Çağrı Merkezlerinin görünmeyen yüzü !!!

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Arkadaşlar Türkiye ' de çağrı merkezlerinin sayısı her geçen gün katlanarak artıyor ve bu sektörde inanılmaz bir istihdam var. Özellikle engelli kadrolarını ( işverenin çalıştırmak zorunda olduğu engelli personel istihdam sayısı ) asla boş tutmayan firmaların çoğunda hatta en kurumsal olanlarında bile inanılmaz gerçekler var ve ben aslında madolyonun öbür yüzünü sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu konuyla ilgili nette inanılmaz bir yazı buldum ve bu yazıyı sizlerle paylaşmadan rahat edemiyorum :( okudukça hayrete düşüyorum ve çağrı merkezlerinde yaşanılan cehennem ancak bu kadar başarılı anlatılabilir.

******************************************************

Çağrı Merkezlerinde Cehennem yönetimi


Ağır çalışma koşulları, uzayan iş saatleri, fiziksel ve ruhsal yıpranma, düşük ücret ve tümünün basıncının daha da arttıran performans-verimlilik dayatmaları çağrı merkezlerini cehenneme çeviriyor. Ancak, patronlar azami kar ve etkin işçi yönetimi için, işyerlerinin cehennem olmadığını hissettirmek zorundalar. Çağrı merkezi işçisini somut gerçeklerden koparmak adına bir dizi motivasyon unsuru patronlarca pompalanıyor. Sonuç, çağrı merkezi işçilerinin mutluluğu ve sınıflar uzlaşısı mı? Elbette hayır. Temeli çürük sistemleri, çağrı merkezi işçilerini anlık-dönemlik oyalayan, uzun erimde ise gerilim, patlama dinamiklerini yeni bir evreden biriktiren bir dizi parçalama-yönetme unsurundan başka bir anlam taşımıyor.

Cehennemde yaşamanın birinci ayağı doğrudan mevcut üretim ilişkileri ile ilgilidir. Genç ve mezun işsizliğinin yüksek olduğu, işgücünün değersizleştiği, geniş kitlelerin iş güvencesinden yoksun çalıştığı gün durumunda, çağrı merkezleri zorunlu uğraklardır. İşçi, yaşamak için cehenneme girmek zorundadır. İşyerleri ya da iş bulunabilecek işkolları arasında değişiklikler yapılsa dahi şartlar pek değişmeyecektir. Çalışma ve yaşam koşulları, tüm işçi sınıfını kapsayan bir dibe bastırılmanın ifadesidir. İşçi sınıfının bilinçli eylemi dışında parçalanması mümkün olmayan bu tablo, çağrı merkezi işçilerine tüm iç gerilimlerine karşı kulaklıklarını taktıracak, kapitalist vampir gibi canlı emeği emmeye devam edecektir. Fakat tüm bu tablo gelişimin sadece bir yönünün ifadesidir. Tüm bu toplam dibe bastırılmışlık, birleşik emek, ortak talep ve mücadele birliğinin de yaratıcısıdır.

Burjuvaların, işçiliğin ileri toplumsallaşması ile derinleşen karşıtlıkları, her ileri adımlarının, katlarca büyüğü çürümeyi de beraberinde getirdiğinin habercisidir. Öte yandan, sömüren, yıpratan, öldüren çalışma koşulları, işçi sınıfı açısından “zorunlu çalışma” kavramının sorgulanmasının zeminini yaramaktadır. Kapitalist iş, kendini üreten her haliyle işçilere hasardan başka bir şey getirmemeye başlamakta, sınıf karşıtlığı, işçilerin tüm zorunluluk ilişkilerine karşı tepki birikimini arttıran bir evreye yürümektedir.

Kariyer narkozu

Patronların, çalışma koşullarına uyumu sağlamak ve insanüstü performans kriterlerini hayata geçirmek için başvurduğu bir diğer yöntem, kariyer propagandasıdır. Bir çok işyeri, işi pazarlama sürecinde kariyer imkanını vitrine çıkartmaktadır. Kariyer için kendinizi cehenneme adapte edin, performans-verimlilik baskısına boyun eğin, rakamların belirlediği sınırlara uyun, işyeri arkadaşınızın gerekiyorsa üzerine basın, insanlıktan çıkın ama verimliliğinizi patronun bile beklemediği düzeylere çıkarın, tuvalete gidemiyorsanız dahi tepki göstermeyin, hasta olun yine de çalışın, mesaiye kalın, yarın herşey farklı olacak… Kariyer adı altında işçilere dayatılan sahte umut dünyası, hiç bir gerçek iyileşmeyle sonuçlanmayacaktır. Tümünün temel nedenini, motivasyon kaynağı bulmanın hayli zor olduğu sektörde, işçinin dayanma gücünü arttırmak oluşturur. Kariyer hayali, yeni işçi bölüklerinin, yeni tür afyonudur.

