Engelli bakim evlerindeki şiddete dur deme vakti...

  • Konuyu başlatan mavibalina2012
  • Başlangıç tarihi
M

mavibalina2012

Guest
Tarih, 13 Ocak 2013, yaşanan yer ne yazık ki, ülkemizde engellilerin kaldığı herhangi bir bakımevi...İlin neresi olduğu hiç önemli değil...Mağdur yine engelliler bir kez daha engelliler...Suçlu, henüz insan olma özelliklerinden nasibini alamamışlar..Suç, sokakta kalmış kimsesiz engellileri toparlayıp bakım evine yerleştirip veya başka bakım evlerine satarak devletten ücret almak...Suçun mahiyeti bakım evlerine yerleştiren engellilere şiddet uygulamak, dayak atmak...Suçlular, bu şiddeti uygulayan çalışanlar, bakımevi yöneticileri, bakımevlerini denetlemeyenler gittikçe duyarsızlaşma yolunda adım atan toplum yani sen, ben, biz...



Haberin böylesine ne denir hele ki, yıllar yılları kovalarken değişmeyen zihniyetler hızlıca yol alırken...Bakımevlerindeki şiddetleri görünce ya biz ölürsek kaygısıyla yanıp tutuşan ebeveynleri, engelli yakınlarını nasıl teselli etsek?..Bu görüntülerden sonra bakım evleri sayısının artmasını mı istesek tüm taleplerimizden vaz mı geçsek?..Yediği dayaklardan ağlayarak konuşan yaşlı amcanın, "şamar oğlanına döndük" sözlerini, yüzünü kapayıp ağlayarak "dayaktan bıktım" diyen teyzeyi nasıl, hangi kelimelerle teselli etsek?...Tüm mimari, sosyal, ekonomik, insani taleplerimizden vaz geçip, iyi ki kimsesiz değiliz diye havalara mı uçsak?!!!...Ne yapsak okullarda ilk önce insanlık derslerinden mi başlasak eğitime, hatta insanlık dersinden başarısız olanlara sınıfta kalmayı şart mı koşsak?...

Nereye gidiyoruz, insanlığımız nereye doğru yol oluyor?...Her tarafa yayılmış bir sürü rengarenk yer yatakları, döşekler...Bu döşeklerde istiflenmiş birbirinden mutsuz suratlarla olan biteni anlamaya çalışan büyük, küçük, yaşlı, genç engelliler...Kimsesizlik, güven eksikliği, korku, şiddet...Hem ailesi, bakacak kimseleri olmadığından yaşadıkları kaygıları üstlerinden eksik olmazken bir de toplum tarafından sahipsiz bırakılmaları...

Nedir yapmamız gerekenler?...Bakımevlerinin sayısını mı artırmalı, burada verilen hizmetleri mi kaliteli hale getirmeli?..Engellileri rant olarak kullananları mı ıslah ederek çalışmalara başlanmalı?..Bu mağduriyet nasıl giderilir, bu görüntüler nasıl zihinlerimizden silinir?...Kimlere güven duymalıyız, sahipsiz engellilerin sahibi kim olmalı???...
--
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
13
Puanları
0
Yaş
49
Bakıma muhtaç hasta ve engelliler yüksek meblağların döndüğü rant kapısı haline gelmiş durumda.Ölen engellilerin maaşları alınmaya devam ediliyor. Soğuk aç bırakılmak gibi bir çok kötü davranışa maruz bırakılıyor .Bence ilin neresi olduğu önemli bilinsin aslında birçok kişi bunu dünkü haberlerde öğrenmiştir. birkez daha duyurmaktada bence hiç bir sakınca yok insanlığını kaybetmiş bir grup engelli bakım merkezi adı altında toplanmış bu eylemlerine şimdiye kadar devam etmiş.

