Bir Başıma

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,522
Tepkime Puanı
193
Puanları
63
Yaş
50
Dün gece hayata gözlerimi yumduğum gibi bu sabah tekrar umutsuzca açmıştım gözlerimi aydınlığa… Açmıştım ama umutsuz, kırgın, argın ve yağmur damlaları gibi akan göz yaşlarım ile…

Yatağımda öylece yatıyordum. İki gelinim bakıyordu bana. Birde üç tane torunlarım vardı. Önceden gelinlerim benden çok çekinirler, korkarlardı. Aslında hiç çekinmelerine gerek yoktu. Çünkü; ben iyi bir anneydim. Kalbimin temiz olduğu kalp atışlarımdan belli oluyordu. En azından ben biliyordum ki, gelinlerimin hakkında hiç kötü şeyler düşünmez onların kötülüklerini istemezdim. Sakat kaldığımda görmüştüm insanların gerçek yüzlerini. Kendi yüzümü bile tanıyamayan ben, sakat olunca görmüştüm tekrar bir güneş doğarcasına… Gelinlerimin benden çekindikleri kadar ben onlardan çekiniyor ve korkuyordum artık. Sanki her şey tam tersine dönmüş gibiydi. Onların utanabilecek yüzleri bile kalmamıştı artık. Beni bir çocuk gibi azarlıyor, bazen ise kapı dışarı bile ediyorlardı. Anlamıştım ki insanlar bu hayatta sadece kendilerini düşünür ve sadece kendilerine göre hareket ederlerdi.

Her seferinde engelli olmam yüzüme vuruluyordu. Onlar yüzüme vurdukça sakat geçirdiğim anlar geliyordu aklıma. Güzelim çiçekleri sularken, içkili bir adamın beni vurmasıyla gerçekleşmişti her şey. Gelinlerim yanıma gelip her Allah’ın günü “ Çiçekleri suladın da ne oldu ? Sıradan birkaç çiçek için engellisin işte ! Biz sana bakmaktan bıktık, sen onlara bakmaktan bıkmadın “ gibi sözler söylüyorlardı bana. İçim yanmıyor değildi. Çok ağırıma gidiyordu bu kelimeler ama ben hiçbir zaman çiçeklerde bulmamıştım suçu. Çünkü; çiçekler bizim göz nurumuz, bir damla su kadar değerlimizdir. Onlarda bizler gibi birer canlıdır. Onlar bize duruma göre koku saçar kendilerini belli ederlerdi. Fark ettim ki, benim gül gibi açan çiçeklerim bir anda solmuş ve koku vermez olmuşlardı. Döndüm baktım bir kendime, sanki bende onlar gibi hayattan bezmiş, içime kapalı biri olmuştum. Tüm günümü düşüncelerimle beraber yatağımda geçirmiştim. Gelinlerim ikisi bir olup kapımı da kilitlemişlerdi. Zaten ayağım sakattı dışarıya nasıl çıkabilirdim ki ? Bir insan bu kadar acımasız ve aciz olamazdı. Bana eziyet etmeleri hoşlarına mı gidiyordu bilemedim. Her şey bir rüya gibiydi. Böyle şeylerin olacağı aklımın ucundan bile geçmezdi. Demek ki akıla gelen başa gelirmiş… Bir gün tekrar gece saat üçte uyanmıştım. Beni uyku tutmaz olmuştu. Vücudum uyusa, ruhum buz tutmuş kabus içindeydi. Gece uyandığımda Allah’a açmıştım ellerimi kollarımı… Kendimce dualar ediyordum. İçimden şöyle bir şey geçmişi “ Allah’ım sana kollarımı açtım duamı ediyorum. Sana sığındım tek güvencem sen kaldın. İnsanların içine acıma duygusu ver Ya rabbim gelinlerime de torunlarım gibi iyilik ver. Merhamet ver. Sen benim dualarımı kabul et ey güzel Allah’ım “ gibi bir çok dualar ile karşı karşıyaydım. Çünkü; torunlarım beni severlerdi. İhtiyaçlarımı karşılamak için can atıyorlardı. Bende onları öyle gördükçe hoşuma gidiyor, seviniyordum. İçimde kelebekler uçuşuyordu Sanki sırf onlar için yaşıyordum.

Artık güneş doğmuştu. Ev yine sabahtan ayaklanmıştı. Torunlarım bana kahvaltımı getirmişlerdi. Midem hiçbir şeyi kaldıramadığı gibi kahvaltıyı da kaldırmıyordu. Oğullarımda yanıma uğramaz olmuşlardı. Yaşamam için torunlarımdan başka hiçbir sebebim kalmamıştı. Gittikçe kendimi kötü hissediyordum.

Çiçekler hayata sırtlarını döndükleri gibi, bende gözlerimi yummuş ve sırtımı dönmüştüm…

ADI-SOYADI : ELİF GÜVEN
 
Tekerlekli Sandalye
Üst