Bir yıl daha geçti ama değişen pek bir şey yok...

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
3 Aralık Dünya engelliler günü bir kere daha geldi geçti ve işte hala değişen , göze , kulağa hoş gelebilecek yeni bir gelişme , yeni bir düzenleme henüz yok. Hep aynı söylemler, hep aynı birbirine benzer vaatler, yönetmelikler, yapılacaklar, yapılması gerekenler vs vs vs.

Bir ülkenin gelişmişliği engelli vatandaşına verdiği değer ve sağladığı imkan ve faydalar ile ölçülür. Öyleyse biz hala gelişmiş bir ülke statüsünde değiliz. Olmaya devam ediyoruz ama henüz dünya sıralamasının çok çok altındayız.

Sizlerle güzel, mutlu haberler paylaşmak isterdim. Bu amaçla internette çok sayıda yazı okudum ama durum hiç de sanıldığı ve göründüğü kadar içaçıcı değil. Derlediğim yazıyı paylaşmak istedim sadece belki bu konuda yapılması gereken ve henüz yapılmamış olanlar hakkında fikir sahibi olabilmeniz için belki de umutların tükenmemesi adına sevgiyle ;

ENGELLİ İSTATİSTİKLERİ


Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2010 verilerine göre, Türkiye'de engellilerin nüfusa oranı yüzde 12.29.
Yani Türkiye'de en az 10 milyon engelli bulunuyor.

Yine aynı verilere göre, sosyal güvenlik çatısı altında bulunan engellilerin oranı ise yüzde 47.
Yani, engellilerin yüzde 50'den fazlasının sosyal güvenliği yok.

Engelliler arasında en büyük grubu ortopedik özürlüler oluşturuyor.

Nüfusun yüzde 1.25'i ortopedik özürlü, yüzde 0.60'ı görme, yüzde 0.37'si işitme, yüzde 0.48'i ise zihinsel engelli olarak tahmin ediliyor.

Engellilerin yüzde 60 ila yüzde 66'sı yaşadıkları binaların, dışarı çıktıklarında sokakların, kamu binalarının, dükkan, market ve lokantalarla spor tesislerinin kendilerinin kullanımına uygun olmadığı da Türkiye İstatistik Kurumu'nun verileri arasında.

Türkiye'de TÜİK'in 2010 araştırması da aslında 'engellilerin toplumda görünür olamaması'nın nedenlerini açıkça ortaya koyuyor.

Görünür olabilmelerini, herkes gibi evleri dışında da rahat etmelerini sağlayacak fiziki sorunlardan yakınıyor engelliler.

engellistat.gif

(Fiziksel çevre düzenlemelerinin özürlü bireyin kullanımına uygun olmadığını
düşünenler, TÜİK, 2010)


"Yeter ki gönüller engelli olmasın"


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM'deki grup toplantısında yaptığı konuşmaya, Engelliler Günü üzerine değerlendirmelerle başladı.

Renk, dil, ekonomik durum bakımından ayrımcılık yapılması gibi, insanlara engelleri nedeniyle farklı bakılmasının da "faşizm" olduğunu vurgulayan Erdoğan, "2005 yılında ilk engelli kanununu biz çıkarttık. Engelliler için yapılacak düzenlemeleri anayasa hükmüne biz bağladık." dedi.

Başbakan Erdoğan, engelli öğrenci ve çalışan sayısının, iktidara geldikleri yıl olan 2002'den bu yana büyük oranda arttığını vurgulayarak, engellilik durmuna göre 564-725 lira ödeme yapıldığını ve evde bakım aylığı uygulamasının başladığını söyledi.

AK Parti Genel Merkezi binasının engelliler için yeniden düzenlendiğini anlatan Erdoğan şöyle konuştu: "Kamuda bu düzenlemeleri daha yoğun yapacağız. Özellikle belediye başkanlarımızın, şehirleri engelsiz hale getirmeleri en büyük arzumuz."

11 yıl önce 30 engelliye bir bakım elemanı düşerken, bugün 6 engelliye bir bakım elemanı düştüğünü dile getiren Erdoğan sözlerini, "Yeter ki gönüller engelli olmasın" diye tamamladı.

************************

Biz yaptık, biz yapıyoruz vs vs hep biz söyleminden yola çıkılan söylemlerin başarısı ve başarısızlığı ortadayken hala neyin savunması yapılıyor ? hala neyin sabırı bekleniyor ? yeter ki gönüller engelli olmasın ama maalesef gönüller de engelleniyor.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Engellilerin en büyük sorunu, toplumla beraber yaşayabilmekte:

"Ama bu sadece sözde değil. Bir kere şehir olarak hazır değiliz biz buna, binalar olarak, yapı olarak kaldırım olarak hazır değiliz. Önce bina olarak hazır olmalıyız ki perdenin arkasındaki engellimizi önce sokağa indireceğiz. Daha sonra kaldırım müsait olacak ki tekerlekli sandalyesi ile ya da neyse bastonuyla yürütebilelim.

"Otobüs durağına kadar gidecek ama gelen otobüs onu alacak mı? Aldı diyelim, bir kuruma gitti, o kurum engellilerle ilgili yapılmış bir bina mı, devlet kurumları dahil buna. Bu çok büyük bir eksik ama biz bu hükümetle birlikte, "engellerimizi" konuşmaya başladık. Yani sadece engellilerimizi değil."

Engelsiz Yaşam Vakfı Başkanı Atilla Kaplakaslan

İşte doğru söze ne denir :) Aslında önemli olan yapılanın ne kadar eksik ve yetersiz olduğunun farkına varmak ve daha iyi neler yapabilirizi düşünmektir.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Engelli İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türkiye

Türkiye, Birleşmiş Milletler Engelli İnsan Hakları Sözleşmesi'ne 2007 yılında imza atmıştı. 2009'da da sözleşme Bakanlar Kurulu'nda onaylandı.

"Sözleşmeyi imzalamış olmamıza rağmen sözleşmenin en temel engelli tanımını bile ihlal ediyoruz biz. Engellilerin haklarından yararlanmaları için belirleyici olan sağlık kurulu raporlarını belirleme yönetmeliği ve uygulaması sözleşmedeki tanımla taban tabana zıttır."

Engelliliğin hastanelerden alınan bu raporların insafına göre tanımlanıyor.

"Böyle olunca bu tanımın dışında kalan engelli zaten haklardan yasal olarak yoksun kalıyor. Ya da engelliler için vergisiz araç hakkı örneğin, hangi kolunuzun olmadığına göre veriliyor. Ben alamam mesela, sağ değil sol kolum olmadığı için..."

Şafak PAVEY
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
İstanbul'daki plaza çalışanları bir araya gelerek, beyazyakalilarbisiyapsa.com adlı bir internet sitesi kurdu.
Projelerinden biri, engelli arkadaşlarıyla birlikte, onların verdiği yönle sokaklara çıkıp karış karış İstanbul’u gezip bir rehber hazırlamak.
Proje kapsamında hazırlanan 5 kart, vatandaşların indirip kullanması için internet sitesine yüklenmiş durumda. Kartlardan ikisi şöyle:

131203113742_beyaz_yaka_campaign_512x288_bbc_nocredit.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Önyargılar milletvekilini bile zorlar!

Milletvekili olmadan önce biri bana ülkenin çok önemli bir siyasi konusu olarak kendi bacağımla ilgili üç kez basın toplantısı düzenleyeceğimi ve yüzden fazla medya kuruluşuna demeç vereceğimi söyleseydi, Aziz Nesin öykülerinden çalınmış bir mizah olduğunu düşünürdüm. Ama ben bunu yaptım hem de büyük ciddiyetle...

İlginç olan kolum da protez ama her nedense bu siyasi olarak ilgi çekmiyor. Çünkü sanırım bir bacağın mekanik olarak görünmesi önyargıları hayli zorluyor. Bana sürekli olarak pantolon giymem telkin ediliyor. Estetik kaygıların ne kadar tutucu olduğunun da bir yansıması sanırım.

