''Diyabeti Durduralım Projesi'' kapsamında ''Akran Eğitimleri'' hayata geçiriliyor.!

F

Fırtına

Guest
122920100515040743746.jpg



Cumhurbaşkanlığı'nın himayesinde yürütülen ''Diyabeti Durduralım Projesi'' kapsamında ''Akran Eğitimleri'' hayata geçiriliyor.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül'ün himayelerinde bir süre önce başlatılan proje kapsamında Türkiye'de ilk defa ''Akran Eğitimi'' yapılacak. Ankara Rixos Hotel'de 20 Ağustos Cumartesi günü yapılacak etkilikte, pilot 23 ilin her birinden çağrılan 2 diyabetli hastanın, ''hastanın hastayı eğitmesi modeline'' dayanarak 2 gün boyunca alanda uzman olan hekimlerle birlikte her türlü konuda eğitim verilecek.

''Diyabet Hakkında Eğitim Verilebilir'' sertifikası verilen katılımcı hastalar, önümüzdeki dönemdeki etkinliklerinde illerde diyabetli hastaların eğitilmesinde görev alacak.

Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bunun Türkiye'de bir ilk olduğunu belirterek, ''Akran Eğitimi'' toplantılarında Türkiye Diyabet Vakfı bünyesindeki hekimler tarafından yaklaşık 50 diyabet hastasına eğitim verileceğini söyledi.

Diyabet hastalarının eğitimin çok önemli olduğunu, sağlık personeli sayısının diyabet hastalarına eğitim vermek için yeterli olmadığını dile getiren Yılmaz, ''Türkiye'de bir ilk olan Akran Eğitimi sayesinde diyabetli hastalar eğitilecek ve onlar da döndüklerinde kendi illerindeki diyabetli hastaları eğitecekler. Hedefimiz, Türkiye'deki tüm diyabetli hastalara ulaşmak. İlk yılın sonunda 50 bin diyabetli hastaya ulaşacağımızı tahmin ediyoruz'' dedi.

''SAĞLIK BÜTÇESİNİN YÜZDE 25'İNİ ALIYOR''

Yılmaz, diyabetli hastaların kendi illerine döndüklerinde diğer diyabetli hastaları ve halkı bilgilendirmesi için ''Diyabet Dayanışma Organizasyonu'' oluşturacağını anlatarak, şöyle devam etti;

''Dünyada daha önce İngiltere ve Amerika'da bölgesel olarak uygulanan hastanın hastayı eğitmesi modeli, Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı ve Sağlık Bakanlığı'nın desteğiyle proje kapsamında hayata geçiriliyor. Daha önce Cumhurbaşkanlığı'nın da desteği alınarak hayata geçirilen bu yaygınlıkta bir proje olmadı.

Yapılan çalışmalar gösteriyor ki, eğitim alan hastalarda organ hasarı oranı yüzde 40–50 daha az gözüküyor. Yine eğitimli hastanın ülke ekonomisine maliyeti de yüzde 25-35 daha düşük.!

Türkiye'deki sağlık bütçesine baktığımızda diyabet ve diyabetin neden olduğu hastalıkların toplam sağlık bütçesinin yüzde 25'ini aldığı görülüyor. Eğitimli ve bilinçli hastalar daha az doktora gittiğinden ve daha az ilaç kullandığından bu masraflar yüzde 25-30 oranında düşebiliyor ve böylece ülke ekonomisine katkı sağlamak mümkün olabiliyor.

Ayrıca bir de neden olunan indirekt masraflar var. Hastaların iş gücü kaybı, raporlu oldukları günlerin artması bunlar arasında sayılabilir. Ayrıca tabi bir de beklenen hayat süresinin kısalması da söz konusu olacak. Eğitim alan hastalar daha kaliteli bir yaşam sürebiliyorlar. Ayrıca eğitimli hasta toplum sağlığının iyileşmesini de sağlıyor..''

SIK İDRARA ÇIKMAYA DİKKAT

Yılmaz, diyabeti vücutta pankreas adlı salgı bezinin yeterli miktarda insülin hormonu üretmemesi ya da ürettiği insülin hormonunun etkili bir şekilde kullanılamaması durumunda gelişen ve ömür boyu süren bir hastalık olarak tanımladı.

Diyabette, kişinin yediği besinlerden kana geçen şekeri kullandığını ve kan şekerinin yükseldiğini belirten Yılmaz, diyabet tedavisiyle kan şekerinin ayarlandığını ifade etti. Yılmaz, şöyle devam etti;

''Diyabetin belirtileri, vücuttaki karbonhidrat, protein ve yağ metabolizmasının bozulmasına bağlıdır. İnsülin eksikliği veya insülin direnci nedeniyle hücrelere giremeyen glikoz belli bir serum düzeyini aştığında idrarla atılmaya başlar. Böbreklerden atılan glikoz beraberinde sıvı atılımını da arttırır ve sonuçta çok ve sık idrar yapma olur.

Vücut, çok sık idrara çıktığı için sıvı kaybını karşılamak için çok su içilir. Organizma, enerji kaynağı olarak glikozu kullanamayınca bir taraftan iştah artar diğer taraftan yedek enerji depoları olan yağlar ve proteinler yıkılmaya başlar ve bunun sonucunda iştah artmasına rağmen kilo kaybı olur. Bu klasik bulguların dışında diyabet hastalarında çabuk yorulma, görme bulanıklığı, sık deri enfeksiyonu, kadınlarda vajinal mantar enfeksiyonu gibi bulgular da görülür..''

''TÜRKİYE'DE 10 MİLYON DİYABETLİ VAR''

Diyabetin Türkiye'de artış hızının yüksek olduğunu vurgulayan Yılmaz, ''Çalışmalar ülkemizde yaklaşık 10 milyon diyabetli olduğunu, 40 yaş üstü nüfusun dörtte birinin diyabet riski ile karşı karşıya geldiğini göstermektedir'' dedi.

Yılmaz, diyabetin dünyada ölüme neden olan hastalıklar içinde ilk sıralarda yer alan kalp damar hastalıklarının, kronik böbrek yetmezliğinin, damar hastalıkları ve inmenin, 20 yaş üstü körlüğün ve trafik kazası dışındaki bacak ampütasyonlarının bir numaralı etkeni olduğuna dikkati çeken Yılmaz, ''Diyabetin kronik komplikasyonları arasında yer alan kardiovasküler hastalık ya da dolaşım sistemi hastalığı diyabetli kişiler arasında en başta gelen ölüm sebebidir. Diyabetli kişilerde kalp hastalığı ya da inme riski 2-5 kat daha fazladır. Bacaklardaki damarlar da etkilenir ve bu nöropatiyle beraber ampütasyona yol açabilir'' açıklamasında bulundu.

Yılmaz, diğer bir komplikasyon ise gözlerde olabildiğini belirterek, ''15 yıl boyunca diyabetik olan, şekeri kontrolsüz kişilerin yüzde 2'si kör olurken, yüzde 10'unda ağır görme bozukluğu gelişir'' dedi.

Böbreklerin hasar görmesinin diyabet hastaları için büyük bir tehdit olduğunu ifade eden Yılmaz, kontrolsüz tip 1 diyabetli kişilerin yüzde 40'ında 50 yaşına geldiklerinde diyaliz ve/veya böbrek nakli gerektirebilecek ağır böbrek hastalığının gelişebildiğini söyledi.

Diyabetli kişilerin en az yarısının sinirlerinin hasar gördüğünü dile getiren Yılmaz, diyabetik sinir hastalığının bacaklarda ve ayaklarda duyu kaybına yol açabildiğini ve bunun da ayak yarası ya da bacak kesilmesi ile sonuçlanabildiğini belirtti. Yılmaz, diyabetik sinir hastalığının iktidarsızlığa da yol açabildiğini dile getirdi.

AŞIRI KARBONHİDRAT, KAN ŞEKERİ SEVİYESİNİ YÜKSELTİYOR

Yılmaz, diyabetin tedavisinde sağlıklı beslenme alışkanlıkları ve egzersiz çok önemli olduğuna dikkati çekti;

Özellikle karbonhidrat içeren besinlerin vücudun ihtiyacından fazla tüketilmesinin kan şekeri seviyelerini yükselttiğini belirten Yılmaz, kan şekeri kontrolünün sağlanmasında diyabetli kişiye özgü beslenme tedavisinin verilmesi gerektiğini söyledi.

Yılmaz, diyabetli kişilerle diğer kişilerin besinlere olan gereksiniminin aynı olduğunu, her insanın enerji, karbonhidrat, protein, yağ, lif, vitamin, mineral gereksinimi bulunduğunu anlatarak, ''Bir kişide diyabetin olması bu gereksinimlerden birini veya birkaçını azaltması veya artırması anlamına gelmez'' dedi.

Egzersiz ile vücudun glikozu etkili bir şekilde kullanmasının ve kan şekeri kontrolünün sağlanabildiğini vurgulayan Yılmaz, şişman tip 2 diyabetli kişilerin de kilo kaybetmesine yardımcı olduğunu ifade etti.

''TİP 1 DİYABETLİ KİŞİLERİN YAŞAMAK İÇİN İNSÜLİNE GEREKSİNİMİ VAR''

Yılmaz, diyabette ilaç tedavi olarak insülin kullanıldığını anımsatarak, ''İnsülin, besinlerle kana geçen şekerin vücut tarafından kullanılmasını sağlayan ve böylece kan şekeri yükselmelerini önleyen bir hormondur. Tip 1 diyabetli kişilerin yaşamak için insüline gereksinimi vardır'' diye konuştu.

İnsülinin, bağımlılık, alışkanlık yapacak bir madde olmadığına işaret eden Yılmaz, insülinin yaşam için elzem olduğunu, vücudun insilin yapamadığında dışardan enjeksiyon yolu ile vücuttaki eksikliğin yerine konulması gerektiğini belirtti. Yılmaz, Tip 2 diyabetli kişilerin de kan şekerinin ayarını sağlamak için ağızdan alınan ilaçlara veya insüline gereksinimleri olabildiğini ifade etti.


haber7
 
F

Fırtına

Guest
Kendilerine insülin yapmayı öğreniyorlar.!

660838_detay.jpg



Diyabet dernekleri tarafından Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki tip 1 diyabetli çocuklara yönelik ilk kez uygulanan yaz kampı Elazığ'ın Gezin beldesinde gerçekleşiyor.

Hazar Gölü kıyısındaki alanda düzenlenen etkinlikte, yaşam boyu insülin almak zorunda olan, Diyarbakır, Batman, Mardin, Şanlıurfa gibi illerden tip 1 diyabetli 10-18 yaş arası 57 çocuk ve genç, uzman doktorlar, psikologlar, diyabet hemşireleri ve diyetisyenler gözetiminde kamp yapıyor.

Diyabetle bir ömür yaşamak zorunda olan çocuk ve gençlere yönelik kamp süresince resim, beceri, akran eğitimi gibi sosyal alanlarda atölye çalışmaları yapılıyor, diyabet eğitimi veriliyor. Diyabetleri nedeniyle ara öğünlerde de yemek yeme ve bu yemeklerden önce kan şekerlerinin ölçülüp insülin alma zorunluluğu olan çocuklara, kamp sayesinde kan şekerlerini ölçme ve insülinlerini yapma becerisi kazandırılıyor.

Kampta yemek zamanında ise diyetisyenler nezaretinde verilen karbonhidrat denetimi eğitimiyle de devamlı olarak gıdalarına dikkat etmek zorunda olan katılımcılara, hesaplamaları şartıyla istedikleri her şeyi yiyebilecekleri gerçeği benimsetilirken, bir yandan da yaşam boyu yediklerine dikkat etme yeteneği kazandırılıyor. Diyabetli olmaları nedeniyle bugüne kadar hiç tatlı yememiş çocuklar, bu eğitimle kendi kontrollerini yapma şartıyla tatlı tüketebileceklerini öğreniyor.

Kampta geçirdikleri zamanı yazıya döken çocukların notlarında görülen, ''Ben diyabetli olduğumdan beri eskisi gibi tatlı şeyleri yiyemiyorum. Ama bu kampa geldiğimizden beri her şey yiyebiliyorum. Ve burada öğrendim ki tartarak her şeyi yiyebilirim. Eve gidince kesinlikle yemeklerimi tartarak yiyeceğim'', ''Tüm arkadaşlıklar ömür boyu devam etmeyebilir. Ama diyabet benim arkadaşım. Onunla ömür boyu arkadaş kalacağız'' gibi ifadelerden, durumlarını kabul edip diyabetle barışık halde yaşama konusunda büyük bir deneyim kazandıkları anlaşılıyor.

“DİYABETTEN KAYNAKLANAN ELEMİ AZALTMAYA ÇALIŞIYORUZ''

Kampa katılan Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Endoktrin Bölümü Başkanı Prof. Dr. Şükrü Hatun, çocuklarda görülen diyabetin erişkinlerdekinden farklılık taşıdığını, ''Tip 1'' olarak adlandırılan bu diyabette çocukların yaşam boyu insülin kullanmak zorunda olduklarını söyledi. Çocuklar için diyabet eğitiminin önemli olduğuna dikkati çeken Hatun, şöyle konuştu;

''Kampların üç temel etkisi söz konusu. Birincisi, çocukların diyabet bilgi ve becerilerini güçlendirmek. Bu şekilde kendi kendine bakım güçlerini artırmaya çalışıyoruz. İkincisi, aslında diyabeti kabullenmelerini sağlamak. Herkes diyabet olunca sadece kendisinin olduğunu sanıyor. Ruhlarındaki diyabetten kaynaklanan elemi azaltmaya çalışıyoruz. Aslında kampın önemli etkilerinden biri bu. Burada güçlü arkadaşlıklar kuruluyor. Aynı zamanda diyabet ekibiyle birlikte uzun bir süre geçirdikleri için bu da önemli bir etkileşim yaratıyor. Zaten kamptan dönerken yaşam güçleri artmış olarak gidiyorlar..''

KENDİLERİNE İNSÜLİN YAPMAYI ÖĞRENİYORLAR

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Endokrin Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rüveyda Bundak da kamp sayesinde deneyimlerini paylaştıkları çocukların kendilerine daha iyi bakma konusunda motive olduklarını söyledi.

Kamp süresince tüm diyabet hastalarında olduğu gibi normal öğünler dışında ikindi ve ara öğünler verildiğini, bu öğünlerin hepsinde önce kan şekeri ölçümü, ardından insülin dozu belirlenmesi ve alımı yapıldığını, ayrıca kampta farklı sosyal eğitimler, eğlence ve spor saatleri bulunduğunu anlatan Bundak, şunları kaydetti;

''Tüm gün içerisinde çocuklar bu aktivasyonlarla birlikte yine yaşayarak, insülini, beslenmeyi ve egzersizi nasıl yapacaklarını öğreniyor. Kamplarda özgüvenleri gelişiyor. İnsülin aslında pek çok yere yapılıyor. Kol, bacak, göbek çevresine ve kalçaya yapılıyor. İşte bu yerleri kullanmayı öğreniyorlar. O zamana kadar ailesinin insülin yaptığı çocuklar, burada her yerini aynı oranda kullanarak kendi kendilerine insülin yapmayı öğreniyorlar ve böylece becerilerini, bilgilerini geliştirerek, motive olarak evlerine dönüyorlar..''

Diyarbakır Çocuk Hastanesi’nden çocuk endokrin uzmanı Doç. Dr. Mehmet Nuri Özbek ise iki yıldır görev yaptığı Diyarbakır'da gerek önceden teşhis edilip tedavileri süren, gerekse yeni teşhislerle birlikte 450'ye yakın çocukta ''Tip 1'' diyabet tanısı bulunduğu söyledi.

Bu çocuklardan ilk etapta 57'sini alabildiklerini dile getiren Özbek, ''Bu çocukların aslında insülin, diyet ve kan şekerlerini iyi ve düzgün uyguladıklarında, yaptıklarında diyabetlerinin kendi yaşamlarında çok fazla bir şey değiştirmediğini öğretmek için aslında bu kampı yaptık ve sürekli olmasını istiyoruz'' dedi.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst