“çocuk-Ana baba” tanımlaması...

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
“çocuk-Ana baba” tanımlaması dünyanın her yerinde var. Her ülkenin kendine özgü bir iletişim problemi vardır. Her ülkenin, toplumun kendine özgü iletişimde artıları var. Bizim kültürümüzün de iletişimle ilgili çok ciddî artıları var. Meselâ sıkıntısı olanları yalnız bırakırlar. Bir kitapta okudum. Diyor ki: Bir memurun babası ölür. Kimi ülkede, babası ölen kişi bunu amirine söyler, kimisinde söylemez. Bazılarında amir üzüntüsünü belirtir, bazılarında cenazesine gider. Biz birinin bir yakını ölmüşse cenazesine gideriz.Yemekler veririz. Bu, artı yanlarımızdan bir tanesi.

Eksi yanlarımızdan bir tanesi de şu... Genel bir tavrımız var. Yaşla ilgisi yok. Herkes birbirine çocuk muamelesi yapıyor. 5 yaşındaki çocuk, bebeğine; anne baba, çocuğuna... Herkes üst kata çıkmaya çalışıyor. Bir meslek mensubu, çoğu kimsenin anlamadığı ağdalı bir meslek dili kullanıyor. Teknik olduğunu sanıp kendini üst katta göstermeye çalışıyor. Halbuki Türkçe kullansa herkes anlayacak. Hoş, avukat veya hekim Türkçe kullansa, halkımız onun bilgili olmadığını düşünüyor. Örneğin, Romeo ve Julyet de yukarda ve aşağıdadır. Genelde bakın, batıda da öyledir. Orada daha vahim. Evlenmeden önce diz çökülür. Evlenmeden önce kadın yukardadır, erkek aşağıdadır. Evlendikten sonra erkek yukarıda kadın aşağıdadır ve koşturmaca başlar, çoluk çocuk uğraşır, inim inim inler.

Örneğin 1960’lı yılların bir ilkokul kitabında vardı. Ördekler yüzüyor... İki kız bir oğlan; baba ördek önde, anne ördek arkada... Böyle resimlenmiş. Dünyada bütün göllerde ve göletlerde anne ördek önde yüzer, yavru ördek peşinde yüzer. Görünürde baba ördek yoktur. Ördeklerde baba kavramı yoktur. Bazı hayvanlarda vardır ama ördeklerde yoktur. Bakın fiziksel gerçeğe sahip çıkmak yetişkin tavrıdır. Fiziksel gerçeğe sahip çıkarsanız bu pozitif bilim olur. Felsefe olur. Ana baba tavrında bu yoktur. Şimdi baba ördeği öne koyunca, bu anlayışla yetiştirdiğiniz çocuk bilim adamı olamaz. Baba ördekle anne ördeği karıştırırsa çocuk hayat boyu iflah olmaz. Çocuk baba ördeği öne koyduğunda, baba karşı çıkacaktır. Niye baba ördeği öne koydu? Saygılı olsun diye. Aile için bu geçerlidir de...Ama resimdeki ördek ailesidir. Fiziksel gerçeği tahrip etti. Gözlem yok, psikoloji yok bunda.

“Ders kitaplarında cinsiyetçilik”le ilgili, bir yazar, 1923-1999 arasındaki kitapların tümünü incelemiş. Konu olarak anneler hiç işlem görmemiş, hep babalar işlem görmüş. Meselâ Cin Ali kitaplarında, yemekten sonra baba gazeteyi okur, anne örgü örer. Oysa ilkokul öğretmenlerinin çoğu kadındır ve kadın çocukları okutur ama eline kitap almaz. Öğretmenlerin hepsi erkek olsa tamam. İşte hep erkek yukarıdadır. Fizik kimya ile uğraşır. Kitaplarda oğlan deney yapar, kız kordonları tutar. Bakkalcılık oynarlar; oğlan kasada, kız önlüklü, yerleri süpürüyor. Şimdi yazarın hiçbir art niyeti yok. İçinden öyle gelmiş. Anıtkabir’in içinde heykeller vardır. Ve hepsi güzel, mimarî yapıya çok uygun, sanat değeri çok güzel. Ama üç kadın içerde. Ayrı ayrı konmuş.