Politik olarak bana öfkelenildiğinde en çok karşılaştığım hakaret ise "Allah'ın verdiği bu cezaya rağmen hâlâ ıslah olmamış" olmam.

131202141412_safak_pavey_412x549_reuters.jpg


Şafak Pavey, CHP Genel Başkan Yardımcısı
 

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,524
Tepkime Puanı
196
Puanları
63
Yaş
50
Şu her fırsatta gözümüze gözümüze sokulan “engellilerle ilgili yapılacak düzenlemelerin anayasa hükmüne bağlanması” sözünün pratikte hiç bi anlamı yok. İngiltere'nin yazılı bir anayası olmadığı halde dünyanın en demokrat ülkelerinden biri olarak bilinir. Yazılı metinlerle birşeylerin cezai müeidesinin olmasının onları uygulamadığın müddetce bir anlam ifade etmez. Bırakın başka kurum kuruluşları bizatihi devletin kendisi bile kendi koyduğu kurala uymuyor. Traji komik ama durum bundan ibaret...
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Engellilerin önündeki sorunların çözümü sadece devletten geçmiyor:

''Biz önceden engelliyi perdenin arkasına sakladığımız, "aman sakın kafanı uzatma, seni görmesinler, evimizde engelli olduğunu bilmesinler" diyen bir millettik. Artık konuşuyoruz, tartışıyoruz ve talep ediyoruz devletten. Tabi sadece devlet de değil. Örneğin AVM. Bir engellinin en rahat düşünmeden, sıkıntı çekmeden geçireceği yer AVM olmalı.''

''Hani orada çeşitli birimler olduğu için, rahat edebilmesi için. Daha biz bir çok AVM'den içeri tekerlekli sandalye sokamıyoruz. Sadece devlete bırakmamak gerekiyor; kurumlar olarak kişiler olarak biz de yapmalıyız. Biz bu toplumda engelliler de var, onları da düşünün dediğimiz anda o engellilerin önündeki engeli kaldırmış olacağız. Bunu başardığımızda o zaman biz, medeni bir ülke olacağız.''

Engelsiz Yaşam Vakfı Başkanı Atilla Kaplakaslan

**********************************

Engellilerin önündeki sorunların çözümü EN ÇOK devletten geçiyor. Engellilerin önü sadece AVM ile açılmıyor ki. Bu ülke sadece İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa dan ibaret değil ki. Türkiye tam tamına 81 ilden oluşuyor ve sorun sadece AVM olup olmaması da değil. Hatanelere, belediye binaları, okullar, üniversiteler hiç bir kamu binası engellilere uygun olarak yapılmamış ki. Bayburtta AVM var mı Sn. Yöneticim? var da sen mi gitmiyorsun ? yada senin engelin yapılacak olan AVM ile çözülebilecek mi? Önemli olan her yere erişilebilirlik. Sokaklarda, caddelere tüm insanların olduğu her yere ulaşabilmek. Ayırım yapılmadan eşitçe faydalanabilmek.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
3 Aralık Dünya Engelli Günü olmalı mı olmamalı mı? Bu, çok da önemli değil, aslında. Ülkemizde bir takım sorunlar devam ederken, günün hiçbir anlamı kalmıyor.

Türkiye'de ulaşım, eğitim istihdam sorunu var ki bunlar, sadece genel başlıklar. Neredeyse tüm toplu taşıma araçları, engelliler için uygun değil. İkincisi, gittiğimiz yer uygun olmayabiliyor. Tiyatroların, sinemaların ve konser salonlarının hiçbiri uygun değil neredeyse. Bunlar böyle devam ediyor. Benim kişisel olarak olmasa da çok ciddi bir istihdam sorunu var. Engellilerin büyük bölümü iş bulmakta zorlanıyor. İş bulsalar dahi, işverenler tarafından laf olsun diye çalıştırılıyorlar.

