Bir Bahar Akşamı Rastladım Size

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,522
Tepkime Puanı
193
Puanları
63
Yaş
50
Güzel bir bahar günüydü. Etrafta hiç kimse yoktu. Bugün haftanın ilk günüydü. Herkesin işte ve okulda olduğunu düşündü Merve. Böyle bir havada dışarı çıkmayı ne kadar da özlemişti.

Çarçabuk üstünü değiştirdikten sonra merdivenlerden koşar adım inmek istedi. Lakin buna imkan yoktu. Tekerlikli sandalyesini asansöre doğru sürdü. Dışarı çıkana kadar her şey çok kolaydı. Fakat buradaki merdivenleri nasıl aşabilirdi? Yine birinden yardım istemek durumu kendisini huzursuz hissettiriyordu. Çünkü insanlar zoraki bir gülümsemeyle yaklaşıyordu sanki yanına. Böyle zamanlarda bir kuş olup uçmayı, kimsenin yardımına muhtaç kalmadan gökyüzünde süzülebilmeyi düşlerdi hep.

Senelerdir yöneticiyle kendisi için apartman girişindeki merdivenlerin yanına tekerlikli sandalyesiyle çıkabileceği bir yer inşa edilmesi için konuşuyor, dil döküyordu. Yönetici ise bu işin maliyetinin fazla olacağını, apartman sakinlerinin de buna yanaşmayacağını söylüyor, her defasında Merve’yi olmazlarla yolluyordu.
Bu işten canı çok sıkılan Merve, çok gerek kalmadıkça dışarı çıkmıyor, gün boyu küçük penceresinden uzaklara dalıyor, bin bir hayal kuruyor, gökyüzünde bir kuş gibi süzülüyordu.

Kuşları küçüklükten beri çok severdi Merve. Daha küçük bir çocukken geçirdiği kazadan sonra bacaklarını kaybetmişti. Bu yüzden yürümenin nasıl bir şey olduğunu unutmuş, kuşların peşinde uçmanın hayalini kurar olmuştu.
Babası daha küçükken ona sevimli mavi bir kuş almıştı. Küçük sarı kafesinde zavallı kuşcağızın oradan oraya çırpınıp uçamadığını gören Merve bu duruma çok üzülüyordu. Bir gün buna daha fazla seyirci kalamayacağını anladı. Kuşu da kendisine benzetiyordu. Ancak birinin uçmaya imkanı varken burada kısılıp kalması daha korkunç bir şey gibi gelmişti Merve’ye. Sonra usulca kafesin kapağını açtı. Daha ilk anda odanın dört bir yanını dolaştı kuş. Uçmayı özlemiş olmalıydı. Merve’nin gülücükleri ardında sanki ona teşekkür edercesine parmağına kondu küçük kızın. Küçücük kafasını Merve’ye çevirip başıyla selamını verdikten sonra, ardına kadar açılmış camdan uçup gitti.
Akşam babası kuşun kafeste olmadığını görünce sinirlenmişti. Merve ise durumu anlattığında babası gözyaşları içinde odayı terk etti. Küçük kız ilk ve son kez babasını ağlarken işte o zaman görmüştü.

Merve bu hayallere dalıp gitmişken yan dükkandan Berber Ali geldi ve Merve’ye yardımcı olabileceğini söyledi. Merve yardımı reddetmedi. Çünkü gerçekten çıkıp dolaşmak istiyordu artık. Günlerce eve tıkılıp kalmışlığın verdiği bunaltıyı bir çırpıda bu güneşli havada dolaşarak atacaktı üstünden.
Kendisine uzaydan gelmiş yabancı bir cisim gözüyle bakan insanları görmezden gelmeye çalışarak deniz kıyısına doğru yola çıkmıştı. Neyse ki çok kalabalık yoktu ve bu yüzden biraz daha rahattı.

Kendisine acıyan gözlerle bakanlardan da, tuhaf bir cisimmiş gibi bakanlardan da artık çok sıkılmıştı. Bu yüzden kalabalık günlerde dışarı çıkmıyor, kendini eve kapatıyordu. Ama bu güzel bahar gününde eve kapalı kalmayı kendisinin hiç hak etmediğinin de bilincindeydi.
Sahile doğru giden yollarsa başka dert kaynağıydı. Kaldırımlarda inip çıkabileceği yerler yoktu. Yolsa arabalara aitti. Yine de bir şekilde yolun kenarından sahile ulaşmaya çabalıyordu. Arada birkaç kişinin yardımıyla kaldırımlardan inip çıkarak sonunda sahile ulaştı. Tüm yollar sanki engellerle doluydu ve her seferinde bu engelleri aşmak için yoğun çaba sarf etmeyi hak etmiyor, diğer insanlar gibi canı istediğinde istediği yere rahatlıkla gidebilmeyi özlüyordu.

