Bu, THY'nin İlk Ayıbı Değil ki.?!

F

Fırtına

Guest
Son yıllarda dünyanın önde gelen kuruluşları arasına girmesinden övünç duyduğumuz, % 49’luk milli hava yolumuz, bu süreçte bu vasfından epey uzak görünüyor. Sadece milli oluşunu değil, aşağıda anlatmaya çalıştığımız insana önem veren yaklaşımlarını, engellilere olan sosyal sorumluluklara yakın duruşunu da unutmuşa benziyor. Bugün SÖZCÜ Gazetesi’nde Mehmet ŞEHİRLİ’nin köşesinde “THY’NİN AYIBI” başlığıyla yazdıkları, bu savımızı doğrular nitelikte..;

Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği yaptıklarıyla sadece engelliler camiasında değil; ülkemizi de aşan bir takdir ve etkiye sahip.. THY, derneğin bir etkinliği için yaptığı sponsorluk talebini “tasarruf tedbirleri nedeniyle” geri çevirmiş.. Açılışlara götürülen şarkıcılara, türkücülere, yabancı artist ve futbol kulüplerine, eşe-dosta gelince tedbirler ve genelgeler rafa kalkıyor öyle mi? TOFD’nin reklama hiç ihtiyacı yok ama, projelerinin hayata geçebilmesi için desteğe büyük gereksinimi var. Bugüne kadar gerçekleştirdiği projeler yalnız engellilerimize değil; ülkemize de saygınlık ve çağdaş bir kimlik kazandırıyor. Benim de oturum başkanı olarak görev aldığım, 11-12 Ekim 2008’de Bilgi Üniversitesi’nde düzenlenen ve 10’a yakın ülkeden medya mensubunun katıldığı ULUSLARARASI ENGELSİZ MEDYA BULUŞMASI, bu projelerden sadece biri.. Bu işler desteksiz yapılmıyor. Bir de % 15’i halka açılmış bir kuruluş, milli olma vasfını nasıl yitiriyor anlamıyorum. Bu halk başka bir devletin halkı mı.? 8.4 milyon engelli 73 milyonun bir parçası değil mi.?

Türk Havacılığı bu yıl 100’üncü yaşını kutluyor. Bu yıl içinde biri yurtdışı olmak üzere birkaç kez THY ile uçtum. 100’üncü yılla ilgili yılbaşından bu yana çeşitli etkinlikler yapılıyor, 30’a yakın ülkeden uçaklar geliyor, birlikte kutlanıyor, hava gösterileri yapılıyor. Büyük Atatürk’ün “İSTİKBAL GÖKLERDEDİR” hedefiyle bugünkü seviyesine gelen havacılığımızın 100’üncü yılı THY’nı hiç mi ilgilendirmiyor. Bu konuda ne alanlarda, ne de uçaklarda hiçbir şey göremedim. O da mı tasarruf tedbirlerine takıldı.?

Kulakları çınlasın 1990’lı yıllarda THY Genel Müdürü Yusuf BOLAYIRLI idi. 1986 yılında kurulan Türkiye Sakatlar Konfederasyonu ve bağlı dört federasyonu, o yıllarda doğru dürüst bir istatistik olmadığı için yaklaşık 7.5 milyon olarak tahmin edilen engelli insanlarımız için umut kaynağı olmuştu. Onlar, yılların birikimi, sağlık, sosyal, kültürel, ekonomik ve eğitsel sorunlarının çözümü için devletin ve toplumun duyarlılığını bekliyor, kimseye muhtaç olmadan, üretken bireyler olarak yaşamak istiyorlardı. Bunun için gerekli olan yasal düzenlemeler hiç yok denecek kadar az ve yetersizdi. Günlük yaşam için gerekli olan en basit araç ve gereçten bile yoksun bulunuyorlardı. En basitinden bir beyaz baston veya tekerlekli sandalye bulabilmeleri bile çok zordu. Anayasa’da tarif edilen sosyal devlet kulağının üstüne yatmış, adeta onları yok sayıyordu.

1993 yılında Konfederasyon Başkanı olan Faruk ÖZTİMUR ve ekibi, engelli sorunlarının ancak yasal düzenlemeler yapılarak ve toplumsal bilinç ve duyarlılık yaratılarak çözümlenebileceğini tespit ettiler. Ben Genel Teşkilatlandırma Sekreteriydim. Bu sırada Almanya Hannover Başkonsolosu Mehmet EMRE ve Londra’da Kıbrıslı işadamı Göknur ENVER ve arkadaşlarıyla bir kampanya başlattık. Bu değerli insanların büyük çabalarıyla toplanan başta tekerlekli sandalye olmak üzere çeşitli araç ve gereçleri Türkiye’ye getirmek büyük sorun oldu. Sağolsun Yusuf BOLAYIRLI, bu malzemelerin THY uçaklarıyla hiçbir ücret alınmadan Ankara’ya getirilmesini sağladı. Sabaha karşı 03-04 sularında İngiltere ve Almanya’dan gelen uçaklarımızı karşılıyor, gelen malzemeleri kamyonlara yüklüyor, çeşitli illerdeki yüzlerce engelli insanımıza ulaşmasını sağlıyorduk.