Ortada engelli haklarıyla ilgili bir yasa var. Bu yasa, neredeyse düzgünce işlenmiş, konuşulmuş ve bir şekilde ortaya çıkmış. Fakat sorun şu: Yasadaki bazı maddeler çeşitli yönetmeliklerle sürekli erteleniyor. Mesela 2005'teki yasaya göre tüm toplu taşıma araçlarının engellilere uygun olması lazım. Fakat, 7 yıllık süre 2012 yılında doldu ve 2 yıllık bir erteleme aldı. Sonra bir yıllık bir erteleme daha aldı. Bir şekilde bitiremiyorlar ve kendi kendilerine ceza yazmaları lazım. Yönetmelikle süreyi uzatarak kendi kendilerine ceza kesmiyorlar.

Simto Alev

131203134827_simto_alev_512x288_simtoalev.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Nası olsa aramızda konuyla ilgili duygu ve düşüncelerini paylaşmak istemeyenler olacaktır. Nette çok beğendiğim paylaşımlar var ve onları sizlerle paylaşmak istiyorum. İçlerinde öyle harika düşünceler var ki işte bu düşünceleri bilmeyenler ve hakvermeyenler, sosyal devlet ilkesi olma yolunda belki bir adım atmak isteyenler olabilir diye yazmak istiyorum. Kim olduğu önemli değil önemli olan engelsiz düşüncelere sahip olmaları ve onlar aslında bizlerden birileri yani ötekileştirlenler;

''İnsanların engellilere bakışı değişti mi? Çok fazla emin değilim. Bir değişim var, mesela 10 yıl önce dışarı çıktığımda bana `sen yürüyemiyor musun?` diye soruyorlardı. O derece bir yabancılık vardı. Şimdi bu durum değişti, çok daha iyi bir yerdeyiz. Ama hala `engelliysen sokağa çıkma` diyen insanlar da var.''

''Sokaklar, yaşam alanları engellilerin zorunlu haller dışında bağımsız ve güvenli bir biçimde hareket edebilecekleri zeminler olamamaktadır. Bu anlamda engellilerin yaşadığı tam anlamıyla müebbet bir ev hapsidir. İnsanların günlük yaşama, kent yaşamına ve toplumsal yaşama katılımları için yeterli gerekçeleri ve nedenleri yoksa başka bir olasılık da düşünülemez. Engelliler nezdinde oluşan bu kısıtlı hali; salt kaldımların boyu bosuyla veya gelişigüzel yerleştirilmiş ağaçlarla, çiçeklerle ve tabelalarla ve yer mantarlarıyla veya olur olmaz karşılaşılan eğimli ve eşdüzey olmayan tümsek ve çukurlarla veyahut da uluorta parkedilmiş araçlarla izaha kalkışmak sorunu anlamada, analizde ve çözümlemede eksik kalır. Çünkü aynı zamanda bir engellinin kendini sokağa çıkma konusunda hazır hissetmesi için fiziki engellerin ortadan kaldırılması kadar sosyal, kültürel ve ekonomik engellerin de bertarafı, yani cebinde parasının bulunması, gidebileceği bir işinin veya okulunun olması kendini toplumsal bir çevreye ait hissedebilmesi sağlık hizmetlerinden, toplu taşıma araçlarından yaralanması bir eşit yurttaşlık hakkıdır."


'' Kent planlamasının, büyük projelerin ve ulaşımın yürüme engellilere İstanbul'da ne kadar ilgisiz olduğunu vurgulamak istiyorum.
Sokakta kaldırım yokluğundan düz ayak olmayan dükkanlara, AVM'lere, hastanelere kadar aslında çözümü iyi bir kent planlama politikası ile mümkün olan sorunlar, hala dağ gibi önümüzde.
İki eğimli kaldırım, bir asansörden ibaret göstermelik çözümler değil, elbette bahsettiğim.''
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
'Sakat' mı, 'özürlü' mü 'engelli' mi?

Bülent Küçükaslan bundan 15 yıl önce başına gelen bir kaza nedeniyle tekerlekli sandalye kullanmaya başlamış.

Omurilik felci nedeniyle böyle. 41 yaşında.