Yer Nevşehir Engelli bakım merkezi

 

HAK AŞIĞI

Üye
Üye
Katılım
Ocak 3, 2012
Mesajlar
22
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
ESS ELAMÜN ALEYKÜM ALLAHIN SEVGİLİ KULLARI . benimde ikiz engelli çocuklarım var haftanın iki günü rehabilitasyon merkezine gidiyorum geçenlerde 20 veya 30 yaşında bir engelli bayan gördum gözleri simsiyah hanıma dedimki bir sor neden böyle olmuş daha öncelerinde gözlerinde bişey yoktu hanım soruyor annesi ölmuş ablasıymış meyer ablası demiş akşam babası eve gelmiş kız cağıda beni biraz gezdirirmisin baba demiş bu vicdansız alçak adam almış eline kız cağızı hayvan gibi dövmüş ve gözler mosmor ..ben çileden çıktım abi orda şikayet edecektim nedense etmedm .yahu bu nasıl bir insanlık benim yerimde olsa ne yapardı ben 35 yaşında bir bay ım herşeyimden vaz geçmişim dunyadakı butün hyallerimi geleceğimi bir tarafa ittim 7 senedir bir gün sigortam olmamış daha neden .evlatlarımın gözleri ben elleri ben ve tabiki emektar anneleri ayakları biz çünkü ne yurume ne konuşma ne oturma herşeyi biz olmuşuz ki mevlamın verdiği bu sınavı geçebilelim ALLAH ENGELLİ VE ENGELLİ AİLELERİN YAR VE YARDIMCISI OLSUN .MEVLAM BU ENGELLİLERİNYERİNE CENNETUL BAAKİDE KÖŞKLER SARAYLAR VERCEKTİR İNŞAALLAH YETERKİ SABIRLA KARŞILIK VERELİM .SELAMETLE KALIN İNŞAALLAH
 

ervah

Üye
Üye
Katılım
May 28, 2012
Mesajlar
53
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Bu bakım evinde daha önceden açlışmış bi arkadaşım videoyu izledi...Manzara çok nahoş lakin şöylede bi taraf var.Burada kaln insanların bi çoğu ağır zihinsel engelli bu nedenle kontrolü çok zor kimseler...O arkadaşım böyle manzaraların olabileceğini çünki sabah kalkıldığında ortamın bu tarz olmasının normal olduğunu zaten bu görüntülerinde o zaman çekilmiş olabileceğini ifade etti...Daha sonra buraların temizlenip toparlanması yapılıyormuş.Maalesef rant kapısı haline gelmiş engelli bakım merkezlerinin daha düzgün hizmet vermesi en büyük temennimiz.Oraya çok eğitimli personeller alınmalı ve çok güzel sınıflandırmalar yapılmalı ve denetim üzerlerinden eksik edilmemeli...
 
M

mavibalina2012

Guest
Öncelikle yorum yazanlara teşekkür ederim böyle bir konuda düşüncelerini paylaştıkları için...

İnsanlar bu dünyaya eşit olarak gelirler bu yüzden kızdığımız vakit "sen de dokuz aylıksın ben de der" çıkarız...İnsaların yaşamları sonradan farklı yönlerde değişir ve gelişir...Bir insan hiçbir zaman şiddete layık değildir tımarhanede yaşasa bile... Tüm bedeni ve ruhi uzuvlarını kaybedip yüreğini kaybetmediği müddetçe hala insandır...Haksızlığında ne bahanesi vardır ne de affı...Şiddetin de duygusal olanı da, psikolojik olanı da fiziksel olanıda hep aynıdır çünkü özünde kin ve nefretin dışa vurumu vardır...Bir takım gayrimeşrulaşmış eylemlerde bulunan insanlar aralarında sahte bağlar, birliktelikler kurarak yaptıkları insanlık dışı eylemlere isimler vererek, bahaneler ortaya koyarak meşrulaştırmaya başlarlar...Bir olayın başlangıcında bile olsa menfaatler söz konusuysu o işten kimseye hayır gelmez...Yaptığınız fiil haksızlık adı altında birleşiyorsa savunulacak hiç yanı da gerekçesi de yoktur...Bazen suç ortaklığı yapmak insana hiç tatmadığı geçici ama aslında sonrasında ruhunda yaralar açacak zevk verir...Önemli olan suça uğrayan veya iştirak edenlerin bizler olmaması değil olaya göstereceğimiz insani tepkilerdir...Görülende mekanın pisliğinden çok insanların yüz ifadeleridir...O şaşkın, kederli, mahcup, korkak, endişeli bir o kadarda hayattan bıktığı gözlerine yansımış ifadeler şahide gerek bile duymadan çok şey anlatır...Yüzler kalplerin yansımalarıdır...Yürek ve ruh yara almışsa ilk iş bunu yüze yansıtır... Öncelikle bu toplumda yer alan bir birey olaraktan kendi şahsi çabalarımla sonrasında da görev aldığım Sosyal Toplum Kuruluşları aracılığıyla çeşitli iletişim araçlarıyla kınadığım bu olayı ilk duyduğum andaki şiddetiyle aynı derecede defalarca defalarca KINIYORUM...
 

dude_13

Üye
Üye
Katılım
Ocak 17, 2013
Mesajlar
1
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Engelli arkadaşlarımızın daha iyi ve pozitif yaşam sürmeleri için elimizden geleni yapmalıyız.
 

FATMA KARSAK

Üye
Üye
Katılım
Şub 5, 2013
Mesajlar
4
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Ne yazık ki ülkemizde pek çok engelli çocuğa sahip anne aynı soruya yanıt arıyor "Ben ölürsem çocuğuma kim bakacak?" Bakım merkezleri bir yandan ailelerin medet kapısı olmuştu. Bu kareler Türk toplumuna islam insanına hiç mi hiç yakışmıyor. İnsanlıktan nasibini alamayan canlılar ne istiyorlar bakıma ihtiyacı olan insanlardan anlamış değilim. Bakım merkezleri açılmalı buna engelli bireylerin ailelerinin ve kimsesiz kalanların çok ama çok ihtiyacı var... Devletimizde bunun farkında ama yapmış olmak için yapılan çalışmalar içi boş kanun ve yasalar bu ve buna benzer kötü sonuçlar doğurabiliyor. Toplum olarak üzerine gidilmeli denetimlerin sıklaştırılması taraftarıyım. Bu suçu işleyenler kesinlikle cezasız bırakılmamalı
 

lacrimosacraps

Üye
Üye
Katılım
Ara 18, 2015
Mesajlar
2
Tepkime Puanı
0
Puanları
1
Öncelikle böylesi önemli - can yakan bir konuyu gündeme taşıyan arkadaşlara yürek dolusu sevgiler... değerli arkadaşlar , bu konu ile ilgili işin sosyolojik -psikolojik -duygusal-fiziksel -ruhsal anlamdaki etkilerini teorik yorumlara girmeden, birebir yaşadıklarımı direkt olarak paylaşmak istiyorum..Sözümüzün bittiği yerde , sözü olması gereken birinci derecedeki yetkililer sus pus ne yazık ki.... ama sosyal medyada kişişel sayfalarındaki , görev alanlarına ait olan kurumsal paylaşımlarına ( facebook-twitter gb hesapları ) baktığımızda tüm bu kurumlar güllük -gülistanlık- asayiş berkemâl .. göstermelik ziyaretler-steril- stabil- hale getirilmiş mekanlarda an'lık mutluluğun vitrinsel ruhsuz fotoğrafları vs.vs..hepimizin bildiği - tanıklık ettiği gibi yani....
sadede geleyim tez ::( 2013 ocak ayından bu zamana dek 22 yaşımdaki kızım bipolar duygudurum bozukluğu ( manik-depressive )+ borderline
( sınırda kişilik) bozukluğu tanısı ile özel engelli bakım merkezinde kalıyor ( daha önceki yıllardaki iki IQ ölçütü105 /100 iken , orada kaldığı süreçte yapılan zeka test sonucu ise 74 puan olarak rapor edilmiş, bu tanılardan hariç nurtopu gibi bir sınırda zeka ( zihinsel engelli ) tanımız oldu.. o konuyu sonra paylaşacağım, zira çok önemli bir yaşamsal boyut içeriyor.. şu an hukuken fiili ehliyete sahip değil, medeni hakları elinden alınmış durumda, ( evlilik-miras- gb)
rapora itiraz edemiyorum çünkü kullandığı antipsikotikler - antiepiletikler - duygu durum düzenleyici ilaç tedavisinden dolayı ; aşırı dalgın- sürekli bir uyku modu-bilişsel yetilerinde bir küntleşme- unutkanlık- aşırı bir mutsuzluk- boşvermişlik - içteniçe bir çaresizlik hissi ki, böyle bir ortamda yine çok iyi olduğu kanısındayım... koşullar düzelmeden sonuçlar düzelemeyeceğinden zeka engelimizi şimdilik öteledim, bu şartlarda hakem hastahaneye itiraz edilse dahi, en fazla IQ 80-85 seyreder- santranç ödülleri olan- telefon rehberini ezberden kullanabilen çocuk çarpım tablosunda zorlanır durumda ne yazık ki..

