Diyarbakır Yazarları kimlerdir

sevdalarvar

Üye
Üye
Katılım
Eyl 24, 2022
Mesajlar
4
Tepkime Puanı
0
Puanları
1
Şair Bilal Yavuz

Müslüman… Kürd… Dava Adamı… Tarihte Harzemşah hanedanıyla beraber Horasan’dan Anadolu’ya göçen görklü bir aşiretin mensubudur. Irkçılığa da, ceddine vefasızlığa da karşıdır. Türk ve Kürd milletlerinin, kendi partileriyle eşit bir şekilde Misak-ı Milli Sınırları içinde beraber şahlandığı gün… Abbasi, Eyyubi, Osmanlı gibi güçlü bir hükümet doğacak… Ve mazlumların hakikaten sığınağı olacak, ortadoğuda zalime dur denilecektir… Şairimizin gayreti, ideali bu yöndedir… Sözde değil özde kardeşliğe çağırır. Adaletin bizi biz yapacak samimiyetine çağırır. Diyarbakır doğumludur, şehrine aşıktır, şiiri şehrinin onurlu duruşundan öğrenmiştir. Mehmed Akif, Sezai Karakoç, Ahmed Arif şiirleri, edebiyat alanında beslendiği üç ana damardır. Kıyamet kıyamet büyüyen dirilişin peşinde iz sürer. Fecr Mevsimi (Yedi İklim Yayınları) ve Güneşten Hilalin Gölgesinde (Hira Yayınları) adında iki kitabı vardır. Aylık yayınlanan Hira Edebiyat Dergisinin İmtiyaz Sahibidir. Edebiyat dergilerine bir çok genci kazandırmıştır. Eserleri 2010-2014 döneminde yüzü aşkın farklı dergide yayınlandı. 2010-2018 yılları arasında şiirlerini Yedi İklim dergisinde yayınladı. Feyyaz Derneği editörlerindendir. Alanında iyi yerlerde olan bazı haber sitelerinde köşe yazarlığı yapmaktadır. Said Nursi hazretleri ve Nureddin Yıldız hocayı ilim yolunda takib etmektedir. 27 yıllık ömründe, faydalı işlerin peşinde boş durmamaya özen göstererek, davası adına mücadelesine devam etmektedir. Bu biyografi yazarın sadece bilinmesini dilediği kadar bilgi içerir. Bu makale, bilinmeyen yönlerinin, sorumluluklarının, eylemlerinin yanında sadece bir kısmıyla hayat hikayesini içerir.

Şair Ahmed Arif


1927’de Diyarbakır’da doğdu, 2 Haziran 1991’de Ankara’da yaşamını yitirdi. Asıl adı Ahmet Önal. Ortaöğrenimini Diyarbakır Lisesi’nde tamamladı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü öğrencisiyken 1950’de Türk Ceza Yasası’nın 141. maddesine aykırı davranmak suçlamasıyla tutuklandı. 1952’de gizli örgüt kurma iddiasıyla yine tutuklandı. 2 yıl hapse hüküm giydi. Cezaevi günleri sona erince Ankara’ya yerleşti. Ankara’daki gazeteler ve dergilerde teknik işlerle uğraşarak yaşamını kazandı. Gazetecilikten emekliye ayrıldı.

İlk şiiri “Millet” dergisinde yayınlandı. Asıl sanatını ve kişiliğini 1948-1954 arasında Yeryüzü, Beraber, Seçilmiş Hikayeler, Yeni Ufuklar, Kaynak dergilerinde yayınlanan şiirleriyle ortaya koydu. Ardından uzun bir suskunluk dönemine girdi.

1968’de tek kitabı olan “Hasretinden Prangalar Eskittim” yayınlanınca, çok büyük bir yankı uyandırdı. Kitap yayınlanmasından sonraki 12 yılda 18 baskı yaptı. Orhan Veli’nin etkisinin sürdüğü bir dönemde şiire başlayan Ahmet Arif, Nâzım Hikmet’in açtığı yolda yürüdü. Ondan aldığı şiirselliği bir Anadolu duyarlılığı ve özlemiyle genişletti. Şiiri çoğunlukla türkülere dayalı görünse de halk kaynaklarının olanaklarını, türkülerin ötesinde aradı.

Günümüz şiirini de büyük ölçüde etkiledi. Şiirinde ritmin büyük yeri vardır. Ama onda ritim sese değil söze dayandığından daha derinlere inerek büyük bir lirizmin kaynağı olur. Doğu Anadolu insan malzemesini bu lirizmin içinde yoğurarak gerçekçi şiirdeki didaktizm tehlikesini aşmayı bildi. Özellikle imge konusunda yaptığı sıçramayla genç şairlere örnek oldu.

Gazete ve dergilerde yayınlanan düzyazılarıyla da 1950 kuşağı olarak anılan şair ve yazarların büyük bölümünde izler bıraktı. Şiirlerinin çoğu bestelendi.

Ahmet Arif’in Eserleri:
Hasretinden Prangalar Eskittim (İlk baskı 1968)

Şair Sezai Karakoç


1933’te Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde doğdu. Parasız yatılı okuduğu Gaziantep Lisesi’ni 1950’de bitirdi. 1955’te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü’nden mezun oldu. 1956-1965 arasında Maliye müfettiş yardımcılığı ve gelirler kontrolörlüğü görevlerinde çalıştı. Temmuz 1965’te memurluktan ayrıldı.

Gazetecilik ve yayıncılık işlerine girişti. “Diriliş” dergisini aylık, haftalık bazen haftada iki kez yayınladı. 1971’den sonra kısa bir süre için Gelirler Genel Müdürlüğü’nde gelirler kontrolörlüğü yaptı. 1974 sonrası yeniden devlet memurluğu görevinden ayrılarak gazetecilik ve yayıncılığa başladı. Yeni İstiklar, Yeni İstanbul, Babıali’de Sabah, Milli Gazete’de yazılar yazdı.

Edebi Kişiliği

İlk şiiri 1951’de “Hisar” dergisinde çıktı.
Üniversite yıllarında 1955’te “Şiir Sanatı” dergisini çıkardı.
Mülkiye, Yenilik, XX. Asır, İstanbul, Şiir Sanatı dergilerindeki şiirleriyle tanındı.
Başlangıçta Pazar Postası’nda İkinci Yeni akımı doğrultusunda şiirler yazdı. Daha sonraki yıllarda tümüyle kendi şiirine yöneldi.
Yeni biçim araştırmalarına, değişik imgelerle kendine özgü, mistik ve İslami içeriğe yer veren eserleriyle kuşağının en iyi şairleri arasına girdi.
Gazete yazılarında ise İslam toplumlarının çağdaş dünyadaki konumlarını ele aldı.
Eski Türk uygarlıklarına ilişkin değerlerle, çağdaş bir kişilik oluşturma düşüncelerini işledi.
Sezai Karakoç’un Eserleri
ŞİİR:

Körfez (1959)
Şahdamar (1962)
Hızırla Kırk Saat (1967)
Sesler (1968)
Taha’nın Kitabı (1968)
Kıyamet Aşısı (1968)
Gül Muştusu (1969)
Zamana Adanmış Sözler (1970)
Şiirler (1975)
Ayinler (1977)
Leyla ile Mecnun (1981)
Ateş Dansı (1987)
Alınyazısı Saati (1989)
DENEME-İNCELEME:

Yunus Emre (1965)
Yazılar (1967)
İslamın Dirilişi (1967)
İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü (1967)
Mehmet Akif (1968)
Mağara ve Işık (1969)
Edebiyat Yazıları 1 (1982)
Edebiyat Yazıları 2 (1986)
ÖDÜLLERİ

1968 Milli Türk Talebe Birliği Milli Hizmet Madalyası
1970 Sürgündeki Macar Yazarları Gümüş Madalya Ödülü
1982 Türkiye Yazarlar Birliği Hikâye Ödülü
1988 Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü
1991 Dünya Sanat ve Kültür Akademisi Ödülü

Şair Cahit Sıtkı Tarancı


Cumhuriyet Döneminin ve edebiyatımızın en önemli şairleri arasında sayılan Cahit Sıtkı Tarancı, 4 Ekim 1910da Diyarbakırda dünyaya gelmiştir. Eğitim hayatına Kadıköy Fransız Saint Joseph Lisesinde başlayan Tarancı, bir süre burada okuduktan sonra 1931 yılında Galatasaray Lisesine geçmiştir. Ancak aldığı Fransızca eğitim onun için bir dilden ziyade büyük bir edebi birikim yaratmıştır. Stéphane Mallarmé, Charles Baudelaire ve Arthur Rimbaud gibi dünyanın en önemli şairlerini o yıllarda okumaya başlamış ve kendisinde bulunan cevheri daha lise yıllarında ortaya çıkarmıştır. Cahit Sıtkı, bu yıllarda ilk şiirini “Akademi” dergisinde ve büyük bir öneme sahip olan Servet-i Fünûn dergisinde yayımlamıştır. Böylece Tarancı, 49 yıllık yaşamının büyük bir kısmını oluşturan yazın hayatına başlamıştır. Yine bu çağlarda Yedi Meşaleci hareketinin ve Cumhuriyet Döneminin en önemli isimlerinden Ziya Osman Saba ile tanışmıştır. Edebiyatın önemli iki adamı bu tanışma ile büyük bir dostluğa başlamışlardır.

1930’lu yıllarda Tarancı, Mülkiye Mektebinde okumaya başlar ancak bir süre sonra okuldan atılır ve Yüksek Ticaret Okuluna girer. Fakat bu sıralarda şair, Sümerbankın memuriyet sınavını kazanır ve okulu yarıda bırakır. Bir süre memurluk görevini yapan Tarancı, daha sonra memurluk görevinden ayrılır. Cumhuriyet Gazetesinde öyküleri yayımlanırken Cahit Sıtkı, gazetenin güçlü isimleri sayesinde Paris’e eğitim amacıyla gider. Pariste bir yandan üniversite eğitimi alan Tarancı, bir süre burada bir radyoda spikerlik yapar. Bu yıllarda II. Dünya Savaşı alevlenir ve Alman uçakları Paris semalarında bombalama yapmaktadır. Türkiyeye dönmek zorunda kalan Cahit Sıtkı, geri döner dönmez askerlik görevini yerine getirir. Fransızca eğitiminden dolayı Tarancı, bir süre tercümanlık yapar.

Takvimler 1946’yı gösterdiğinde Cahit Sıtkı Tarancı, ünlü şiiri “Otuz Beş Yaş” ile katıldığı CHP Şiir Ödülünü kazanır. Bu ödül artık onun adını tüm ilkeye duyurmuştur. 1951 yılında ise şair, Cavidan Tınaz ile evlenir. Ancak Cahit Sıtkı, birkaç yıl sonra geçirdiği bir kriz neticesinde felç olur ve birçok hastanede tedavi görür. Daha sonra devlet tarafından Tarancı, Viyanaya götürülür. Burada tedavi gören Cahit Sıtkı Tarancı, yaşamı boyunca yaşadığı ölüm hissini 12 Ekim 1956 yılında tadar ve hayata gözlerini yumar. Şairin Diyarbakırda ki evi 1973ten itibaren “Cahit Sıtkı Müze Evi” olarak ziyaretçilerini beklemektedir.

Cahit Sıtkı, edebiyata ne zaman başladığını Can Yayınlarından çıkan ve Asım Bezirci tarafından derlenen “Otuz Beş Yaş” kitabının giriş kısmında yapılan konuşma da şu şekilde anlatmaktadır;

-Edebiyata karşı ilk ilgi sizde ne zaman ve nasıl uyandı?
-İlkokulda iken Namık Kemalin Tevfik Fikretin, Mehmet Eminin şiirlerini yüksek sesle okumayı pek severdim. Fransız okuluna geçtiğimde durmamacasına roman okumak tutkusuna kapıldım. Yine o tarihlerde Diyarbakırdaki kız kardeşime uzun uzun manzum mektuplar yazdığımı hatırlıyorum. Fakat bende edebiyata özellikle şiire karşı gerçek ve köklü denilebilecek ilk ilgi Galatasaray onuncu sınıfta sıra arkadaşım Ziya Osman Sabanın yardımıyla tanıdığım Baudelaire ile başlar. Bu dev Fransız şairini içime sindire sindire okuduktan sonradır ki, şiir yazmak benim için soluk almak, yemek içmek kadar doğal bir yaşam eylemi oldu.

Cahit Sıtkı, edebiyata başlama macerasını bu şekilde anlatır. Daha sonra şair, ilk şiirlerini lise çağında çeşitli dergilerde yayımlar. Mülkiye Mektebine devam ettiği yıllarda “Ömrümde Sükût” adlı kitapta şiirlerini toplayarak yayımlar. Bu onun ilk kitabıdır. Cavidan Tınaz ile yaptığı evlilik yıllarında yazdığı şiirleri ise Tarancı, “Düşten Güzel” adlı kitapta toplar. Cahit Sıtkı, vezin ve uyaktan kopamamış ancak bu kurallar çerçevesinde şiire farklı bir boyut kazandırmıştır. Sanat için sanat ilkesi ile şiir yazan Tarancı, şiirlerinde ölüm temasına fazlaca yer yermiştir. Bunun yanı sıra yalnızlık, çocukluğuna duyduğu özlem de onun şiirine giren konular arasındadır.

Şiir Kitapları

Ömrümde Sükût (1933)
Otuz Beş Yaş (1946)
Düşten Güzel (1952)
Sonrası (1957)


2021 2022 2023
Quick reply to this messageCevap Yaz Alıntı YapAlıntı Yap Çoklu-Alıntı Olarak İşaretle
kadimcan Mesaj Gönderim Zamanı: Dün, 20:08#2
kadimcan kadimcan şu an çevrimiçi (online)
Üye
kadimcan Avatarı
Üyelik Tarihi
27.01-2019
Son Giriş
Bugün
Saat
11:17
Yaşadığı Yer
diyarbakır
Mesaj
105
Alınan Beğeniler
4
Verilen Beğeniler
1
Blog Mesajları
2
@kadimcan

Zaten Değerlendirdiniz! 0
Mertliğin, dürüstlüğün, adamlığın dilaverleri… Onlar Kürd ve Türk şiirini yaşatan kadim mısraların cengaverleri.

Şiiri surların sırlarından, Dicle’nin serinliğinden, Hevsel’in asaletinden, Mardinkapı mezarlığının ferasetinden, Kırklardağı’nın basiretinden öğrendiler.

İslam’ın, insanlığın, merhametin, kardeşliğin; adil, onurlu ve eşit yaşamın yılmaz sözcüleri oldular.

Bazen dilden dile ve kulaktan kulağa, bazen kâğıttan ağıda, asırları aşan beyitler bıraktılar zamanın rüzgarına…

Sazları kalem, kalemleri saz oldu. Kâh söylediler, kah yazdılar. İçlerini başaklar gibi döktüler insanlığın, halkının aç ruhuna.

Türkülere, dengbejlere ilham oldular.

Binlerce yıl haksızlığa susmamayı birbirlerinden miras aldılar. Kadim şehrin, selim evliyası oldular.

Şair ruhlu bir halkın şair evlatları, romanların ve öykülerin ulaşamayacağı derin anlamlara ulaştılar, ulaştırdılar.

Çiçek, böcek edebiyatına takılı kalıp yerlerinde saymadılar. İnsanı, çiçeği, böceği yaşatmaya çağırdılar, adaletin ve mücadelenin izinden gittiler.

Zaman oldu, nicesi zalimlerin zindanlarında bedel ödedi ama yılmadılar. Kimi siyasi, kimi içtimai, kimi sivil alanlarda özgürlüğün, sevdanın, barışın destanını yazdılar, sılasını çığırdılar.

Diyarbakır şairleri, tarihimizin ve edebiyatımızın gözbebeğidir. Birkaç müzeye, kütüphaneye sığmaz onların şanlı hikayeleri.

Bir avuç da değillerdir. Avam, nicesini tanıyabilmiş, nicesine de sadece havas erişebilmiştir.

Şehrinin şairlerini iyi tanı. Nice ünlü alimden, filozoftan alamayacağın hayat dersleri kentinin şairlerinde saklı.

Hayatın anlamını arayanlara ne özel kılavuzdur onlar. Merhumlara rahmet, sağlara hayırlı ömür nasib olsun.

Yüreği Diyarbekir gibi atan görklü şairlerimize bin selam olsun…

Bilal Yavuz
 
Tekerlekli Sandalye
Üst