Beylikdüzü’nde yaşıyor ve eviyle aynı bina içinde yer alan dükkanında çalışıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) en son 2002’de yayımladığı veriye göre nüfusun yaklaşık yüzde 12’si “özürlü”.
Beylikdüzü’nde tekerlekli sandalye sattığı dükkanında konuştuğum Küçükaslan kendisini “sakat” olarak tanımlıyor. Ben söze, hiç ısınamadığım “engelli” kelimesiyle başlarken, o her cümlesinde “sakat” diyor.
Sohbetimizin başlarında hemen soruyorum, bunun bir tercih olup olmadığını. Yanıtı, “evet” oluyor. “Sakat kelimesini özellikle kullanıyorum. Ona politik bir anlam yükleyerek söylüyorum.”

Peki, nasıl bir politik anlam bu?

“Engelli kelimesi sorumluluğu karşı tarafa yükleyen bir şey. Oysa öyle değil. Sırf senin sakat bir görüntün olduğun için dışlanıyorsun. Oysa bu durum toplumsal sakatlıkla ilgili. Sakatlığı da görünür kılarak, bedenimi ortaya koyuyorum. Bunun gizlenecek bir tarafı yok.”
Kurucusu olduğu internet sitesi tıklayın engelliler.biz’de de sakat kelimesi kullanılıyor çoklukla. Yine de bu sözcüğün “sakatlar tarafından bile” kolaylıkla ifade edilemediğini, bu yüzden sakat olmayanların “engelli” demesinde bir sorun olmadığını söylüyor.

“Taksim’e gitmeye çalıştığımı düşünün”

"Engelli kelimesi sorumluluğu karşı tarafa yükleyen bir şey. Oysa öyle değil. Sırf senin sakat bir görüntün olduğun için dışlanıyorsun. Oysa bu durum toplumsal sakatlıkla ilgili. Sakatlığı da görünür kılarak, bedenimi ortaya koyuyorum. Bunun gizlenecek bir tarafı yok."

Önce, sakat olmayanların bile zorlukla yürüdüğü yollardan, dar ve bozuk kaldırımlardan, asansörü olmayan veya olsa da çalışmayan metrobüs duraklarından konuşuyoruz. Aslında sakat kişilerin nasıl da evde veya evin yakın çevresinde yaşamaya mecbur bırakıldıklarından...

“Taksim’e gitmeye çalıştığımı düşünün” diyor ve anlatmaya başlıyor: “Önce buradan metrobüse binmem lazım. Merter’e gitmem lazım. Merter’deki asansörün sağlam olduğunu umarak gidiyorum. Çalışmıyorsa geri dönüyorum, ya da başka çözümler bulmaya çalışıyorum. Diyelim ki, buldum ve bindim. Taksim’e gidiyorum, oradaki asansör çalışmayabilir. Ne yapacağım?”

Küçükaslan, “insanları bir yerlere gitmeye özendiren bir tavır değil bu” diyor.

Tüm bu eleştirilerinin bir ucunda da “sakatlara özel” yapılan yerler var. “Bugün gazetede okudum, sakatlar için anaokulu açmışlar. Sakatlar sadece kendilerine ayrılan alanlara da hapsedilebiliyor. Bizim talebimiz herkesle aynı yeri paylaşmak. Sakatlar sadece kendileri için yapılan evlerde oturup, kendileri için yapılan okullarda okuyacaklarsa bunun anlamı gettolaşmaktır.”

Hayırseverlik mi?

Engellilere yönelik her şeyin bir “hayırseverlik” kapsamında yapılması da bir başka nokta ona göre: “Biz yetkililerle görüşmeye gittiğimizde saatlerce konuşabiliyorlar. Şuraya şunu yaptık, buraya bunu yaptık. Ama bu bütünlüklü bir şey değil. Bu durakta rampa var veya asansör var ama şurada yok. Ama benim işim orada. Orada inmem lazım. Yaptıkların, saydıkların benim işe, eve, arkadaşıma gitmemi sağlıyor mu? Sağlamıyor. Ama söyledikleri her şeyin arkasında biraz ‘e yaptık bu kadar yetmiyor mu?’ ifadesi var.”

"Örneğin ben sizi çok seviyorum. Size hediye alıyorum. Sizin bedeniniz small diyelim. Ben size üç beden büyük tişört alıyorum. Ama ay ne kadar güzel değil mi diye de göstere göstere veriyorum. Tekerlekli sandalye vermek de buna benziyor. Oysa bu çok kişisel bir şey ve çok iyi olması gerek. Çünkü örneğin ben ayağımı hissetmiyorum ve bana çok uzak ama tekerlekli sandalyeyi hissediyorum."

Hayırseverlik algısının topluma da yayıldığını söylüyor ve bu konudaki ikiyüzlü tutumu eleştiriyor. “Ben size geldiğimde bana iş vermiyorsunuz ama bilmem kaça mesaj at, yardım et deyince atıyorsunuz. Ama anaokulunda bir çocuk sakat diye, diğer çocukların velileri kazan kaldırıyor; çocuğumu kötü etkiliyor diyor. Aynı akşam eve gidip mesaj atıyor. Konuştuğu zaman da engelli kardeşlerimiz der. Kimse kendini geri tutmasın. Çok ikiyüzlü bir şey bu ve çok yaygın.”

Tekerlekli sandalye yardımlarıyla ilgili eleştirisini de bir örnekle anlatıyor: “Örneğin ben sizi çok seviyorum. Size hediye alıyorum. Sizin bedeniniz small diyelim. Ben size üç beden büyük tişört alıyorum. Ama ay ne kadar güzel değil mi diye de göstere göstere veriyorum. Tekerlekli sandalye vermek de buna benziyor. Oysa bu çok kişisel bir şey ve çok iyi olması gerek. Çünkü örneğin ben ayağımı hissetmiyorum ve bana çok uzak ama tekerlekli sandalyeyi hissediyorum.”

Devletin verdiği sosyal yardımdan, toplumun bakış açısına kadar her şeyin bir temel üzerinde geliştiğini vurguluyor ve ekliyor: “İşin hayırseverlikle alakası yok bu tamamen hak meselesidir. Kişisel iyilikle ilgisi yok.”

Yanından ayrıldıktan sonra, otobüs duraklara, kaldırımlara, metrobüs duraklarındaki asansörün çalışıp çalışmadığına dikkat etmeye başlıyorum.

İstanbul’a kış geldi, yağmur var ve işlerinden eve dönmeye çalışanlar telaşlı. Düşünüyorum acaba şimdi önümden geçen metrobüste, tekerlekli sandalyeli birine yer var mı?

Bülent Küçükaslan
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
İstanbul çok gelişmiş bir şehir olarak anlatılır ya hani taşı toprağı altın denilen kayıp şehir! İşte bu şehirde engelli olduğunuzu iliklerinize kadar hissedersiniz engellendikçe de daha çok hissedersiniz. Çünkü doğup büyüdüğüm bu şehirde her yerde engellerle karşılaşırsınız ve ne yazık ki toplumun duyarsızlığı da, acınaklı bakışları da bin kat daha fazladır bu şehirde çünkü nüfusunun 20 milyona yaklaştığı bir metropolde sokaklarda gezinirken bile yüzlerce meraklı gözle karşılaşırsınız ve küçümseyici bakışlar ve vah vah durumları.

Bazen çekip gitmek istersiniz bu şehirden ama ne şartlar ne de yaşam koşullarınız buna izin vermez hele bir de doğduğunuz şehirinize aşıksanız hiç de kolay olmaz terkedebilmek mecbur katlanırsınız. Yeri geldiğinde isyan edersiniz tıpkı benim gibi yeri geldiğinde İstanbulun eşsiz güzelliğini çektirdiği çileleri görmezden gelmenize sebep olacak şekilde sergilemesine şahit olursunuz. Bir yaşam böylece sürer gider.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Değerli Arkadaşlarım,

Sizler de keşke kendi bulunduğunuz şehir ile ilgili sıkıntılarınızı yada sizin önünüze konulan engelleri anlatsanız. Tabii içinizden gelirse ama ben çok merak ediyorum aslında İstanbul'da yaşam engelliler için bu kadar zorken güzel yurdumun diğer yörelerinde nasıldır diye ?

Sevgiyle kalın, paylaşımla kalın,
 
Tekerlekli Sandalye
Üst