İçinde yaşadığınızın toplumun zihinsel kodlarını çözmek için insanların olay ve olgulara verdiği tepkileri iyi analiz etmek toplumu anlamanın biricik sebebi olmasa da çok önemli bir ayrıntıdır. Belki sizler için bir kıymeti harbiye si yoktur ama kendi adıma sosyal medyanın bu tepkileri analiz etmede iyi bir enstrüman olduğunu düşünüyorum.
Aslında bu yazıyı yazıp yazmama konusunda çok kararsızdım ama sitemizin facebook sayfasında ( https://www.facebook.com/Engellilergentr/ )paylaştığımız bir resme gelen şu yorumdan sonra yazmanın farz olduğuna kanaat getirdim.

Neydi paylaşılan resim, insanlar neden küplere bindi?
Tepkinin dozuna bakıldığında paylaşılan resmin ne olduğunu merak ediyorsunuzdur. İşte paylaştığımız o resim.

Sayfamızı takip edenler bilirler. Sayfa paylaşımlarımızda bu formatta paylaşılmış binlerce resim var. Aynı şekilde bu resimlere gelen binlerce beğeni ve eleştirilerde oluyor.
Bu formatta yayınladığımız resimlere ve gelen eleştirilere ilişkin yorumuma geçmeden önce neden bu şekilde resimler paylaştığımızın (çokta önemli olmasa da) açıklamasını yapayım. Aslına bakılırsa cevabı çok basit.
Sosyal medyanın reconu.!
Sosyal medya reconu ilk neden olsa da elbette tek neden değil. (Sosyal medya reconundan kasıt twitter daha çok 140 karekterlik metinlere dayalı bir işleyiş tarzı varken facebook un ise işleyiş tarzı daha çok görsellere dayalıdır. ) Dünyanın her yerinde bir şekilde ünlü olmuş engelliler veya hiçbir engeli olmayıp ta toplum gönüllüsü olan mankenler “tekerlekli sandalyeye” oturarak “engelliler adına farkındalık” yaratmak için profesyonel kameralar karşısında poz verirler. Verilen bu pozların “engelliler için farkındalık oluşturup, oluşturmadığı” başlı başlı bir tartışma konusu olsa da ben bu formatta yapılan çalışmalara olumlu bakıyorum.
Neden?
Bedenin her halinin kendine göre güzel, estetik bir yanı vardır. Hele bu kadın bedeni olursa güzellik boyutu iyice derinlik kazanır. Bu cümlelerden sonra avına kenetlenmiş bir arslan edasıyla “sen kadın bedenini meta olarak mı görüyorsun, güzellik bedendi değil yürektedir” gibi ezberlerler le bana saldıracaksanız onunda cevabını verelim. Kabul edelim veya etmeyelim, ister sonradan, isterse doğuştan engelli olsun çoğu engellinin kendi bedenini sevme konusunda hatta bir kısmının bedeninden nefret etme boyutunda bir meselesi vardır. Oturduğu tekerlekli sandalyeyi kendi bedeninin bir parçası olmaktan çok onu bir öcü, lanetlenmiş bir araç olarak görenlerden, bedeniyle barışık değil ona karşı savaş açmış binlerce engelli var.
Bu sosyolojik ve psikolojik gerçeklik için elde var bir deyip, birde bizden bağımsız yani hiçbir engeli olmayan insanların engelli kişiler için algılarına bakalım. Toplumun kahir ekseriyeti engelli deyince “sokakta dilenen, yardıma muhtaç, kargacık burgacık bedenli, zavallı, acınası” bir kesim olarak görüyor.
Tüm önyargılar gibi toplumun bu önyargısı da gerçekçi değil tabi. İş güç sahibi, hatta işveren konumunda, binlerce engelli olduğu gibi, tekerlekli sandalye de olupta diğer kadınlar, erkekler gibi, bakımlı, alımlı, erkeklerin başını döndüren (tabi kadınlarında) cinsten binlerce engellide var.
Bu gerçeklikler içinde elde var iki deyip, sonuca geçiyorum.
Engellilikte (yeterli koşullar sağlandığında) tıpkı sağlamlık gibi sıradan bir durumdur. Tamda bu nokta da bu türden resimlerin hem engelli hem de engelsizlere verdiği sübliminal mesaj şudur; “engellilik sıradan bir olgudur. Engelli erkekler, kadınlar diğer insanlar gibi süslenip püslenebilir, oturduğu tekerlekli sandalye yeri geldiğinde kendi bedenin estetik bir parçası olarak görüp kullanabilir.”
Algıların, olguların önüne geçtiği bu sosyolojik düzlemde bu resimler hiçbir şey yapmıyorsa bile bir engellinin dahi bunlara bakarak kendisiyle benzer koşullarda yaşayan insanların engelliği nasıl kabullendiğini, yaşamın sıradan bir parçası haline getirdiğini oturduğu tekerlekli sandalyeyi öcü olarak değilde bedeninin bir parçası olarak görmesini sağlıyorsa, sırf bu nedenler yüzünden bu formatta yapılan çalışmaları beğenip, desteklememiz için yeter sebeptir bence.
Aslında bu yazıyı yazıp yazmama konusunda çok kararsızdım ama sitemizin facebook sayfasında ( https://www.facebook.com/Engellilergentr/ )paylaştığımız bir resme gelen şu yorumdan sonra yazmanın farz olduğuna kanaat getirdim.