Kariyer ile anlatılanın çalışma ve yaşam koşullarında büyük değişiklikler olduğu sanılmasın. Vaad edilen, takım lideri olmak, şubeye geçmek ya da idari kadrolardır. Kariyer yalanı, çağrı merkezi işçisinin ağırlığı için dönemlik bir uyutucu görevi görse de altı iki yönden oyuktur. Birincisi, kariyer vaadlerinin işçilerin çok büyük kısmı için karşılığı yoktur. Bahsi geçen görev değişiklikleri, yüzlerce işçi arasından bir elin parmakları kadarında gerçekleşebilmektedir. Bu küçük gruba dahil olmak için ise yıllar boyunca insan onurunu ayaklar altına alan bir çok uygulamaya boyun eğmek, diğer işçilerle düşmanlaşmak, çoğunluğun aleyhine hareket etmek vs. gereklidir. Bazen bunları yapmak dahi yetmez. Kariyer yalanı ile pompalanan bireysel kurtuluş hikayesi defalarca kez patlamaya mahkum kalır.

Umutlar kısa süre sonra tükenir, performans-verimlilik üzerine kurulu sistem, işçilerin geneline yetersizlik duygusu aşılamaya başlar, özgüvenler kırılır. Narkozun etkisinden kurtulunca, çalışma şartlarının sonuçları daha da yakıcı duyumsanır. İkincisi, patronların vaadettiği cennet pek de cennete benzememektedir. Takım lideri açısından da aynı performans baskısı, yıpratıcı çalışma koşulları geçerlidir. Kısmi bir ücret iyileşmesi dışında ele pek bir şey geçmeyecek, sömürünün şiddeti azalmayacaktır. Üstelik patron çıkarlarının, kendi somut çıkarlarıyla doğrudan çelişen uygulamaların öznesi olunacak, yabancılaşma ve ruhsal yıpranma derinleşecektir.

Bankacılık alanındaki çağrı merkezi işçilerine vaadedilen, şubeye geçme terfisinin, ne kadar kurtuluş olduğunu en iyi anlatacak olansa, benzeşen emek üretimini gerçekleştiren, verimlilik oranlarıyla boğuşan, fazla mesaiden kurtulamayan, yeni bir kariyer masalıyla kendini aynı döngünün içerisinde bulan finans işçisidir.

Performans-kariyer ikilisinin ürettiği rekabet, parçalanma, atomizasyon, bireyselleşme işçi sınıfının bağrında taşıdığı kolektif üretkenlik gücünü ilk planda silikleştirir, farkındalığı azaltır. Bununla birlikte her hamlenin sonucu, sektörün tüm parçalarının ortak düzlemini, birlik zorunluluğunu yeniden dayatır. Parçalanan yaşamlar, sermayenin meşruiyetinin ortadan kalkmaya başladığı anlarda, yakıcı, yıpratıcı patron dayatmalarının birleştirdiği düzlemlerde bahsi geçen çok yönlü sistemi kökünden sarsacak gücü içerirler. Patronların, her parçalama, bireyselleştirme hamlesi, sınıf çelişkilerini yeni bir düzlemden üretmekte, işçiler cephesinden daha üst bir birliktelik zemininin nesnel dinamiklerini yaratmaktadır.

Çağrı merkezi işçilerinin mücadelesi, kariyer yalanının, sınıf içi rekabetin karşısına işçilerin birliğini koymalıdır. Kariyer yalanının teşhirinin ve işçilere yaşattığı sonuçların üzerinden sınıf dayanışmasını yükseltmeliyiz. Rekabet ve bireysel kurtuluş hayalinin karşısına kolektif gücü, sınıfsal kurtuluşu çıkartmalıyız. Bunun yanında, tüm bu patron propagandasının ve çalışma koşullarının yarattığı sosyal yabancılaşmanın ürünü atomizasyona karşı işçi mücadelesi, bir çok sosyal aracı kullanmayı da gündemine almalıdır. Çeşitli şekillerde üretilebilecek dayanışma etkinlikleri, kültür, sanat faaliyetleri ile çok yönlü parçalama saldırısına karşı, çok yönlü dayanışma, birlik kanalları üretmeyi önümüze koymalıyız.


