Dürtü Kontrol Bozukluğu

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
Çalma Hastalığı (Kleptomani)

Çalmadan duramayan bu kişiler genellikle aşağıdaki şekilde söylemler ya da düşünceler içine girerler:

“Markete gittiğimde oradaki çikolataları çalmak için inanılmaz arzu duyuyorum. Bunun yanlış olduğunu biliyorum. Direniyorum, geriliyorum. Sonra çalıyorum ve müthiş rahatlıyorum. Ardından ise pişman oluyorum.”
“Çaldıklarımın hiçbir maddi değeri yok. Ivır zıvır, abur cubur vb. ”
“Ben hırsız değilim”
“Çalmak için plan yapmadım. Düşünmedim. Sadece çaldım.”

Bu sorun, kişinin gereksinim duymadığı halde, parasal değeri ile ilişkisiz olarak nesneleri çalma dürtüsünü engelleyememe halidir. Kişi, çalma davranışının olumsuz sonuçlarını bildiği, bu davranışının sonucunda sıkıntı, utanç duyduğu halde dürtülerine karşı koyamamakta, aynı şeyi tekrarlamaktadır.

Engellenemez biçimde çalma dürtüsü olan kişi aslında çaldığı nesneyi alacak maddi güce genellikle sahiptir. Çalma davranışını planlamamış olabilir. Bu davranış genellikle aniden ortaya çıkar. Bu sorunda, çalma davranışı birinden intikam almak için yapılmaz.

Bu soruna sahip kişiler bu durumdan utandıkları için ve/veya bunun hastalık olduğunu bilmediklerinden çok az bir oranda tedavi arayışına girerler. Çalma hastalarının (kleptomanların) yaklaşık üçte ikisini kadınların oluşturduğu görülür. Kadınlarda erkeklere göre daha sık görülmesinin nedeni, erkeklerin böyle bir durumda bu rahatsızlığa sahip olduklarının fark edilememesi ve bunun sonucu olarak hastaneler yerine cezaevlerine gönderilmeleri olduğu düşünülmektedir. Yakalanan dükkan hırsızlarının %5-25 ’inde kleptomani vardır. Kadınlarda 30-35 yaşlarından, erkeklerde 50-55 yaşlarından daha sık görülmektedir. Büyük çoğunlukla genç ergenlik döneminde başlayan, fark edilmez ise ve tedavi edilmezse uzun yıllar devam etme eğiliminde olan bir sorundur.

Diğer dürtü kontrol bozuklukları çalma hastalığına eşlik edebilir. Erkeklerde ateş yakıp yangın çıkarma (piromani), patolojik kumar oynama, öfke kontrol sorunları, kadınlarda ise, saç, vücut tüylerini yolma hastalığı (trikotilomani) bu sorunla beraber görülebilmektedir.

Çalma hastalığının başlıca üç türü olduğunu söyleyebiliriz:

Aralıklarla çalıp, uzun süre buna ara verenler
Bir süre boyunca çalıp bir süre ara verenler
Hayat boyu çalanlar

Çalma Hastalığının Nedenleri Nelerdir?

Çalma hastalığının nedenleri konusunda çeşitli görüşler vardır. Psikanalitik kurama göre, insanda doğuştan geldiğine inanılan bir alt benlik vardır. Alt benlik, her an haz almak istemektedir. Üst benlik ise, otoriteyi temsil eden kişilerin etkisi ile oluşmuş bir benliktir. Üst benlik, topluma uyum sağlamak için, kişinin isteklerine sınır koymaktadır. Benlik ise, üst benlik ve alt benlik arasında dengeyi sağlamaya çalışır. Bu görüşe göre, çalma davranışı gösteren kişilerde, alt ve üst benlik arasında kalan ego dengeyi sağlayamamaktadır. Üst benliğin etkisi artmış, acımasızlaşmıştır. Kişi, kendisini cezalandırmak, suçlamak için çalma eylemlerine başlamaktadır. Freud’ a göre, bireyin bastırılmış çatışmaları rol oynamaktadır. Çalma davranışı ve çalınan nesneler cinsel bir doyum sağlamaktadır. Bu kuramda, “3-5 yaş” arasında görülen, Freud tarafından fallik dönem olarak adlandırılan, çocuğun cinsel organlarına yönelik ilgisinde yoğunluğun olduğu dönemlerde karşılaşmış olduğu sorunlarla ilişkili olabileceği düşünülmektedir.

