En büyük engel sevememektir.!

  • Konuyu başlatan Fırtına
  • Başlangıç tarihi
F

Fırtına

Guest
Gözlerim kapalı, sadece ve sadece evimden çıkıp, arabama kadar yürüyecektim. Evet, bunu yapabilirdim..

Topu topu 20 saniyelik bir süreçti bu ve her zaman yaptığım şeydi. Çantamın içinde anahtarlarımı aradım bir süre ve ardından sokak kapısının tokmağını.. Ayağım apartmanın girişindeki paspasa takıldı ve tökezledim..

İki saniyeliğine hile yapıp açtım gözlerimi ve hafızama kaydettim sağımda solumda önümde ne var ne yoksa.. Tekrar yumdum gözlerimi ve arabama giden o 20 saniyelik yolu zor zanaat kat etmeye çalıştım.. Ayağım tökezledi, kaldırımdan sekerek önce bir sendeledim, ardından da gözlerimi yine bir kaç saniyeliğine istem dışı açmak zorunda kaldım.. Baktım ki adımlarımı atacağım yerler hep düz-ayak, tekrar yumdum gözlerimi..

Cep telefonumun ağırlığı yoktu çantamda... “Eyvah eyvah.! Evde mi unutmuştum acaba.? Evet, unutmuştum ve tekrar gozlerim kapalı geri dönüp, o tökezlediğim kaldırımdan çıkıp anahtarımı çantamda bulmaya çalıştım. Bir müddet arandıktan sonra, el yordamıyla anahtarı çıkardım. Şimdi bütün iş anahtar deliğini bulmaya kalmıştı..

Parmaklarımla yoklaya yoklaya anahtarı deliğine soktum ve içeri girdim. Yaklaşık otuz basamaklı merdiveni tek tek dikkatlice çıkıp, sola evimin kapısına doğru birkaç adım attım. Yine aynı işlemi gerçekleştirip anahtarla kapıyı açtım ve çok şükür evdeydim. İki saniyede olsa gözlerimi açmam ve yolumun üzerinde neler var, bakmam gerekiyordu. Kendi evim olmasına rağmen, yabancılık ve korku hissi ile karışık bir hal belirmişti bende..

Anlık hafızama kaydettim her şeyi.. Kapının oradan beş adım koridor, sağa dönüş, oradan odama gidiş derken iyi de cep telefonumu nasıl bulacaktım.? Yatağın oraya gelirken ayağım sandalyeye çarptı ve irkildim.. Uyur gezer modunda kollarımı öne doğru uzatıp, sağı solu yoklaya yoklaya yatağın bir kenarına oturdum. Yatağıma dokuna dokuna anladım ki telefonum orada değil.. Şimdi tekrar ayağa kalkıp, salona gitmek ve orda aramak zorunda idim.. Nasıl yapacaktım ki.?

Koltuk takımları, sehpalar, yemek masası ve bir sürü ıvır zıvırın arasında iki gözüm kapalı, ben nasıl bulacaktım ki bu telefonu.? Odamın kapısının önünde bir kez daha açıp gözlerimi ve hemen ardından tekrar yumup, emin adımlarla koridora kadar geldim… Duvarları yoklaya yoklaya salonun kapısından içeri girdim..

Eee sonrası.? Yine açmam gerekli idi gözlerimi ve nitekim öyle yaptım.. Açıp kapama esnasında telefonumu televizyon sehpasının kenarına bırakmış olduğumu gördüm ve bir iki adım attım, almayı denedim. Sağa sola ellerimi oynatıp, iyice cebelleştikten sonra telefonu o hızla yere düşürdüm. Eğildim lakin dengem bozuldu. Bir kez daha mızıkçılık yapıp açtım ve yumdum gözlerimi.. Telefonu emin bir hamle ile alıp, gözlerim kapalı geri dönüp, el yordamıyla kapıya vardım..

Aynı hengâmeli ve tedirgin adımlarla arabamın yanına kadar geldiğimde, oyun bitmişti. Buradan sonrası için gören gözlerime ihtiyacım vardı..

Sanki ilk kez bakıyormuş gibi dünyaya, yavaşça açtım gözlerimi... Durdum, oracıkta durdum.. Haziran ayında, güneşi kokladım ve çiçeklerle ısındım. Bir başka geldi, her gün gördüğüm şeyler bir anda... Ellerime baktım, kollarıma, yüzüme, kirpiklerime dokundum..

Alt tarafı evden arabaya kadar yürümeye çalışmıştım. Olmamıştı.. Korna sesiyle irkilip, yeni gelen güne Besmele çekip... Bindim arabama... Aldı mı beni bir düşünce..

Bizim memlekette özürlü olmak zor iş... Gâvur elin bir tek bu ayrıcalığına özenmişimdir zaten.. Kaldırımından, yoluna, sinemasından, stadyumuna kadar her şey, onlar için ulaşıma daha kolay hale getirilmiştir..

Peki ya gerçekten görme özrüne sahip olanlar ne yapıyorlardı.? Ya da, tekerlekli sandalyeye mahkum olanlar.?

Kaldırımlara çıkıp, inmek nasıl bir eziyet farkında mısınız onlar için.? Eğimden eser yok.!

Ben bile zorlanırken o daracık, eğri büğrü kaldırımlarda, onlar nasıl gidebilecek ki bir yerden diğer bir yere.?

Engelli, bilhassa yürüme engelli insanlarımız için çalışmak, gezmek, alışveriş yapmak ve etrafta faaliyet belirtisi göstermek inanın neredeyse mümkün değil.. Bizler için çok basit gibi görünen hatta rutin hayatımızı yürütmek için farkına varmadan yaptığımız şeyler onlar için hayat memat meselesi ve neredeyse imkânsız..

Onlara yapılan haksızlıkları ya da onlar için yapılabilecek güzel şeyleri küçücük bir yazıya sığdırmam mümkün değil..

Ama en azından kendimi onlardan birinin yerine koydum ve görme özürlü kardeşlerimizin dili olmaya çalıştım. Yollarda ve üstgeçitlerde bulunan merdivenlerin korkuluksuz yapılmamalarını ve basamak aralıklarının tehlikesiz mesafelerle sabitlendirilmelerini öneriyorum..

Muhakkak tekerli sandalye eğiminin olmasını da şiddetle arzu ediyorum. Konuşan trafik lambaları da bir başka yardımcı çözüm.. Her sokak başına telefon, ve engelli kardeşlerimiz için yardım isteyebilmek adına bedava arama hakkı istiyorum..

“EN BÜYÜK ENGEL SEVEMEMEKTİR.!” diyor, sizlerden de öneriler bekliyorum..


Taner Ünsal
 
Tekerlekli Sandalye
Üst