1364738719_trabzon-cagri-merkezi.jpg


Çağrı merkezi işçisi, emek-sermaye karşıtlığının tam ortasındadır

Yazı boyunca “çağrı merkezi işçisi” kavramını kullandık. İşçi kavramını, üretim organizasyonu içerisinden tuttuğu yerden, emek-sermaye çelişkisi konumuna, yaşam koşullarından, çalışma sonucu yıpranmaya kadar bir dizi somut yaşamsal görüngüyle birlikte ele aldık. Çağrı merkezi patronları ise işçi kavramını kullanmamaya özenle dikkat eder. İşyerindeki dil ve kültürden, sermayenin eğitim, denetim görevlilerine kadar heryere işçi dışındaki tanımlamalar sirayet etmiştir. Bunlar bir yönüyle işçinin, hizmet döngüsünde tuttuğu yeri temsil ediyor ve işbölümüne göre değişiyorsa da, temelde sınıf bilincinin ilk basamağını, işçi olunduğunun farkında olunmasını, flulaştırmanın, yoksayılmasının araçlarına dönüşmüştür.

İşçi kavramı geçtiğinde, işyerindeki patron temsilcilerinin sınıf damarları depreşir, müdahale refleks haline getirilmiştir. “Siz işçi değilsiniz”, personel, müşteri temsilcisi, hizmet yetkilisi… bir dizi sıfat işçi kavramının önüne geçirilmeye çalışılır.

Nedeni açıktır, sınıf bilincinin ilk adımı dahi patronları tedirgin etmekte, işçiler hem birbirlerinden hem de bileşiğine dönüştükleri bütün bir dünya işçi sınıfından önce dilde koparılmak istenmektedir.

Sınıf mücadelesinde dil, kullanılan kavramlar basit detaylar değildir. Çoğu, uzun bir tarihsel birikimin ürünüdürler ve göründüğünden çok daha fazla şey anlatırlar. Her sınıf kendi yaşamının, kendi kurtuluşunun dilini üretir. Bundandır ki burjuvalar, üzerine oturdukları tüm toplumsal değer üretiminin öznesi, sermaye birikiminin tek kaynağı işçiden, ismi geçtiğinde dahi korkmakta, onu öldürmek istemektedirler. Bu dayatımı reddetmek zorundayız. Kültürümüzde, sohbetimizde, yazınımızda kendi dilimizi kullanmalıyız. Çağrı merkezi işçisi, mülksüzdür.

Çağrı merkezi işçisi, toplumsal değer üretiminin dolayımsız parçasıdır. Çağrı merkezi işçisi, emek-sermaye çelişkisinin tam ortasındadır. Cehennem zebanilerine karşı tek güç sınıf eylemidir. Sınıf bilinci, dilden bağımsız düşünülemez. Sınıfsal kimliğimiz tartışma konusu değildir.

Çağrı merkezi işçilerinin oluşum halinde bir işçi bölüğünü oluşturması, yeni işçileşmiş bireylerin fazlalığı, önemli bir kısmının üniversite mezunu olmasına karşın yaşanılan beklenti ve konum kaybı, işçi kavramının kullanılmasının da bir parçası olduğu, işçi düşünüşü, hayat tarzı ve gelecek beklentisinin hızlıca oluşmamasına neden olmaktadır. Bahsettiğimiz sermaye politikalarının da bir diğer kaldıracı oluşturmasıyla, bilinç açısından bulanık, sınıf bilincinden şimdilik daha uzak bir genel görünüm yaygındır.

Genç ve farklı gelecek beklentilerini de taşıyan bu işçi kesiti, tüm bu bulanıklık unsurlarına karşın, işçileşmenin izlerini yaşamının her köşesinde yaşamaya başlamakta, geçiş-oluşum aşamasının bulanık karakteri her geçen gün dağılmaktadır. Çözülmenin yönü, fiilen işçileşmeye doğrudur. Bu somut durum, bilinç dönüşümü açısından da rotanın işçi bilincine doğru akabilmesinin imkanlarını olgunlaştırmaktadır.

