Engel

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,505
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Fil yavrusu dünyaya geldikten kısa süre sonra bir kazığa ayağından zincirlenir ve
ömrünün büyük bölümünü ona bağlı geçirirmiş. Sonraları bu zinciri koparamayacağına öylesi
ne inanırmış ki devasa bir görünüm kazanıp o zinciri ufak bir hamlede koparacak cüsseye ulaş
tığında bile bunu denemeye kalkmaz, zincirinden kurtulmayı aklından bile geçirmezmiş.
İnsanoğlu da öyledir, kafasının içindeki engeller bedenindeki engellerden hep daha güçlüdür ve aşılması daha zordur. Sonuçta engel ister bedende ister ruhta olsun değişen çok fazla bir şey olmaz, ona boyun eğdiğimiz taktirde yenilen her zaman kendimiz oluruz. Oy
sa hayat her ne sebeple olursa olsun ona yenik düşmeyi göze alacak kadar ciddiye alınıp gözü
müzde büyütülmemeli, kısacası onun talihsizliklerine yakalansak bile asla esir düşmemeliyiz.
Hayat onu uzaktan seyretmek yerine tam içine dalıp yaşamamızı ister bizden, çünkü ancak hakkıyla yaşanmış hayatlar ölümü aşarlar, çünkü ancak özgür ruhlar hayatı sevebilir ve hayatı sevenler mutlu olabilir.
Ege nin küçük bir kasabasındaki İsmet te bu özgür ruhlardan birisidir. Henüz daha
yedi yaşındayken hayat ona kötü bir sürpriz yapar ve çocuk felci hastalığı ile yüz yüze gelir.
İsmetin bir anda bütün baharlarının çiçekleri ve içinde akmakta olan nehirlerinin müziği solar.
Henüz daha koşmaya, yüzmeye, uçurtmasını baharların rüzgârlarıyla gökyüzünde dans ettir
meye doyamadan düşer bu derde. Birlikte koşup oynadığı arkadaşlarını bundan böyle uzaktan seyredecek olmasını ilk günlerde kolay kabullenemez. Fakat bir süre sonra çaresizliğinin oda farkına varır, bu durumu kabullenmekten başka yapabileceği bir şey olmadığını anlar. Dün
yanın en temiz beklentileriyle çarpan çocuk yüreği çok erken tanışır karamsarlığın kasvetiyle.
Karamsarlık bir süre sonra kederleri bilmeyenin sevinci anlayamayacağını öğretir ona ve se
vinç dünyanın bütün kötü sürprizlerinin ötesinde, bulutların ve havanın ötesinde insanın güç
süzlüğüne merhametle bakan bir güç bulunduğunu anlatır. Aslında insanın gerçeği genellikle zamanın sahnesinde oynanan bir trajediden ibarettir, çoğu insan bu trajediyi kendisi oynama sırası gelene kadar seyrettiği yerden hiç anlamadan alkışlar, seyircilerin çok azı olanı biteni an
lar ve bilir. Onlarda zavallı mantıklarıyla koskoca kâinatın bütün sırlarına vakıf olabilecekleri
ni sanırlar.
Zamanla ruhunu bir sessizlik kaplar İsmet in, o sessizlik ağlamanın ve inlemenin
üstüne çıkar yavaş yavaş ve onun yüceliği daha saygındır. Sessizlik diğer bütün çocuklar gibi okula gitmesini ve hayattan kopmaması gerektiğini söylemektedir. Oda öyle yapar, anacığının
sırtında düşer okul yollarına, çünkü anası her ana gibi sevdalıdır yavrusuna ve onun anneliği
yavrusunun gözlerinden yansıyan güzellikten beslenir. Oğlunun kafasında yetersizlik düşünce
si yer etmesin diye şeytanın dayattığı bütün oyunları bozmaya yeminlidir kadın. Oğlu engelli
olabilir fakat hayat denen bu anlamsızlık okyanusunda hiçbir zaman bir zavallı olmayacaktır.
Okyanustan sağ salim kurtulmanın tek yolu ise sağlam bir sorgulama teknesine sahip olmak
tır,o teknenin yapılabileceği tek atölye ise okul dur.Çünkü öğrenen büyür,öğrenen gelişir,öğ
renen yetkinleşir, öğrenen erişir ve hayat dur duraksız erişim değilse nedir? Öğrenmenin ise
tek bir yolu vardır, o da yaşamak ve denemek. Yüzmeyi bir başkasını seyrederek öğrenemez
sin, onu öğrenebilmenin tek yolu yüzmektir. DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
 
Tekerlekli Sandalye
Üst