak veya ters bir hareket yapmak gibi pek çok dış faktörün yanında kişiye ait faktörler de bel fıtığının oluşmasında önemli rol oynarlar. Çünkü öyle insan vardır ki 120 kg. kaldırır, hiçbir şey olmaz; öylesi de vardır ki 5 kg. kaldırır, bel fıtığı olur.

Kişiye ait faktörlerin başında, disklerdeki dejenerasyon gelir.

Belirli maddeler diskin belirli yerlerinden geçmektedir. Ancak yaş ilerledikçe diski besleyen damarlar da azalır ve yaklaşık 8 yaşından sonra hiç görülmezler. Bu yaştan sonra diskin beslenmesi diffüzyonla olur. Disklerin ihtiva ettigi su oranı da çocukluk yaşlarından itibaren yavaş yavaş azalmaya başlar. Bir ceninin diskinde su oranı % 90 iken, çocuklarda bu oran % 80'e, yetişkinlerde ise % 50-60'a düşer. Neticede disk de giderek küçülür ve yüksekliği azalır. Buna disklerdeki beslenme bozukluğu ve mikro seviyedeki değişiklikler ile kimyasal değişiklikler ve disk üzerine uygulanan mekanik kuvvetlerin yaptığı dejenerasyon da eşlik eder.

Başka bir anlatımla; damarsal yapıları olmayan diskler beslenmeleri için gerekli olan oksijen, glikoz gibi maddeleri komşuluk yaptıkları omurların süngerimsi kemik yapılarından diffüzyon yoluyla alırlar. Bu nedenle direkt kan akımıyla beslenemeyen disklerde doku yaşlanması (mikroskopik degenerasyonlar) diğer dokulara göre daha erken başlar. Disklerdeki bu degeneratif değişimler otuzlu yaşlardan itibaren mikroskop altında görünür hale gelmektedir. İlerleyen yıllarda disklerdeki degenerasyonlara paralel olarak, omurların kenarlarında kalsifikasyonlar (osteochondrose) ve omurlar arasındaki eklemlerde de (Spondylose) degenerasyonlar oluşur. Direkt röntgen filmlerinde, görülen kalsifikasyon ya da halk arasında kireçlenme olarak adlandırılan oluşumlar bu degeneratif değişimlerdir.

Diske giren oksijen ve besin miktarı giderek azalırken metabolizma artıklarının atılması zorlaşır. Disk zamanla elastikiyetini yitirir, artık kuvvet aktarma ve kuvveti çevre dokularda dengeli bir şekilde yayma görevini yapamaz olur. Diskin içinde bulunan ve tamir görevi yapan destek hücrelerinin sayısı da yaş ilerledikçe azalır. Tamir olayı zayıflar. Mikro düzeyde bulunan çatlaklar üzerine aşırı yük binince veya kişi yanlış bir hareket yaptığında diskin içindeki yumuşak kısım etrafindaki kapsülü kolayca yırtarak dışarıya doğru çıkar ve bel fıtığı oluşur.

Hafif bir cismi kaldırmak veya sadece öksürmekle de olabilir. Bazı ailelerin tüm fertlerinde kıkırdak yapıdaki dejenerasyon nisbeten daha erken yaşlarda olmakta, dolayısıyla daha sık ve kolay bel fıtığına yakalanmaktadırlar. Kıkırdak yapıdaki dejenerasyonun genetik bir yönünün oldugu da söylenebilir.

Damarlardaki hastalıklar, şeker hastalığı ve sigara kullanımı diske gelen kan akımının miktar ve kalitesini, dolayısıyla onun beslenmesini olumsuz yönde etkileyerek dejenerasyonu hızlandırırlar.

Bel fıtığının oluşumunda rol oynayan dış faktörlerin başında günlük aktiviteler esnasında ortaya konan bilinçsiz hareketler gelmektedir. Eğilerek veya uzanarak bir yük kaldırdığımızda belde bulunan diskler üzerine binen yük simetrik değil, asimetrik olmaktadır.

BEL FITIĞININ TEŞEKKÜL ETMESİ

1. Diskin dış kısmını oluşturan lifler 30 derecelik açı ile sıralanırlar ve içerideki nükleus denen kısmın çeşitli kuvvetlerin etkisiyle dışarıya doğru taşmasını engellerler. Yani bu lifler bel fıtığının gelişmesine ciddi bir engel teşkil ederler.

2. Yük diskin üzerine simetrik uygulandığında diskin iç ve dış kısımlarını meydana getiren yapılar bariz şekilde deforme olurlar. Fakat bu deformasyon simetrik olduğundan bel fıtığı kolayca gelişemez.

3. Yük diskin üzerine asimetrik binerse, yükün uygulandığı tarafta komşu iki omur kemiği birbirine yaklaşır, aradaki mesafe daralır ve diskin kapsül kısmı deforme olarak dışarıya doğru taşar.

4. Diskin içindeki nükleus denen kısım ise maruz kaldığı basıncın etkisiyle karşı kenara doğru gitme eğilimindedir. Halbuki karşı kenarın dış kısmını oluşturan lifler bu pozisyonda gerilmiş ve zayıf düşmüşlerdir. Bu durumda asimetrik olarak uygulanan yük nükleusun karşı taraftan dışarıya taşmasını, yani bel fıtığı teşekkülünü kolayca gerçekleştirecektir.

Jölemsi madde, zorlanmalar karşısında kapsülü yırtıldığı için, sinirlere baskı oluşturur.
Bu madde, sinire doğru fıtıklaştığı zaman;

Sinir köküne baskı yaparsa (siyatik) Omuriliğe baskı yaparsa (bel fıtığı) denilir.


Disk fıtıklaşmasının 4 kademesi şöyle sıralanabilir;

Bulging (Balonlaşma) Disk zayıflamıştır. Ancak fıtıklaşma yoktur.

Protrüzyon (Çıkıntı) Diskin şekli ve pozisyonu bir miktar değişmiş ve omurga kanalına doğru çıkıntı oluşmuştur.

Herni (Fıtık) Jöle kıvamındaki nükleus, yırtılan anulustan çıkarak fıtıklaşmıştır.

Sekestre Herni (Akmış fıtık) Anulustan dışarı çıkan nükleus omurga kanalı içine akmıştır.


lokmanhekim
 
Son düzenleme:
F

Fırtına

Guest
Bel fıtığı ve korunma yolları

01_d.jpg



Genel sağlık açısından olduğu gibi bel sağlığı için de sporun ve sağlıklı iken yapılacak egzersizlerin önemi büyüktür.

Bel, sırt, karın adalelerini güçlendirmek; eklem ve yumuşak dokuların esnekliğini artırmak için gerekli spor ve hareketlere ömür boyu devam edilmelidir.

Ancak bel fıtığı gelişmesine zemin hazırlayabilecek veya bizzat sebep olabilecek mücadele sporları yerine, yüzme, yürüme ve bisiklet sürme gibi sporlar tercih edilmelidir.

Yüzlerce egzersiz hareketi içerisinden de rastgele hepsini yapmak yerine belirli hareketlere öncelik tanınması gerektiğini düşündüğümüzden, bele fazla yük bindirmeyen ve gelişmekte olan bir bel fıtığını ilerletmeyecek en emniyetli dokuz hareketi sizler için seçtik.

Hikâyesinde daha önce geçirilmiş bir bel rahatsızlığı bulunan veya bel fıtığına muhtemelen aday olan kimselerin bu hareketleri yapmaları faydalıdır.

Ancak egzersizler yapılırken dikkat edilmesi gereken birtakım hususlar vardır;

Egzersizler havası temiz bir ortamda (hava müsaitse evde pencereler açılabilir) altında sunta veya tahta bulunan halı veya battaniye gibi sert bir zeminde yapılmalıdır. Yumuşak veya deforme olabilen yataklar üzerinde egzersiz ve spor yapılmamalıdır.

Bel fıtığı rahatsızlığına yakalananlar hastalığın akut ağrılı döneminde bu hareketlere başlamamalı, istirahati tercih etmelidirler. Şikâyetler geçtikten sonra doktora danışılmalı ve egzersizlere ondan sonra başlanmalıdır.