Sınıf bilinci, çağrı merkezi işçilerinin yaşamsal karşıtlıklarından, emeğini, fiili varlığını sermaye saldırılarına karşı koruma mücadelesinden, kapitalist sistemin işçileri ezerek eriştiği sınıra dayanmışlıktan, işçiler için yeni bir yaşam ihtiyacının kendini dayatmasından çıkışını alacak, çağrı merkezi işçilerinin savaşımının kaynağını oluşturacaktır. Taleplerden, yaşamsal, kültürel etkinliklere, sosyal ilişkilere bir çok alanda, sınıf bilincinin bir parçası, işçi kavramının kullanımını önemsemeliyiz.

Patronların ideolojik-kültürel saldırılarına karşı, örgütlülük ve eylemi öne çıkardığımız gibi, işçi dilinden, renkli, bir örgütlenme aracı işlevi de gören, işçi sınıfını, bulunduğu düzlemi, çağrı merkezi işçisinin kapitalizm ile yaşadığı doğrudan çelişkileri yine çağrı merkezi işçisinin kendi özgün koşullarından çıkışını alarak anlatan yazılı, sesli, görsel materyallerin üretimini, etkin dağıtımını, yaygınlaştırılmasını önümüze koymalıyız.
 

güz gülleri

Üye
Üye
Katılım
Ocak 14, 2013
Mesajlar
914
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
""İşçi sınıfının bilinçli eylemi dışında parçalanması mümkün olmayan bu tablo, çağrı merkezi işçilerine tüm iç gerilimlerine karşı kulaklıklarını taktıracak, kapitalist vampir gibi canlı emeği emmeye devam edecektir.""

konunun özeti bu maalesef.. çalışanın gerek psikolojik gerek fizyolojik deformasyona uğramasını hiç umursamıyorlar. halkası oldukları kapitalist zincirinde süreklilik birinci amaç olduğu sürece de tüm özel sektör sorunları katlanarak devam edecektir.
 

POLAT ALEMDAR

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2012
Mesajlar
184
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
............İşçi sınıfının bilinçli eylemi dışında parçalanması mümkün olmayan bu tablo, çağrı merkezi işçilerine tüm iç gerilimlerine karşı kulaklıklarını taktıracak, kapitalist vampir gibi canlı emeği emmeye devam edecektir.Hımm..demekki NEYMİŞ .. KAPİTALİST SÖMÜRÜ DÜZENİNE KARŞIYIZ..NEYMİŞ KOMBRODOR UŞAKLIĞI YAPMAYACAĞIZ KİMSEYE............
:)
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Çağrı merkezleri sektörü şikayetçi !


22172314.jpg


Çağrı merkezleri sektörü, "tehlikeli meslek" kategorisine alınmasının ardından ek maliyet sorunlarından şikayetçi. Çağrı Merkezleri Derneği (ÇMD) Yönetim Kurulu Başkanı Metin Tarakçı, sektörün tehlikeli bir meslek olarak nitelendirilmesini doğru bulmadıklarını bildirdi.

:( işlerine gelmez çünkü...

AA muhabirinin sektöre ilişkin sorularını yanıtlayan Tarakçı, çağrı merkezlerinin "tehlikeli meslek" kategorisine alınması nedeniyle sektörde maliyet yükünün ağırlaştığını belirterek, "İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliği'nde tehlikeli meslekler kategorisine alınan çağrı merkezlerinin masrafları ciddi oranda arttı.

Söz gelimi 250 kişilik bir çağrı merkezi, gereklilikleri yerine getirmek üzere hizmeti alacağı kişilerin kendi bordrosu altında olması halinde yılda yaklaşık 45 bin lira, hizmeti Ortak Sağlık Güvenlik Birimi'nden satın alarak yerine getirmesi halinde ise yılda yaklaşık 66 bin lira ek maliyetle karşı karşıya durumdadır" bilgisini verdi.

Tarakçı, çağrı merkezi işkolunun tehlikeli meslek grubuna alınmasıyla halihazırda uygulanan, işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı, diğer sağlık personeli bulundurma sürelerinde az tehlikeli işkoluna göre artışın söz konusu olduğunu belirterek, "İş sağlığı ve güvenliği eğitim süreleri uzamış, işe giriş ve periyodik muayeneler için ek tetkikler kaçınılmaz olmuştur" dedi.