Evvett, gelelim bakımevi !!! aymazlıklarına '' yaa bu nasıl olur pess ötesi- cahil denilebilecek olanlar dahi yapamaz, enazından vicdanları devrededir'' dediğim o kadar çok örnek var ki.. hangi birini kategorize edeceğimi bilemiyorum.
hem en son gercekleşen bir örnek olması ( 12 gün önce ) , hem de olmazsa olmazımız olan sağlık konusunda ne kadar şuursuzca davranıldığını yansıtması açısından çok önemsedim...
29 kasımda bakım merkezine gidilir, 2 günlük izin ile zor ziyan benim ''güzel yüreklim'' ile eve dönülür..ki, eve almak vs gibi aile ile entegrasyon-adaptasyon-hastanın moral yüksekliği- psikolojisine olumlu etkisi - aile sıcaklığını yaşama- özlem giderme -duygusal tatminin bu hastalığa olan rehabilite eşiği yükselmesi - gb kavramlara uzağız tabii/ tam aksine bu ağustos ayında , kesinlikle eve izin yasaklandı .. gerekçe ; döndüğünde merkeze uyum sağlama zorluğu yaşadığını-aşırı agressiv davrandığını, ilaçlarının dozunu yükseltmek zorunda kalacaklarını ifade ettiler, haklılık sebebi vardır dedim.. hiç bir karşı savunma- itiraz vs eylemedim ( bana söyleyemedikleri, tamamen DUYGUSAL GEREKÇEYİ !!! güzelime söylemişler ama '' burada ticaret yapıyoruz, devlet bizden günlük olarak size ödediği günleri kesiyor vs teraneleri..
yahu siz her ay devletten 2 asgari ücret alıyorsunuz, izin sürecinde bunun günlüğe yansıyan ücreti kesiliyor tamamdır..işletmecisiniz vs. o koskoca göstermelik , ''hastanın öncelikleri-morali - aileden kopartılmaması gb bakım merkezi yönetmeliklerini de geçtikk..
sen aileye de ki ; ''bizim gelirimiz izin günlerinde sekteye uğruyor, bizden kesilen günlük meblağı öderseniz..buyurun, alabilirsiniz '' diye bir düzenleme getir.. ee nerde getirilecek bu hantal devletin kurumları ile..

hala gelemedim sadede, çok özür diliyorum, olaylar-durumlar- o kadar içiçe ki, matruşka bebekler misali..
evvet, ''güzelim'' ile harika bir zaman paylaşırız, 2 aralık akşamüstü onunla merkezde vedalaşırım ( pendik- b.çekmece güzergahı dönüşte bitmek bilmiyor-hüzünötesi- yüreğim ağlıyor ben ağlıyorum , yer verenler mi, ne olduğunu soranlar mı , hiçbir toplumsal etken umrumda olamıyor.. onu orada koyup gelmek bir yandan, orada kalan ''güzel insanlarla '' az da olsa edebildiğim sohbetten çıkarımlarımın acısı bir yandan.. tüm bu yaşananların duygusal boyutunu kimse ile paylaşmak istemeyişimin içselleştirme çabası bir yandan derken.. ben toparlanana kadar 1 hafta geçiyor..
hoop özleyip ziyaret günü yine oradayım, neredeyse orada yatacağım, çalışacağım ..böylesi bir kısır döngü bu..
2 aralıkta vedalaştık ya , yine uykusuz gecelerim, çare-çözüm arayışlarım, tüm dünya üniv.lerindeki psikiyatri derslerinin bipolar bozukluk ile ilgili olan akademik literatürlerini ezberötesi taramam -psikofarmakoloji olgu sunumlarını okumam,bıkıp usanmadan yetkilileri uyarmam- vs..
derken, sabahın 06sında içimdeki bir ses..e-devlete girmeye yöneltti- güzelimin tüm ilaç -hastahane periyodunu oradan takip edebiliyorum..merkezden en basit soruma dahi cevap alamıyorum çünkü..

aaa ilaç listesine bir baktım, 3 aralıkta 5 kutu METRİN ( uyuz -bit kremi ) recete etmiş aile hekimi..ayrıca çok önemli yan etkileri olan antipsikotiğini 200 mg.dan 400 mg.a çıkarmış ( günde 7 ilaç )
Allah allah dedim, bu çocuk ne zaman uyuz oldu 2 gün oldu ayrılalı, sadece , ilaçlarının yan etkisinden cildi aşırı hassas ve kaşıntısı var..bunu biliyorum.. hemen merkezi arayıp '' bir uyuz-bir bitlenmemi teşhis ettiniz , dedim..
el cevâb '' yoo hayır '' dedi müdür bey, ama nasıl küçümser bir cevap, bilmiyor tabii, e-devletten takip ettiğimi ... yani kibarca '' aptal mısınız ne alaka '' diyen bir üslub ve ses tonu ile..
''kaşıntısı var onun için yazdı doktor '' diyerek noktayı koydu... '' ama o ilaç bir uyuz ilacı , ve müthiş tahriş edici bir etkisi var , kaşıntı için verilemez ki, zaten cildi aşırı hassas '' dedim..
adam beni duymuyor dahi.. sağlık hukuku-hasta hakları-engelli haklar hak getire..
haydi dedim kendime, görev başı : girersin aile hekimleri birliğinin vs.nin sitelerine, şikayetini dile getirirsin.. kadın doktorun facebook sayfasını bulur, konuyu iletir, hangi hak ile, cildinin hassasiyeti zaten hâd safhada olan bir hastayı görmeden uyuz ilacı reçete ettiğini- sağlık hukukuna göre suç işlediğinin bilincinde olup olmadığını sorarsın.. ( tek satır dönüş olmaz ) ve haftasonunu iple çekersin ki, çocugundan bilgi alasın , gidecek halin kalmaz, merkezde sadece hafta sonları 4 saat dağıtılan cep telefonunun öğleden sonra açılmasını beklersin..
3 aralıkta doktora gidip gitmediğini sorarsın .. hayır , gitmedik o nereden çıktı der çocuk..( hastayı görmeden ilaç reçete etmek ayrı bir suç !!! ama cezası olmayan ).....
o ilacı sakın kullanma, sürme lütfen, o krem uyuz ilacı dersin.. çocuk seni dinlemez dinleyemez, '' çok uykum var annecim '' der..saat 14.30dur oysa..
çünkü ilacın dozu psikiyatrist dahi görmeden 200mg.dan 400 mg.a cıkmıştır.. %100 artması demek, psikolojik - fiziksel aşırı bir yük demek..
oksijensizlik cabası tabii.. bahçeye çıkmak -hava almak olar için lüksötesi.. camlar dahi açılmıyor..
gecen ay, pendik toplum ruh sağlığı merkezine gitmişlerdi .. gideceği gün beni aradı, arkadaşının annesinin telefonundan..
psikiyatrist ile konuşmasını ,ilaç dozlarını- ilaçların değişim gerekip gerekmediğini -şikayet ettiği yan etkileri sormasını rica ettim..
1 saat sonra aradı .. ne yaptınız, sordun mu vs.. aşırı mahzun ve ümitsiz bir ses tonu ile cevap ; '' hiçbirşey soramadım, kimse soramadı zaten, oradaki psikiyatri asistanı gayet duyulan sesle, içeriye dönüp '' GERİZEKALILAR - ŞİZOFRENLER geldi yine '' demiş..
sözü yormamak lazım artık..ne yazsam nafile kalır.. yazabileceğim tüm yetkililere yazdım.. ist il saglık md.lüğü- aile sosyal -politk.bakanlığı müşavirliği vs..
nezaketen bir cevap '' insanın oldugu yerde denetleme yapmak çok zordur '' ahh canımm..lütfetmişler, bilmiyorduk..
çook uzun ettim, daha çookötesi var.... yüreğim yeterse devam edeceğim..hepimize kolay gelsin, bu şuursuzluklardan - insanın değerinin yerle yeksan edildiği bu toplumdan -böylesi vicdansızlıklardan- hümanizma engellisi bu insanlardan dilerim ki hepimiz uzak olalım..yolumuz çok uzun ve zorlu bu yol her daim açık olsun hepimiz için.....................................
merkezden dönerken , yüreğimin ağlamasını kat be kat arttıran, orada kalan güzel insanların benimle paylaştıkları , yaşanan vicdansızlıkları-insanlık ayıplarını daha sonra diğer bölümlerde paylaşacağım.. bu merkezlerde denetleyenler gönüllülerden, fahri müfettiş vs gb oluşumlardan seçilmeli, öteye gitmeye gerek yok ki.. oradaki herkesin bir ailesi var ziyarete gelen ve tanıklık ettiğimiz durumlar söz konusu..
gayet mantıklı-sağduyulu -üst perdeden olmayan-incitmeden sorgulayan -çözüm üreten katkılarımız olur idareye.. ama nerdee, ..bitireyim diyorum lakin, çağrışım üzerine çağrışımlar kaplıyor zihnimi..
Aylardan ekim sonu ; ''güzelime gittim yine pazar günü, tam öğle yemeği üzeri idi, yemek salonuna inmişler ama yemekler henüz yok..neyse, imzalar attım.. çocugu aldım, değişiklik olması için dışarda yemek yiyeceğiz güya ..maksat oksijen alsın birkaç saat :(
üzerini değiştirmek için yukarıya çıktı.. o sırada diğer kızlar yanıma geldi- 13-40 yaş arası bir dağılım var ..
13 yaşında sadece 85 yaşındaki anneannesinin ilgilendiği( şartlardan ilgilenemediği dünya güzeli bir kız..yanıma gedi-sarıldık-öpüştük..
antipsikotik ilaçlardan -hareketsizlikten biraz tombik.. söz yemeklerden açıldı.. ve öyle bir altın vuruş vurdu ki yüreğime, müdürün yanına gidip de ''bu ne demektir, lütfen bir açıklama istiyorum insanlık adına- kurallarınız adına vs.. demek geldi..
-sakin ol - sen bunu söylersen o çocugu orada tutmazlar ..dedim..
benim güzelime gelen aba altından sopa gösterilen tehditvari sözlerden antremanlıyım allahtan.. fevri davranmamak adına frene basıyorum..