Egzersizlere başlanınca ilk günden itibaren çok çabuk bir iyileşme beklenmemeli, sabırla hareketlere devam edilmelidir. Hareketlerin sayısı ve tempo gün geçtikçe yavaş yavaş arttırılmalıdır. Başlangıçta aşırılığa kaçarak daha kötü bir duruma düşülmemelidir.

Konunun uzmanı olan doktor başka şekilde tavsiye etmemiş ise ilk bir ay her hareket günde beş defa yapılmalıdır. Daha sonra her ay hareketler beşer beşer arttırılarak egzersizlere devam edilmelidir.

Ani ve zorlayıcı hareketlerden uzak durulmalıdır. Sizin için seçtiğimiz dokuz çeşit egzersiz risksiz olup daha çok bunlar tercih edilmelidir.

Hareketler esnasında veya sonrasında normalde mevcut ağrının artmaması gerekir. Bu yüzden egzersiz sonrası şiddetli ve 15 dakikadan fazla süren bir rahatsızlık ortaya çıkarsa doktora danışılmalıdır.

Rahatsızlık bir saatten fazla sürüyorsa o hareket egzersiz programından çıkartılmalıdır.

Bel fıtığı ameliyatı olanlar operasyonun üzerinden üç hafta geçmeden egzersizlere başlamamalı, daha sonra başlayarak her hareketin sayısını yavaş yavaş arttırmalıdırlar.

Bu bilgiler haricinde hastanın kafasında herhangi bir soru oluşursa, uzman doktor hiç tereddüt etmeden hemen aranmalı ve yanlış bir iş yapmaktansa konunun doğrusu uzman hekimden öğrenilmelidir.


12_d.jpg


1. Sırt üstü yatarken önce bir bacağınızı 90 derece kaldırınız. Sonra aynı hareketi diğer bacağa uygulayınız.

13_d.jpg


2. Bacaklarınızı uzatarak sırt üstü yatınız. Bir dizinizi kırınız. O dizinizi elleriniz ile kavrayıp göğsünüze doğru çekerken diğer bacağınızı yere yapıştırınız. Aynı hareketi diğer bacakta tekrarlayınız.

14_d.jpg


3. Sırt üstü yatarak dizlerinizi kırınız. Ellerinizi dizleriniz üzerinde kenetleyip göğsünüze doğru çekerken başınızı dizlerinize değdirmeye çalışınız.

15_d.jpg


4. Sırt üstü yatarken mümkün olduğu kadar bir dizinizi göğsünüze çekiniz, diğerini düz tutunuz. Aynı hareketi diğer bacağa uygulayınız.
 
F

Fırtına

Guest
Bel fıtığı ve korunma yolları

16_d.jpg


5. Ellerinizi dizlerinizin üzerinde kenetleyip bacaklarınızı göğsünüze çekiniz. Bu durumda içinizden 10'a kadar sayınız. Bu esnada omuzlarınızı yerden kaldırmayınız. Daha sonra kollarınızı ve ayaklarınızı serbest bırakınız.

17_d.jpg


6. Belinizi yere yapıştırarak öylece tutunuz. İçinizden 1'den 10'a kadar sayınız. Daha sonra serbest bırakınız. Bu hareketi tekrarlayınız. Bu esnada nefesinizi normal şekilde alıp veriniz.

18_d.jpg


7. Ayakta dik durunuz. Ellerinizi masa veya bir iskemlenin kenarına dayayınız. Dizlerinizi kırarak yere çökünüz ve sonra ayağa kalkarak gevşeyiniz.

19_d.jpg


8. El ve dizlerinizin üzerinde dururken kollarınız dik olsun. Önce kedi gibi belinizi çukurlaştırıp 10'a kadar sayınız. Sonra çenenizi göğsünüze doğru çekerken sırtınızı kamburlaştırarak yine 10'a kadar sayınız ve gevşeyiniz.

20_d.jpg


9. Önce diz üstü dik oturunuz. Sonra kollarınızı ileriye doğru uzatınız. Mümkün olduğunca öne doğru eğiliniz ve bu vaziyette 10'a kadar sayınız. Tekrar diz üstü oturur pozisyondaki ilk konumunuza dönünüz.



sabah
 
F

Fırtına

Guest
Bel ve boyun fıtığı tedavisinde yeni dönem

Nükleoplasti

Modern bel, boyun fıtığı tedavi yöntemi “nükleoplasti” ile hastalar, ameliyattan 1 saat sonra normal yaşantılarına dönebiliyor.


Tüm dünyada en çok iş kaybına yol açan nedenlerin başında gelen bel ve boyun ağrısı, insanların yüzde 80’ini hayatının bir döneminde yakalıyor. Teşhis ve tedavi imkanları gün geçtikçe artan bel ve boyun fıtığının tedavisinde ise lazerli nükleoplasti yöntemi öne çıkıyor.


Nükleoplasti yöntemine ilişkin bilgi veren Özel Echomar Göztepe Hastanesi’nden Beyin ve Sinir Cerrahı Dr. Ayhan Kara, yöntem sayesinde hastanın 10 dakikalık bıçaksız, narkozsuz müdahalenin ardından 1 saat içerisinde günlük yaşantısına kaldığı yerden devam edebildiğini söyledi.


Modern yöntemlerin bel fıtığı tedavisini kolaylaştırdığını ifade eden Dr. Kara, “Artık basit bel fıtıklarında eski açık yöntemler geride kaldı. Günümüz modern tedavisinde birçok bel fıtığı lazerle tedavi edilebilmekte hastalar 10 dakikalık bu işlemin ardından hemen kalkıp gezebilmekte, ağrılarından kurtulmakta, normal hayatına ve aktivitesine hemen dönebilmektedir” dedi.


Lazer tedavisi olabilmek için hastanın belli kriterlere uyması gerektiğini belirten Ayhan Kara bu kriterleri şöyle sıraladı;


“Lazer her hastaya uygun değildir, bu yüzden dikkatli olmak lazım. Eğer bel fıtığı varsa ve bu fıtık MRG’de omurilik içine tamamen patlamamışsa, hasta ayaktayken ya da otururken bel ve bacak ağrısı var ama muayenede ayakta güç kaybı ya da idrar, büyük abdest kaçırma yoksa hastaya ilaç tedavisi denenmiş ama sonuç alınamamışsa, hastada ciddi kireçlenme yoksa bu kriterlere uyan her hastaya yapılabilir.”



Dr. Kara, nukleoplasti yönteminin boyun fıtıklarında da rahatlıkla uygulanabileceğini kaydetti.


NÜKLEOPLASTİ TEDAVİSİ NASIL YAPILIR

Hasta, nükleoplasti tedavisi için gerekli şartları taşıyorsa, lokal anestezi ile ameliyata alınıyor. Nükleoplasti’de özel bir iğne yardımıyla taşan ve baskı yapan disk mesafesine girildikten sonra lazer cihazının özel probu yerleştirilerek 10 dakikalık buharlaştırma işlemi uygulanıyor. Yöntem sayesinde, ayakta servise alınan hastalar, 1 saat sonrada taburcu olarak günlük yaşantısına dönebiliyor.

haber3
 
F

Fırtına

Guest
Hareketsizlik bel fıtığını tetikliyor.!

Uzmanlar, hareketsizliğin düzenli egzersiz yapmama gibi bel fıtığını tetiklediği belirtti.

Uzmanlar, “Hareketsiz yaşam, düzenli egzersiz yapmama gibi durumlarda kaslar yeterince güçlü olmadığı için, kasların taşıması gereken vücut ağırlığı da omurga üzerine dolayısıyla disklerin üzerine binerek fıtıklaşmalarına neden olur” uyarısında bulundu.

Vücudun yükünün sadece omurga tarafından taşınmadığını belirten uzmanlar, “Karın kaslarımız ile tüm sırt ve belimizde omurga boyunca uzanan kaslarımızın fonksiyonu da büyük önem taşır. Omurganın esnekliğini sağlayan ve bir tür destek yastığı olarak hizmet eden disklerin aşırı baskıya maruz kalması deforme olmasına, şeklinin bozulmasına yol açar. Normal şeklini kaybederek dışarıya doğru kabaran, fıtıklaşan disk, baskı yaptığı sinirin fonksiyonlarını etkileyerek değişik bulgulara neden olur” diye konuştu.

Yerdeki cisimlerin dizleri kırmadan eğilerek kaldırılmasının tavsiye eden uzmanlar, dizleri kırmadan ağır nesneleri itmek ve çekmek, masa başında uzun süre bel desteği olmaksızın çalışmanın bel fıtığına davetiye çıkardığını söylediler.

Her iki elde uzun mesafelerde ağır yük taşımanın da bel fıtığı için risk oluşturduğunu dile getiren uzmanlar, şunları kaydetti; “Tüm önlemlere karşın bel fıtığı gelişebilir. Bel ağrılarının ancak yüzde 3'ü ameliyat edilmesi gerekli bel fıtıklarından kaynaklanır. Bu nedenle hekim muayenesi ve yapılacak incelemelerin sonuçlarına göre ilk önerilen yatak istirahati ve ağrı kesici, kas gevşetici ilaçların kullanılmasıdır. Alınan bu önlemlere karşın ağrı ve bacaklarda uyuşukluk ve kas güçsüzlükleri geçmezse çözüm ameliyat olur" dedi.


İhlas Haber Ajansı
 
S

SON_OSMANLI

Guest
Sef ben patlattım bile bel fıtığımı ameliyat olmak zorunda kaldım:))
 
F

Fırtına

Guest
Sürekli hareketsiz kalan ya da yanlış duruş bel ağrısına neden olur.!

Sürekli hareketsiz kalan ya da yanlış duruş bel ağrısına neden olur. Peki ne yapılmalı? İşte cevabı;

Kasların tembelleşmesi ve esnekliğini kaybetmesi günlerinizi zindan edebilir. Bu nedenle vücudun elastikiyetini geri kazanması gerekir. Bel ve karın kaslarını çalıştırmadığınız müddetçe bel ağrılarından kurtulmanız mümkün olmayacaktır.

- Zorlu bir fiziksel aktivite öncesinde vücudun esnetilmesi çok önemlidir,

- Milliyet'te de yer alan habere göre, dik ve rahat oturmaya özen gösterin.. Ayakta dururken kilonuzun ayaklarınıza eşit şekilde dağılmasını sağlayın,

- İşte ya da evde çalışma masanızın boyunuza uygun olup olmadığını kontrol edin,

- Sandalyenin bel kısmını destekleyici yastık ile sabitleyebilirsiniz. Bu sayede omurganız olması gereken şekilde korunacaktır.

- Uyurken omurganızdaki eğrilmeleri engellemek için yan tarafınızda uyuyun.. Yatağınız veya uyuduğunuz yüzeyin sert olmasına özen gösterin,

- Sizin için ağır nesneleri kaldırmamaya dikkat edin. Kaldırmanız gerekiyorsa sağ ve sol el ile değil iki elinizle kaldırın. Hafif dizlerinizi kızın ve karnınıza doğru çeker şekilde kaldırın,

- Düzenli beslenmeye özen gösterin. Vücudunuz ve kemiklerinizin sağlığı beslenme düzeninize bağlıdır. Kemik gelişimini destekleyici kalsiyum, fosfor gibi mineralleri doğru oranlarda aldığınızdan emin olun,

- Sigara içiyorsanız bırakın.. Sigara kan akışını yavaşlatır ve bu nedenle omurga disklerinde soruna yol açar,


Habertürk
 
F

Fırtına

Guest
Bel ve boyun fıtığında ameliyat son çare!

Uzmanlar çağımızın hastalıklarından bel ve boyun fıtığında ameliyatın ilaçlardan sonra en son çare olarak düşünülmesi gerektiğini söylüyor.

Florence Nightingale Hastaneleri Nöroşirürji Bölüm Koordinatörü Prof. Dr. Cengiz Kuday, ''Bel ve boyun fıtığı'' rahatsızlıklarında istirahat, ilaç tedavisi ve fizik tedaviye rağmen şikayetler ortadan kalkmadığı takdirde ameliyatın, son çare olması gerektiğini kaydetti.

Kuday, konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'de son zamanlarda bel ve boyun ağrısı şikayetleriyle hastanelere başvuranların sayısının hızla arttığını belirterek, bu artışın ülkede daha önce yetersiz olan fizik tedavi rehabilitasyon hizmetlerinin gelişmesini sağladığını vurguladı.

Prof. Dr. Cengiz Kuday, bel ve boyun fıtığında ameliyatın en son çare olduğunu ifade ederek, ''Çok yaygın görülen bel ve boyun fıtığı, ağrı, kollarda ve bacakta uyuşma, güç kaybı gibi şikayetlere neden oluyor. Bel ve boyun fıtığında diğer tedavi metotları denenmeden hemen ameliyat olmaz. Hastanın bilmesi lazım ki her bel ve boyun fıtığı, ameliyata aday değildir. İlaç tedavisi, istirahat, fizik tedavi, spora rağmen şikayetler geçmiyorsa o zaman ameliyat edilmeli. En az üç ay beklenmeli'' ifadesini kullandı.

Prof. Dr. Kuday, hastaların gereksiz yere, ''Felç olursun, iktidarsız olursun, idrarını tutamazsın, gaytayı kontrol edemezsin, eğer boyundaysa boyundan aşağısı felç olur'' şeklinde korkutulduğunu işaret ederek, hastaların bu gibi uyarıları dikkate almaması gerektiğini belirtti.

Bel ve boyun fıtığının ameliyat sonrası tekrarlayabildiğini vurgulayan Kuday, ameliyat sonrası yüzde yüz iyileşme olmayabileceğini, rahatsızlıkların nüksedebileceğini, genç hastalarda ise hastalığın tekrarlama oranının yüzde 10-15 oranında daha fazla olduğunu kaydetti.

Prof.Dr. Cengiz Kuday, ancak tüm tedavi yöntemlerine rağmen, ilerleyen nörolojik bir bulgu olduğunda, ameliyatın gerektiğini dile getirerek, ''Eğer her türlü tedaviye rağmen, ilerleyen nörolojik bir bulgu olduğu takdirde, bel fıtığında 'lasek testi' denen ve hastanın bacağını 10 derece kaldırdığımızda ağrı hissediyorsa, verdiğimiz ağır ağrı kesicilere rağmen ağrı devam ediyorsa, başparmağında zayıflık varsa ameliyat gerekir. İdrar ve gayta kaçırıyorsa vakit kaybetmeden ameliyat yapmak lazımdır'' ifadesini kullandı.Bel ve boyun fıtığı ameliyatında pek çok tekniğin uygulandığını vurgulayan Prof. Dr. Cengiz Kuday, şöyle devam etti;

''Çok sayıda teknolojik yöntem var. Microdiskektomi ise en çok tercih edileni. Bunun dışında bu ameliyatlarda endoskopi ve lazer teknikleri kullanılıyor. Bunların pek çoğu microdiskektominin üstüne geçmez. Ayrıca her vakada endoskopik yapılamaz. Ama hiç yapılmayacak diye bir şey de yok. Endoskopik ameliyatların dezavantajları daha uzun sürmesi ve fıtığın tekrarlama oranının daha çok olması. Bu ameliyatlarda likör yırtığı oluyor, sızıntı olabiliyor, ameliyat alanını rahat göremiyorsunuz, komplikasyon oranı biraz daha fazla oluyor. Bu ameliyatlarda lazer kullanım yöntemi ise çoktandır bırakıldı. Fıtığa lazer veriliyor, fıtık küçülüyor, ama lazerin kontrol edilemeyen bir gücü var. Işını vereceğiniz odak noktayı geçip, diğer organları etkileyebiliyor.''

Kuday, bel ve boyun fıtığı ameliyatlarında ülkemizde gereksiz enstrüman kullanıldığını belirterek, bu oranın dünyada Türkiye ve Brezilya'da çok daha fazla olduğunu, ithal malzemelerin çok pahalı ve lüzumsuz kullanıldığına dikkat çekti.


Anadolu Ajansı
 
Tekerlekli Sandalye
Üst