Günümüzde dürtüsel çalma sorununu yaşayan kişilerde, çocukluk döneminde yaşanan travmatik yaşantıların bu sorunun gelişiminde oldukça belirleyici olduğunu görmekteyiz. Çalma davranışı olan kişi, travmatik yaşantıların etkisini ve oluşturduğu olumsuz duygu hallerini bastırmak için bilinçdışı bir çabayla bu semptomu geliştiriyor gözükmektedir. Aynı zamada, travmatik deneyimler sonucunda ortaya çıkan ve bastırılmak ve görmezden gelmek zorunda kalınan öfke birikimi sonucunda kişinin çalma davranışını sergileyerek öfkesini hedef değiştirerek ifade etme ve öcünü alma durumu söz konusudur. Bu kişilerde, travmatik olayların etkisi travma çalışması ile psikoterapide çalışıldığında çalma davranışının kaybolduğunu görürüz. Çalışmalardan elde edilen bu sonuçlar travmatik deneyimlerin bu sorunun ortaya çıkmasındaki belirleyici etkiyi onaylamaktadır.

Çalma Hastalığının Eşlik Ettiği Psikiyatrik Bozukluklar Nelerdir?

Klinik çalışmalar ve gözlemler çalma sorununun nerdeyse hiçbir zaman tek başına yaşanan bir durum olmadığını göstermektedir. Bu sorunu dile getiren kişilerde, dürtüsel çalma ile beraber psikiyatrik bir ya da birkaç sorunun olduğu görülür:

-Depresyon
-Takıntılar
-Alkol ve Uyuşturucu Kötüye Kullanımı
-Cinsel İşlev Bozuklukları
-Kişilik Bozuklukları
-Dissosiyatif Bozukluklar
-Yeme Bozuklukları
-Kompulsif Alışveriş

Çalma Davranışı Hangi Hastalıkların Sonucunda Görülebilir?

Dürtüsel çalma, bazı kişilerde beyinle ilgili fiziksel rahatsızlıklar sonucunda da ortaya çıkabilmektedir:

-Epilepsi
-Beyin Atrofisi
-Demans
-Bazı tümörler

Bazı ilaçların yan etkileri de çalma davranışına yol açtığı gözlemlenmiştir.

Tedavi

Çalma Hastalığı (Kleptomani) tedavisi mümkün olan psikolojik sorunlar arasındadır. Her vakayı kendi içerisinde değerlendirmek önemlidir. Bu sorun dürtüsel bir bozukluktur ve altta yatan psikolojik sorunlar her zaman söz konusudur (beyinle ilgili fiziksel hastalıklar hariç).

Erişkinlerde, diğer dürtüsel davranışlarda olduğu gibi dürtüsel çalma davranışında da çocukluk döneminde yaşanan travmatik deneyimlerin belirleyici olduğunu görmekteyiz. Bu sorunu yaşayan çocuklarda ve ergenlerde görülen belirleyici nedenler arasında da sorunun başlangıcından önce yaşanmış travmatik olayların ya da aile içinde yaşanmış olan şiddet, duygusal istismar, kayıp gibi travmatik durumların etkili olduğunu görürüz. Diğer taraftan, hem çocuk ve ergenler hem de erişkinlerde, bir süredir devam eden ve halen varlığını sürdüren aile içi sorunların çalma davranışına yol açabildiğini gözlemleriz. İster geçmiş travmatik mevzuların etkisi olsun ister bir süredir devam eden ve hali hazırda süren stres unsurları olsun, belirleyici bu nedenler psikoterapide çalışıldığında çalma dürtüsü ve davranışı ortadan kalkar.
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
Saç/Kaş/Kirpik Yolma Davranışı

Saç yolma davranışı, saç, kaş, kirpik yada diğer vücut kıllarını koparmak için giderek artan istek ve gerginlik ile, yolduğu zaman yerini kısa süreli rahatlamaya bırakan trikotillomani diye isimlendirilen bir rahatsızlıktır. Trikotilomani sözcük yapısı bakımından üç kelimeden oluşmaktadır: Saç (thrix), çekme (tillein) ve mania (mani, duygusal taşkınlık). Dürtü kontrol bozukluklarının içinde yer almaktadır.