--ahh kuzum , biraz kilo verebilsen ne kadar iyi olur , neler yapıyorsun boş zamanlarında -- dedim, hayy demez olaydım...
- en çok makarna çıkıyor ben de yemiyorum, senin güzelinde yemiyor çoğu zaman..
ama akşama çok acıkıyorum..elma ile peyniri de çok seviyorum...ama akşam vermiyorlar peynir ..
ben de akşam bulaşığına yardım ediyorum mutfakta, o zaman ödül olarak peynir veriyorlar elma ile bu ablalar dedi.. 5 m uzaktaki yemek dağıtanları göstererek..
orası yıkılsaydı da hepimiz altında kalsaydık.. o an şokötesi bir etki yaşadım.. kime anlatacaksın bunu da hangi insanlığa haiz idareci dinleyecek..
çıktık biz dışarı.. güzelime anlattım.. o biliyormuş zaten.. pendik marinaya indik.. yemeklerimiz zehir oldu.. dokunmadık adeta..
giderken elma-peynir de alamadık..birbirimize sarıldık ağlayan bir yürek ile..
aksam 19.00 da merkezde vedalaştık..hava kararmıştı.. müdür geldi.. tekrar imza attım, zifirötesi bir giriş ve mutfaktan vuran ışık ile sayfayı zor gördüm yine..
kafamı kaldırdım, yukarı avizeye baktım.. '' aa hâlâ değiştirmediniz mi ampulu-ya da tamir '' dedim..
adamda ses yok, gülümsedi sadece...bu nedir bu, aylardır bir ışık yok girişte.. adam ,ardımdan kapıyı kilitledi..pendik - b.çekmece 3 saat.. 4 aktarma , en minimize yol seçimime rağmen.. gözyaşlarımla döndük yine....
hepinizin IŞIĞI daim olsun.. her yer feci karanlık........
benim güzelim merkeze ''ÖLÜ RUHLAR EVİ '' diyor.. haksız sayılmaz...
 

unuttum.29

Moderatör
Moderatör
Katılım
Eyl 8, 2012
Mesajlar
1,057
Tepkime Puanı
92
Puanları
48
Selamlar Arkadaşlar,
Bir iki haftaya kızınız bakım merkezinde üç yılı dolduracak. Bu bana beni hatırlattı. Bir akıl hastanesinde tam üç kaldım. Zordur bilirim.
Maddeler halinde bazı şeylerin üzerinde durmak, bildiklerimi aktarmak isterim.
1- Kızınız ilaç tedavisine cevap vermiş ki sizinle dışarı çıkmasına izin veriyorlar.
2- Yeni nesil Antipsikotiklerin yan etkileri çok azdır. Buna rağmen uyku hali ve uyku düzensizlikleri normaldir. (neredeyse 15 yıldır şizofreni hastası olan ben bile yakın dönemde çözebildim bu sorunu.)
3- Kilo sorunum hala devam ediyor. 135 kiloya kadar çıkmıştım. Şuan 116 kiloyum ve düşürüyorum.
4- ‘unutkanlık- aşırı bir mutsuzluk- boşvermişlik - içteniçe bir çaresizlik hissi’ psikiyatrik hastalıkların doğasında vardır. İlaçlar belli düzeyde iyileşme sağlarlar. Teşhis koyulmadı ama tahminimce ben depresyondan çıkalı bir iki yıl oldu sanırım.
5- Satrançta benim de ödüllerim var.(Lisansımı son kez yenilediğim Konya ilinde en iyi ilk otuz oyuncu arasındayım.) Çıkarsa kızınızın da satranca yeniden başlamasına engel yok.
6- Vesayet altına alınmış olması sürekli öyle kalacağı anlamına gelmez: İyileştiğinde kaldırılır. Ayrıca miras hakkı, evlenme hakkı kısıtlı bile olsa vardır.
7- Elma ve peynir bahsine de değinmek isterim. Şöyle ki biz serviste(ben hastanedeyken) 52 kişiydik. Sadece üç tane hizmetli vardı.(3 vardiya birer kişi çalışıyorlardı.) Tüm temizlik, yemek dağıtma işi, çay yapma/kahvaltı hazırlama işi yani aklınıza gelebilecek tüm hizmetler hastalar arasında dağıtılmıştı. Misal kahvaltı hariç çay içmek için para öderdik. Ama 52 kişinin bulaşıklarını 3 öğün yıkayan hastalar(iki kişi), ücretsiz olarak bu çaylardan içerlerdi. Bu iş de dahil olmak üzere , kaldığım sürede yapmadığım bir iş pek yoktu. O dönem bunu hastalara yapılan bir eziyet gibi görsem de, bugün değerlendirdiğimde, hediye edilen iki kupa çayı teşvik etmek amaçlı bir ödül gibi görüyorum.
8- Spor yapmak, hiç değilse fiziki güç gerektiren işlerle uğraşmak, basit tarz kitaplar okumak mümkünse bir şeyler yazmak, dışarıda hava almak, hastalarla ve mümkünse personelle/ziyaretçilerle iletişim kurmak, akşamları erken yatıp sabah erken kalkmak Vb. şeylerle uğraştım. Tüm bunların ötesinde orada ömür boyu kalmayacağıma dair kendime söz verdim. Ve her zaman en kötüsünün orası olduğu, taburcu olduğumda çalışıp kendi hayatımı kazanacağıma inancım da tamdı. Nitekim öyle de oldu. Çıktıktan sonra unuttum takma adını seçtim ve gerçekten çoğunu da UNUTTUM. Şimdi sizin yazdıklarınızı okuyunca bazı şeyler hatırıma geldi. Allah sizin ve kızınızın yardımcısı olsun.
Saygılar.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Selam lacrimosacraps,

