Engelliler hakkında engelliler olmadan asla!
Türkiye’de sakatlığa dair ekonomik, sosyal, politik haklar konuşulup kararlar alınırken her ne hikmetse bu karar süreçlerinin neredeyse hiç birinde sakatlar yer almıyor, onların fikirleri sorulmuyor.
Oysa sakatlığından dolayı engelli kılınan biz sakatlar ‘bildik manada (engelsiz) sağlam insanların’ bugüne kadar yaptıkları politikalar, yasalar, mimari düzenlemeler sonucu ‘engelli’ olmuş kişileriz.
Brisenden’in deyimiyle; özürlü insanlar “yürüyebilen, mükemmel görme ve işitmeye sahip, net konuşabilen ve zekâ olarak hünerli olan insanların ihtiyaçlarına uyarlanmış bir toplum tarafından, özürlü duruma getirilmektedir.”
Yaptıkları sosyal politikalar sonucu biz sakatları “engelli” haline getiren yürüyebilen, mükemmel görme ve işitmeye sahip bu hünerli insanlar şimdi biz sakatlara dönüp, “sizin için en iyi olanı biz biliriz doğrudan sizi etkileyecek olan hükümet fonları, sosyal politikayı ve ekonomik yatırımların nasıl olacağına biz karar veririz. Sizler oturun oturduğunuz yerde.” Diyorlar…
Peki, bu durumda biz sakatlar ve sakatlıkla ilgili STK’lar ne yapmalı?
Amerikan engelli hareketi ‘bizim hakkımızda, biz olmadan asla’ özdeyişiyle yola çıkmış ve Amerika’da yaşayan engellilerin kendilerini ilgilendiren sosyal politikalarda bire bir söz sahibi olmaları gerektiği vurgusunu yaparak bir engelli hareketi başlatmışlardı. Bu hareket Amerika’daki engelleri kendilerini ilgilendiren sosyal politikalara bire bir katılımı sağlayarak, dünyadaki engelli hareketleri göz önüne alındığında ‘hak arama ve alma’ noktasında oldukça başarılı bir hareket olmuştu…
Amerikan engelli hareketindeki bu temel argüman bizler içinde geçerli olmalı. Sürekli seyirci durumunda kalan, saha dışına itilmiş, yok sayılmış biz sakatların hep bir ağızdan, “engelliler hakkında, engelliler olmadan asla” diye bağırarak Türkiye’de olmayan sakatlık politikasının temel eksenine bu sözü yerleştirerek ilk adımı atmalıyız…
Türkiye’de sakatlığa dair ekonomik, sosyal, politik haklar konuşulup kararlar alınırken her ne hikmetse bu karar süreçlerinin neredeyse hiç birinde sakatlar yer almıyor, onların fikirleri sorulmuyor.
Oysa sakatlığından dolayı engelli kılınan biz sakatlar ‘bildik manada (engelsiz) sağlam insanların’ bugüne kadar yaptıkları politikalar, yasalar, mimari düzenlemeler sonucu ‘engelli’ olmuş kişileriz.
Brisenden’in deyimiyle; özürlü insanlar “yürüyebilen, mükemmel görme ve işitmeye sahip, net konuşabilen ve zekâ olarak hünerli olan insanların ihtiyaçlarına uyarlanmış bir toplum tarafından, özürlü duruma getirilmektedir.”
Yaptıkları sosyal politikalar sonucu biz sakatları “engelli” haline getiren yürüyebilen, mükemmel görme ve işitmeye sahip bu hünerli insanlar şimdi biz sakatlara dönüp, “sizin için en iyi olanı biz biliriz doğrudan sizi etkileyecek olan hükümet fonları, sosyal politikayı ve ekonomik yatırımların nasıl olacağına biz karar veririz. Sizler oturun oturduğunuz yerde.” Diyorlar…
Peki, bu durumda biz sakatlar ve sakatlıkla ilgili STK’lar ne yapmalı?
Amerikan engelli hareketi ‘bizim hakkımızda, biz olmadan asla’ özdeyişiyle yola çıkmış ve Amerika’da yaşayan engellilerin kendilerini ilgilendiren sosyal politikalarda bire bir söz sahibi olmaları gerektiği vurgusunu yaparak bir engelli hareketi başlatmışlardı. Bu hareket Amerika’daki engelleri kendilerini ilgilendiren sosyal politikalara bire bir katılımı sağlayarak, dünyadaki engelli hareketleri göz önüne alındığında ‘hak arama ve alma’ noktasında oldukça başarılı bir hareket olmuştu…
Amerikan engelli hareketindeki bu temel argüman bizler içinde geçerli olmalı. Sürekli seyirci durumunda kalan, saha dışına itilmiş, yok sayılmış biz sakatların hep bir ağızdan, “engelliler hakkında, engelliler olmadan asla” diye bağırarak Türkiye’de olmayan sakatlık politikasının temel eksenine bu sözü yerleştirerek ilk adımı atmalıyız…