Periyodik tetkikler yapılmalı zaten bu neden bu kadar sizi gerdi ki ben onu anlayamadım...

Söz konusu tebliğin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü Başkanlığında oluşturulan komisyon tarafından hazırlanarak yayımlandığını dile getiren Tarakçı, şunları aktardı:

"Tebliğ yayınlandıktan sonraki itirazlarımıza istinaden tebliğde değişiklik yapmak üzere mart ayında tekrar toplanan komisyonun oturumuna dernek olarak biz de dahil olduk ve çağrı merkezi işini anlatarak konuyla ilgili yurt dışındaki uygulamaları anlattık.

Sektörümüzle ilgili Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtlarına geçen sağlık istatistiklerininin ne kadar düşük olduğunu, işin icrası esnasında kullanılan ekipmanların dünyada en yaygın olarak kullanılan pazar lideri olan firmalara ait olduğunu ve bu markaların sağlık ölçüm sonuçlarını diğer tüm gerekçelerimizle birlikte yazılı ve sözlü olarak paylaştık.

Ancak tüm bu literatürler kabul görmedi, itirazımız reddedildi. Tebliğe istinaden dernek olarak talebimiz ve beklentimiz sektörümüzün bu tip bir sınıflandırma içerisinde az tehlikeli meslek grubuna alınması yönündedir."

"Sektörümüzün tehlikeli bir meslek olarak nitelendirilmesini doğru bulmuyoruz"
Çalışan memnuniyetini sürekli kılacak üst düzenlemelere karşı olmadıklarını belirten Tarakçı, insan kaynağı yoğun bir sektör olarak çalışan sağlığını ve memnuniyetini sürdürülebilir başarı için hayati değerde bulduklarını kaydetti.
Tarakçı, tebliğle yükümlülük haline gelen işyeri hekimi bulundurma süreleri, periyodik muayene sıklıkları ve eğitim faaliyetlerinin artmasının maliyeti yükseltici etkisine değindi.

Sektörün iş kazası ve ölüm oranı yüksek işlerle aynı kategoriye alınmasını doğru bulmadığını belirten Tarakçı, şöyle devam etti:

"Her şeyden önce bu tip bir düzenleme ihtiyacı ve hazırlığı esnasından o işkoluna ait sektör temsilcilerinden de görüş ve bilgi alınması gerekli. Çağrı merkezi işi masa başında, ofis ortamında, bilgisayar ve telefon kullanılarak yapıldığından sektörümüz, iş kazası ve ölüm riski yüksek olan imalata dayalı diğer işkolları ile aynı kategoride değerlendirilmemeli.

Diğer yandan düzenleme sadece ana işkolu çağrı merkezi faaliyeti olan firmalar için geçerli olduğundan, Türkiye çağrı merkezi pazarının yüzde 56'sı bu düzenlemeden etkilenmekte, kalan yüzde 44'lük kısmı ise yapılan iş ve koşulların aynı olmasına rağmen kapsam dışında kalmıştır."

Mesleğin sağlık açısından riskli görülmesi nedeniyle personel temininde ve istihdamın sürekliliğinde sıkıntı yaşandığını anlatan Tarakçı, "Sektörümüzün kariyer ve kişisel gelişimi açısından çalışanlarımıza erken yaşta önemli deneyimler kazandırıp fırsatlar sunduğu göz önüne alındığında tehlikeli bir meslek olarak nitelendirilmesini doğru bulmuyoruz. Diğer yandan büyük şehirlerin dışında işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı temin etme sıkıntısı göz önüne alındığında düzenlemenin geçiş veya intibak süresi verilip hazırlık yapılmadan hayata geçmesi uygulamada zorluklar yaratacaktır" ifadelerini kullandı.

Sektörün Türkiye'de 70 binin üzerinde istihdam sağladığını dile getiren Tarakçı, sözlerini şöyle tamamladı:

"Mesleğin sağlık açısından riskli görülmesi, personel temininde yaşadığımız sıkıntıları artıracak, işimizin mevcut işgücü nezdinde 'meslek' olarak algılanması yönündeki çabalarımızı da olumsuz etkileyecektir. Bu düzenleme sadece Anadolu'daki yatırımları değil, şu an ülkemizde 43 ilde çağrı merkezi olduğunu düşünürsek tüm ülke sathındaki çağrı merkezi firmalarına ek maliyetler ortaya çıkarmaktadır."
 
Tekerlekli Sandalye
Üst