Egoların patladığı o programların parasını, engelli sporculara verecektim.!

  • Konuyu başlatan Fırtına
  • Başlangıç tarihi
F

Fırtına

Guest
6082.jpg



“Hayatımda kazandığım hiçbir para beni bu kadar mutlu etmemişti...”

Ağlamamak için kendimi zor tuttuğum an..

Çok usta olabilirsiniz televizyonculukta... 20 yıl 30 yıl her canlı yayını bir türlü götürebilmiş, en tehlikeli sularda sörf yapabilmiş, en kaygan buzlarda slalom zikzakları çizmiş olabilirsiniz... Farketmez..

Her canlı yayın, bir başka sırat köprüsüdür..

İpin üzerindeki her gösteri, cambaz için, ölümle kalım arasındaki o ince çizgidir... Ahmet Çakar ve Erman Toroğlu’yla program yapmaya başladığımda “her an herşeyin olabileceğini “düşündüm elbette... Fakat “her an herşeyin olabilmesinden hiç ürkmemiştim ki ben...”

“Olursa olsun varsın” demiştim..

Yine de içten içe, hiç beklememiştim, bunca yıldır tanıştığım insanlarla, böylesine bir “son”u... İki hafta boyunca çok gergin günler, hiç unutamayacağım saatler geçirdim... 40 yıllık okul arkadaşımın isteğiyle döndüğüm programda, “iki yorumcunun, kurulmuş saatli birer bomba gibi üzerime geldiğini” gördüm... Birbuçuk saat, her an çıkacak bir çıngarı beklerken bir taraftan da hiçbir şey olmamış gibi, canlı yayın konuklarıyla bağlantılar halinde programı sürdürdüm..

Hem konuşmuyorlardı... Hem de konuşturmamaya niyetliydiler..

O gün bir söz verdim..

Egoların patladığı o programların parasını, engelli sporculara verecektim..

O programlardan tek bir kuruş almayacak, englli sporculara ortez ve protez alınması için Yavuz Kocaömeroğlu’nun başkanlık ettiği Engelliler Vakfı’na bağışlayacaktım... Doğrusu dün Kocaömeroğlu beni öğle yemeğine davet ettiğinde, o paralarla 4 engelli sporcuya hayat verildiğini bilmiyordum..

Teker teker resimleriyle, dosyalarıyla ve yapılan yardımlarla önüme serdi neler yapıldığını Yavuz Kocaömeroğlu... O resimleri gördükçe, onlara takılan ortez ve protezleri farkettikçe, boğazım düğümlendi, gözümden yaşlar sicim gibi akmak istedi... Kalabalık bir restoranın en civcivli öğle saatleriydi, ağlamamak için yutkundum, yutkundum, gözümdeki yaşları düğüm yapıp yuttum..

Hayat böyle bir şey..

En kötü olayı, isterseniz en mutlu olay haline getirebiliyorsunuz..

“Allah kahretsin” dediğiniz bir olaydan, “Allaha şükür” dediğiniz bir olay yaratabiliyorsanız, hayatın mucizesini yaşabiliyorsunuz demektir... Hiçbir para beni dünkü kadar mutlu etmedi... Vermek almaktan daha büyük bir mutluluktur derler..

Bu sözü hiç unutmayın..

Mucize denilen şeyin şifresi bu sözcüktedir..

SAĞ AYAĞI OLMAYAN GÖKHAN’A TAKILAN PROTEZ BACAK!..

Sekiz yıl önce sağ ayağını, tren raylarında geçirdiği kaza sonucu dizaltından kaybetti Gökhan... Sağ bacağının diz altı yok... Ancak futbola aşıktı Gökhan... Ayağını da kaybetse futbol oynama zevkini kaybetmek istemiyordu... 6 yıldır Samsun Engelligücü Spor kulübü Ampute futbol takımında oynuyor... Son Kale programında o ne idüğü belirsiz tartışmadan sonra, “O programların Engelliler Vakfına bağışlanan” paralarından sağ ayağına yeni bir protez takıldı..

İngiltere’ye karşı iki kez milli olan bir futbolcumuz Gökhan Sağır... Onun yeni protez bacağında katkım olduğu için dünyanın en mutlu insanıyım ben... Baştan kötü gibi görünen olaylara bakıp, “krizin altında ezilirseniz, hayat size negatif döner...” Oysa en berbat krizden, hayata ve insanlara nasıl katkı sağlayarak çıkabilirim diye düşünürseniz, en kötü olaylar, “insanlığa yardım olarak geri dönerler...”

İyi ki, Son Kale programında o anlamsız tartışmalar yaşanmış... Sağ ayağının diz altı olmayan Gökhan Sağır şimdi yeni goller atacak, kimbilir kaç kez daha milli olacak... Yaşama umutla sarılacak... Hayatın keyfini yaşayacak..

Son Kale programında birileri “kendilerinin ne kadar vazgeçilmez olduğunu” anlatmaya çalışmak için anlamsız bir tartışmaya girmişlerdi... O tartışma Gökhan’a, Eşref’e, Leyla’ya ve Temel’e protez ve ortez olarak döndü... Şimdi onlar çocuk felci geçiren bacaklarına, diz altı olmayan sağ ayaklarına taktıkları ortez ve protezlerle hayatı mutlu yaşamaya başladılar...

Egoların patladığı yere, ortezler ve protezler hayat verdiler..

7 AYLIK HAMİLE BASKETBOLCU LEYLA

2 yaşında çocuk felci geçirdi Leyla Yavaşçı... Babasının işyerindeki kazada ayağında çatlaklar oluştu... Engelli derecesi yüzde 60... Yaşı 24... 7 aylık hamile ve basketbol oynuyor... Şimdi yenisi takılan ortezle çocuğunu doğurduktan sonra, yeniden basketbol oynamaya devam edecek..

O gün Son Kale programında, kimsenin sözünü kesmek, kimseyi engellemek değildi amacım... Birilerine “kaldırılamayacak derecede ağır sözler söylenmesini engellemeye” onların insanların hayatını hiç yere karartmamaktı amacım..

Bu çabanın karşılığında çok kötü günler ve saatler geçirdim... Her zaman bir ipe bağlı olan televizyonculuk kariyerinin gidip geldiği saatler yaşadım... O krizli saatlerden, Leyla Yavaşçı’ya, yeni doğacak bebeğiyle basketbol yapma mutluluğu doğdu..

Yaşasın hayat..

FELÇLİ AYAĞIYLA BASKETBOL OYNAYAN EŞREF

Benden 20 yaş küçük, 1979 doğumlu Eşref... Üç yaşındayken rahatsızlanıyor ve yüksek ateş sonucu tek taraflı felç geçiriyor... Sol bacağı felçli, yüzde 40 engelli... Son Kale programının engelli sporculara aktardığımız paralarıyla, Karbon Uzun Yürüme Cihazı (Ottobocak Diz ve Ayak Bileği Eklemli) Ortez takıldı kendisine... Basketbol oynuyor... Halter ve kort tenisini de amatörce yapıyor..

Engellilyer Vakfı Başkanı Yavuz Kocaömer, dün Eşref Yıldız ve üç arkadaşının bu resimlerini verdi bana... “Yaptığın katkıları gör ve hisset” diye... Gözümden akan damla yaşı saklayabilmek için çok uğraştım restoranın ortasında... İyi ki yaşamışım o “berbat televizyon programı saatlerini...” Şimdi o stres dolu saatlere değdiğini hissediyorum....

“HAYATIMDA HİÇBİR PARA BENİ BU KADAR MUTLU ETMEMİŞTİ...”

Üç yaşında geçirdiği ateşli bir hastalık sonucu engelli oldu Temel Albeni... Sakatlar Derneği’ne başvuru için gittiğinde, birçok kişinin basketbol oynadığını gördü ve “Ben de oynayabilirim” dedi... Yalova Ortopedik Engelliler Spor Kulübü’nde basketbol oynuyor yüzde 50 engelli bacağıyla... Ona da yeni bir ortez takıldı Son Kale programının, engellilere aktarılan paralarından... 6. sınıfa ve 1. sınıfa giden iki çocuğu şimdi büyük bir gururla babalarını seyredecekler... Belki onlar da babalarına bakıp, basketbol oynamaya özenecekler..

Hayat pozitif enerjinin birbirini tekiklemesiyle, olumsuz olanı ve yıkıcıyı diskalifiye edecek... Dün Yavuz Kocaömer ve Fatih Karaca’yla otururken şöyle dedim bir ara; “Hayatımda kazandığım hiçbir para beni bu kadar mutlu etmemişti...”


Reha MUHTAR
 
Tekerlekli Sandalye
Üst