Saç/Kaş/Kirpik Yolma Davranışının Görülme Sıklığı ve Yaygınlığı Nedir?
Genellikle ergenlik döneminde kadınlarda erkeklerden 5-10 kat daha fazla, erken erişkinlikte ise kadın ve erkekte eşit oranda görülmektedir. İlk saç yolma davranışı, sıklıkla 12 yaşlarında ortaya çıkmaktadır.

Saç/Kaş/Kirpik Yolma Davranışına Hangi Bozukluklar Eşlik Etmektedir?

Saç yolma davranışına sık olarak depresyon, kaygı bozuklukları, alkol ve madde kullanımı, diğer dürtü kontrol bozuklukları eşlik etmektedir.

Saç/Kaş/Kirpik Yolma Davranışı ve Aile

Çocukken ailesinden ayrılan, aile fertlerinden birini kaybeden kişilerde saç/kaş/kirpik yolma davranışı daha sık gözlenmektedir. Saç yolma davranışı olan ailelerde aşırı mükemmeliyetçi, eleştirici, reddedici annelerin yanı sıra, duygularını belli etmeyen, pasif babalara sık rastlanmaktadır.

Saç/Kaş/Kirpik Yolma Davranışı ve Tedavisi

İlaç Tedavisi
Hastalığın belirtilerini hafifletmektedir. İlaç tedavisi ve psikoterapinin birlikte uygulanması ise en etkili tedavi yöntemidir.

Psikoterapi
İnsanlar, çocuk ya da yetişkin olsun hiçbir neden yokken saç/kaş/kirpik yolma davranışları içine girmezler. Bu tür davranışlar kişinin farkında olmadığı altta yatan duygusal gerilimle ilişkilidirler. Kişi bu davranışları yaptığında bir nevi rahatlama yaşar. Bunlar kompulsif türden davranışlardır. Nasıl ki temizlik takıntısı olan bir kişi ellerini yarım saat yıkamadan rahat edemiyorsa, yolma davranışı gösteren kişiler de yolmadan rahat edemezler. Bu tür kompulsif davranışların zeminlerinde hemen hemen her zaman belirli bir duygusal gerilim hali söz konusu olduğundan, bu gerilimin kaynağını bulup çözmek gerekir.

Gerilim kaynağı pek çok şey olabilir. Mevcut ya da geçmişte olmuş olan aile içi sorunlar, cinsel taciz, fiziksel şiddet, ailevi baskılar yolma sorunları olan kişilerde en çok rastladığımız durumlardır. Nedenler belirlenip EMDR yöntemi ile çalışıldığında çok kısa sürede bu davranışlar sönmektedir. Eğer mevcut bir travmatik durum varsa ve bu aile içinde yaşanan olumsuzluklar ilişkiliyse bireysel EMDR uygulamasının yanı sıra aile ile de çalışmak gerekir.
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
Tikler

Tikler, karşı konulamaz bir şekilde aniden ortaya çıkan, tekrarlayan ve ritmik olmayan sesler ve davranışlardır. Okul çağında görülebilen geçici ve tek belirtili tiklerin yanı sıra Tourette Bozukluğu da vardır.

Tik Çeşitleri
Yüzdeki tikler (göz kırpma, burun kıvırma, kaşları kaldırma vb.) en sık görülen tikler arasındadır. Baş bölgesinde görülen tikler arasında baş oynatma, burun çekme, üst üste gelen öksürmeler şeklindeki tikler gelmektedir. Boğaz bölgesinde yutma ya da yutar gibi hareket etme, hıçkırma, boğazı temizlemeye zorlama, dudakla birlikte yapılan tikler vb. gelmektedir. Bunun yanı sıra dizi, ayakları sallama, çıtlatma, kulakları oynatma, kaşları kaldırma, kolları sıvama vb. tiklerde görülebilmektedir. Kişi iç gerilimlerinden, çatışmalarından kurtulmak için tikleri kullanmaktadır. Tikler engellenmeye çalışıldıkça daha çok artış göstermektedir.

Tiklerin Sıklığı ve Yaygınlığı
Tiklerin sıklığı ve şiddeti değişebilmektedir. Korku, tedirginlik, kaygı yaratan ortamlarda artmaktadır. Uyku esnasında ise kaybolmaktadır. Çocuklukta ve erken ergenlikte başlamaktadır. Özellikle 6-7 yaşlarında daha sık görülmektedir. Erkek çocuklarda kızlara göre 3 kat daha fazla görülmektedir.

