Dört Büyük Halife ve Hayatları

ibrahim ylmz

Üye
Üye
Katılım
Kas 27, 2012
Mesajlar
196
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Hz. Ebu Bekir
Ebu Bekir (Arapça: عبد الله بن أبي قحافة عثمان بن كعب التيمي القرشي أبو بكر الصديق) (tam adı: Abdullah bin Kuhafe bin Kaab et-Teym el-Kureyş, Ebu Bekir es-sıddık) (d. 573 - ö. 23 Ağustos 634), Muhammed sonrası islam toplumunda liderlik ve yöneticilik yapması ve bu sebeple Muhammed'in halefi olması kendisine ilk halife ünvanını kazandırmıştır. Müslümanlıktan önceki ismi Abdülkâbe'dir.[kaynak belirtilmeli] Müslüman olduktan sonra Muhammed, Ebu Bekir'e Abdullah ismini vermiştir. Sünni inanışına göre Muhammed'in en iyi dostudur.
En yaygın kullanılan lakaplarından olan es-Sıddîk (sadık, bağlı, doğrulayıcı) sebebiyle sık sık Ebu Bekir es-Sıddîk olarak anılır. Sıddîk lakabının Mirac rivayetiyle ilgili olarak kendisiyle tartışan Mekkelilere "Eğer olayı bildiren peygamberse doğru bildirmiştir." şeklinde cevap vermesinden sonra kendisne verildiğine inanılır.[1]
Muhammed'in, Ebubekir'in kızı Aişe ile hicret öncesinde Mekke'de evlenmesinden dolayı kayınpederidir. Halifeliği sırasında Kuran'ı mushaf haline getirtmiştir.
Sünni inanışına göre İslâm'a giren hür erkeklerin; Raşit Halifelerin (Dört Halife) (632-634) ve aşere-i mübeşşere'nin ilkidir. Şiî inanışına göre İslam'ı ilk kabul eden Ali'dir.

Soyu

Ebu Bekir, Benu Teym'lerin Kureyş kabilesindendir, Mekke'de doğmuştur. Babası Ebû Kuhafe, annesi Ümmü'l-Hayr Selma'dır.

Müslüman oluşu

Peygamber ilk vahyi kendisine haber verdiğinde Müslüman olmuştur. İlk Müslüman tarihçilere göre tüccardı. Kazancının büyük bir bölümünü İslam dini için harcadığı, yer alan Ebu Bekir ayrıca ilk Müslümanların İslama davet edilmesinde önemli rol almıştır. Muhammed 622 yılında Mekke'den Medine'ye giderken (Hicret) Ebu Bekir ona eşlik etmiştir. Bu konudan Kuran-ı Kerim'de Tevbe suresi 40. ayetde bahsedilmiştir:
"Eğer siz ona (Peygamber’e) yardım etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkar edenler onu iki kişiden biri olarak (Mekke’den) çıkardıkları zaman, ona bizzat Allah yardım etmişti. Hani onlar mağarada bulunuyorlardı. Hani o arkadaşına, “Üzülme, çünkü Allah bizimle berâber” diyordu. Allah da onun üzerine güven duygusu ve huzur indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz bir takım ordularla onu desteklemiş, böylece inkar edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah’ın sözü ise en yücedir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir." (Tevbe, 9/40)
Fahreddin Razi, Leyl Suresi'nin "Temizlenmek üzere malını hayra veren takva sahibi, ondan (ateşten) uzak tutulur. Yüce Rabbinin rızasını istemekten başka onun nezdinde şükranla karşılanacak bir nimet yoktur. Ve o (buna kavuşarak) hoşnut olacaktır." mealindeki 17-21. ayetlerinin, özel olarak Ebu Bekir'den bahsettiğini ve bunun Ebu Bekir'in müslümanların en üstünü olduğu fikrini desteklediğini ifade eder.

Halifeliği

Hicret sonrasında Medine'de Mescid-i Nebevî'nin inşasına katılmış, yardımcı olmuştur. Bundan sonra birçok gazveye katılmış, Bedir Savaşı'nda oğlu Abdurrahman'a karşı savaşmak zorunda kalmıştır.
Muhammed'in 632'deki vefatı sonrası yapılan çeşitli müzakerelerde Ebu Bekir'e bey'at edilmiş, kendisi halife olarak seçilmiştir. Ebubekir döneminde Muhammed'in vefatı sonrası ortaya çıkan dinden dönme hareketlerine, zekât vermek istemeyen kabilelere ve kendisini peygamber ilan eden çeşitli şahıslara karşı savaşılmıştır.
Kur'anın Mushaf Haline Getirilişi
Ebu Bekir, hafızların bir bir öldürülmesi üzerine tedbir olarak Kur'an'ı mushaf olarak toplatmıştır.
Yaklaşık iki yıllık süren halifeliği hastalanıp vefat etmesiyle son bulmuştur. Son günlerinde yerine imam olarak Ömer'i atamış daha sonra çeşitli istişareler sonrası kendisinden sonra Ömer'i halife tayin eden ahitnameyi Osman'a yazdırmıştır.

Çocukları

Ebu Bekir'in Ümmi Rüman adlı bir kadından dört çocuğu olmuştur.[kaynak belirtilmeli] İsimleri Abdullah, Aişe, Esma ve Abdurrahman'dır.

Lakapları

Câmiu'l Kur'an, es-Sıddîk, el-Atik lakaplarıyla bilinirdi. Ayrıca çok fazla teheccüde kalktığından dolayı"Vaktı Seherde Teheccüd Kılanların Babası" olarakta bilinir.
 

ibrahim ylmz

Üye
Üye
Katılım
Kas 27, 2012
Mesajlar
196
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Ömer bin Hattab

Ömer bin Hattab, (581-644) (Arapça: عمر ابن الخطاب) İslam Devleti'nin Ebu Bekir'den sonraki hükümdarı (634-644). Sünni inancına göre dört Raşit Halife'nin (Hulefa-i Raşidin) ikincisidir. Şiâ halifeliğini tanımaz. Sahabe ve Aşere-i Mübeşşeredendir. Zaman zaman Sünni Müslümanlar Ömer bin Hattab'ı "Ömer-el Faruk" (عمر فاروق) diye anarlar.

İlk yılları

Ömer, Mekke'de Beni Adi kabilesinde doğdu. Babası Hattab bin Hufeyl, annesi Fatıma bin Haşam Beni Mahzum kabilesindendi. Ailesi orta sınıfa mensuptu. Babası tüccardı ve kabilesinde zekâsıyla meşhurdu, çok tanrıcıydı (putperest idi). Ömer çocukluğun itibaren deve çobanlığı yapmaya başladı. Ömer: "Babam çok acımasızdı. Develeri güderken dinlenmek için işi bıraktığımda beni döverdi." demiştir.[1] Ömer küçük yaşta okuma yazma öğrendi. İslam öncesi dönemde okur yazarlık nadiren vardı. Arap edebiyatı ve şiirle ilgilendi. Ömer ergenlik döneminde ata binme, dövüş sporları ve güreş öğrendi. Uzun boyu ve fiziksel üstünlüğü ile iyi bir güreşçiydi.[2] Ayrıca iyi bir hatip olduğundan babasının yanında kabileler arası anlaşmazlıklarda hakemlik yaptı. Tüccarlık yaparken Roma ve Pers şehirlerine gitti ve buradaki düşünürlerle tanışma imkanı bulmuş oldu.
Ömer bin Hattab
Müminlerin Komutanı - (Emirül Mu'minīn)


Müslüman oluşu

Ömer Mekke müşriklerince Muhammed'i öldürmek üzere görevlendirilmiş, yolda bu niyetini anlayan bir sahabe tarafından, hedef saptırmak amacıyla, gizli bir Müslüman olan kız kardeşinin evine yönlendirilmiş, önce gidip onunla ilgilenmesi söylenmiştir.
Kız kardeşinin evine geldiğinde evden gelen Kur'an sesini işiten Ömer "Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ı tesbih etmektedir..." diye başlayan Kur'an ayetlerinden (Taha ve Hadid surelerinin ilk ayetleri) etkilenerek Müslüman olmuştur.

Halife oluşu

Ebubekir'in yaklaşık iki yıllık süren halifeliği hastalanıp vefat etmesiyle son bulmuştur. Son günlerinde yerine imam olarak Ömer'i atamış daha sonra çeşitli istişareler sonrası kendisinden sonra Ömer'i halife tayin eden ahitnameyi Osman'a yazdırmıştır.
Halifelik dönemi (634-644) [değiştir]

Ömer bin Hattab döneminde Bizans ile yapılan Yarmuk, Halep, Ecnadin, Demirköprü, Dathin, Firaz ve Qarteen muharebeleri ile Mısır, Suriye, Lübnan ve Filistin; Sasaniler ile yapılan Köprü, Nihavend, Kadisiye muharebeleri ile de Irak'ın tamamı ve İran'ın büyük bir kısmı feth edildi.

Öldürülmesi

1 Kasım 644'te, kendisinden alınan verginin azaltılmasını isteyen, ancak talebi kabul edilmeyen Ebû Lü'lüe tarafından Medine'de sabah namazında hançerle saldırıya uğradı. Saldırgan intihar ederken Ömer bin Hattab 3 gün sonra öldü.[3]

Kaynaklar

^ Ömer El Faruk, Muhammed Hüseyin Haykal bölüm no:1 sayfa no:40-41
^ Taberi, Tarih er Rusul veʾl Muluk veʾl Hulafa
^ Altındiş, Ceyla - NTV Tarih - Sayı 34 - Kasım 2011 - İstanbul 1308-7878
Konuyla ilgili diğer Wikimedia sayfaları :

Vikisöz'de Ömer bin Hattab ile ilgili özlü sözler bulunmaktadır.
 

ibrahim ylmz

Üye
Üye
Katılım
Kas 27, 2012
Mesajlar
196
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Osman bin Affân

Osman bin Affân veya Osman ibn Affân, (Arapça: عثمان بن عفان) (d. 580 - ö. 17 Temmuz 656) Dört Büyük Halife'den üçüncüsü olan sahabi ayrıca cennetle müjdelelen on sahabeden biridir. 644 yılından 656'daki öldürülmesine kadar, 12 yıl boyunca, halifelik yapmıştır; Dört Büyük Halife'den en uzun süre halifelik yapan odur.[1] Şiâ'da halifeliği kabul edilmeyen sahabedendir; zîrâ Şiî inancına göre hüküm sürmesi gereken ilk halife Ali'dir. Ümeyyeoğullarından olan Osman'ın künyesi Ebû Abdullahtır. Bunun dışında Ebu Leyla olarak anıldığı da olurdu.[2]
Aynı zamanda İslam peygamberi Muhammed'in de damadı olmuştur. Muhammed'in önce Rukiyye isimli kızıyla evlenmiştir. Daha sonra Rukiyye'nin vefat etmesiyle Muhammed'in bir başka kızı Ümmü Gülsüm ile evlenmiştir. Ümmü Gülsüm de kendisinden önce vefat etmiştir. Peygamberin iki kez damadı olması, iki kızıyla evlenmiş olması hasebiyle Zi'n-Nureyn yani "iki nur sahibi" olarak da anılır.
Ebu Bekir'in yakın arkadaşlarından olan Osman İslam'a inanan ilk kişilerdendir. Bedir dışındaki savaşlara katıldı. 644'de halife oldu. Sebe taraftarları evini kuşattı; oruçluyken, Kuran okurken öldürüldü (656). Cenazesini Zübeyr kaldırdı, Bâkî mezarlığına gömüldü. Osman zengindi, vahiy kâtibiydi. Kuran'ı çoğaltmıştır. Lâkabı Nâşîr-ûl Kuran'dı. 146 hadis rivâyet etmiştir.

Müslüman Olmadan Önceki Yaşamı
Osman Ta’if’te doğdu, sıcak yaz aylarında Mekkeli zenginler havası daha serin olan Taif’e giderdi. Osman’ın aileside tahminen bu sıcak yaz aylarında Taif’e gelmişti. Osman Muhammed’den yedi yıl sonra doğmuştur. Kureyş’in zengin Ümeyyeoğulları ailesindendi. Osman’ın babası Affan genç yaşta ticaret seferinde öldü. Osman babasından kalan mirasla aynı işi yapmaya devam etti ve Kureyş’in en zenginlerinden biri oldu.[3]
Müslüman Oluşu ve Halife Olmadan Önceki Yaşamı [değiştir]

İslam’a Geçişi
Osman İslam’ı kabul edişiyle birlikte tüm zenginliğini hayır işlerine harcadı. Suriye’den bir ticaret seferinden dönüyordu. Muhammed ona İslam’ı ve amacını açıkladıktan sonra arkadaşı Ebu Bekir ile yaptığı kısa bir konuşma sonrası Müslüman oldu. Osman; Ali bin Ebu Talib, Zeyd bin Harise ve Ebu Bekir’den sonra Müslüman olan dördüncü erkekti. Osman’ın Müslüman oluşu ailesi Ümeyyeoğulları tarafından olumsuz bir şekilde karşılandı.[4] Osman’ın bu kararını teyzesi Ümmü Gülsüm ve üvey kız kardeşi destekledi. Osman daha sonra Muhammed’in kızı Rukiyye ile evlendi.

Habeşistan’a Hicret
Osman ve eşi Rukiyye 615 yılında Habeşistan’a yapılan hicrete katıldılar. Osman ticari zekâsı ve çalışkanlığını Habeşistan’da da devam ettirdi. İki yıl sonra Kureyş'in İslam'ı kabul ettiği haberleri Habeşistan'daki Müslümanlar arasında yayıldı, bunun üzerine Osman ve Rukiyye Mekke'ye geri döndü. Fakat Mekke’ye geldiklerinde haberin asılsız olduğu ortaya çıktı, bazı Müslümanlar Habeşistan’a geri dönerken Osman kalma kararı verdi ve tüm işlerini geride bırakarak ticari faaliyetlerine sıfırdan başladı.[5]

Medine’ye Hicret
622 yılında eşi Rukiyye ile birlikte Medine’ye göç etti. Medine’ye ulaşıldıktan sonra muhacirler ensarın (Medineliler) evlerine konuk oldular. Osman’da Neccaroğulları kabilesinden Ebu Talha bin Tabit’in yanında kaldı. Kısa süre sonra kendi evini aldı. Osman, Medine’de kaldığı süre boyunca Ensar’dan ekonomik yardım almadı tüm malını Mekke’den getirdi. Medine halkı çiftçilik yapıyordu ticari faaliyetler fazla değildi. Tüccarlık daha çok Yahudilerin elindeydi. Osman bu durumu avantaja çevirdi ve Medine’de Müslümanların yararlanabileceği ticaret ağı kurdu ekonomik olarak Müslümanların refahını arttırdı.

Medine’deki Hayatı
624 yılında Medine’den dönen Kureyş kervanına bazı Müslümanlar saldırdı ve zapt etti. Osman’ın eşi Rukiyye sıtma ve çiçek hastalığından dolayı yatmaktaydı ve Osman onun yanında kalarak Bedir Savaşı’na katılmadı. Bedir Savaşı başladığı sıralarda Rukiyye öldü ve defnedildi. Bedir’den dönen Muhammed kızının cenazesine yetişemediği için üzüldü.
Uhud Savaşı’ndan sonra Osman Muhammed’in diğer kızı Ümmü Gülsüm ile evlendi. Bu evlilik ile beraber Muhammed’in iki kızı ile evlendiği için “zinnureyn” (iki kez nurlanmış) lakabı verildi. Hendek Savaşında Medine’yi korumakla görevleydi muharebe sonrası Yahudi Kaynukaoğulları ile çıkan sorunu Osman tüm köleleri satın alarak çözdü ve hepsini azad etti. Bunun üzerine birçoğu İslam’ı kabul etti.
Osman, Muhammed'in Veda Haccı sırasında onun yanında yer almıştır.[2] Muhammed'in vefatından sonra halife seçilen Ebu Bekir'e bey'at etmiştir. Ridde Savaşları sırasında Ebu Bekir'in danışmanı olarak Medine'de kalmıştır. Daha sonra Ebu Bekir'in Ömer'i bir sonraki halife olarak tayin eden belgesini kaleme alan da Osman'dır. Ömer'in hilafeti sırasında Ömer'e danışmanlık yapmış ve Medine'de kalmıştır.[6]

Halifeliği
Ömer kendisinden sonra aralarından bir sonraki halifenin seçileceği bir şura kurulmasını talep etmiştir. Ömer'den sonra kimin halife olacağı tartışmaları sırasında arabulucu Abdurrahman bin Avf'ın, başkalarının görüşlerini de alarak kendisini seçmesiyle halife olmuş, kendisiyle birlikte halifeliğe düşünülen Ali de kendisine bey'at etmiştir.[2]

İlk altı yıl
Osman’ın halife seçilmesine Muâviye’nin babası Ebu Süfyan, çok sevinmişti. Haşimoğulları ilk iki halifeye sürdürdükleri yumuşak tutumu halifeliğinin ilk 6 yılında Osman’a karşı da gösterdiler. Bu dönemde yapılan fetih hareketlerine katıldılar. Ebubekir zamanında Kur’an nüshalarının çoğaltılması ve bir nüsha dışındaki diğer nüshaların imha edilmesi konusunda Ali, Osman’ı destekledi.[7]
Halife olduğu dönemde İslam devletinin sınırları genişlemiş ve ilk İslam donanması kurulmuş, birçok ekonomik reform gerçekleştirilmiştir. Ayrıca ilk İslamî paralar da onun zamanında basılmıştır; bunlar üzerine Bismillah lâfzı basılmış İran dirhemleri idi. İlk İslam devleti dirhemi daha sonraları Emevîler döneminde basılmıştır. Ayrıca Kâbe ve Mescid-i Nebevi de onun zamanında genişletilmiştir.
Osman bin Affan'ın halifeliğinin ilk altı ylında İran'ın fethi tamamlandı, Trablusgarp ve Tunus feth edildi. Kafkaslar'a giren İslam orduları Hazarlara yenilerek Kafkasların güneyine çekilmiştir. Şam'da ilk kez donanma kurulmuş, Kıbrıs bu donanmanın seferleri sonucunda vergiye bağlanmış, Rodos fethedilmiştir. Ayrıca Osman döneminde yapılan en büyük hizmetlerden biri Ebubekir döneminde toplanarak kitap haline getirilen Kur'an mus'haflarının çoğaltılarak önemli merkezlere gönderilmesidir.