Atatürk, hanım öğretmenlerle erkek öğretmenleri niye bir araya koymadınız diye Millî Eğitim bakanını fırçalamıştı. Erkeklerde meslek ayrımı var. Asker, öğrenci, çiftçi...Kadınlarda meslek ayrımı yok. Kadın heykellerden biri öğretmen veya hemşire yapılabilirdi.Osmanlının son döneminde bile kadın öğretmen vardı. Yok olmaz, o ev hanımıdır, pişirir, yıkar, doyurur. Bunda hiç art niyet yok. Farklı görülür, her zaman kadın erkek ayrıdır. Dünyanın birçok yerinde farklı. “Batıda cinsiyet ayrımı kalktı gibi. Kadın erkek eşit. Kadın her makama yükseliyor...” Aslında bal gibi var. Kadınlar Venüs’ten Erkekler Mars’tan. Ne demek bu? İki ayrı dünyadan. Ayrı işte.Her toplumda var. Bizde bu daha açık. Bu, “çocuk-ana baba” tavrı. Erkek daha bir “ana baba” rolünde, kadın daha “çocuk” rolünde. İşte öğrenci “çocuk”; öğretmen “ ana baba” rolünde olmamalı. “Yetişkin” rolünde olursa daha uygun.

Öğretmen üç rolü dengede tutmalı. Bu üç rolü iyi kontrol etmeli. Üç rolü karıştırmalı. Gerektiğinde espiri yapmalı, gerektiğinde şaka yapmalı, gerektiğinde koruyucu ana baba olmalı, gerektiğinde iletişimci tavır sergilemeli, gerektiğinde kurallara uyulmazsa uyarmalı. Öğretmen disiplini sağlayacak, otorite olacak. Ana baba tavrı gösterecek. Maddî ve manevî ihtiyacı inceleyecek... Yetişkin tavrı gösterecek. Üçünü iyi kontrol edecek. Ama öğrenci yetişkin yerine konacak. Bunu, kültürümüzde en iyi yapan Nasrettin Hoca’dır. Anadolu insanı da ana baba çocuk rollerini dengeli kullanıyor. Bakın hoca akılcıdır. Baba ördeği öne koymaz. Ana baba tavrı vardır. Gerektiğinde kulak büker ama fazla da ezmez. Altta da kalmaz. Bunda ana baba tavrı var mıdır? Vardır. Çocuk tarafı da vardır. Hoca gülünç değildir. Felsefî bir yön taşır fıkraları. Günümüzde, Amerikan dizisi Bill Cosby, Nasrettin Hoca’nın çağdaş versiyonudur. Cosby ailesinin kuralları vardır: Eve belli saatten sonra girmek yoktur. Cosby diyor ki; “Sen, ben varken de öldükten sonra da uyuşturucu kullanamazsın.” Despot bir baba. Akılcı mı? Çok. Pozitif düşünüyor. Çocuksu mu? Evet. İşte, üçünü bir araya getireni beğeniyorsunuz. Nasrettin Hoca da fıkralarında bunu yapıyor ve bu yüzden unutulmuyor. Öğretmen de ana baba çocuk rolünü bu yüzden kontrol etmeli. Bu üç renkten birini taşırırsa kötü gözükebilir. Öğrenciyi de yetişkin yerine koymalıyız. Saygı göstermeliyiz. Evde de baba olarak eşimizi ve çocuğumuzu yetişkin yerine koymalıyız. Onun onuruna saygı duymalıyız.

Ben içimdeki çocuğu öldürmemiş profesörüm. İçindeki çocuğu öldürmemiş bir sanatçı, içindeki çocuğun konuşmasına izin veren birisi olduğumu görüyor insanlar; bu, çocukların hoşuna gidiyor; anne baba da bunu seviyor. Zaten bütün ana babalar içindeki çocuğu yaşatmak istiyorlar. Ama çevre etkisi ile yok etmeyi öğrenmişler. Birisi çıkıp içindeki çocuğu öldürmeden, ağzını kapatmadan konuşunca anne babalar ve çocuklar bundan hoşlanıyor. Mesele bundan ibaret.

Prof. Dr. Üstün DÖKMEN
 
Tekerlekli Sandalye
Üst