Cebindeki birkaç lirayla kendisini bu yorucu yolculuğun sonunda ödüllendirmek için dondurma almıştı. Ah çilekli ve kaymaklı dondurmayı o kadar özlemişti ki… Şimdi sıcacık güneşin altında, en sevdiği dondurmayla, masmavi bir manzaranın karşısında tam anlamıyla huzur bulmuştu.
Sonra etrafına bakındı; koşuşturan çocuklara, el ele tuştan çiftlere… Kendisi daha azını kesinlikle hak etmiyordu. Onun koşuşturabilecek bir çift bacağı yoktu belki ama bir başka eli tutabilecek bir çift ele sahipti. Ah insanların şu önyargıları olmasaydı. Gerçekten de fazlaca güzel bir yüze ve mükemmel bir kalbe sahip bir insandı. Buna rağmen aradığını hiçbir zaman bulamamış ve yalnızlığa mahkum edilmişti.

Bütün gün, güneşin batışına dek sahilde dolandı. Bir taraftan bu güzel havanın tadını çıkarırken bir taraftan da geçirdiği talihsiz kazayı düşündü. Kendisini hiçbir zaman eksik hissetmiyordu. Ama yine de yaşadığı tüm bu engelleri ve haksızlığı da hak etmiyordu. Neden hiçbir zaman kabullenilmediğini ve görmezden gelindiğini bir türlü anlayamıyordu. Ne olurdu onun da becerilerine uygun bir işte çalışmasını sağlayan hizmetler olsaydı. Şimdi bir değil belki iki dondurma birden yiyebilirdi. Ne olurdu kaldırımlar, apartmandaki merdiven onun geçebileceği gibi düzenlenseydi, o zaman kimsenin yardımına gereksinimi olmadan canı isteyince sahile gelebilirdi. Ve insanlar… Onu görmezden gelmelerdi ya da tuhaf bir cisim gibi algılamasalardı, belki elini tutabilecek birini de bulabilirdi.

Güneşin batışını izlerken dalıp gitmişliğinden bir elin omzuna dokunuşuyla ürkerek geride bıraktı. Gençten bir çocuk yanına gelmişti. Saatlerdir orada öylece denize baktığını fark etmiş ve bir şeylerin yolunda gidip gitmediğini merak etmişti. Genç kadın, genç çocukla bir süre sohbete daldılar. Hava iyice karardığında bu güzel gün sonunda Merve gençten, yakışıklı bir arkadaş edinmişti kendine.

Kendi kendine güzel bir kahkaha attı. Çocuk ne olduğunu sordu. Merve cevap verdi: “Günlerdir dışarı çıkmadım, insanlardan kaçar olmuştum. Bana hep önyargıyla yaklaştıklarını biliyordum ve bu beni çok rahatsız ediyordu. Sonra şimdi sen geldin ve bana daha önce fark etmediğim bir şeyi fark ettirdin. Evet, insanlar bana önyargıyla bakıyorlardı ama ben de aynı şeyi onlara yaptığımı fark ettim ve bugün sen gelip bulmasaydın ve ben bu güzel günde kendimi yine eve hapsetseydim bunun asla farkına varamayacaktım. Bunun için sana çok teşekkür ederim.”

Çocuk, genç kadına derin derin baktı ve yanağına küçük bir öpücük kondurdu.
O günden sonra Merve, sahile her indiğinde çocukla buluştular. Saatlerce sohbet ettiler. İkisi de birbirini buldukları için inanılmaz mutluydular. Yine o günden sonra kendine daha çok güvenmeye başlayan genç kadın yöneticiyi de merdivenlerin yeniden düzenlenmesi ve kendisi için kullanılabilir hale gelmesi konusunda ikna etmeyi de başarmıştı. Geriye belediyenin yapması gereken düzenlemeler kalıyordu. Erkek arkadaşıyla birlikte bir kampanya başlatmışlardı. Yolların düzenlenmesi için imza topluyorlardı. Bu süreç içinde Merve ve erkek arkadaşı pek çok engelli ve engelsiz insanla tanışıp arkadaş da oldular ve en önemlisi imzalar sonuç verdi ve yeni düzenlemelerle kaldırımların engellerin de kullanımına açılması için çalışmalar başlatıldı.
O günden sonra Merve, ileride hayat arkadaşı olacak bu kişiyle birlikte engellerini aştı ve kendisini gerçekten bir kuş gibi hissetmeye başlamıştı.

SON


AD SOYAD
: BÜŞRA YILMAZ

KISA ÖZGEÇMİŞ: 1990 yılında İstanbul’da doğdum. Lise öğrenimimi Adile Mermerci Anadolu Lisesi’nden gördükten sonra, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Sosyoloji Bölümünü bitirdim. Şuanda İstanbul Üniversitesi’nde Aile Danışmanlığı Sertifika Programında öğrenim görmekteyim.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst