Elif Şafak/AŞK

İskender Durgun

Üye
Üye
Katılım
Eyl 4, 2010
Mesajlar
599
Tepkime Puanı
0
Puanları
16
Yaş
57
elif-safak-resim.gif






Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, göreneklerin kıskaca aldığı insana yoğunlaşıyor.

"Aşk", roman içinde roman. İç içe geçmiş bir kurguyla aşkın kuralları ve aşka varış yolları anlatılıyor. Olaylar çok geniş bir coğrafyada, farklı zaman dilimlerinde geçiyor, farklı kültürleri anlatıyor ve iki farklı düzlemde ilerliyor. Doğu-Batı, gerçek-gerçeküstü, dünyevi aşk-ilahi aşk zıtlıklarını bir potada eritiyor. Farklılıkların birbirini besleyip beslemediğini, varolan çatışmaları, uzlaşmaları sorguluyor.

Kahramanları da Amerikalı Yahudi asıllı ev kadını Ella, Hollanda´da yaşayan İskoç kökenli ateist, sonradan Müslüman olan Aziz A. Zahara, Tebrizli Şems, Konyalı Mevlana, Mevlana ile evlendikten sonra Rum Ortodoksluktan Müslümanlığa geçen Kerra. Hepsi sizi alıp kendi dünyalarına götürüyor.

Elif Şafak, yüzyıllar arası yolculuğuna okuyucuyu da ortak ediyor. "Aşkı ve tekliği" kimi zaman ete kemiğe büründürüyor, kimi zaman uhrevi bir dünyada dolaştırıyor. Kimi zaman Ella, kimi zaman Kerra, kimi zaman Aziz Zahara kimi zaman da Şems´le özdeşleşiyorsunuz.

Ancak Aşk, "Okudum bitti" denilecek türden bir roman değil, okurken de sonradan da üzerinde uzun süre düşündürüyor. Belki de bu yüzden "Aşk" her yaştan, her sosyal gruptan ve inancını farklı düzlemlerde yaşayan insanlar tarafından aynı ilgiyle okunuyor. Kimi romanın edebi, kimi felsefi, kimi de siyasi boyutuna odaklanıyor.

Şafak, "Aşk"ı yazıya dökmeden önce neredeyse on beş yıla yakın bir süre mayalandırmış bu konuyu. Onun için de tasavvuf felsefesinin özünü okuyucuya yalın bir dille aktarabiliyor. Tabii ki bunun arkasında genç yaşta başlayan romancılık yetisi kadar uluslararası ilişkilerde lisans, kadın çalışmalarında yüksek lisans ve siyaset biliminde doktora gibi akademik bir geçmiş de var.

Tezini Bektaşi ve Mevlevilik üzerine yazan Şafak´ın, Pinhan´dan bu yana her romanında kendine küçük de olsa bir yer bulan tasavvuf felsefesi bu kez merkeze oturmuş. Ayrıca, "Aşk" romanının matematiği de çok iyi kurgulanmış. Haziran 2008´de Ella ile Aziz´in yakınlaşmasından Ekim 1244´te Konya´da Rumi ile Şems´in karşılaşmasının gelmesi gibi bölümler arası geçişler, paralel kurguyla verilmiş. Aşk söz konusu olduğunda zaman ve mekân farklılığı anlamını yitiriyor.

Elif Şafak dün ve bugün arasında kurduğu bağlarda ve toplumlardaki farklı düşünce kalıplarını yansıtan insan tiplemelerinde de çok başarılı. Kadının 800 yıldır boğuştuğu sorunların benzerliği de hepimizin üzerinde düşünmesi gerekli bir konu. İlahi aşk, dünyevi aşk boyutuna sınırları kaldıran sanal aşkın katılması da küresel dünyanın bir diğer gerçeğine işaret ediyor.

Aşk, iyi bir roman olmanın ötesinde tasavvufla ilişkisi sınırlı okuyucuya tasavvuf felsefesi hakkında bir ön okuma işlevi de görüyor. Mevlana ile Şems´in aşkının uhrevi mi dünyevi mi tartışmalarını da bambaşka bir boyuta çekiyor. Yüzyıllar boyu haksızlığa uğrayan Şems´i daha yakından tanımamızı sağlıyor.

Bundan 800 yıl önce Mevlana, "Aşk şeriatı bütün dinlerden ayrıdır.Âşıkların şeriatı da Allah´tır, mezhebi de" dese de hâlâ birçokları için şeriat kesilen parmaklar, taşlanan kadınlardır. Elif Şafak bizlere bu romanı sayesinde şeriatın kural, yol, mezhep anlamına geldiğini de hatırlattı.

Ancak, kitabın içinde Aşk Şeriatı´nda yer alan 40 kural tasavvuf felsefesinden beslense de tamamen Elif Şafak´ın hayalgücünün ürünü. Benim için ise kurallardan çok Ella´nın birey olma savaşını kazanması önemli. Sahip olduğumuz değerleri hatırlatan bu kucaklayıcı romanı hâlâ okumadınızsa mutlaka okuyun, eminim seveceksiniz...


Müge Akgün



Referans, 16.05.2009
 
F

Fırtına

Guest
Şafak, "Aşk.." ı yazıya dökmeden önce; neredeyse on beş yıla yakın bir süre mayalandırmış bu konuyu.............hıımm, ''mayalandırma..'' kelimesine katılıyorum.. herkes, her konu hakkında (bilsin, bilmesin..) yazı yazar.. ama herkes, ''yürek..'' ten yazamaz.. yüreğin yazı yazması için; mayalanması gerekir.!!!

''Aşk..'' ı yazmak;

"Bundan uzun zaman önceydi.. Bir roman düştü gönlüme.. Yazmaya cesaret edemedim.. Dilim lâl oldu, kalemimin ucu kör.. Kırk fırın ekmek yemeye yolladım kendimi.. Dünyayı dolaştım.. İnsanlar tanıdım, hikâyeler topladım.. Üzerinden çok bahar geçti.. Fırınlarda ekmek kalmadı; ben hâlâ ham, hâlâ aşkta bir çocuk gibi toy.."

Böyle başlıyor yeni romanım AŞK ın içindeki roman.. Bu kez, iki katlı bir rüya sunuyorum okurlara.. Roman içinde roman, hikâye içinde hikâye, aşk içinde aşk anlatıyorum.. Kitabın ismi belki kimilerine basit gelecek.. Öyle ya, pek fiyakalı bir isim sayılmaz.. Ne kelime oyunları yapıyor ne de dolambaçlı anlatımlar peşinde koşuyor.. Son derece temel, som, tek bir kelime; Aşk.!!! Önü arkası boş.. Yalnız, sakin, dingin.. Öylece bir başına.!!!

Ama belki de romanın ismi gücünü tam da gösterişten uzak olmasından alıyor.. Aşk kelimesinde hem bir tevazu var hem de kendinden emin bir duruş.. Halbuki nedense genellikle bu kelimeyi bir tamlamayla, takviyeyle kullanma gereği duyuyoruz.. Aşkın hiçbir sıfata ihtiyacı yok ki.!!! O başlı başına bir dünya, nasıl kategorilere sığsın.?! Bu yüzden kitabın sloganı; "Ya içindesindir aşkın, merkezinde; ya da dışındasındır, hasretinde.."



İskender,

Bu romanı, ''Aşk..'' gündeme getirdiğin için çok teşekkür ediyorum..
Yine yeni yeniden dile getiriyorum; okumayı çok isteyip te, hala okuyamadığım bir roman.. ''Aşk..'' şu an, okumayı istediğim 3 roman var; İskender, Aşk, Tutunamayanlar.!!! bu 3 romanı alıp mutlaka okuyacağım.. ''ne zaman.?!'' en kısa zamanda inşaallah :)
 
Tekerlekli Sandalye
Üst