Engeller sınır taşımaz

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,507
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Güneş gökyüzünün maviliğinde yükseliyordu. İnsanların içine sevinç dolduran bulutlar, bembeyaz renkleriyle güneşin çevresine doluşmuşlardı. Derin resim yapmak için şehrin büyük meydanına gelmişti. Sırtındaki mor çantasını çıkartıp, oturmak istediği taşın üzerine koydu. Sırt çantası içerisinden boya kutularını ve resim defterini çıkardı. Oturmak istediği taş çok ısındığı için, boş çantasını taşın üstüne koyup, çantasının üstüne oturdu. Resim defterini dizinin üzerine alıp, yapmak istediği resmi düşünmeye başladı. Güneşin parlak görüntüsünü ve etrafında bulunan birkaç insanın resmini çizmek için karar verince, ilk önce resmine güneşi çizerek başladı. Eline aldığı sarı pastel boyayı tekrar yerine bıraktı. Çünkü güneşi çizmeye direk pastel boya ile başlamayacağını düşündü. Sarı renk bir kuru boya bulmalıydı. Ama yanında kuru boyaları yoktu. Başını kaldırıp, etrafa bakınırken, arkasından bir erkek çocuğun başını ona doğru eğdiğini fark edince korktu. Çocuğun nereden çıktığını bilmiyordu. Şaşırmıştı! Kendisini geriye doğru çekip, erkek çocuğa doğru baktığında, gözüne çarpan ilk şey, çocuğun sağ kolunun olmamasıydı.
Derin ikinci şaşkınlığını, çocuğun yüzüne değil de, masmavi gözleriyle resim defterinin boş beyaz sayfasına bakması olmuştu. Çocuk boş sayfada neye bakıyordu, anlayamamıştı! Şaşkınlığını gidermek için, çocukla konuşmak istiyordu. Tam çocuğa soru soracakken, çocuğun elinde sarı bir kuru boya gördü. İnanamıyordu. İçinden ‘herhalde bu kuru boyayı benim için getirmiş olamaz’ diye geçiriyordu. Çocuk başını kaldırıp, gülümseyen bir yüz ifadesiyle Derin’e baktı ve kalemi ona uzattı. Sonra da arkasını dönüp, yürümeye başladı.
Derin şaşkınlığını hâlâ üzerinden atamamıştı. Çok meraklanmıştı. Merakını gidermek için çocuğa bir şeyler sormalıydı. Onunla konuşmalıydı!
Çocuğun arkasından seslendi:
-Hey çocuk! Bekle!
Şaşırma sırası çocuktaymışçasına, Derin’e doğru arkasını dönüp, baktı. Derin konuşmasına devam etti:
-Öncelikle benimle kalemini paylaştığın için sana çok teşekkür ederim. Ama benim o kalemi istediğimi nasıl tahmin ettiğini çok merak ediyorum.
Çocuk karşılık olarak sadece bir baş işaretiyle Derin’in oturduğu yeri işaret etti ve Derin’e doğru yürümeye başladı. Derin’in gözleri çocuktaydı.
Çocuk Derin’in yanına oturdu. Derin’e dönerek:
-Güneşli bir günde resim defterini açmış ve eline sarı pastel boyasını alıp sonra bırakarak etrafına bakan bir kişi güneşin parlaklığını güzel bir biçimde çizebilmek için ancak bir sarı kuru kaleme ihtiyacı vardır diye düşündüm, dedi.
Derin çok iyi anlamıştı. Çocuk geldiğinden beridir onu izliyordu ve ona:
-Seni anladım. Bana arkadaşlık eder misin? Benim resmime de yardım edersin, dedi. Çocuk yanıt olarak sadece gülümseyip, başını salladı.
Artık Derin, gözlem yeteneği çok iyi olan bir çocukla istediği resmi çizebileceğini düşünüyordu. Resim defterinden yırttığı boş sayfayı, çocuğun dizine koyup, yaptığı resme geri döndü.
Derin’in resim arkadaşı olan çocuk başını önüne eğmiş ve Derinin dizine koyduğu boş resim kâğıdına bakınıyordu. Bir süre sonra arkadaşına baktığında dizindeki yaprağı bomboş gördü.
Derin merak etmişti. Ona pastel boyalardan da vermişti ama çocuk, resim arkadaşı bir şey çizmemişti. Çocuğa sordu.
-Niçin kâğıda elini bile sürmüyorsun?
Çocuk yanıt olarak hiçbir cevap vermedi. Derin de: ‘Resim yapmayı sevmiyor musun?’ dedi. Arkadaşında yine hareket yoktu.
Sonunda Derin farklı bir soru olsun diye arkadaşına adını, kaçıncı sınıfta okuduğu gibi sorular sordu. Resim arkadaşı olan çocuk nerdeyse tüm soruları yanıtsız bıraktı. Şanslıydı ki adının Deniz olduğunu öğrenebilmişti.
Resmini bitirdiğinde Deniz’e resmi uzattı ve nasıl olmuş olduğunu sordu. Resminde parlayan güneşin altında birkaç insan çizmişti. Deniz resme baktıktan sonra sadece dudağındaki küçük bir gülümseme belirtisinden sonra başını eğip ağlamaya başladı. Derin anlamamıştı. Öncesinde Deniz, kendisinin ona verdiği kâğıda hiçbir şey yapmadan beklemiş ve şimdi de onun resmine baktıktan sonra ağlamaya başlamıştı. Kafası allak bullaktı ve arkadaşına neler olduğunu çok merak ediyordu ve dayanamayıp: ‘Deniz, lütfen bana neden böyle değişik tavırlarda bulunduğunu anlatır mısın? Ben senin arkadaşınım. Benimle paylaşabilirsin. Senin mutlu olabilmen için her yardımı sana yapabilirim’ dedi ve Deniz’in tekrardan konuşmamasından korkarcasına onun yüzüne baktı. Deniz ağlamasını kesmişti ve Derin’in gözlerinin içine hüzünle bakarak konuştu.
-Derin, sana sadece bir tek şey soracağım ve onu yapabilir misin?
Derin, Deniz’in konuşmasından çok mutlu olmuştu ki, Deniz soruyu sormadan: ‘Tabi ki sana her yardımda bulunurum’ dedi.
Deniz ağlamaklı bir ses tonuyla: ’Bana sağ kolumu geri getirir ve resim yapmamı sağlayabilir misin?’ deyince, Derin donup kalmıştı. Cevap veremiyordu. Sanki beyni durmuştu. Deniz’in sağ kolunun yokluğunu bir anlık gördükten sonra unutmuştu. Demek ki tüm insanlar onun gibi davranarak bu şekilde engellilerin yokluklarını birkaç dakikalık görüp acıyarak unutuyorlardı. Ama o anda anladığı bir şey vardı ki, Deniz’in resim yapmayı seviyordu. Onun sağ kolunu geri getiremezdi fakat ona çok daha büyük bir yardımda bulunabilirdi. Deniz’e sevecen bir gülüşüyle cevap verdi.
-Deniz senin sağ kolunu geri getiremeyeceğimizi her ikimiz de ne yazık ki biliyoruz. Fakat resim yapabilmene bu durumunun hiçbir etkisi olmaz.İnan bana!
Deniz ona gülen ve umursamaz bir tavırla:
-Ben üç sene önce evimizin terasından düşüp sağ kolumu kaybetmeden önce resimlerimi sağ elimi kullanarak yapıyordum. Şimdi sağ kolum olmadığından resim yapamıyorum.
Derin zor da olsa gülümseyerek Deniz’e resim yapması konusunda yardım etmeye çalışıyordu.
-Ah, Deniz bunun yüzünden mi resim yapmayı bıraktın? Ben senin artık bir arkadaşınım ve sana sol elini kullanarak istediğin resimleri yapmana yardım edebilirim.
Deniz’in sol elini kendi elinin içine alıp Deniz’in sol koluna hitaben:
-Engeller yeteneklerimizi köreltemez. Onlar bizim için bir eksiğe değil bir fazlalığa dönüştürülmeli! Eminim ki engelli sayılan her insan çok yetenekli ve gözlem yeteneği yüksek bir beceriye sahiptir.
Deniz artık umutsuz değildi ve arkadaşının sözleri onun için merhem olmuştu. Çünkü şimdiye kadar ona yardım eden arkadaşı olmamıştı. Çoğunlukla ona acımışlar ve onu anlamaktan ziyade, bakışlarıyla sakatlığından dolayı onu hor görmüşlerdi. Ama artık kendisini çok güçlü hissediyordu. Kısa bir süre önce tanıştığı Derin onun kendisine inanmasını sağlamıştı. Şimdi sol elini güçlendirmeli ve üç seneden beridir kavuşamadığı resimlerini yapmaya hazırlanmalıydı.
Bir yıl boyunca Deniz ile Derin birbirlerinin evlerine giderek resim alıştırmalar yaptılar. Derin Deniz’in sol eliyle resim konusunda ilerlemesine yardımcı oldu ve bir yılın sonunda ilk tanıştıkları meydana giderek, taş zeminin üzerine Derin sırt çantasını koyup resim defterini açtı. Aynen bir yıl önceki gibi resim defterinden bir sayfa koparıp Deniz’e uzattı. Bu sefer Deniz boş yaprağı alarak resmini yapmaya koyuldu. Güneşin kızıllaşmaya başlamasıyla resmini bitirdi ve Derin’e resmini gösterdi. Derin gülümseyerek resme baktı. Resimdeki güneşin parıltısı altında taş zemin üzerine oturmuş iki kişinin altına sarı kuru boya kalemini eline alarak şu cümleyi eklemeyi de unutmadı:
‘Engeller sınır taşımaz’

Büşra BÜYÜKÖZER
Özgeçmiş: Ben şu an Bursa’nın Yıldırım İlçesinde Ulubatlı Hasan Anadolu Lisesinin 10. Sınıfında okuyan bir lise öğrencisiyim. Şimdiye kadar hikaye yazmadım. Edebiyat sevmekle beraber, kendi yaş düzeyime uygun bir şekilde şiir çalışmalarım oldu. Ancak hikaye konusunda deneyimsiz biri olduğum için, bu hikayeyi de yazarken zorlandım. Engelliler konusunda çok üzüldüğüm için, ilk hikaye denememi de bu konu üzerinde yazmak istedim.
İleride hangi meslek gurubunda olursam olayım, engelliler konusunda yardım edebilecek bir hayatımın olmasını istiyorum. Bu hikayede umarım hayatıma dair güzel bir başlangıç olur.
Böyle bir yarışmayı hazırladığınız için teşekkürlerimi sunar, jüri üyelerine başarılar dilerim.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst