Bilinçsiz ilaç kullanımına dikkat!

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
Karaciğer hastalıkları gün geçtikçe artış gösteriyor

Bilinçsiz ilaç kullanımına dikkat!

Vücuttaki en hayati organlardan biri olan karaciğerinizin düşmanlarını tanımanız ve bu doğrultuda önlemler almanız gerekiyor. Uz. Dr. Duygu İbrişim, karaciğer hastalıklarına neden olan etkenler ve koruma yolları hakkında bilgi verdi.

Karaciğer; karın sağ üst kadranda, diyafram altında yer alan ve göğüs kafesinin alt bölümü tarafından korunan vücudun en büyük katı organıdır. Toksik maddelerin yıkılarak vücuttan uzaklaştırılması (detoksifikasyon), protein sentezi, yaşamsal pek çok biyokimyasal maddenin üretilmesi ve biyokimyasal reaksiyonların düzenlenmesi karaciğer sayesinde olur. Peki her şey yolundayken varlığından haberdar bile olmadığımız karaciğerimiz neden hastalanır ve karaciğer sağlığını koruma yoları nelerdir?

Reçetesiz ilaç kullanmayın
Pek çok ilaç ve bitkisel ürün potansiyel olarak hepatotoksiktir yani tahrip etkisi yaratabilir. Doktor önerisi olmaksızın reçetesiz ağrı kesici, anti-romatizmal ilaçlar, antibiyotikler, bitkisel ürünlerle zenginleştirilmiş vitamin preparatlarının kullanımı toksik hepatit tablosu ve bazen karaciğer nakli gerektirebilecek ciddi karaciğer yetersizliği vakaları oluşturabilir. Aktarlarda satılan bitkisel ürünler ve sanayide kullanılan bazı kimyasal maddelere maruz kalma karaciğer için ölümle dahi sonuçlanabilen toksik etkiler oluşturabilmektedir.

Obezite karaciğerde yağlanmaya neden olabilir
Sağlıklı bir beslenme, yeterli fiziksel aktivite ve kilo kontrolü tüm vücudumuz için olduğu gibi karaciğer için de çok önemlidir. Düzenli öğünler halinde bir beslenme planı ile yağ, şeker ve karbonhidrat tüketiminin azaltılması, vitamin ve mineral açısından zengin olan sebze ve meyve tüketiminin artırılması, katkılı hazır gıdaların tüketiminin en aza indirilmesi gereklidir. Yoğun alkol tüketimi akut veya kronik karaciğer hastalığı nedenidir.

Bazı genetik hastaliklara bağli karaciğer hastalikları oluşabilir
Wilson hastalığı, hemokromatoz, alfa-1 antitripsin eksikliği gibi bazı genetik hastalıklara bağlı karaciğer hastalıkları oluşabilir. Karaciğerin damar sistemini ve dolaşımını olumsuz yönde etkileyen lokal veya sistemik hastalıklara bağlı karaciğer hastalıkları da görülebilir. Safra yolları hastalıklarına ikincil karaciğer hastalıkları oluşabilir.

Hepatit virüsleri karaciğerde enfeksiyona sebep olur
Hepatit A, B ve C virüsleri karaciğere yerleşerek enfeksiyona neden olurlar. Hepatit A virüsü hasta kişilerden dışkı yolu ile çevreye yayılarak, kirli su ve ellerle ağız yolu ile bulaşır. Korunmada tuvalet ve el temizliği çok önemlidir. Hepatit A iyileşme sağlandığında kronikleşmeyen bir enfeksiyon iken; hepatit B ve hepatit C enfeksiyonlarında kronik bir enfeksiyon söz konusu olabilir. Kronik enfeksiyon sessiz ve yakınmasız bir durumdan “siroz” dediğimiz belirgin karaciğer hasarına kadar ulaşabilir. Bu da çevremizde sağlıklı görünen ama hepatit B ve ya C virüslerini kanlarında taşıyan ve bulaştırma potansiyeli olan bireyler olduğu anlamına gelir. Hepatit A ve B virüslerinin aşıları vardır; acak hepatit C için aşı mevcut değildir. Özellikle aile bireylerinde hepatit B virüsü bulunan kişilerin test edilerek, aşı yapılması kesinlikle önerilmektedir. Bulaşma kan ve kan ürünleri ile temas veya cinsel yolla olur. Tek kullanımlık tıbbi malzemeler ve tıbbi cihazların gerekli şekilde dezenfeksiyonları tıbbi yolla hastalık bulaşma riskini önlemektedir. Ev ortamında enfekte kişilerle ortak tıraş bıçağı, tırnak makası gibi kanla temas eden aletlerin kullanımı veya pekçok kişi için kullanılan ve yeterli dezenfekte edilmemiş aletlerle yapılan manikür, pedikür ve cilt bakımı gibi işlemler infeksiyonun yayılmasında etkili olmaya devam etmektedir. Bu hizmetlerin alındığı yerlerin titizlikle seçilmesi, daha da önemlisi kişisel bakım malzemelerinin götürerek gerekli işlemlerin yapılması en doğrusudur.

haberturk
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
İyileşme Ümidi ile Antibiyotiğe Sarılmayın

Son dönemlerde kış hastalıklarının artışı ile birlikte antibiyotik ve diğer ilaçların kullanımı da yaygınlaştı. "Eczaneden bir antibiyotik alayım da boğazımdaki rahatsızlıktan kurtulayım" ya da "Geçen sefer iyi gelmişti, bir tane hap içeyim" diyorsanız yanılmakla kalmıyor, bilinçsiz ilaç kullanımından kaynaklanan hastalıklara vize veriyorsunuz demektir.

Memorial Şişli Hastanesi Klinik Laboratuvarlar Koordinatörü Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Kenan Keskin, bilinçsiz ilaç kullanımının zararlı etkileri hakkında bilgi verdi.

Çoğumuz ilaç kullanmayı sevmeyiz çünkü tadı kötüdür; ama gerektiğinde ciddi paralar ödeyip ilaç alır ve kullanırız. Ancak doktor tavsiyesi olmadan, gelişigüzel kullanılan ilaçlar insan vücudunda pek çok olumsuz etkiye neden olarak hastalıklara davetiye çıkarabilir. Özellikle antibiyotikler bilinçsiz kullanıldıklarında, gereksiz yan etkileri dışında vücut florasının baskılanması sonucunda fırsatçı bakterilerle oluşan enfeksiyonlara yol açmakla kalmazlar; aynı zamanda bakteriler arasında direnç gelişmesini tetikleyerek, bakterilere karşı doktorların silahı durumunda olan antibiyotiklerin elden çıkmasına yani etkisiz hale gelmesine de yol açarlar.

İlaçlar iki tarafı keskin bıçak gibidir

Başta antibiyotikler olmak üzere ilaçlar doğru biçimde, yerinde, uygun doz ve sürede kullanıldığında, hayat kurtarıcıdır. Gereksiz, zamansız, yetersiz veya aşırı dozda ve sürede kullanılmaları ya da yanlış ilacın kullanılması gibi durumlarda fayda yerine zararlı olur. İlaçların yanlış ve uygunsuz kullanımları en sık şu şekillerde gerçekleşmektedir:


- Doktor tavsiyesi olmaksızın, kendi kendine, bir yakını ya da bir eczacının tavsiyesi ile ilaç kullanmak.
- Küçük çocukların evdeki ilaçları ele geçirmeleri ve onu yemeleri veya içmeleri.
- Özellikle yaşlılar ve çocuklar tarafından, ilaçların yanlışlıkla kullanılması.
- Yanlış tanı veya tedavi
- Tedavi amacı dışında, keyif verici veya başka etkileri için ilaç kullanımı, yani ilaçların kötüye kullanımı.

Hastaya zarar vermemek esastır

Doktorlar öncelikli olarak ilacın fayda ve zararlarını hesap etmelidir. Tıpta bu yaklaşımı özetleyen "primum nil nocere" (Önce zarar verme!) şeklinde bir prensip vardır. Hastaya zarar vermemek her zaman birinci öncelik olmalıdır.

Ne şekilde olursa olsun yanlış kullanıldığında bütün ilaçlar az veya çok bir toksik etki (zehir etkisi) veya yan etki (istenmeyen etki) gösterirler, ayrıca alerjik etkilere de neden olabilir.

İlaçların kullanım talimatlarını iyi okuyun

Piyasadaki ilaçların tedavi amacıyla, hangi dozlarda kullanılması gerektiği, yüksek doza bağlı ne gibi etkileri olacağı ve böyle bir durumda yapılması gerekenler, kullanım talimatlarında (prospektüs) belirtilmektedir. Bunlara mutlaka uyulmalıdır.

İlaçlar içerisinde antibiyotik adı verilen özel bir grup vardır. Onların yanlış kullanımında kendilerine has ilave bazı olumsuz etkiler görülür. Bu etkiler sadece ilacı kullanana değil, aynı zamanda daha sonra kullanacak olanlara da olmaktadır.

Antibiyotiklerin, uygunsuz veya gereksiz kullanılmasıyla şu zararlar oluşur:

Vücudumuzun çeşitli bölgelerinde hastalık oluşturmaksızın yaşayan ve "vücut florası" adını verdiğimiz mikroplar yok olur. Bu mikropların ölmesi ile biyolojik denge bozulur. Bunun sonucunda ise çeşitli fırsatçı mikroplar üreyip çoğalarak enfeksiyonlara yol açarlar.

- Mikroplar direnç kazanırlar. Daha sonra aynı antibiyotiği kullanacak hastalarda başarı şansımız azalır.
- Direnç kazanan mikroplar, hastanelerde özellikle yoğun bakım servislerinde hastane enfeksiyonlarına yol açar. Bu enfeksiyonlar hayati tehlike oluşturabilir. Hastane enfeksiyonları sonucu hastanede kalış süreleri uzar, tedavi ve bakım giderleri artar, kaynaklar heba olur. Eğitime, temel sağlığa ve beslenmeye harcanması gereken kaynaklar yanlış kullanılmış olur.


Bu önerileri dikkate alın!

- Doktor tavsiyesi dışında, kendi kendine karar vererek ilaç kullanılmamalıdır.
- Doktor olmayan kimselerin tavsiyesi ile ilaç kullanılmamalıdır.
- İlaçlar çocukların ulaşamayacağı, mümkünse kilitli dolaplarda saklanmalı, küçük çocukları evde yalnız bırakmaktan kaçınılmalıdır.
- İlaç kullanırken herhangi bir olumsuz etkinin (Yüksek ateş, bulantı, kusma, baş dönmesi, görme bozuklukları, kaşıntı, vücutta ürtiker benzeri kızarıklıklar veya mor lekelerin görülmesi) görülmesi halinde vakit kaybetmeden doktora başvurulmalıdır.
- Tedaviden beklenen sürede istenen etkinin görülmemesi halinde yine doktora danışılmalıdır.
 

ufuq

Üye
Üye
Katılım
Ara 26, 2011
Mesajlar
35
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Bİ Akşam Hastalarimizin Biri Geldi Kalp Hastasi Ben Dedi Artık Arkadaşımdaki İlaçtan Alcam Ama Senin Raporunda Yok O ilaç Doktor Önermediyse Ben Sana Veremem Dedim Bana Dönüp Sen Benim Arkadaşimdan İyimi Biliyorsun Diyince Sustum Ve Doktora Gidip Eczacı dedim Vermedi İlacı Arada de versin demiş
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
Ağrı kesiciler ülsere neden olabiliyor

Acıbadem Bakırköy Hastanesi gastroenteroloji uzmanı Prof. Dr. Murat Saruç, ağrı kesici kullanımının ülsere neden olduğunu belirtti.

Prof. Dr. Murat Saruç, ''İlginç olarak, halk arasında çok bilinmeyen bu durum gerçekte çok sık gözlenir. Bazen sadece bir tane ağrı kesici almakla bile derin, kanamalı ülserler ortaya çıkabilir'' dedi.

Saruç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sindirim sisteminde mide asidine maruz kalan midede ve onikiparmak bağırsağında görülen derin ve ağrılı yaralara ülser denildiğini belirterek, ülser yaraları nedeniyle karnın üst kısmında ağrı, yanma, dolgunluk, bulantı, kusma, hazımsızlık yakınmalarının ortaya çıktığını anlattı.

Daha çok çocukluk yaşında bulaşan bakterinin yetişkinler arasında bulaşmasının oldukça zor olduğunun düşünüldüğünü kaydeden Saruç, çok derin ülserlerin mide delinmesi, kanaması ve midenin çıkışının tıkanmasına yol açabildiğini, bu durumların da daha ciddi problemlerin, bazen yaşamsal tehlikelerin oluşmasına neden olabildiğini söyledi.

Ülsere ''helikobakter pilori'' denilen bir bakterinin neden olduğunu, bu bakterinin, çevre temizliği yeterli olmayan ülkelerde daha sık görülürken, gelişmiş ülkelerde daha az gözlendiğini vurgulayan Saruç, ''Bakteri tarafından ortaya çıktığının bulunması sonrası ülserin kalıcı tedavisi sağlanmış oldu, artık mide ülseri, ilaçla kalıcı olarak tedavi edilebilmektedir. Ülser tedavisinde artık ameliyat gerekmemektedir. Mide ülserinin nedeninin bir bakteri olduğunu bulan Avustralyalı bilim insanları, 2005 yılında Nobel Tıp ödülü almıştır'' dedi.

Prof. Dr. Saruç, ağrı kesici kullanımının da ülsere neden olduğunu ifade ederek, şu bilgileri verdi:

''İlginç olarak halk arasında çok bilinmeyen bu durum gerçekte çok sık gözlenir. Bazen sadece bir tane ağrı kesici almakla bile derin, kanamalı ülserler ortaya çıkabilir. Bazı kemik erime tedavi ilaçları da ülsere neden olabilir. Psikolojik stresler, mide ülserine neden olamaz, ancak ağır hastalıkla yoğun bakım ünitesinde yatmak, şok, ciddi yanıklar, kafa yaralanmaları, büyük ameliyatlar gibi fiziksel-biyolojik stresler ülsere neden olabilir. Tabii ki sigara ve alkol her zaman mideye zarar veren maddelerin başında sayılmalıdır.''

-''Görülme sıklığı yüzde 20''-

Prof. Dr. Murat Saruç, ülserin sık görülen bir hastalık olduğunu, insanların büyük bir bölümünün yaşamlarının bir döneminde ülser hastalığı ile karşılaştığını ifade ederek, Türkiye'de insanların yüzde 20'si, Batı Avrupa ve ABD'de ise yaklaşık yüzde 10'unun ülser hastalığı geçirdiğini bildirdi.

''Helikobakter pilori'' görülme sıklığı fazla olan ülkelerde ülser görülme sıklığının da arttığını belirten Saruç, ''Ülkeler arasındaki ülser görülme farklılığının bir başka nedeni de yaşlı nüfusun oranı ve ağrı kesici ilaçların kullanılma sıklığıdır'' dedi.

Prof. Dr. Saruç, ülser olmamak için neler yapılması gerektiğini şöyle anlattı:

''Ülser hastalığının en sık nedeni helikobakter pilori bakterisidir. Bu nedenle çevre temizliğinin sağlanması önemlidir. Ağrı kesicilerin bilinçli kullanılması da ülser görülme sıklığını azaltır. Mide ülseri öyküsü olan ya da ağrı kesici kullanılması gereken hastalara mide asit durdurucu (proton pompa inhibitörü) ilaçlar verilmesi, ülser oluşumunu azaltır. Ülser oluşumunun beslenmeyle direkt ilişkisi gösterilememiştir. Yani yediğimiz herhangi bir şeye bağlı ülser gelişmeyeceği gibi, yediğimiz şifalı bir yiyecek ile de ülser iyileşmesi söz konusu olmayacaktır. Psikolojik stresler, günlük yaşamdaki stresler de ülser oluşumunda etkili değildir. Sıkıldığımızda mide asitinde artma olması ve midemizde yanma hissetmemiz, ülser oluşmadan ortaya çıkmaktadır. Fiziksel-biyolojik stresler, radyasyon, büyük ameliyatlar, yanıklar, kafa travmaları ülsere neden olabilir. Hastanelerde tedavi altındaki hastalarda buna karşı alınan önlemler ülser oluşumunu azaltabilir. Ülser olmamak için sigara, alkol gibi zararlı maddelerden mümkün olduğunca uzak durulmalıdır.''

Mide ülserlerinin iyileşip iyileşmediğinin kontrol edilmesinin önemine işaret eden Saruç, iyileşemeyen ülser söz konusu ise erken bir kanserin atlanmadığından emin olmak gerektiğini söyledi.

Mehmet Saruç, son yıllarda ülser gelişiminde beslenmenin öneminin azaldığına dikkati çekerek, ''Neredeyse hiçbir yiyecek, ülser gelişimine neden olmamaktadır. Ancak ülseri var olan kişilerde şikayetin artmasında acılı, baharatlı yiyeceklerin payı

Anadolu Ajansı
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
Ülser ilacında mide kanseri riski

Prof. Uzun uyardı

Prof. Dr. Kürşat Uzun: Doktora danışmadan soğuk algınlığı ilaçlarını kullanmayın!

Prof. Dr. Kürşat Uzun, tüm yurtta etkili olan soğuk ve karlı hava nedeniyle artış gösteren üst solunum yolu enfeksiyonu şikayetlerinde bilinçsiz ilaç kullanımının kalıcı sağlık sorunlarına yol açabileceğini söyledi. Konya Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Uzun, kış aylarında öksürük ve soğuk algınlığı gibi sık karşılaşılan basit enfeksiyonların büyük çoğunluğunun virüs kökenli olduğunu ve viral enfeksiyon olarak adlandırıldığını söyledi.

Bol sıvı ve istirahat

Viral enfeksiyonların en yaygınının grip olduğunu ifade eden Uzun, enfeksiyonun kırgınlık, ateş, boğaz, baş ve kas ağrısı ile kendini gösterdiğini belirtti. Uzun, 7 güne kadar etkili olan gribal enfeksiyonun özellikle çocuklarda, 65 yaş üzeri kişilerde ve kronik bronşit, astım, kalp, böbrek ve şeker hastalarında daha ağır seyrettiğini vurgulayarak, “Risk grubunda bakterinin neden olduğu zatürre gibi komplikasyonlar ve istenmeyen sonuçlar ortaya çıkabiliyor” diye konuştu. Uzun, hastalık süresince bol sıvı alınması, meyve tüketilmesi ve istirahat edilmesi gerektiğini bildirerek, bu dönemde ağrı kesici ve ateş düşürücü de alınabileceğini ifade etti.

Sağlığınızı kaybedebilirsiniz’

Ağrı kesici ve ateş düşürücünün dışında gribal enfeksiyonlarda bilinçsiz ilaç kullanımının yaygın olduğunu da anlatan Uzun, “Özellikle çocuklar, yaşlılar ve kronik rahatsızlığı olanlar uzman hekime başvurmadan ilaç kullanmamalı. Bazı aileler, grip olan çocuklarına ateş düşürmek için aspirin veriyor. Bu çok yanlış. Aspirin beyinde tedavisi mümkün olmayan nörolojik bir hasara yol açabilir. Bu nedenle çocuklara uzman hekime danışmadan aspirin verilmemeli. Yine sıkça kullanılan antibiyotik de ciddi sağlık sorunları ortaya çıkarabilir. Gereksiz ve bilinçsiz antibiyotik kullanımı vücuttaki bakterilerin direnç kazanmasına neden oluyor. Vücudun ihtiyacı olmadığı dönemde alınan bir antibiyotik mikropların direnç geliştirmesine ve bir başka hastalıkta antibiyotiğin etkisinin azalmasına yol açıyor. Yine vücutta çeşitli yan etkiler meydana gelebilir ve ekonomiye de zarar. Doktora gitmeden antibiyotik alınmamalı” dedi.

Ülser ilacında mide kanseri riski

MİDE kanseriyle ilgili yaptığı bilimsel çalışma ABD’nin ’Internatıonal Journal Of Canser’ adlı Tıp dergisinde yayınlanan Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Halis Süleyman, mide ülserini ortadan kaldırmak için verilen ilaçların, kanser oluşma riskini artırdığını öne sürdü. Midenin doğal fonksiyonlarının, ilaçla baskılanması halinde dengenin bozulmasına yol açtığını belirten Süleyman, “Mide ülserini tedavi etmek için verilen ilaçlarla doğal yapı bozuluyor. Bir yandan ülseri iyileştirmeye çalışıyoruz, diğer yandan da kanser yapmaya çalışıyoruz. Oysa midenin doğal foınksiyonlarını etkilemeden mide ülserini iyileştirecek ilaçlara ihtiyaç var” dedi. Prof. Dr. Halis Süleyman’ın üç yıl önce mide kanserine çare bulmak için fareler üzerinde yaptığı deneysel çalışma büyük yankı uyandırmıştı. Farelerde önce kanser dokusu oluşturan, daha sonra vücudun adrenalin salgılamasını durdurup savunma, kansere karşı direnç ve savaşımını artırmak için kartizol vererek kanserli hücreyi tamamen yok eden Süleyman’ın bilimsel makalesi 26 Ağustos 2009’da ABD’nin ünlü ’Internatıonel Journal Of Canser’ dergisinde yayınlanmıştı.

Soğuk, kalp krizi riskini artırıyor

KARDİYOLOJİ uzmanı Prof. Dr. Mustafa Kemal Batur, Türkiye’de her yıl ortalama 9 bin kişinin, grip nedeniyle öldüğünün ve 50 bin kişinin de hastanelerde tedavi gördüğünün tahmin edildiğini belirtti. “Kalp yetmezliği nedeniyle tedavi gören ve bünyesi zayıflamış hasta, soğuk havanın tetiklediği bir enfeksiyon sonucunda, sağlıklı insanların rahat iyileştiği durumda ölümcül tehlikelerle karşı karşıya kalabilir” diyen Batur, soğuk havalarda özellikle kalp hastalarını daha dikkatli olmaları için uyardı.

‘Her ilacı almayın’

Soğuk algınlığı ve gribe karşı kullanılan ilaçlarla ilgili de önerilerde bulunan Batur, “Kışın grip, burun akıntısı, soğuk algınlığı, halsizlik gibi şikayetlerde hastalara önerilen veya yazılan ilaçlardan bazıları yüksek tansiyona, ritim problemlerine yol açabilecek şekilde tehlike yaratabilir. Bu yüzden yüksek tansiyon, çarpıntı, ritim sorunu, kalp damar hastalığı ve kalp yetmezliği olan hastalarımıza daha çok rahatlatma amacıyla verilen bazı ilaçları önermiyoruz. Soğuk hava tansiyonu artırabilir” dedi.

Bu önerilere dikkat

Batur, kalp hastalarına şu önerilerde bulundu: “Kalp rahatsızlığı olanlar tok karınla soğuk havada veya kirli havada yürümesin. Oda sıcaklıkları belirli seviyede ayarlansın. Dışarıya hazırlıksız çıkılırsa, ani ısı değişimleri nedeniyle kalp hastalıkları tetiklenebilir. Bu risk gözetilmeli. Bağışıklık sistemini güçlendirici besinler tüketilmeli, meyve tüketimine özen gösterilmeli.”

Vatan
 
Tekerlekli Sandalye
Üst