"engelli cv"

mryazici

Üye
Üye
Katılım
Kas 4, 2012
Mesajlar
8
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
“ENGELLİ CV ?”

1983 yılı Ağustos’unda kızım henüz 70 günlük bebek iken; 5. kattan düşüp boynum kırıldığında; ölümle burun buruna gelmiştim. Bir yıla yakın, hastane ve rehabilitasyon tedavilerinden sonra, ömrümün kalan kısmını, tekerlekli sandalyeye bağımlı olarak geçirmek de varmış kaderde…

Evet bedeninizin engelli olması, sizin hayatınızı hayal edemeyeceğiniz şekilde etkiliyor, değiştiriyor..Gerçekle hemen yüzleşiyorsunuz.. Engelliler boyutuna atlıyorsunuz.Yeni bir hayat, yeni bir yaşam, yeni bir çevre.. Ailenizden başka, ne dost kalıyor, ne arkadaş..ne sırdaş..

Bazı sessiz geceler gözlerimi yumup, karanlığa gömülünce kendi kendime şöyle derim ;
-Ey engelsizler!..şu anda sizinle aynı boyutta tekrar buluştuk ama siz hiç farkında bile değilsiniz..
-Farkımız ne?..
Hepimiz yatağımıza uzanmış mışıl mışıl uyuyor yada uykuya dalmak üzereyiz, yada rüyalar aleminde..
-Şu anda biribirimizden farkımız ne?..
Dostlar hepimiz Allah’ın kulları değilmiyiz?..
-Öyleyse kullandığım beden aracı arızalandı diye bizlerin haklarını gasp etmek; horlamak, toplumdan dışlamak niye?..

Dün sizinle omuz omuza, sınırda nöbet tutmadık mı?
Aynı sıralarda, aynı okullarda okumadık mı?
Aynı acıları, aynı sevinçleri paylaşmadık mı?
Öyleyse bu ayrılık, gayrılık niye?

Yine yıllar sonra, 17 ağustos gecesi; kulaklarımızı sağır eden çığlığıyla ölüm, onbinleri kucaklarken; kurtulmayı bekleyen binlerce yaralıların iniltisi, günlerce kulaklarımızı tırmaladı !..
O deprem anı, sözün bittiği andı; kıyamet kopmuş, içindekilerle birlikte şehirleri yerle bir etmiş, haritadan silinmişti…

Daha dün şuracıkta şarkılar söyleyerek oynayan çocuklar, pencereden birbirine bakışan aşıklar, evine ekmek götüren babalar, sokakta dedikodu yapan komşular; kızıla boyanmış giysileriyle enkazlardan çıkarken, kurtulmanın buruk sevinciyle, etraflarına sessiz sözsüz tebessüm ediyorlar...

Sevdiklerini kaybedenlerin acısı , ateş olup yakınlarının yüreklerini yakmış, şehrin enkazına çevirmişti.. Şehrin üstünü saran kara bulutlar ağır ağır dağılırken, yerini anlatılmaz bir ölüm kokusuna bırakmıştı…

Mal mülk kavgası bitmiş; kalanlar, yaralılar can derdine düşmüştü…

Daha dün sapasağlam yatağına yatmış mışıl mışıl uyurken, gecenin karanlığında ne olduğunu anlayamadan ansızın engelliler boyutuna geçivermişti!..

Şanslıydı, hiç olmazsa canı kurtulmuştu… ÖZDE
 

mryazici

Üye
Üye
Katılım
Kas 4, 2012
Mesajlar
8
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
“TOPAL MUSTAFA” GERÇEK HAYAT HİKÂYESİ

Mustafa’nın babası, ellili yıllarda askerde sıhhiye taburunda iğne vurmayı öğrenmiş, köyüne dönünce köyün iğnecisi olmuştu O devirlerde doktor yok, sağlık memuru yok, yok oğlu yok Hele birde köy yerindeysen yandım Allah! Yol yok, iz yok

Mustafa’nın babası İğneci Ismayil hastalara penisilin iğnesi yaparak, çifcilik yanı sıra aile bütçesine katkı sağlıyordu
Mustafa 2-3 yaşlarında hastalanır Mustafa topaç gibi bir çocuktur; nazar oldu derler; okurlar, üflerler lakin iyileşmez, babası bir penisilin iğnesi yapar…

Amam ne çare ki binde bir ihtimalde olsa, olan olur ; ilaç Mustafa’nın ayak sinirlerini felç eder Mustafa sakatlanır; o günden sonra Mustafa’nın adı Topal Mustafa olur Köylük yerinde ilk mektebi zorlada olsa bitiren Mustafa’yı babası ayakkabı tamircisi Kelikçi Hasan Ustanın yanına çırak verir

Gel zaman git zaman, Mustafa büyür delikanlılık çağına gelir Lakin köyün kızları topal ve fakir olduğu için Mustafa’ya pek yüz vermezler
Yine günlerden bir gün, köyün delikanlıları bir düğün evinin önünde genç kızlara kur yaparken, uzaktan kırmızı bir Java motosikletle yeni öğretmen olan arkadaşları Yılmaz Hoca gelir ve yanlarında durur

Yılmaz’ın amacı çevresindeki kızlara biraz hava atmak, hem de biraz Mustafa’yla dalga geçmektir Fakat işi biraz ileri götürür ve Mustafa’nın topallığı ile alay ederek işi hakaret ölçüsüne vardırır

Delikanlılar ve kızlar Mustafa’ya gülmeye başlar

Mustafa, topal olmak kendi suçu imiş gibi öyle üzülür, öyle içerler ki oracıkta gözlerinden sicim gibi yaşlar dökülür Hiçbir şey söyleyemeden oradan uzaklaşmaya çalışır Zavallı Mustafa topallayarak yan yan yürürken, Yılmaz kırmızı Java motoruna binerek Mustafa’ya arkasından küfrederek, alay etmeye devam eder ve son hızla şehre doğru giderken, köy yolundan yükselen toz bulutları arasında gözden kaybolur
Kaybolur kaybolmasına da, köy yolu stabilizedir ve Yılmaz yolda bir virajda motorun hakimiyetini kaybederek kayar, bir kum kamyonunu altına girer

Mustafa’nın gözyaşları kurumadan, acı haber köye ulaşır Kaza haberini alan Yılmaz’ın yakınları hemen hastaneye koşarlar
Yılmaz, günlerce süren komadan çıkıp, kendine geldiği zaman, yakınları hayatının kurtulduğuna sevinirlerken, acıda olsa Yılmaz’a ayaklarının kesilmiş olduğunu söylerler

İşte gerçek bir hayat hikâyesi; Mustafa içinden beddua etimi? Etmedi mi? bilinmez ama hal diliyle etmiş olsa gerek…

Bir gün Topal Yılmaz Hocayı, Mustafa’nın dükkânında çocuklarının ayakkabılarını tamir ettirirken görmüştüm de, Mustafa bana ;

-Kim bu arkadaş biliyor musun? demiş ve bu hikâyeyi anlatmıştı

İşte dostlar, Mustafa şimdi köyünde; Bağkur’dan emekli olmuş, torunları ile vakitini geçiriyor Onlara hayatın gerçeklerini öğretiyor
İşte dostlar hayatın içinden bir kıssa, bizim payımıza da vardır elbet bir hisse.. ÖZDE
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Selam mryazici,

'' Evet bedeninizin engelli olması, sizin hayatınızı hayal edemeyeceğiniz şekilde etkiliyor, değiştiriyor..Gerçekle hemen yüzleşiyorsunuz.. Engelliler boyutuna atlıyorsunuz.Yeni bir hayat, yeni bir yaşam, yeni bir çevre..''

Ne kadar doğru dile getirmişsiniz engelliler boyutuna atlamak keşke bir anda olsaydı ama öyle zor oldu ki bu süreç benim için gerçekten dayanılmazdı...ama artık arada değil gerçekten engelliler boyutunda olmanın huzurunu bile yaşayabiliyorum. Yaşanan sonrası gerçekle yüzleşebilme , kabullenebilme acı da olsa başarabiliyor insan ama en ağırı bu boyutta olduğunuzu eski hayatınıza veda ederken hala orada kalmanız için ısrarcı davrananların isyanlarıydı benim için. Sanki ben daha kolay kabullendim de yeni boyutu çevrem kabul etmek istemedi bir türlü...

İnsanın çaresizliğinde en büyük çaresi yine kendi olabiliyormuş ve ben bunu yeni boyutumu kabullendiğimde anladım. Bazen tek başınıza mücadele vermek zorunda kalırsınız ama kazandığınızda duyduğunuz mutluluğun tadına da doyum olmaz.

'' Daha dün sapasağlam yatağına yatmış mışıl mışıl uyurken, gecenin karanlığında ne olduğunu anlayamadan ansızın engelliler boyutuna geçivermişti!..

Şanslıydı, hiç olmazsa canı kurtulmuştu… '' ne kadar güzel anlatmışsınız sanki beni yazar gibi beni anlatır gibi...evet şanslıyım gerçekten de çok şanslıyım çünkü bu hayatı 2. kez yaşamanın bana verilen 2. bir şans olduğunu düşünüyorum ve haketmek için de elimden ne gelirse yapmaya çalışıyorum.

Tebrik ederim arkadaşım, yüreğine, ellerine, emeğine sağlık,
 
Tekerlekli Sandalye
Üst