Öncelikle aramıza hoşgeldiniz. Biliyorum asıl yeri burası değil ama ben samimiyetinize, içtenliğinize hayran kaldım. Çocuğu için çareler arayan bir annenin yüreğinden kopup gelen feryadına daha fazla sessiz kalamadım. Belki bir parça olsun sizi gülümsetmek adına hoşgeldiniz cümlesiyle başlamak istedim.

Yazdıklarınızı kelimesi kelimesine defalarca okudum ve inanın çok üzgünüm şu an. Sizi anlayabiliyorum, haklı isyanlarınızı, serzenişlerinizi ve sistemin eksiklikleri karşısındaki öfkenizi okudukça kalbim sızlıyor. Aslında bende bir anne olmanın çok dışında bu hastalığa karşı yaşadıklarınızı belki farklı şekillerde, farklı kişilerde yaşamış bir hasta yakını olarak ne kadar üzüldüğünüzü hissedebiliyorum.

Öncelikle Allah acil şifalar versin. Siz umudunuzu kaybetmediğiniz sürece ve kızınızın tedavisini aksatmadığınız sürece, unuttum arkadaşımın dediği gibi evladınızın bir an önce eski sağlığına kavuşacağına inanıyorum. Bu kadar bilinçli bir anneye sahip olduğu için kızınızın çok şanslı olduğunu düşünüyorum. Ne mutlu ona ki sizin kadar duyarlı bir annesi var.

Güzel kızınızın kullanmakta olduğu ilaçlar ve bunların yan etkilerini görmezden gelmeniz mümkün değil ama siz tedavisini yürütmekte olan doktorlara güvendiğiniz sürece eminim her şey yolunda gidecek ve en kısa zamanda '' Ölü Ruhlar Evi'' adını verdiğiniz merkezden taburcu olup eski, güzel günlerinize döneceksiniz. Yeter ki ne olursa olsun içinizdeki umut ışığınızı kaybetmeyin. Bu ışık ki bize hayatın en karanlık dönemlerinde yol gösteriyor, işte o umut ki bizi hayata bağlıyor ne olur umudunuzu asla kaybetmeyin.

Allah, sizin ve kızınızın yar ve yardımcısı olsun dileklerimle...
 
Tekerlekli Sandalye
Üst