- Katılım
- Ara 18, 2011
- Mesajlar
- 3
- Tepkime Puanı
- 0
- Puanları
- 0
Öncelikle herkes merhabalar. Size bu başlık altında daha önce hiç duymadığınız konuları anlatacağım. Ben bu konuları 7 ay önce öğrendim. Bu 7 ayda hayatıma çok şey kattığıma inanıyorum. Bu 7 ayda öğrendiğim bilgileri çevremdeki insanlara anlattım ama hiçbiri ilgilenmedi. Bende sizin gibi engelliyim beni ancak sizin anlayacağınızı düşünüyorum. Size hayatınızda daha önce hiç hissetmediğiniz huzur, mutluluğu nasıl ulaşacağınızı anlatacağım. Dinlerin amacını, kendinizi Allah’a daha yakınlık hissetmenizi sağlamaya çalışacağım. Dünyadaki istediğiniz şeyi nasıl elde edeceğinizi anlatacağım. Bu zamana kadar yanlış bildiklerinizi görmenizi sağlamaya çalışacağım. Yani kısaca gerçek olanı öğretmenizi hedefliyorum. Ve Allah bizi engelli yaratarak ne kadar şanslı olduğumuzu, diğer insanlardan çok üstün olduğumuzu anlamanızı amaçlıyorum. Ve başlıyorum…
Size anlatacağım konular spritüel, dini ve kuantumdur. Bu konular birbiri ile çok bağlantılı olduğu için ilk yazılarımda internetten topladığım alıntılarla gitmek istiyorum. İlk olarak bir sözle başlayalım.
“Gerçeği öğrendim bir gün ve gerçeğin acı olduğunu.. Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim. Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim…”
Sizin gerçeği öğreneceğiniz gün bugün olacak. Daha sonra acılarımızın, engelli olmamızın hayatımızdaki mutluluğa daha kolay ulaşmamızı sağlayacak. Bu bilgiler sayesinde az yada çok bir şeyler bilerek öleceğiz. Akın Berk Sürücü’nün Düşler Sahnesi e-kitabı ile devam ediyorum. Başka bir alıntı
“Bir an için on yaşına geri döndüğünüzü düşünün. Öyle bir hayal kurun…
Arkadaşlarınızla saklambaç oynadığınızı hayal edin. Gözlerinizi kapatıp ona kadar
sayın ve dönüp arkanıza bakın. Ve hiçbir arkadaşınızın saklanmadığını öylece size
baktığını düşünün. O oyundan hiçbir zevk almazdınız. Ve muhtemelen de bir daha
oynamazdınız. Bu durum fiziksel evrenimizi gözlemlerken de böyledir.
Evrenin doğuşundan önce sadece “TEK” olmanın ışığı vardı. Orada istediğimiz her
şey vardı… Işık bizim için sonsuzdu. Fakat Eksik olan bir şey vardı. Saklambaç
oynamaktan aldığımız zevk... Bizi yaratan saklambaç oynamaya karar verdi. O ışığını
sakladı ve bize bulmamızı istedi…
Fakat, bu oyunda bizlere çokça ipuçları verdi. Kendini anlatan işaretleri her yere
koydu… İnsanlar bu ışığa her ismi taktılar. Ona ulaşmak için bugüne kadar sayısız
öğreti ve dini bilgiler buldular. Ve inandıkları ölçüde ona ulaştılar. Ulaştıkları ölçüde
ikilik kalktı ve onunla TEK oldular…
Ya ışığı göremediğimiz zamanlar, neden göremiyorduk. Onunla aramızda ikilik
yaratan neydi? Bizi ondan ayıran sahte benliğimiz neydi ? Bizi olduğumuzdan başka
biri yapan, öyle ya da öbür türlü olduğumuzu düşündüğümüz neydi ? Neydi bizi
yaratanın saklambaçtaki hilesi… ? Mesela benim dinimde buna “nefs” deniyor… Ama
gerçek pek bilinmediği için bilgiler bize farklıymış gibi geliyor. Diğer dinlerde ve
öğretilerde bu isim değişiyor. Ama hepsi O sahte benliği işaret ediyor. Keşfetmemiz
gereken sahte benliğimiz. Işığın arkasına saklandığı yer…”
İnsanlar Allah’ın yarattığı en üstün varlıklardır. Biz yaratıldığımızda melekler bize secde etti. Ancak hiçbir çaba göstermeden en üstün varlık olmamız olmazdı. Bu yüzden Dünya’ya gönderildik. Ve nefsimiz, egolarımız oluşmaya başladı. Egolarımız ile sinirlendik, mutsuz olduk, cinayet işledik. Egolarımız bizi devamlı üzmek, mutsuz etmek istedi. Egoya dur diyebilenler mutlu oldular, Allah’ın verdiği güce sahip olup başarılı insanlar oldular. Peki egonun somut kanıtı neydi diye sorarsanız gözlerinizi kapatın ve 1 dakika hiçbir şey düşünmemeyi çalışın 10 saniye sonra aklınıza sizi üzecek, sizi geçmişte yaptığınız bir olaya götürecek (daha önceden dinlediğiniz şarkı yada geçmişteki sorunlarınız) yada gelecekte size plan yaptıracaktır. Ama asla sizi şimdi de tutmayacaktır. Geçmiş ya da gelecek yoktur onu ego oluşturur. Siz sadece şimdi de var olabilirsiniz.
Bu sadece konulara girişti daha sonraki yazılarımda engelli olarak ne kadar şanslı olduğumuzu tüm acılarımızın aslında doğru yolu bulmak için olduğunu anlatmaya çalışacağım. Teşekkürler.
Size anlatacağım konular spritüel, dini ve kuantumdur. Bu konular birbiri ile çok bağlantılı olduğu için ilk yazılarımda internetten topladığım alıntılarla gitmek istiyorum. İlk olarak bir sözle başlayalım.
“Gerçeği öğrendim bir gün ve gerçeğin acı olduğunu.. Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim. Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim…”
Sizin gerçeği öğreneceğiniz gün bugün olacak. Daha sonra acılarımızın, engelli olmamızın hayatımızdaki mutluluğa daha kolay ulaşmamızı sağlayacak. Bu bilgiler sayesinde az yada çok bir şeyler bilerek öleceğiz. Akın Berk Sürücü’nün Düşler Sahnesi e-kitabı ile devam ediyorum. Başka bir alıntı
“Bir an için on yaşına geri döndüğünüzü düşünün. Öyle bir hayal kurun…
Arkadaşlarınızla saklambaç oynadığınızı hayal edin. Gözlerinizi kapatıp ona kadar
sayın ve dönüp arkanıza bakın. Ve hiçbir arkadaşınızın saklanmadığını öylece size
baktığını düşünün. O oyundan hiçbir zevk almazdınız. Ve muhtemelen de bir daha
oynamazdınız. Bu durum fiziksel evrenimizi gözlemlerken de böyledir.
Evrenin doğuşundan önce sadece “TEK” olmanın ışığı vardı. Orada istediğimiz her
şey vardı… Işık bizim için sonsuzdu. Fakat Eksik olan bir şey vardı. Saklambaç
oynamaktan aldığımız zevk... Bizi yaratan saklambaç oynamaya karar verdi. O ışığını
sakladı ve bize bulmamızı istedi…
Fakat, bu oyunda bizlere çokça ipuçları verdi. Kendini anlatan işaretleri her yere
koydu… İnsanlar bu ışığa her ismi taktılar. Ona ulaşmak için bugüne kadar sayısız
öğreti ve dini bilgiler buldular. Ve inandıkları ölçüde ona ulaştılar. Ulaştıkları ölçüde
ikilik kalktı ve onunla TEK oldular…
Ya ışığı göremediğimiz zamanlar, neden göremiyorduk. Onunla aramızda ikilik
yaratan neydi? Bizi ondan ayıran sahte benliğimiz neydi ? Bizi olduğumuzdan başka
biri yapan, öyle ya da öbür türlü olduğumuzu düşündüğümüz neydi ? Neydi bizi
yaratanın saklambaçtaki hilesi… ? Mesela benim dinimde buna “nefs” deniyor… Ama
gerçek pek bilinmediği için bilgiler bize farklıymış gibi geliyor. Diğer dinlerde ve
öğretilerde bu isim değişiyor. Ama hepsi O sahte benliği işaret ediyor. Keşfetmemiz
gereken sahte benliğimiz. Işığın arkasına saklandığı yer…”
İnsanlar Allah’ın yarattığı en üstün varlıklardır. Biz yaratıldığımızda melekler bize secde etti. Ancak hiçbir çaba göstermeden en üstün varlık olmamız olmazdı. Bu yüzden Dünya’ya gönderildik. Ve nefsimiz, egolarımız oluşmaya başladı. Egolarımız ile sinirlendik, mutsuz olduk, cinayet işledik. Egolarımız bizi devamlı üzmek, mutsuz etmek istedi. Egoya dur diyebilenler mutlu oldular, Allah’ın verdiği güce sahip olup başarılı insanlar oldular. Peki egonun somut kanıtı neydi diye sorarsanız gözlerinizi kapatın ve 1 dakika hiçbir şey düşünmemeyi çalışın 10 saniye sonra aklınıza sizi üzecek, sizi geçmişte yaptığınız bir olaya götürecek (daha önceden dinlediğiniz şarkı yada geçmişteki sorunlarınız) yada gelecekte size plan yaptıracaktır. Ama asla sizi şimdi de tutmayacaktır. Geçmiş ya da gelecek yoktur onu ego oluşturur. Siz sadece şimdi de var olabilirsiniz.
Bu sadece konulara girişti daha sonraki yazılarımda engelli olarak ne kadar şanslı olduğumuzu tüm acılarımızın aslında doğru yolu bulmak için olduğunu anlatmaya çalışacağım. Teşekkürler.