Neydi paylaşılan resim, insanlar neden küplere bindi?
Tepkinin dozuna bakıldığında paylaşılan resmin ne olduğunu merak ediyorsunuzdur. İşte paylaştığımız o resim.

Sayfamızı takip edenler bilirler. Sayfa paylaşımlarımızda bu formatta paylaşılmış binlerce resim var. Aynı şekilde bu resimlere gelen binlerce beğeni ve eleştirilerde oluyor.
Bu formatta yayınladığımız resimlere ve gelen eleştirilere ilişkin yorumuma geçmeden önce neden bu şekilde resimler paylaştığımızın (çokta önemli olmasa da) açıklamasını yapayım. Aslına bakılırsa cevabı çok basit.
Sosyal medyanın reconu.!
Sosyal medya reconu ilk neden olsa da elbette tek neden değil. (Sosyal medya reconundan kasıt twitter daha çok 140 karekterlik metinlere dayalı bir işleyiş tarzı varken facebook un ise işleyiş tarzı daha çok görsellere dayalıdır. ) Dünyanın her yerinde bir şekilde ünlü olmuş engelliler veya hiçbir engeli olmayıp ta toplum gönüllüsü olan mankenler “tekerlekli sandalyeye” oturarak “engelliler adına farkındalık” yaratmak için profesyonel kameralar karşısında poz verirler. Verilen bu pozların “engelliler için farkındalık oluşturup, oluşturmadığı” başlı başlı bir tartışma konusu olsa da ben bu formatta yapılan çalışmalara olumlu bakıyorum.
Neden?
Bedenin her halinin kendine göre güzel, estetik bir yanı vardır. Hele bu kadın bedeni olursa güzellik boyutu iyice derinlik kazanır. Bu cümlelerden sonra avına kenetlenmiş bir arslan edasıyla “sen kadın bedenini meta olarak mı görüyorsun, güzellik bedendi değil yürektedir” gibi ezberlerler le bana saldıracaksanız onunda cevabını verelim. Kabul edelim veya etmeyelim, ister sonradan, isterse doğuştan engelli olsun çoğu engellinin kendi bedenini sevme konusunda hatta bir kısmının bedeninden nefret etme boyutunda bir meselesi vardır. Oturduğu tekerlekli sandalyeyi kendi bedeninin bir parçası olmaktan çok onu bir öcü, lanetlenmiş bir araç olarak görenlerden, bedeniyle barışık değil ona karşı savaş açmış binlerce engelli var.
Bu sosyolojik ve psikolojik gerçeklik için elde var bir deyip, birde bizden bağımsız yani hiçbir engeli olmayan insanların engelli kişiler için algılarına bakalım. Toplumun kahir ekseriyeti engelli deyince “sokakta dilenen, yardıma muhtaç, kargacık burgacık bedenli, zavallı, acınası” bir kesim olarak görüyor.
Tüm önyargılar gibi toplumun bu önyargısı da gerçekçi değil tabi. İş güç sahibi, hatta işveren konumunda, binlerce engelli olduğu gibi, tekerlekli sandalye de olupta diğer kadınlar, erkekler gibi, bakımlı, alımlı, erkeklerin başını döndüren (tabi kadınlarında) cinsten binlerce engellide var.
Bu gerçeklikler içinde elde var iki deyip, sonuca geçiyorum.
Engellilikte (yeterli koşullar sağlandığında) tıpkı sağlamlık gibi sıradan bir durumdur. Tamda bu nokta da bu türden resimlerin hem engelli hem de engelsizlere verdiği sübliminal mesaj şudur; “engellilik sıradan bir olgudur. Engelli erkekler, kadınlar diğer insanlar gibi süslenip püslenebilir, oturduğu tekerlekli sandalye yeri geldiğinde kendi bedenin estetik bir parçası olarak görüp kullanabilir.”
Algıların, olguların önüne geçtiği bu sosyolojik düzlemde bu resimler hiçbir şey yapmıyorsa bile bir engellinin dahi bunlara bakarak kendisiyle benzer koşullarda yaşayan insanların engelliği nasıl kabullendiğini, yaşamın sıradan bir parçası haline getirdiğini oturduğu tekerlekli sandalyeyi öcü olarak değilde bedeninin bir parçası olarak görmesini sağlıyorsa, sırf bu nedenler yüzünden bu formatta yapılan çalışmaları beğenip, desteklememiz için yeter sebeptir bence.