Ebru sanatı ile terapi...

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
ebrusanati.jpg


Bedensel ve zihinsel engelli hastalara ders veriyor.

Ebru sanatçısı ve Hattat Fuad Başar, bazı hastanelerde, bedensel ve zihinsel engelli hastalara 1,5 yıl ebru dersi verdiklerini, ebru kursuna katılan hastalarda, olumlu gelişmelerin yaşandığına şahit olduklarını belirterek, bu konuda daha profesyonel çalışmak için ilgili bakanlıklardan destek beklediklerini söyledi.

Birleşmiş Milletler (BM) Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) somut olmayan kültür mirası çalışmaları kapsamında, Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce belirlenen Türkiye'nin 2009 yılı ''Yaşayan İnsan Hazineleri'' listesinde yer alan hattat ve ebru sanatçısı Fuad Başar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ebru sanatının Uygur Türklerinin buluşu olduğunu ve bin yıldan daha fazla bir geçmişe sahip olduğunu tahmin ettiklerini kaydetti.

Çok eskilere dayanan ebru sanatıyla ilgili belgelerin olmadığını ve bu nedenle kesin tarihinin bilinmediğini anlatan Başar, ''Ebru sanatı öz be öz Türk sanatı'' dedi.

Sanatın, Uygur Türklerinden sonra Anadolu'ya yayıldığını, 1600'lü yıllarda Avrupa'ya ulaştığını ifade eden Başar, şöyle konuştu:

''Ama esas kimliğini Anadolu'da bulmuş. Osmanlı'nın eline düştüğünde, bir zanaat olarak Anadolu'nun çeşitli yerlerinde Osmanlı'ya bağlı çeşitli yerlerde yapılmış bir sanat. Osmanlı'nın çöküşünden sonra rahmetli Necmeddin Okyay'ın eliyle günümüze ulaşmış bir sanat. Kıl gibi bir ince bağla günümüze gelmiş bir sanat. Necmeddin Okyay'ın fedakarlığı sayesinde oluyor. Tabiatta bulunan malzemelerin büyük bir ihtimalle bir ilham eseri olarak, bir araya getirilip yoğunlaştırılmış bir sıvı üzerinde çeşitli nakışların elde edinmesine dayanıyor. İcadı gerçekten çok garip. Gerçekten kimsenin pek hayal edemeyeceği bir sanat. Tesadüf mü, ilham mı hala tartışırız. Başlangıcını bilmiyoruz.''

Başar, 1970'li yıllardan sonra çiçekli ebruların geliştirildiğini ve dekoratif bir sanat haline gelmeye başladığını bildirdi.

-''TIBBEN MÜMKÜN DEĞİL AMA OLDU''-

Başar, Türk sanatlarının en zorunun ebru sanatı olduğunu, taklidi ve kopyası olmayan tek sanat olduğunu, ancak benzerinin yapılabildiğini belirtti.

İnsanı etkileyen ve bağımlılık yaratan bir sanat olduğunu ifade eden Başar, şunları söyledi:

''Bu özelliği, (bazı hastalıkların tedavisinde nasıl bir etki gösterir) diye yıllardır araştırıyoruz. Bazı kurumlarda bedensel ve zihinsel engelli hastalara 1,5 yıl kadar ebru dersi verdik. Bu faaliyeti gözlemledik. Rapor halinde uluslararası bir tıp kongresinde de tebliğ olarak sunuldu. Zihinsel engelli hastaların çalıştığı ebruları kurusun diye, 2 gün beklettik.

Kuruduktan sonra, zihinsel engelli hastaların hiç şaşırmadan kendi ebrularını aldıklarına şahit olduk. Bu önemli bir tespit. Örneğin MS hastaları fırçayı kavrama kabiliyetine sahip değiller, tutamıyorlar. Bu hastalarda bir süre sonra fırça kavrama kabiliyetinin ortaya çıktığını gözlemlendik. Tıbben mümkün değil ama oldu. Ebru kursuna katılan hastalarda, olumlu gelişmelerin yaşandığına şahit olduk. Bu konuda daha profesyonel çalışmak için, ilgili bakanlıklardan destek bekliyoruz.''

Sanatla ve meşguliyetle tedavinin yıllardır bilindiğini ve bazı kitaplarda doğruluğuyla ilgili bilgilerin yer aldığını anlatan Başar, hoca olarak yetiştirdiği 3 öğrencisinin hastanelerde gönüllü olarak ebru kursu vermeye devam ettiğini dile getirdi.

-''UYGULAMA KONULURSA ÇOK İYİ NETİCELER ALINACAĞI KANAATİNDEYİM''-

Sanatla uğraşan insanın, hayata daha fazla bağlandığını kaydeden Başar, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Sanat insanı çok ıslah ediyor. Bu açıdan Ebru sanatı en önemli yerde. Çünkü sonu yok. Desenlerin, şekillerin sınırsızlığı kişilerdeki merakı artırıyor. İnsanları hastalığından uzaklaştırıyor. Uygulama konulursa çok iyi neticeler alınacağı kanaatindeyim. Kurslarımıza katılan kişiler, 2-3 ay sonra kendiliğinden (biz geldiğimizde bir sürü psikolojik sorunlarımız vardı. Şimdi çok iyiyiz) diyorlar. Ciddiye alındığı takdirde oluşacak sektör Avrupa'ya ihraç edilebilir. Avrupa, bu konuya psikolojik problemler yönünden çok muhtaç. Bunu bizzat gözümüzle gördük. Avrupalının çoğu cepleri dolu, gönülleri boş insanlar. Gönüllerinde yüreklerinde bir boşluk var. Bu boşluğu sanatımızla doldurabiliriz. Yetiştirdiğimiz gençlerin yurt dışında ders vermeleri için, çeşitli çalışmalar, görüşmeler yapıyoruz. Olumlu gelişmeler olacağına inanıyoruz. İspanya ile ön görüşme yaptık.''

Yetkili makamlara yapmak istedikleri çalışmaları anlatamadıklarını ifade eden Başar, ''Çünkü sanat Türkiye'de çok önemsenmiyor. (Boş zaman bulmuş cicili bicili şeylerle uğraşıyor) gibi algılanıyor. Evrenin temeli sanat. Sanatın olduğu yerde kötülük olmaz. Önemli olan konuları hep ihmal ederiz. Çocuklarımızın okul öncesi eğitimden itibaren sanatla uğraşması sağlanmalı. Sanatçıların ve sanatın iki ülkeyi kaynaştırdığı gibi kimse kaynaştıramaz. Çünkü, sanatta art niyet yok'' diye konuştu.

gercekgundem
 
Tekerlekli Sandalye
Üst