Tiklerin Oluş Nedenleri

Tiklerin merkezi sinir sistemindeki bozukluk sonucu oluştuğunu ileri süren bir görüşün yanı sıra ruhsal etkenlerin önemli olduğunu ileri süren bir görüş de bulunmaktadır. Ruhsal etkenlerin başında erken yaşlarda başlayan ve süren korku, kaygı, gerginlik yer almaktadır. Kişi saldırganlık dürtülerini dışa vurmadığı takdirde bilinç altındaki arzular istem dışı bir takım davranışların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. İstem dışı bu hareketler zamanla alışkanlık haline gelmektedir.
Tiklerin bir diğer nedeni de taklittir. Çocuk taklit yoluyla öğrenirken çevresindekilerin bu şekildeki tik davranışlarını da edinebilir.

Tiklerin Tedavisi
İlaç tedavileri yanı sıra psikoterapi ve gerekli olursa aile ile de çalışılarak çözüme gidilir. Saç, kaş, kirpik yolma durumun da uygulanan yöntemler tikler için de geçerlidir. Ailenin ve çevrenin tiklerin istem dışı olduğunu kabullenmesi ve destekleyici yaklaşımda bulunması önemlidir.
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
Kompulsif Aşırı Yeme

Kompulsif aşırı yeme dürtüsel aşırı yemeden farklı bir sorundur. Her iki aşırı yeme durumunda da kişi ihtiyacı olmadan, tok olduğu halde aşırı yer, yemediğinde sıkıntı ve tedirginlik yaşar, yedikten sonra kendini bir süreliğine rahatlamış hisseder ve bu rahatlamanın ardından yemeden önceki sıkıntı durumuna geri döner. Kompulsif aşırı yemenin farkı, yemediği taktirde kötü bir şeyler olacağına dair kişinin tedirginlik ve kaygı duymasıdır. Kötü bir şeyler olacağına dair yaşanan tedirginlik herhangi bir konu ile ilgili olabilir ya da kişi belirli bir konu olmadan, kendisi ya da sevdikleri ile ilgili kötü bir şeyler olacağı duygusuna kapılır.

Kompulsif aşırı yeme sorunu yaşayan insanların aşağıdaki türden söylemler ya da düşünceler içine girdikleri görülür:

“Bu yemeği yemem lazım, eğer yemezsem sevdiklerimin başına bir felaket gelebilir.”
“Yemezsem hasta olurum, kanser olurum.”
“Şimdi bu yemeği yemezsem bir şeyler kötü gidecek. Ne olduğunu bilmiyorum ama mutlaka bir sorun olacak.”

Kompulsif aşırı yeme, bir bağımlılık gibidir

Kişi, kendisini daha iyi hissetmek için sürekli yemek yemektedir. Ancak, bağımlılık gibi gözükmesine rağmen aslında bir takıntı sorunudur. Kompulsif aşırı yemede kişi, yemediğinde olumsuz şeyler yaşayacağı ile ilgili rahatsız edici ve tekrarlayan düşüncelerden ve suçluluk duygusundan kurtulmak için aşırı yer.

Kişi, yemediği takdirde kendisinin veya ailesinin başına kötü olaylar geleceğini düşündüğünde aşırı bir suçluluk hisseder. Bu suçluluk duygusunu azaltmak için tekrar tekrar yemek yer. Yediğinde, takıntısından kaynaklanan suçluluk duygusu ve beraberindeki sıkıntı azalır ancak bu sefer de aşırı yediği için pişmanlık duyar ve kendini suçlar. Bu döngü böyle devam eder.

Psikolojik travma veya diğer psikiyatrik bozukluklarda da bir bulgu olarak görülebilir. Kompulsif aşırı yemede, kilo alımına yol açacak düzeyde aşırı yeme söz konusudur. Şeker, kalp hastalığı gibi problemlere neden olabilir. Kompulsif aşırı yeme, genellikle suçluluk ve depresyon duygularının ardından başlamaktadır.

Kompulsif Aşırı Yeme Hangi Kişilik Özelliklerinde Daha Sık Görülür?

Bazı kişilik özelliklerine sahip kişilerde kompulsif aşırı yeme sorunu daha çok görülmektedir. Bu sorun,
-Olaylar karşısında çabuk endişelenen
-Mükemmelliyetçi
-Diğerlerinin düşüncelerini aşırı önemseyen
-Özgüven eksikliği olan
-Sosyal baskı yaşayan
kişilerde daha sık görülmektedir.

Kompulsif Aşırı Yeme Tedavisi
Obsesif-Kompulsif Bozukluğu (OKB) olan bu sorunun giderilmesinde, genel çerçevesi ile OKB’ deki yaklaşım izlenir. Bu kişilerin değerlendirilmesinde mutlaka geçmiş travmatik etkilenmeler karşımıza çıkar. Bu travmatik etkilenmeler çalışılıp giderildiğinde, kişinin yemediği takdirde olumsuz şeyler olacağına dair düşünceleri gelmemeye, gelse bile rahatsız etmemeye başlar. Rahatsız edici düşüncelere maruz kalmayan kişi aşırı yeme ihtiyacına girmediğinden, aşırı yeme davranışı ortadan kalkar.
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
Yangın Çıkarma Hastalığı (Piromani)

Yangın çıkarma dürtüsü olarak tanımlanan bu sorunu yaşayan insanların aşağıdaki türden söylemler ya da düşünceler içine girdiklerini görürüz:

“Yangın çıkarmaktan elde ettiğim maddi bir kazanç yok.”
“Bir ideolojim yok ki, maksadım ideolojik bir duruma dikkat çekmek olsun.”
“Ateş yakmak, yangın çıkarmak bana inanılmaz haz veriyor. Bu hazzı veren başka hiçbir şey yok.”
“Çıkardığım yangında birileri ölmüş/ölmemiş umurumda değil.”
“Pişman değilim.”

Piromanlar, kundaklama faaliyetinin öncesinde bir gerilim hali yaşarlar ve ardından derin bir haz duyarlar. Piroman, sonucu ne olursa olsun yangın çıkarma dürtüsünü durduramaz. Bu sorun, erkeklerde kadınlara göre daha sık görülmektedir.

Piromanlar, yangın çıkarmaktan maddi bir kazanç elde etmezler. Maksatları kendilerine bir arazi açmak değildir. Hayat boyu hiçbir terör örgütüne girmemişlerdir. İdeolojik bir duruma dikkat çekmek gibi bir hedefleri yoktur. Sadece kendilerini yangın çıkarma ile ilgili baskı altında hissederler ve eyleme geçmeden rahatlayamazlar.

Yangın Çıkarma Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

Planlayarak ateşe verme, ateşe vermeden önce yoğun bir şekilde gerginlik hissetme
Ateş ve itfaiyecilikle ilgili malzemelere hayranlık duyma
Yangın haberlerini hayranlıkla ve heyecanla izleme
Ateş yakmak ve yanan ateşi ya da çıkardığı yangını seyretmekten büyük haz duyma, ateş yakma öncesi olan gerginliğin geçmesi ve rahatlama
Yangının meydana getirdiği zarara karşı ilgisiz kalma, suçluluk hissetmeme
Zarardan ve yıkımdan zevk alma
Zaman içinde daha büyük yangınlar çıkarma eğilimi gösterme

Yangın Çıkarma Hastalığı Ne Zaman Başlar?
Yangın çıkarma hastalığı, genellikle çocukluk yaşlarında başlar. Bu kişilerin geçmiş dönem öyküsü dinlendiğinde, okuldan kaçma, evden kaçma, görev ihmali gibi antisosyal eğilimlerin olduğu görülür. Yangın çıkarma sorunu olan kişilerde uykuda işeme öyküsüne sık rastlanmaktadır.

Yangın Çıkarma Hastalığına Eşlik Eden Durumlar

Alkol zehirlenmesi
Cinsel sorunlar
Ortalamanın altında zeka seviyesi
Travmatik yaşantılar
Öfke kontrol zorluğu ya da öfkesini ifade edememe

Tedavi

Bu soruna sahip kişilerde genellikle yüzeyde olan ya da bastırılmış, agresyon (öfke) fazlalığına rastlanır. Bastırılmış olması durumunda, kişilerin kendilerine güvenli bir şekilde kendilerini ifade edememeleri söz konusudur. Öfke duygusu yaşanamaz ya da hedefe uygun yaşanmaz. Yüzeyde ya da bastırılmış olsun, agresyon fazlalığına ve dolayısıyla yangın çıkarma davranışına yol açan travmatik yaşantıların belirlenmesi ve bunların travmatik etkilerinin psikoterapide travma çalışması ile ortadan kaldırılması sonucunda yangın çıkarma dürtüsü ve davranışı söner. Yeni ve alternatif davranış biçimlerinin oluşturulmasına yönelik uygulanan teknikler de destekleyici yaklaşımlar olarak kullanılır.
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
Seks Bağımlılığı (Cinsel Dürtü Bozukluğu)

Seks yapma dürtüsüne engel olamama ve bunu gelişigüzel bir şekilde farklı kişilerle eyleme dökme olarak tanımlanan bu sorunu yaşayan insanlar genellikle aşağıda belirtilen söylemler ya da düşünceler içine girerler:

“Sabah, öğlen, akşam başka bir kadınla/adamla birlikte oluyorum. Kendimi tutamıyorum.”
“Düzenli bir ilişki sürdüremiyorum. Bir ilişkiye başlasam bile başka kadınlarla/erkeklerle cinsel ilişki düşünmeden edemiyorum.”
“Adamın/Kadının çekiciliği, yakışıklılığı önemli değil.”
“Cinsellikten başka hiçbir şey düşünemiyorum.”
“Her ilişkiden sonra suçluluk duyuyorum.”
“İtibarımı, prestijimi kaybetmekten korkuyorum.”
“İlişkiye girmekten zevk almadığım halde gelişigüzel ilişkiler kuruyorum.”

Bazı kişiler sevişmek istemedikleri halde seks yapma dürtülerine engel olamamaktadırlar. Seks bağımlılığı olan kişilerin bazılarında, bu sorun öncesinde aşırı mastürbasyon, pornografik materyal ile haşır neşir olma durumları olduğu görülür. Ardından, gelişigüzel biçimde farklı kişilerle cinsel birliktelikler olmaya başlar ve bu durum giderek artan bir sıklıkta yaşanmaya başlanır. Kişi, dürtüsünü kontrol edemez ve birçok kişi ile seks yapar. Bu duruma, erkeklerde “satiriasis”, kadınlarda “nemfomani” adı verilmektedir.

Seks bağımlısı olan kişi, sürekli olarak cinsellik düşünür, kolay cinsel ilişkiye girer, cinsel davranışlarda seçici değildir. Seksten sonra büyük bir suçluluk duyabilir; kadınlarda, ilişki sonrası yoğun suçluluk hissetme erkeklere oranla daha çok olmaktadır. Bunun son olduğuna karar verir ancak kısır döngü halinde bu davranış tekrarlar. Erkeklerde hiç suçluluk hissetmeme durumu da söz konusu olabilmektedir.

Seks bağımlılığında kişi, her defasında ilk ilişkisiymiş gibi heyecan hissetmek ister, başka bedenleri arzular. Ancak cinsellikten önce ya da hemen sonra seks yaptığı kişi ile mesafeli hisseder. Birlikte olmadan önce mesafeli hissetse dahi cinsel birliktelik yaşamaktan kendini alıkoyamaz.

Seksüel aktivite öncesindeki heyecan arayışı beynindeki mutluluk hormonlarını harekete geçirdiğinden, kişi geçici bir süre mutsuzluğundan, depresyonundan kurtulmaktadır. Bu durum alışveriş, madde bağımlılığı gibi sorunlarda da kendini gösteren bir unsurdur. Ardından ise, sürekli pişmanlık duyar, pişman olmasa bile mutsuz ve depresif hisseder. Ardından, kötü hissetme halinden sıyrılmak için yine seks peşine düşer ve giderek bağımlılığın esiri haline gelir. Bu döngü ve duygusal iniş çıkışlar kişiyi intihar düşüncesine bile sürükleyebilmektedir.

Seks Bağımlılığının Sıklık ve Yaygınlığı
Türkiye’de seks bağımlılığının sıklık ve yaygınlığını gösteren bir çalışması bulunmamaktadır. ABD kaynaklı çalışmalar, Amerika’da 16 milyon kadın ve erkeğin seks bağımlısı olduğunu ortaya koymaktadır.

Bu sorun, erkeklerde kadınlara göre dört kat daha fazla görülmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde daha sık görülmektedir. Bunun sebebinin iş dışında zevk alınabilecek imkanların olmamasından kaynaklanabileceği düşünülmektedir.

