Bir Tutam Yalnızlık

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
İnsanlar hayatları boyunca toplumun bir unsuru olmak için emek sarf ederler. Toplumda bazen nokta kadar bazen de derya kadar yer kaplamaktır bütün gayeleri. Asıl amaç ise var olma sevdası içinde hayatın ayrıntılarını yakalamaktır.

Sonbahar yapraklarının döküldüğü bir ayda sakin ve sessizce yolunuza yürürken bankta yatan masum bir insancık görebilirsiniz. Hayatın üzerinde bıraktığı acı yüzündeki masum ifadenin içinde gizlidir aslında. Yalnızlıkla boğuşan masum bir insancıktır o. Sessizce dökülen sonbahar yapraklarının arasında ilerlerken yalnızlığın buğusunu yüzündeki kırışıklarda saklayan yaşlı bir insana denk gelirsiniz. Yıllar önce bu dünyaya merhaba demiş bir insan karşınızda , bu insan belki tutacak bir el belki de sırtını yaslayacak bir aile aramaktadır. Ama uzun uzun düşüncelere daldığı anlarsınız. Çünkü ne tutacak bir eli ne de sırtını dağlara yaslar gibi yaslayacağı bir ailesi vardır. Çünkü o kaderinde yalnız kalmış ve bunu istemese de benimsemiştir.

Havalar artık iyice soğumuştur. Yalnızlık acı acı işlerken insanların içine kendi halinde dolaşan bir köpeğe denk gelirsiniz. Issız bir karanlıkta gezer gibi dolanmaktadır sokaklarda. Belki acır onun yalnızlığına ortak olmak istersiniz. Issız bir karanlıkta gezer gibi dolanmaktadır sokaklarda. Belki acır onun yalnızlığına ortak olmak istersiniz. Sonra vazgeçer onu karanlık sokakların yalnızlığına terk ederek hızlı adımlarla uzaklaşırsınız yanından.

Sokaklar, sonbaharın haşin rüzgarları ile döktüğü yapraklarla doludur. Yavaş yavaş yürümeye devam edersiniz yaprak hışırtılarının arasında. Sonra yol kenarında masum ama üzgün bir kız görürsünüz. Kaderine bırakılmış kimsesi yok dercesine yalnız bir kız. Üzgündür belki de sırrını söyleyebileceği bir dostu ya da yanında ağlayarak hüznünü giderecek bir arkadaşı yoktur. Yüzüne baktığınızda anlarsınız o da yalnızdır. Sağınızda bir çiçek görürsünüz. Sonbahar yapraklarına inat ayaktadır. Yalnızlıktan kurtarmak istersiniz kızı, bir çiçek verip biraz olsun mutlu ederim diye düşünürsünüz ve çiçeği koparmak için yeltenirsiniz. Ama kıyamazsınız sonbaharın azizliğine rağmen tek başına dimdik ayakta kalmaya çalışan bu çiçeği koparmaya. Hızlı uzaklaşıp son trene yetişme umuduyla koşar adım ilerlersiniz.

Garın önünde bilet kuyruğunda gözleriniz dalar uzaklara. Sonra karşınızda taş betonun üstüne oturmuş bir adam görürsünüz. Dalgındır ve kederlidir. Sanki on yıldır konuşmuyor, derdini anlatacak kimse bulamıyordur. Umutsuzca başını gökyüzüne kaldırır ve başını sağa sola yavaşça çevirir. Düşünceye dalmaya devam eder; çünkü konuşabileceği kimse yoktur.Aslında o da yalnızdır.

Tren ile masumca ve sessizce ilerledikten sonra evinizin sokağına varırsınız. Eviniz, şatafatlı görkemi ile yükselen binaların arasında eski kalmıştır artık. Etrafında siteler , lüks daireler yükselmiştir. O her tarafını saran sıvaları dökük , yarım boyalı evlerden hiç birisi kalmamıştır artık. Artık o da yeni dünyanın eski karakteri olarak yalnızlık içinde kalmıştır. Yavaşça kapınızı açar evinize girersiniz. Sizi karşılayan her akşam yüzleştiğiniz acı duygudur yalnızlık. Aslında bundan dolayıdır her gördüğünüz yalnız insana hüzünle yaklaşımınız. Çünkü sizde o yalnızlardan birisiniz aslında…


418076_504809016231039_860128982_n.jpg
 
Tekerlekli Sandalye
Üst