İkinci Altı Yıl
Ama Osman'ın halifeliğinin ikinci altı yılı, ilk altı yılı kadar başarılı geçmedi. Müslümanlar arasındaki ilk ayrılıkların başlaması, Osman'ın ikinci altı yıllık halifeliğinde izlediği politikalar sebebiyle gerçekleşti.
Ali Taraftarlarının Osman'dan Hoşnut Olmayışının Sebepleri [değiştir]
Osman’ın halifeliğinin ikinci 6 yılında takip ettiği siyaset, valiliklere akrabalarını tayin ettiği ve onlara aşırı düşkün olduğu iddiaları, Ali taraftarlarının halifeye karşı tavır takınmasına sebep oldu. Bu dönemde Ali ile Osman arasında görüş ayrılıkları yaşandı.
656 yılında Mısır, Basra ve Kufe’den gelen ve Osman'ın halifeliğini kabul etmeyen isyancılar, Medine yakınında “Zi-Huşub” mevkiinde toplandılar. Şehre girip girmeme konusunda Medinelilerin fikrini almak üzere elçi gönderdiler. Medineliler isyancıların şehre girişine taraftardılar ancak Ali isyancıların şehre gelmemelerini söyledi.

Mervan'ın Mektubu
Osman, isyancılara arabulucu olarak Ali’yi gönderdi. Durumun düzeltileceğini ve fesadın ortadan kaldırılacağına dair Ali onlara halife adına söz vermiş ve isyancılar Mısır’a gitmek üzere yola çıkmışlardı, fakat yolda rastladıkları bir adamın üzerinde bir mektup çıktı. Bu mektupta, Mısır’dan Medine’ye gelen isyancıların öldürülmesi isteniyordu. Bunun üzerine isyancılar Medine'ye geri dönerek mektubu ve içeriğini Ali’ye anlattılar. Ali, Osman’a bu mektuptan bahsetti. Osman böyle bir mektuptan haberi olmadığını söyledi. Sonuçta bu mektubu, Osman'ın kuzeni ve damadı Mervan’ın yazdığı ortaya çıktı.
Bunun üzerine Ali, arabuluculuğa devam etmek istemediğini söyleyerek evine çekildi. Bu sırada isyancılar Osman'ın evinin yakınlarına kadar gelerek Osman'dan ya halifelikten ayrılmasını ya da kendilerine komplo hazırlayan Mervan’ın kendilerine teslim edilmesini istediler. Halifenin her iki teklifi de kabul etmemesi üzerine evini kuşattılar.

Osman'ın Öldürülmesi
Osman evinin kuşatılmasından Ali, Talha, Zübeyr ve Aişe’yi haberdar etti. Ali isyancıların bizzat yanına gelerek onlara çıkıştı, yaptıkları bu hareketin kâfirlere bile yakışmadığını söyleyerek halifeye su gönderdi. Buna ilave olarak oğulları Hasan ile Hüseyin’i ve kölelerini halifeyi korumaları için gönderdi. Bu tedbirler etkisini gösterdi, nitekim isyancılar kapıdan girerek halifeyi öldüremediler; ancak komşu evlerin damlarından atlayarak Osman’ı öldürmeyi başardılar.
Ali'nin Halife Oluşu [değiştir]
Osman’ın öldürülmesinden 5 gün sonra Ali, halife seçildi ve Medine halkı ona mescitte biat etti. Talha ve Zübeyr'in de biat etmesi halk tarafından çok iyi karşılandı. Çünkü Talha ve Zübeyr, Ali’nin haricinde halifeliğin en güçlü adaylarındandı. Diğer şehirlerden temsilciler de Medine’ye gelerek biatlarını yaptılar ve böylece Müslümanların çoğu Ali’nin halifeliğini kabul etmiş oldu.[8]
Halife Osman’ın öldürülmesi ve yerine Ali’nin halife seçilmesi ile birlikte Emevî-Hâşimî mücadelesi yeniden başladı. Şam Valisi Muâviye, öldürülen akrabası Halife Osman'ın kanını Ali'den talep ederek onun öldürülmesinden Ali’yi sorumlu tuttu ve bu durum daha sonra İslam Tarihinde İlk fitne dönemi adı verilen süreçte, Ali'nin muhalifleriyle yapacak olacağı Cemel ve Sıffin Savaşı'nın bir sebebi durumuna geçti.[7]

Kaynaklar

^ Uthman in History
^ a b c "Hz. Osman bin Affan", sevde.de
^ Al-Mubarakphuri, Safi-ur-Rahman. Ar-Raheeq Al-Makhtum (The Sealed Nectar). Riyadh: Dar-us-Salam Publications, 1996
^ Uthman bin Affan, the Third Caliph of Islam by Ahmad, Abdul Basit. (Riyadh: Dar-us-Salam Publications, 2000).
^ Hazrat Usman – by Rafi Ahmad Fidai, Publisher: Islamic Book Service Pages: 32
^ "Hz. Ömer'in Halife Tayin Edilmesi", enfal.de
^ a b Sarıçam, İbrahim. Emevi-Haşimi İlişkileri, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1997
^ Karaköse, Hasan. Ortaçağ Tarihi ve Uygarlığı, Ankara, Nobel Yayın Dağım, 2002
 

ibrahim ylmz

Üye
Üye
Katılım
Kas 27, 2012
Mesajlar
196
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Ali bin Ebu Talib

Ali bin Ebu Talib (Arapça: علي بن أﺑﻲ طالب‎, 599 - 661), İslam Devleti'ni 656-661 yılları arasında yöneten dördüncü İslâm halifesi. İslam peygamberi Muhammed'in amcasının oğlu, onun elinde büyüyen ilk çocuk, damadı ve ev halkındandır (Ehli Beyt). Sünnilere göre Cennetle Müjdelenen On Sahabe'den biri, Dört Büyük Halife'den sonuncusu; Şiîlere göre ise Ondört Masum'dan biri, Oniki İmam'ın ilki ve Muhammed'in hak halefidir. İslam'daki Şiî-Sünni ayrımı Ali'nin halifeliği mevzuuna dayanır.[1][4][5] Sünniler Muhammed'in bir halef bırakmadığını (dolayısıyla Müslümanların seçimi ile halifenin tayin olunduğunu söylerlerken), Şiîler ise Ali'yi halef bıraktığını söylerler ve ilk üç halifeyi kabul etmezler.
İlk dönem İslam kaynaklarının birçoğunda, Ali Kâbe'nin içinde doğan ilk ve tek insan olarak kaydedilir.[6] Ali'nin babası yerel bir kabilenin şefi olan[4] Ebu Talib, annesi Fatıma bint Esed'dir, bununla birlikte Ali, Muhammed'in evinde ve onun gözetiminde büyümüştür. Muhammed, peygamberliğini ilan edip İslamiyet'e davet etmeye başladığında, Ali bu daveti kabul eden Şia'ya göre ilk, Sünnilere göre (Hatice'nin ardından) ikinci insandır.[7][8][9][10]
Muhammed, Medine'ye Hicret'i emrettiğinde, Ali'yi Mekke'lilerin emanetlerini dağıtması ve yatağına yatarak müşrikleri kandırması için Mekke'de bıraktı. Ali görevini tamamlayıp Muhammed'den kısa bir süre sonra Medine'ye ulaştı. Medine'de Muhammed, Allah'ın onu Fatıma'ya layık gördüğünü bildirdi ve ikisini evlendirdi.[1] Ali, Muhammed komutasındaki İslam Devleti'nde son derece aktif roller aldı; neredeyse tüm savaşlara katıldı, ordu komutanlığı, tebliğ elçiliği gibi görevleri icra etti. Üçüncü halife Osman bin Affan'ın bir suikast sonucu ölmesiyle, halife seçilerek İslam Devleti'nin başına geçti[11][12]. Yönetimi sırasında Müslümanlar arasındaki ilk iç savaş (İlk Fitne) patlak verdi. Kûfe'de bir mescitte ibadet ederken Hariciler'den Abdurrahman İbn-i Mülcem tarafından hançerli saldırıya uğradı ve birkaç gün sonra öldü.[4] Kûfe yakınlarında toprağa verildi.[4]
Ali, İslam Dünya'sının hemen her yerinde, imanı, adaleti, ülke yönetimi, dürüstlüğü, savaşçılığı, cesareti ve ilmi ile anılır. İslam tarikatlarının çoğu, kökenleri olarak Ali'yi gösterirler ve onun soyundan geldiklerini iddia ederler. Ali İslam tarihinde üzerinde en çok tartışılan şahsiyetlerden biridir.[kaynak belirtilmeli]

Doğumu ve Çocukluğu
Muhammed (sağ) ve Ali (sol) ismi tek bir kelimede yazılmış.
Ali
Allah'ın Arslanı - (Esedullah)

Mekke'de, 30. Fil Yılı'nın 13. ya da Recep ayının 13. günü, bir başka görüşe göre de Zilhicce ayının yedinci günü, Kabe’nin içinde dünyaya geldi (M.S. 599). Annesi Fatıma Ali'yi doğurmak üzere iken Kâbe duvarına dayandı. Bu esnada duvarın yarıldığına ve bir sesin içeri gelmesini söylediğine inanılır.[13] Dördüncü gün dışarı çıktığında Fatıma'nın kucağında bir erkek çocuğu vardır. Ebu Talib ve ailesine müjde verilir, Muhammed herkesten önce gelerek bebeği kucağına alır ve Ebu Talib'in evine kadar kucağında taşır (o sıralarda Muhammed eşi Hatice bint Hüveylid ile birlikte amcasının evinde kalmaktadır[14] ve evliliğinin henüz ikinci ya da üçüncü yılındadır [15]).

İsmi
Bebeğin ismini kimin verdiği konusunda iki farklı görüş vardır; birincisi Ebu Talib'e bu ismin ilham olduğu[16], daha çok kabul gören ikincisi ise bebeğe bu ismi Muhammed'in verdiğidir.[1][17]

Annesi
Ana madde: Fatıma bint Esed
Ali'nin annesi, Muhammed'in dedesi olan Abdülmuttalib'in (Şeybe bin Haşim) kardeşi olan Esed bin Haşim'in kızıdır. Abdülmuttalib öldüğünde, Muhammed'e annelik eden onu koruyup kollayan ve İslam Peygamberi'nin ilk eşi Hatice bint Hüveylid'in ardından müslüman olan ikinci kadındır.

Babası
Ana madde: Ebu Talib bin Abdülmuttalib
Ali'nin babası, Kureyş'in liderliğini babası Abdülmuttalib'den (Şeybe bin Haşim) devralan Ebu Talib idi. Ebu Talib, dedesinin ölümü sonrası kimsesiz kalan Muhammed'i himayesine aldı ve ölümüne dek (43 yıl boyunca) himayesini sürdürdü. Muhammed peygamberliğini ilan ettiğinde ise Kureyş, Ebu Talib'in ölümüne değin, kendisinden çekinmiş ve Muhammed'e zarar vermeye cesaret edememişlerdir.[18]

Çocukluğu
Ali'nin çocukluk dönemi, İslâm peygamberinin çocukluk döneminin geçtiği evde geçmiştir. Her ikisi de Ebu Talib'i bir baba ve yönetici olarak tanıyorlardı; Fatıma bint Esed'e de anne diyorlardı. Bu ortamın, onun yetişmesinde çok önemli bir yeri olmuştur. Ali’nin çocukluğunda bir kuraklık Mekke'yi sarmıştı. Muhammed, amcasının birer çocuğunu kendi yanlarına alarak onun ekonomik sıkıntısını hafifletmek istediğini bir diğer amcası Abbas'a bildirdi. Abbas Cafer'i, Muhammed'se Ali'yi büyütmek üzere yanlarına aldılar.[19] Ali, hutbelerinin, sözlerinin ve emirlerinin toplandığı kitabı olan Nechül Belağa'da o günleri şöyle anlatır:
"Çocuktum henüz, o beni bağrına basar, yatağına alırdı, beni koklardı, lokmayı çiğner, ağzıma verir yedirirdi... Ben de her an, devenin yavrusu, nasıl anasının ardından giderse, onun ardından giderdim; o her gün bana huylarından birini öğretir ve ona uymamı buyururdu. Her yıl Hira Dağı'na çekilir, kulluğa koyulurdu. Onu ben görürdüm, başkası görmezdi." [20]
Yine dönemin bir başka kaydına göre, Muhammed, Ali'yi omzuna alır Mekke'nin dağlarında, vadilerinde ve sokaklarında dolaştırırmış.[21]

Müslüman oluşu
Şii ve Alevi inançlarına göre Ali, Müslümanlar arasında ilk iman getiren, 'Kâbe'de dünyaya gelen tek insan'dır. Sünni inancına göre ise, Muhammed'in eşi Hatice'den sonra iman etmiş olup, ikinci müslümandır.

Hicret
Mekke'lilerin İslâm peygamberini katletme kararı aldıkları hicret gecesinde Ali, canı pahasına, peygamberin yatağında yatmıştır. Birçok tefsircinin görüşüne göre Allah bu fedakârlığı takdir ederek şu ayeti nazil etmiştir:
“İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını arayıp kazanmak amacıyla canını satar.” (Bakara/207)
Muhammed bu sayede gizlice evden ayrılarak emniyet içerisinde Medine'ye doğru yola koyulabilmiştir. İslâm peygamberinin emniyete kavuşmasından sonra da emri üzerine, Muhammed'e emanet olan çeşitli malları sahiplerine iade ederek annesini, Muhammed'in kızı Fatma'yı ve başka iki kadını da yanına alarak Medine'ye doğru hareket etmiştir.

Medine dönemi
Ali Medine'de devamlı Muhammed ile birlikteydi. Müslümanlar arasında kardeşlik akdi okuttuğunda Muhammed Ali'yi kendisine kardeşliğe layık gördü. Kızı Fatıma'yı zevce olarak ona münasip gördü. Bir yıl sonra da ilk çocuğu olan Hasan dünyaya geldi.

Eşleri ve çocukları
Ali eşlerinden ve cariyelerinden olma 14 erkek çocuk, 18 kız çocuk sahibiydi. Fakat nesli, Hasan, Hüseyin, Muhammed (İbn-i Hanefiyye), Abbas ve Ömer adındaki oğullarından türemiştir. Oğullarından çoğu Hicretin 60. Yılında Kerbela Savaşı'nda hayatını kaybetmiştir.[22]
Ali'nin ilk eşi İslam peygamberi Muhammed'in kızı Fatıma'dır. Ali Fatıma vefat edene kadar başkasıyla evlenmemiştir. Fatıma'dan 5 çocuğu olmuştur; isimleri şunlardır: Hasan, Hüseyin, Zeynep, Ümmü Gülsüm ve Muhsin. Muhsin, henüz Fatıma'ın karnındayken, vefat etmiştir.
Ali Âmir b. Kilâb Kabilesinden Ümmü'l-Benin bint-i Hizam ile evlenmiştir. Bu hanımından Abbas, Cafer, Abdullah ve Osman adlarında dört çocuğu olmuş*tur.
Temim Kabilesin*den Leyla bint-i Mes'ud ile evlenmiştir. Bu hanımından iki çocuğu olmuş*tur: Abdullah ve Ebû Bekir.
Has'amî Kabilesinden Esma bint-i Umeys. Bu hanımından, Yahya ve Muhammedul-Asgar (Küçük Muhammed) dünyaya gelmiştir.
İslam peygamberinin damadı Ebû'1-As b. Rebi'nin kızı Ümâme de, Ali'nin hanımlarından birisidir. Muhammedu'l-Evsat da (Ortanca Muhammed) bu hanım*dan olmuştur.
Havle bint-i Cafer el-Hanefiyye isimli eşinden "İbn-i Hanefiyye" diye bilinen Muhammed isimli oğlu dünyaya gelmiştir.
Urve b. Mes'ud es-Sekafi'nin kızı Ümmü Said. Ali'nin bu hanımından ÜmmüT-Hüseyin ve Büyük Remle adlı kızları olmuştur.

Ali hakkında hadisler
-"Ali’yi ancak mümin olan sever ve ona ancak münafık olan buğzeder" [Nesai]
-"Ali’yi sevmek ateşin odunu yaktığı gibi Müslümanların günahını yok eder" [İ. Asakir]
-"Ali’ye düşman olanın düşmanı Allah’tır" [Ramuz]
-"Ben ilmin şehriyim Ali ise kapısıdır" [Deylemi]
-"İlim on kısım. Dokuzu Ali’de biri diğer halktadır. O bu biri de onlardan iyi bilir" [Ebu Nuaym]
-"Ali’yi seven beni sevmiştir. Ona düşmanlık bana düşmanlıktır. Onu inciten beni incitmiştir. Beni inciten de Allahü teâlâyı incitmiş olur" [Taberani]
-"İmanın birinci alameti Ali’yi sevmektir" [M. Ç. Güzin]
-"Ben kimin dostu isem Ali’de onun dostudur" [23]
-"Ya Ali! Hayatın benimle, ölümün benimledir" [24]
-"Ali dünyada ve ahrette kardeşimdir." [25]
-"Her kim Ali’ye eziyet ederse bana eziyet etmiş olur" [26]
-Muhammed Ali için şöyle demiştir: “Senin bana oranla yerin, Harun’un Musa’ya oranla yeri gibidir. Sadece benden sonra peygamber yoktur.”
-Cennet üç kimseye âşıktır: Ali b. Ebi Talib, Ammar b. Yâsir, Selmân-ı Farisî. [27]
-Biz Abdulmuttalib’in çocukları, cennetin efendileriyiz. Ben, Hamza, Ali, Cafer, Hasan, Hüseyin ve Mehdi...”(İbn Mace ).

Cesareti ve savaşçılığı
Ali'yi Allah'ın aslanı olarak resmeden bir hat.
Ali, Hz.Muhammed'in katıldığı tüm savaşlarda sancaktar olarak bulundu. Sadece Tebük seferi'ne Muhammed'in emri ile Medine'de kaldığı için katılmamıştır.

Bedir Savaşı
Ana madde: Bedir Savaşı
Ali, Bedir savaşında karşı tarafının ordusundan yirmi bir kişiyi öldürdü. Öldürdüğü kişiler arasında Muaviye'nin dedesi Utbe, dayısı Velid ve kardeşi Hanzele de vardı. Uhud savaşında ise Kureyş'in meşhur savaşçılarından dokuz kişiyle çarpıştı ve muvaffak oldu. Ali hakkında efsanevi anlatımlar bulunur. Bu anlatımlardan birisi de Ali'nin bu savaşta bedeninden yetmiş yara [kaynak belirtilmeli] almasına rağmen son ana kadar peygamberin yanında savaştığı ve Cebrail'in, Ali'nin bu fedakarlığını görünce birkaç defa: Zülfikar'dan başka kılıç, Ali'den başka da yiğit yoktur" dediği rivayetidir.


Alevîlik'te ve Şiîlik'te önemli bir yere sahip olan Zülfikar isimli kılıcın temsîlî bir resmi.


Hendek Savaşı
Ana madde: Hendek Savaşı
Hendek Savaşı'nda, Araplar'ın ünlü savaş kahramanı Amr bin Abduved'in hendeği atıyla aşması üzerine çarpıştılar. Amr'a göre daha zayıf görünümlü olmasına ve Amr'ın küçümsemesine rağmen Ali galip geldi. Amr'ın, Ali tarafından yenilmesi Medine'yi kuşatan ve bu kuşatmayı destekleyenler arasında üzüntü ve ümitsizlik meydana getirdi. Hendek Savaşı'nın sonucunda Ali'nin bu başarısının önemli bir yeri olduğuna inanılır.

Hayber Savaşı
Ana madde: Hayber Savaşı
Hayber Savaşı'nda, ilk iki taarruzu yönetenler (Ebu Bekir ve Ömer) bir başarı sağlayamayınca peygamberin sancağı Ali'ye verdiği, Ali bin Ebu Talib'in o gün galip gelinmesinde büyük rol oynadığı rivayet edilir.
Bu savaşta Alinin Hayber kalesinin kapısını eli ile yıktığı ve bu kapıyı kendisi için kalkan olarak kullandığı söylenir. Hayber kalesinin alınmasıyla Şam Suriye ticaret yolunun güvenliği sağlanmış oldu.

Hz.Muhammed'in vefatı
Ali, Muhammed vefat ettiğinde 33 yaşındaydı. Peygamberin damadı ve amcaoğlu olması hasebiyle en yakın akrabası konumunda olduğundan defin hazırlıklarıyla ilgilendi. Bu sırada Ebu Bekir ve Ömer Devlet işleriyle ilgileniyordu. İslam kurallarına göre naaşın defin öncesi yıkanması ve kefenlenmesi işlemlerini bizzat kendisi yaptı.

Halifelik sorunu
632 yılında Muhammed'in vefatından sonra Müslüman toplumunun başına kimin geçeceği kaygısı baş gösterdi. Müslümanların bir kısmı ilk olarak Ebu Bekir'in halifeliğini kabul ettiler. Ebu Bekir'den sonra sırasıyla Ömer bin El-Hattab, Osman bin Affan ve Ali bin Ebu Talib'in halifeliğini kabul ettiler. Bununla beraber bir kısım müslümanlar peygamberin amcaoğlu ve damadı olan, çocukluğundan itibaren peygamberin evinde büyümüş ve onu korumak için kendi hayatını tehlikeye atmış olan Ali'nin ilk halifelik için daha doğru bir seçim olduğunu düşünüyorlardı. Muhammed'in, Gadir Hum denilen yerde kendisinden sonra Ali'nin başa geçmesi gerektiğini bizzat söylediği rivayet edilir.[28]. İslâm peygamberi Ali'ye hitaben şöyle demiştir:
"Sen bana oranla Harun'un Musa'ya oranla sahip olduğu mevkiye sahipsin; ancak benden sonra peygamber gelmeyecektir."
Harun, Musa peygamberin kardeşidir ve kendisine vahiy gelmeyen peygamberlerdendir. Musa ibadet için 40 günlüğüne Sina Dağı'na çekildiğinde, kardeşi Harun'u İsrailoğulları'nın başında bırakmıştır (Araf Suresi, 142. ayet). Bu nedenle İslam peygamberinin bu sözü de Şiilerce Ali'nin hilafet için en uygun ve hak sahibi kişi olduğuna yorulur.

Miras sorunu
Muhammed'in dul eşlerinin yanı sıra Ali ve Fatıma'nın da Ebu Bekir'in hilafetinden hoşnutsuz olmalarının bir başka nedeni daha vardı.[29] Muhammed vefat ettiğinde geride önemli miktarda arazi ve mal varlığı bıraktı. Bunların en meşhuru tartışmaların da odağında olan Fedek Arazisi'dir. Ebu Bekir'e göre bu mal ve araziler peygamber tarafından halkın yararına idare ediliyordu ve dolayısıyla devlete ait kamu mallarıydı. Ali ise veraset ile ilgili vahiylerin Muhammed'in mirasını da kapsadığını iddia ederek bu duruma karşı çıkıyordu.
Eşi Fatıma'nın ölümünden sonra Ali Fatıma'nın peygamberin mirasından payını almak için tekrar başvurdu ancak başvurusu aynı nedenlerle bir kez daha reddedildi. Bununla birlikte Ebu Bekir'den halifeliği devralan Ömer, Medine'deki arazileri Muhammed'in kabilesi Haşimoğulları adına Ali ve Abbas'a verdi; Hayber ve Fedek Arazisi'ni ise devlet malı saydı.[30] Şii kaynaklarına göre bu durum, Muhammed'in soyundan olanlara (Ehl-i Beyt), baskıcı halifeler tarafından yapılan haksızlıkların bir başka örneğidir.[31]

Hilafeti
Müslümanların bir kısmı Ali'nin, kendinden önceki halifeleri kabul ettiğine inanırlar. Bununla beraber kendi halifeliğine kadar hiçbir savaşa katılmayışı diğerlerini halife olarak kabul etmediğine yorulur. Üçüncü Halife Osman asiler tarafından öldürülünce halk Ali'ye biat ederek onu hilafete seçti. Osman taraftarlarının bir kısmı onun katilini bulana kadar Ali'yi halife olarak kabul etmeyeceklerini söylediler ve Müslüman toplumu ilk kez iç savaşa sürüklendi. İslam Devleti Ali ve Muaviye önderliğinde ikiye bölündü. Müslüman toplumunu ilk kez iç savaşa sürükleyen bu duruma İslam literatüründe "İlk Fitne" denir.
Ali, 4 yıl 9 ay süren hilafet'i müddetinde peygamberin siretine uyup, hilafet'e inkılâp ve kıyam ruhu verdi. Toplumda çeşitli ıslahlara başvurdu.

İfk olayı
Ana madde: İfk Olayı
İfk Olayı, Aişe'nin 15 yaşında iken bir sefer dönüşü esnasında kocası Muhammed'i genç bir Müslüman askerle aldattığı iddiasıdır. İfk olayı esnasındaki tutumu nedeniyle Aişe'nin Ali'ye darıldığı, bu nedenle Ali'nin hilafetini desteklemediği düşünülür.[32]

Cemel Savaşı
Ana madde: Cemel Vakası
Ali bin Ebu Talib, İslam Devleti'nde çıkan karışıklıkları yatıştırmak için Basra yakınlarında ittifak kuran peygamberin dul eşi Ayşe, Talha ve Zübeyr gibi İslamiyetin tanınmış simaları ile savaştı. Ali'nin zaferi ile sonuçlanan savaşta Talha ve Zübeyr öldürüldü.
Bu olay Ayşe'nin devesinin etrafında gerçekleştiği için Arapça cemel (deve) kelimesine atfen Cemel Vakası olarak bilinir.

Sıffin Savaşı
Ana madde: Sıffin Savaşı
Irak ve Şam sınırlarında Muaviye ile savaştı. Sıffin Savaşı olarak bilinen muharebeler 3 ay devam etti. Taraflar yenişemeyince hakem heyetine başvuruldu. Hakem olayından da net bir sonuç çıkmadı. Ali'nin hakeme başvurması, Müslüman toplumunda halife olarak otoritesini sarstı.

Nehrevan Savaşı
Ana madde: Nehrevan Savaşı
Ali'nin ordusu tarafından Haricilerin büyük kısmı öldürüldü.

Vefatı
Nehrevan Savaşı'nda rakiplerini ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu savaştan sonra, Hariciler'den üç kişi Mekke’de Müslümanların siyasi durumları hakkında bazı müzakereler yaptıktan sonra Ali'yi öldürmeyi kararlaştırdılar. Bu üç kişiden Abdurrahman bin Mulcem, Ali'yi öldürmeyi üstlendi ve Kufe’ye hareket etti. Kufe'de bir camide ibadet ederken[4] Haricilerden Abdurrahman bin Mulcem'in zehirli bir kılıç darbesi ile yaralandı. Bu saldırının amacı Nahrevan yenilgisinin intikamını almaktı.[4]
Halife Ali bin Ebu Talib, Abdurrahman bin Mulcem'in kılıç darbesinden sonra şöyle dedi: “Kâbe’nin Rabbine andolsun ki, kurtuluşa erdim”! İki gün evinde yattıktan sonra, hicretin 40. yılı Ramazan ayının 21. günü vefat etti (M.S. 661). Defnedildiği yeri uzun bir süre yalnızca en yakınları bilmiş, yaklaşık bir asır sonra Cafer-i Sadık mezarının Necef'te olduğunu bildirmiştir.
Ali vefat edince İslam Devleti ve hilafet, 20 yıllığına, uzun yıllar savaştığı I. Muaviye'nin eline geçti.

İlmi
Gerek Sünni gerekse Şii kaynaklarında Ali bin Ebu Talib'in ilmi üstünlüğünden sıkça bahsedilir. Muhammed onu ilim şehrinin kapısı; insanların en bilgini; ahkâm ilminin en âlimi ve ümmete Ehli Beyt'i açıklayan kimse olarak nitelemiştir. Ali Kuran'ın tüm ayetlerini, ne zaman indirildiklerini ve hangi olayla bağdaştırıldığını ezbere bilmekteydi.[kaynak belirtilmeli] Bunda çocukluğunun Muhammed'in yanında geçmesinin büyük rolü vardır. İslam peygamberi bir hadisinde şöyle demiştir[33]:
“ Ben hikmetin şehriyim, Ali ise kapısıdır. ”
Kendisi ise şöyle demiştir:
“ Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum. ”

Kaynakça
Muhammed ve İslam (1969), Abdülbaki Gölpınarlı
İslam Tarihi Metodolojisi (2004), R. Stephen Humphreys
Müminlerin Emiri Ali (1978), Abdülbaki Gölpınarlı
Söyleşiler (İnsan Yayınları, Nisan 1996), Henry Corbin, Allame Mustafa Hüseyin Tabatabai
Tarih boyunca islam mezhepleri ve şiilik (1979), Abdülbaki Gölpınarlı
Hüseyin Bir Uyarı / Bir Sembol (1984-Beyan yay.) Mevlana Ebulkelam, Zakir Han, İkbal, Seyyid Ebu'l-A'la el-Mevdudi
 
Tekerlekli Sandalye
Üst