Engelli Annesi Olmanın Duygusal ve Sosyal Boyutu

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
Engel durumu, kalıtımsal ya da sonradan meydana gelen bir aksaklık neticesinde kişinin sosyal yaşamında ya da bedensel yeteneklerinde yetersiz kalması ve bazı işlerini yapamamasıdır. Engel durumuna bağlı olarak bu kişiler yakınlarının desteğine ihtiyaç duyarlar.



Çocuğunun engelli olduğunu öğrenen annenin ilk tepkisi şoktur. Anne tepkisiz kalır ve kendini çaresiz hisseder. Fakat anne zamanla yeni duruma uyum sağlar ve çocuğuna her türlü desteği verir.



Reddetme: Bazı anneler engelli çocuğu red edebiliyorlar. Burada anne çevrenin ne düşeceğinden, gelecekte yaşayacağı zorluklara kadar olayı bütün boyutları ile düşünmekte ve işin içinden çıkmaya çalışmaktadır.



Acı ve çaresizlik: Anne baba yeni duruma uyum sağlamaya çalışırken çevrenin etkisinde kalırlar. Hayalini kurdukları sağlıklı çocuğun kayıbı onlarda derin bir üzüntüye neden olur. Acı burada gerçeğin kabullenilmesinde bir basamaktır. Bu dönem yaşadıkları depresyonla birlikte sosyal etkileşimlerden kaçınabilir ve yalnızlık kalmak isteyebilirler.



Suçluluk: Engelli çocuğa sahip bir anne, kendini çaresiz ve yetersiz hissedebiliyor. Anne çocuğun engel durumundan kendini suçlar. İnançlı bir anne ise bunun bir imtihan olduğunu bilir ve çocuğuna şefkatle muamele eder.



Karar vermekte zorlanma: Anne babalar, engel durumunu kabullenmekle kabullenmemek arasında gidip gelirler. Bunda aile bireylerinin ve çevrenin tepkisi etkilidir.



Kızgınlık: Öfke kabullenme sürecinde yaşanan ve kabullenmeyi zorlaştıran bir durumdur. Neden benim? sorusunu soran anne baba, öfkeyi kendilerine çevirerek hayatı kendilerine zindan ederler.



Utanma: Anne baba çevrenin baskından kaçınarak çocuklarını dışarı çıkarmak istemeyebilirler.



HİÇ BÜYÜMEYEN ÇOCUKLAR



Her anne sağlıklı bir çocuk dünyaya getirmek ister. Bu nedenle çocuğun engelli bir bebek olarak dünyaya gelmesi anne için zor bir durumdur. Anne yeni durumu kabulleninceye kadar zor günler geçirir. Ama çocuk engellidir ve annenin desteğine daha fazla ihtiyaç duymaktadır.



1- Çocuğun engel durumunda erken teşhis önemlidir. Anne çocuk için gerekli desteği almalı ve bu konuda ihmalkar davranmamalıdır.



2- İlk günler aile yakınları ya da dışarıdaki insanlar garip bakışları ve soruları ile adeta çocuğu mercek altına alırlar. Anne bu duruma hazırlıklı olmalı ve yetersizlik duygusuna kapılmamalıdır.



3- Anne çocuğu sosyal ortamlardan tedric etmemelidir. Mesela çocuğu parka, akraba ziyaretlerine, sosyal faaliyetlere götürmelidir.



4- Anne çocuğun genel durumuna uygun beklentiler taşımalıdır. Aksi taktirde düş kırıklığı yaşayabilir.



5- Anne çocuğun özür durumunu göz önünde bulundurarak aşırı koruyucu bir tutum içinde olmamalıdır.



6- Çocuğa verilmek istenen davranışlar önce aile tarafından yaşantılanmalı ve çocuk teşvik edilmelidir.



7- Çocuğun hayata uyumu konusunda destek verilmelidir.



8- Anne diğer engelli aileleriyle bir araya gelebilir ve duygularını paylaşabilir.



9- Anne çocuğa nasıl davranması gerektiği konusunda destek alabilir.



ONDAN ÇOK ŞEY ÖĞRENDİM



Kızım dünyaya geldiğinde aile tarafından dışlandım. Bırak bakma ölsün gitsin diyenler bile oldu. Çünkü engelli bir çocuktu. Ama bana o kadar büyük bir şefkat verdi ki, hayatımı ona göre düzenledim. Doktorumuzun ve psikoloğumuzun bütün tavsiyelerini yerine getirdim. Adını dahi söyleyemez dedikleri kızıma on yaşında okuma yazmayı bile öğrettim. Resim kurslarına verdim. Engellilerin katıldığı faaliyetleri birebir takip ettim ve kızımı çalışmalara katmaya çalıştım. Şu an on dokuz yaşında. İlkokul diplomasını aldı. Kendi işlerini yapabiliyor, okuyabiliyor. Gülnur’un küçüklüğünü bilenler bu hale nasıl geldi diye soruyorlar. Bu hiç te kolay olmadı. Ama onun eğitimi ile ilgilenirken inanın ben de çok şey öğrendim. Mesela ben sabırsız bir insandım şu an çok sabırlı ve anlayışlı biriyim. Kızıma faydalı olabilmek için çok kitap okudum. Tabi onun bakımını yaparken hep dua ettim, bu emeğimin karşılığını Allahın bana vereceğine inandım, ona güvendim ve her şeyi ondan istedim. (S. K.)



MODERN İNSANIN ÖLÜM ALGISI



Elizabet küpler’e göre Yaşlılarda ölümle yüzleşme sürecinde beş aşama vardır.Bunlar , inkar, kızgınlık, pazarlık, depresyon ve kabullenmektir…



Ölüm duygusu bu gün, insanlarımızın kaçtığı ve kendilerine uzak gördüğü bir duygudur. Çünkü ölümü düşündüğünüzde, yaşadığınız eğlence çılgınlığından, yaptığınız haksızlık ve işlediğiniz cürümlerden sorumlu tutulacağınızı kabul etmek durumundasınız. Eğer ölüm duygusunu zihninizde aktif ve diri tutarsanız, kötülük yapma gücünüz kalmaz, o vakit hayatın geçiciliğini gözünüzün önüne getirir ve kötülükten vazgeçersiniz. Halinden tavrından hiç beklemediğiniz insanların dahi bu duygudan kaçtıklarını ve kendilerini dünya ile ilgili hayallere kaptırdıklarını görürsünüz. Yoksa, bunca haksızlık bunca göz yaşı bunca insan çığlığı olur muydu?



Milli Gazete
 
Tekerlekli Sandalye
Üst