Beyaz Mutluluk

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,484
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
İlikleri donduran bir soğuk vardı günlerdir... Kuru bir ''soğuk'' kelimesi tarif edemezdi bu ısdırabı. Atkısını göz hizasına kadar sarmıştı. Kendi nefesiyle yüzünü ısıtarak, başı önde yürüyordu. Omuzlarını yukarı çekmiş, o feci esintiden kulaklarını korumaya çalışıyordu. Tıpkı öncekiler gibi şu anda yürüdüğü sokak da*bomboştu.
Biraz soluklanmak için sönük bir sokak lambasının dibinde durdu. Elindeki sigarayı ağzına götürüyordu ki çoktan bitmiş ve sönmüş olduğunu fark etti. Soğuktan, atkısını çözüp elinde yanan sigaradan bir nefes çekmek aklına gelmemişti. Cebinden bir yenisini çıkardı.
* Rüzgâr yavaş yavaş kesilmeye başlamış, hava çok az da olsa yumuşamıştı…
* Atkısını çözüp sigarasını ağzına koydu. Tam yakacaktı ki çakmağın alevinin yanından minik, beyaz bir şey geçti. Ağır hareketlerle sigarayı ağzından geri indirdi.*Tatlı ve inanılmaz mutlu bir tebessüm konmuştu yüzüne. Başını yukarı kaldırdı. Onlarca minik beyaz şey sokak lambası altında müthiş bir dansa tutuşmuşlardı. Kar yağıyordu…
* Çok severdi karı. Kar yağışını izlemeyi, kar altında yürümeyi, kar üstünde yürümeyi, çıkabildiği en yüksek yere çıkıp şehri saran bu bembeyaz mucizeyi izlemeyi... Fakat yüreğine, kendisine bile anlatamadığı o huzuru dolduran, hep o ilk kar tanesi olurdu. Sonrası çorap söküğü gibi gelirdi hep. Birden mutlu oluverirdi işte.
* Çok küçükken de havalar soğumaya başladığında bir türlü uyku girmezdi gözüne. Karın yağmaya başladığını kaçıracağından korkardı. Hatta çalışma masasını ve yatağını dışarıyı da görebilecek şekilde pencerenin önüne yerleştirirdi mutlaka.
İlk âşık olduğunda da havalar hafiften soğumaya başlamıştı ve buna bağlı ilk reddedilişinden birkaç gün sonra ilk kar düşmüştü şehre. Pek umursamamıştı bu küçük aşk macerasını. Zaten günler sonra o ilk kar düştüğünde, hiçbir kadının bu ilk kar tanesi kadar sadık olmadığı ve her belirişinde arkasından gökyüzü dolusu huzur getirmediği sürece, ilk aşkı olamayacağına inandı.
Sokak lambasının dibinde, başını geriye doğru yaslamış, büyülenmiş gözlerle karı izliyordu. Yüzüne her kar tanesi çarpışında tebessümü biraz daha büyüyordu. Başını önüne indirip, yine ağır hareketlerle koydu sigarasını ağzına ve yaktı. Tekrar başladı yürümeye. Kaldırım beyazlamaya başlamıştı bile. Yorgunluğu, huzursuzluğu, hayatının tek düzeliği ve tüm pişmanlıkları, kısa bir süreliğine de olsa, geride bıraktığı her ayak izinin birkaç adım sonra yok oluşu gibi kayboluyordu. Yere düşen her kar tanesi onun şehre, şehrin de ona karşı işlediği günahların bir parçasını örtüyordu sanki.
* Düşen kar tanelerini, ayaklarını ileri sallayarak gökyüzüne yükselte yükselte evinin önüne vardı. Kapının önünde durup başını geriye yasladı ve ağzını sonuna kadar açıp kar tanelerinin girmesini bekledi. Bir süre sonra ağır hareketlerle sokağı izlemeye başladı. Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Sadece birkaç evin penceresindeki tül perdede televizyondan çıkan, önce maviye çalan sonra pembeleşen sonra sararıp tekrar mavileşen puslu ışık hüzmeleri beliriyordu. DEVAMI İÇİN TIKLAYIN
 
Tekerlekli Sandalye
Üst