Bununla da kalmadı Yusuf BOLAYIRLI., Antalya ve Atatürk Hava Limanları, ülkemizin dışarıya açılan bir penceresiydi. Özellikle yurdumuza gelen yabancılara karşı çok utandığımız bir konuda da öncü oldu. Engelli yolcular kucağa alınarak uçaklara bindiriliyor, indiriliyordu. Bizim Faruk Beyi de bu eziyetten kurtaran bir yöntemle, uçaklara ikram paketlerini yükleyen liftli araçları devreye soktu. Ardından Atatürk Hava Limanında ilk engelli asansörünü hizmete açtı. Sağolsun.!

TOFD ile başladık ama, THY’nın engellilerle ilgili bir başka ayıbından, ayrımcılığından da söz etmek istiyorum;

2006 Yılında THY, çağrı merkezinde istihdam edilmek üzere engellilerin katılacağı bir sözlü sınav yapıyordu. Yönetmeliğe göre bu tür sınavlara Konfederasyonun bir gözlemci göndermesi gerekiyordu. Benim görevlendirildiğim bu sınava İŞKUR 121 kişinin katılacağını bildirmişti. Oysa ilgili yönetmeliğin 10’uncu maddesine göre 110 kişinin alınacağı bu iş için İŞKUR’un iki katı aday ismi bildirmesi gerekiyordu. Adayların tamamına yakını İstanbul’dandı. Sınava girme koşulları arasında “insan ilişkileri ve iletişim sertifikası” olması isteniyordu. Sertifikaların aynı yerden verildiğini gördüm. Araştırdım, meğer İstanbul’daki FEV (Fiziksel Engelliler Vakfı) Bakırköy’de bir kurs açmış, 60 saatlik bir eğitimden sonra bu sertifikaları vermiş.. İnsan ilişkileri ve iletişim, günümüzde önemli bir bilim alanı ve yüksek öğrenimde akademik bir program olarak ele alınıyordu.

Bu konuda kariyer sahibi olanların yok sayılarak, sadece bu vakfın açtığı bu kurstan sertifika alanların sınava davet edilmesi, bunun önceden tasarlanmış adrese teslim bir olay olduğunu gösteriyordu. Yani işe göre adam değil, adama göre iş olayına benziyordu. Öğrendiğime göre; FEV, İŞKUR ve THY işbirliğiyle bir proje yapılmış, vakıfla ilişkili engelliler bu olanaktan yararlandırılmıştı. Eğer sınav duyurusu engelli örgütlerinden, yazılı ve görsel basından yararlanılarak yapılsaydı, başka illerde de istenen sertifikayı verebilen benzeri kurslar açılabilirdi. Böylece demokratik ve fırsat eşitliği sağlayan bir tavır sergilenebilir, böylesi bir ayrımcılık yapılmazdı. Kaldı ki; 20 dolayında engelli raporu olmayan, sadece beyanlarıyla yetinilen sertifikalı kişi de sınava girmişti. Sertifikası olmayan ama, bu alanda eğitim almış ya da yüksek öğrenim diploması olan, başka illerden gelen 10’a yakın engellinin durumu ise, ileride değerlendirilmek üzere askıya alınmıştı.

1 Temmuz 2005’de yürürlüğe giren Özürlüler Yasası’nın 41’inci maddesi, 5237 sayılı TCK’nun 122’inci maddesinde değişiklik yaparak, kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını engellemeyi ayrımcılık saymakta ve 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezasını öngörmekteydi.

Sınav sonrası Ankara’ya döndüğümde yukarıdaki tespitlerimi 5 sayfalık bir rapor halinde Konfederasyon Başkanlığına sundum. Ama bir sonuç alınamadı. FEV’in kursundan geçen 95 sertifikalı THY’nda işe başlamışlardı bile.. Sonradan öğrendiğime göre; vakfın Yönetim Kurulu Başkanı Gaziantep eski Milletvekili Kahraman EMMİOĞLU idi.. Yönetim Kurulu Genel Sekreterliğini ise; bizden biri, Sayın Lokman AYVA yürütüyordu.


08haber
 
Tekerlekli Sandalye
Üst