Seks bağımlılığı, kendilerine hayran, kendini büyük gören kişilerde daha sık görülmektedir. Çabuk morali bozulan, duygusal iniş çıkışlar yaşayan, sıkıntıya katlanma eşiği düşük olan kişilerde ve bağımlı kişilik yapısındaki insanlarda bu sorun daha sık görülebilmektedir. Araştırmalar, yeme bozukluğu tedavisi gören kişiler de, alkol ve seks bağımlılığının daha sık görüldüğünü göstermektedir. Bütün bunlardan anlaşılabileceği gibi, seks bağımlılığı aslında ciddi psikolojik sıkıntılar yaşayan insanlarda görülen semptomlardan biridir.

Seks Bağımlılığının Nedenleri
Seks bağımlılığı yaşayan kişilerin psikolojik değerlendirmeleri yapıldığında, bu soruna yol açan bazı belirleyicilerin sıklıkla karşımıza çıktığını görürüz. Bazı unsurlar direk bir şekilde bu soruna yol açarken bazıları sorunun tetiklenmesinde ve/veya sürmesinde rol oynamaktadır. Direk biçimde bu soruna yol açan nedenlerin başında, özellikle kadınlar için, çocukluk ve ergenlik dönemlerinde cinsel tacize maruz kalmak gelmektedir. Erişkinlikten önce cinsel taciz yaşamış kadınlarda bu travmatik olay ya da olayların etkisi, cinsellikten soğuma, cinsel isteksizlik, vajinismus gibi cinsel işlev bozukluklarına yol açabildiği gibi, aksi istikamette bir sonuç da doğurabilmekte ve gelişigüzel cinsel ilişki kurma ve bu konuda kendini kontrol edememe durumunu da ortaya çıkarabilmektedir.

Özellikle çocuklukları cinsel tacize şiddetli ve tekrarlayan bir şekilde maruz kalmış kadınlarda, cinsel işlev bozukluklarından ziyade seks bağımlılığının ortaya çıktığını görürüz. Cinsel taciz geçmişi ile beraber çocukluğunda babası tarafından duygusal istismara ve ihmale maruz kalan kadınlarda cinsellikle ilgili sorunun seks bağımlılığı yönünde oluşma ihtimali artmaktadır.

Erkeklerde de cinsel tacize maruz kalmış olmak, erişkinlik döneminde birçok sorunla beraber seks bağımlılığına da yol açabilmektedir. Erkeklerde, çocukluk döneminde annenin çeşitli nedenlerden dolayı duygusal şiddet göstermesi ya da ihmali bu sorunun ortaya çıkmasına yol açabilmektedir. Kadınlarda ve erkeklerde, çocuklukta yaşanan bu tür olayların travmatik etkisi depresyona neden olmakta ve depresyonu baskılamaya yarayan bir eylem olarak cinselliği kullanmak söz konusu olmaktadır. Bu sorunu yaşayan insanların neredeyse hiç biri “ben depresyondayım; bunu bastırmak ve depresif hissetmemek için seks yapıyorum” demez. Bu, otomatik bir süreçtir; diğer bağımlılık türlerinde olduğu gibi travmatik yaşantıların aşırı duygusal baskısı, kişiyi bu baskıdan kurtulmaya iter ve kişinin çok kısa süre için bile olsa iyi hissetmesine yol açan davranışların ortaya çıkmasına neden olur.

Seks bağımlılığına neden olan ya da bu durumu tetikleyen başka unsurlar da vardır. Bunlar, bu sorunu yaşayan insanlar da daha az rastladığımız durumlardır:

• Çevre (internet, pornografinin yaygınlığı vb. )
• Beynin temporal bölgesinde olan bir tümör
• Epilepsi gibi psikiyatrik bozukluklar

Seks Bağımlılığı Ve Yaşanan Kayıplar
-İlişkilerin bozulması
-Maddi kayıpların oluşması
-İş yaşamının bozulması
-Kişinin itibarının ve prestijinin sarsılması

Tedavi
Bu sorunu yaşayan insanlarda, genellikle zeminde depresyon ve agresyon fazlalığı bulunduğundan ve bunların nedeni de çocukluk travmaları olduğundan, psikoterapide esas hedef travmatik etkinin ortadan kaldırılmasıdır. Bu etki travma çalışması ile psikoterapide çalışıldığında zihnin aşırı bir şekilde cinsellik ile uğraşması durumu, gelişigüzel seks yapma isteği ve uygun olmayan cinsel deneyimlerin yaşanması hali ortadan kalkar. Travma çalışması yapılan EMDR yöntemi bu konuda son derece etkilidir.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst