Engelli olmak yaşamda engel değildir

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,522
Tepkime Puanı
193
Puanları
63
Yaş
50
ENGELLİ OLMAK YAŞAMDA ENGEL DEĞİLDİR

Hayat, ismi gibi içi kıpır kıpır, 24 yaşında yaşam dolu bir genç kızdı. Girdiği her ortama hemen uyum sağlayabilen, uzun boyu, beline kadar uzanan kumral dalgalı saçları, deniz mavisi gözleri ve güzel fiziğiyle kendisini her ortamda dikkat çekilen birisi haline getirmeyi çok kolay başarabilen, yaşıtlarından her anlamda çok farklı bir genç kızdı. Basketbola olan ilgisi belki de uzun boyundan kaynaklanıyordu, kim bilebilir? Zamanla kendini tamamen basketbola adadı ve etrafındaki hiç kimseye eskisi gibi ilgi göstermemeye başladı. Basketbola olan ilgisi ve yeteneği onun ünlü basketbol takımlarından birinde oyuncu olma imkânını sağladı. Yaşamının bu süreci onun en mutlu olduğu dönemiydi belki de. O kadar hırslıydı ki bu hırsı onu günden güne hayatının her alanında engel teşkil etmeye başladı. Hatta bu hırs, onun gözünü o kadar bürümüştü ki bazen aynı sahada sırayla antrenman yaptıkları engelli basketbol takımındaki oyuncalara dahi aşağılarcasına bakıyordu, kaldı ki diğer engelliler... Kendisine ayaklarının üstünde durarak basketbol oynamak bile zor gelirken; engelli bir insandan basketçi mi olur, bunların bu sahada ne işi var, diye düşünüyordu. Bu fikirler aklında günden güne giderek artarken Hayat, basketbol takımının ardı ardına aldığı galibiyetler sonucunda kameralarla tanıştı ve çoğu insan gibi ünlü olmanın yükü altında ezilmeye başladı. Kendisi artık takımının katıldığı maçları kaybetme olasılığını kabul dahi etmek istemiyordu. Gençliğinin baharındaki Hayat, o kadar hırsa kapılmıştı ki aslında sahip olduğu sağlığının farkında bile değildi. Yaşamının her alanında kendi kendine yetebileceğini düşünüyordu. Çünkü artık hem ünlü bir basketbolcu olmuştu hem de çok para kazanıyordu. İstediği her şeye anında sahip olabiliyordu. Niye bir başkasına ihtiyaç duysundu ki?

Günlerden bir gün Hayat, yine basketbol takımının katılacağı maç öncesi yapacağı antrenman için arabasına bindi, hayatının değişeceğinden habersiz. Hafif çiseleyen yağmurda yerler kayganlaşmıştı; ama Hayat kendisine o kadar güveniyordu ki her şeyi başarırdı tek başına. Ama öyle olmadı. Şiddetli bir ses duyuldu. Bir anda her yer duman bulutu içinde kaldı. Hayat, bilinçsizce başı direksiyonda yatıyordu. Başından aşağıya akan kan sanki bir anda bütün vücudunu sarmıştı bir anda. Kazanın olduğu yere yaklaşan ambulans ve itfaiyenin acı siren sesleri uzaktan duyuluyordu. İtfaiye gereken önlemi aldıktan sonra; ambulanstaki sağlık görevlilerine yardım etmeye başladılar. Hayat’ın aracı bir evin duvarına çarpmıştı ve bu çarpmanın sonucunda uzun bacakları arabada sıkışmıştı. Acıdan inliyordu. Hastaneye varıldığında hemen ameliyata alındı. Ameliyattan çıktıktan sonra ise bir süre yoğun bakımda tutuldu, Hayat. Aradan geçen zaman zarfında özel odaya aldıklarında hafif hafif gözleri aralanmaya başlamıştı, Hayat’ın. Kendine geliyordu artık yavaş yavaş. Elleri, kolları, kafası rahatça hareket edebiliyordu; fakat bir terslik vardı. Ayaklarını hissetmiyordu. Başta yavaş yavaş kendimi toparlayacağım galiba diye aklından geçirirken doktoru odasına geldi ve durumu hakkında bilgi vermeye başladı. Hayat, doktorunu dinlerken bir anda kulakları uğuldamaya başladı sanki. Niye yankılanıyordu doktorun söyledikleri? Doktor bir daha ayağa kalkamayacağını söylüyordu.

Yanlış mı duymuştu acaba doktorun söylediklerini? Hayat bir an kendini toparladı ve doktora “Fizik tedavi olsam, gereken her türlü ameliyatı olsam yine de bir umut yok mu?” dedi. Doktor, gözlerini Hayat’tan kaçırdı, pikesini kaldırdı ve odadan çıkarken, sadece “Maalesef.” diyebildi. Hayat’a refakat eden annesi, kızının yanında artık daha fazla kendini güçlü tutamayarak ağlamaya başladı. Gözyaşları sicim gibi akıyordu kadıncağızın. Hayat, şaşırdı. Annesine tedirgin bir şekilde boş gözlerle baktı. Sanki bütün vücudu taş kesmişti. Bir daha ayağa kalkma şansı yoktu; çünkü ayakları kesilmişti. Artık iki ayağı da yoktu. Bir an keşke ölseydim dedi; ama sonra kapının çalınma sesiyle irkildi. Hemen pikesini örttü, utanmış mıydı gelen kişilerden? Kapıdan içeri takım arkadaşlarının girmesini beklerken, tekerlekli sandalyedeki basketçileri görünce bir an geçmiş gözünün önünde beliriverdi. Onlar, buraya Hayat’a destek olmaya gelmişlerdi. Ya kendi takım arkadaşları? Hiç kimse gelmemişti, hatta telefon bile etmemişlerdi. Onlara bakacak yüzüm yok; ama ben de artık onlardan biriyim dedi. Uzun uzun oturdular, konuştular ve artık yeni yaşamına nasıl devam edeceğine dair kararlar aldı, Hayat. Eğer onlar yapabiliyorsa ben de yaparım diyordu. Bir anda utanma duygusunun yerini yaşamda kalma isteği alıverdi. Kameralardan da korkmuyordu. Bilakis kendisi haber verdi gazetecilerle röportaj yapmak için, hastanedeki son gününde. Kendi başına gelen talihsiz olayı ve takım arkadaşlarının vefasızlığını tüm dünyaya duyurmak istedi. Ben buradayım diyordu, adeta. Artık ayaklarım yok; ama ben buradayım, dimdik karşınızdayım. Eğer ben bu sporu ayakta yapabiliyorsam, oturarak da yapabilirim, diyordu kendinden emin bir şekilde. Hastaneden çıkarken belki de hayatının diğer yarısını paylaşacağı tek dostu, tekerlekli sandalyesiyle kameraların önünde el sallayarak ekranlara röportaja son noktayı koymuştu. Hastane ortamından çok bunalan Hayat, eve geldiği ilk gün evde tekerlikli sandalyesiyle kendi işini görmeye başlamıştı bile. Başlangıçta biraz zor oluyordu bu belki; ama ilerleyen günlerde biraz daha alışmıştı bu yaşamına. Artık dışarı çıkabilirdi. Meraklı gözlerden, onu aşağılayarak, acıyarak bakan gözlerden çekinmiyordu. En güzel kıyafetlerini giydi, makyajını yaptı. Tek farkı diğer insanlardan ayakları yoktu; ama artık vicdanı vardı. Hep merak ederdi, kaldırım ya da merdiven olan yerlerdeki engelli geçitleri ne işe yarıyor, sanki onu kullanan mı var diye düşünürdü. Bir gün kendisinin bu geçitleri kullanacağı aklına gelir miydi hiç? Bu geçitlerin kendisi gibi insanlara nasıl fayda sağladığını şimdi yeni yeni anlıyordu.

Hayat, doğduktan sonra engelli olan içimizdeki insanlardan sadece biri. Peki, bunu anlamak için Hayat gibi bir uzvumuzu kaybetmemiz mi gerekiyor? Tabi ki hayır. Aslında hepimiz birer engelliyiz, bu hayatta. Mesela benim gözlerim bozuk, bu benim engelim. Kimisi bel fıtığı, onun engeli de belini istediği gibi doğrultamaması. Kimisinin zekâsı başkalarına göre daha geride, onun engeli de zekâsının azlığı. Bu örnekleri çoğaltabiliriz; ama en kötü engel nedir biliyor musunuz? İnsanın kalbinde olan engel... Eğer biz, bugünkü sağlığımıza bakarak, fiziksel engeli olan insanlara aşağılayarak, acıyarak bakıyorsak ve onların bu yaşamda tutunma isteklerini desteklemek yerine, onları irdeleyen bakışlarla çevremizde nasıl bulunabileceklerini onların suratına tokat gibi çarpıyorsak asıl engel bizde demektir. Kimisi doğuştan engelli doğar, kimisi sonradan engelli olur tıpkı Hayat gibi. Hani bir laf vardır ya “Ayakkabım yok diye üzülüyordum, ayağı olmayan birisini gördüm.” diye. İnsanlar haline her zaman şükretmeliler ve sahip oldukları sağlıklı günlerinde ellerinden geldiğince karşılaştıkları her engelliye yardım etmeliler. Bir gün biz de engelli olabiliriz. Engelli insanların da bu hayatta yaşama haklarının olduğunu lütfen unutmayalım. Birçok sağlıklı insanın yapmaya cesaret edemediği şeyleri engelli insanların yaptığına şahit olmuyor muyuz? Ülkemizi yurt dışında temsil eden engelli basketçilerimiz, hentbolcularımız, atletlerimiz yok mu? Aldıkları madalyalarla bayrağımızı yurt dışında göndere yükselterek gurur kaynağımız olan engelli sporcularımız yok mu? Peki, ya resim sergisi açan engelli ressamlarımız yok mu? Yurt dışına baktığımız zaman kulakları duymayan ünlü bir müzisyene ya da felçli; ama kimsede olmayan zekâsıyla bilgisayar programlarını geliştiren engelli kişilerin varlığına şahit olmadık mı? Bütün bu yetenek isteyen alanlarda engelli dediğimiz kişilerin öne çıkmasının tek bir açıklaması olabilir bana göre. Ne mi? Onları aciz gören insanlara tokat gibi çarpan bir cevaptır aslında bu aynı zamanda; “Ben de buradayım ve senin sağlıklı olmana rağmen yapamadıklarını ben yapabiliyorum. Ben aciz değilim ve ben de bu yaşamın bir parçasıyım” demeleri. Bize düşense burada engellilerin hayatına bir engel olarak karşılarına çıkmak değil; onların engelini en aza indirmek için onlara yardım eli uzatmaktır. Engelsiz bir hayat mümkün değil belki; ama engellilerle el ele bir hayat mümkün...

Selen BULUT
 
Tekerlekli Sandalye
Üst