Engellilerle İlgili STK’lar Siz Ne Ayaksınız Kuzum?

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,522
Tepkime Puanı
193
Puanları
63
Yaş
50

“Mühim olan
ne iş yaptığınız değil,
ne işe yaradığınızdır.”


Çocukluk ve ilk gençlik yıllarımdan başlayarak, edebiyatın, karanlık odaların, kitaplar ve kalem kâğıtlarla dolu çalışma masalarının sihrini, dışarıda akan, pencereden görebildiğim hayatın kendisinden daha önemli, daha ön planda olduğunu düşündüm. Bu inancımın temelinde yatan şeyin, şimdi anlıyorum ki; tuhaf bir teselli duygusunun yatıyor olmasıymış. İnsan emin olamadığı duygular -teşhis mi demeliyim?- hakkında kişisel çıkarımlara ya da basit akıl yürütmelerle ortaya koyabileceği saptamalara başvurur, onlarla avunurmuş. Belki de yıllarca yalnızca pencereden seyirci ve tanık olabildiğim hayatın o akışkan hızına yetişemediğimden olsa gerek, kendi ruhumun terbiye ve tesellisini edebiyatta aradım. Hayatın hızına yetişemeyen ben gibi kırılgan, kederli, ruhu her daim sıkılan ve etrafında olup bitenlerden kaçmak isteyen onulmaz yalnızların edebiyat ya da benzeri yollarla kendisini teselli etmesinde elbette romantik bir yan olduğunu inkâr etmiyorum, fakat bu romantik tevekkül hâli, ilerleyen yaşım ve edindiğim tecrübelerle birlikte, yerini daha acımasız, lafı uzatmayacağım; hayatın yumruklarına ve onun bitip tükenmeyen darbelerine bırakmaya başladı.

Son dönemde edebî tesellimin önüne geçmeye başlayan hayat, her ne kadar beni rahatsız ediyorsa da, beraberinde yeni fikirler, yeni hayaller, yeni yüzler ve yeni sesler tanıma fırsatı tanıyor. Büyük ve önemli katılımlar gerçekleştiremesem de, farkındalık bilinci için yapabildiğim şeyler, kişisel olarak benim ufkumda da yeni filizlerin ayyuka çıkmasına olanak sağlıyor. Bu farkındalıklardan biri de, uzun zamandır sözünü ettiğimiz azınlıklar ve öteki meclislerin temsili konusunda ortaya çıkan kurum ve kuruluşlar hakkında. Mensubu olduğumuz platformun üyelerinin “temsil edilmesi” için bir araya gelen ve “sözcülük” ettikleri iddia edilen STK’lar ve bu STK’lara dâhil olan “politik tavır” içerisindeki “bürokratların” epey bir zamandır ne iş yaptıklarını düşünüyorum.

Ruhumdan önce fark ettiğim bedenimdeki kırılgan noktalar, birçok okur gibi, bu satırların yazarı olan bana da etrafımdaki insanlardan daha farklı bir pencere ve manzaralar sundu. Kalabalık bir telâşe ile başlayan bu seyir serüveni, son yıllarda nedenini daha iyi kavrayabildiğim fikirler ve yeni maceralara tanık olmama da neden oldu. Emsalini verdiğim STK’lar, yalnızca bir örnek olmakla kalmayıp, kafamı gün içerisinde ve politik bir takım konularda kurcalıyor ve empati kurmama da neden oluyor. Zira son yıllarda yapılan toplum mühendisliğiyle birlikte türeyen “politik adamlar”ın ne iş yaptıklarını, ne işe yaradıklarını saatlerce düşünüyor, bu sorunsal üzerine hayaller kuruyorum.

Yazımın başında not düştüğüm aforizma, konunun ve birçok şeyin özeti olmakla birlikte, hayatımın merkezinde yer alan bir odak noktası olabilir diye düşünüyorum. Bu düşüncenin temelinde yatan olgu: Ne yaparsanız yapın; mesele yaptığınız şey değil, yaptığınız o işin işe yarayıp yaramadığıdır. Kendinize, ruhunuza, onun terbiyesine, en önemlisi etrafınıza kattıklarınızdır. Günlerdir bozuk olan ve herkesin görmesine rağmen kimsenin tamir etmediği prizi onaran adamlar, iyi insanlardır. Fakat bizim örneğini vereceğimiz zemin çok daha geniş olmakla birlikte, ilgilendirdiği kesim azınlıkta kalıyor.

Toplumsal çerçevede “eksiklik” ya da “kusur” olarak addedilen birçok konunun “temsili” için bir araya gelen kitlelerden söz ediyorum okur. Bütün gün politik bir tavırla sosyal projeler ürettiğini iddia eden, ama yalnızca sorumlu olduğu kitleye karşı değil, kendisine de yalan söyleyen insanlardan söz ediyorum. Sivil Toplum Kuruluşu tabelası yaptırıp, bütün ömrünü bir çatı altında, bir masada çürüten, temsilciliğimizi utanılması gereken bir noktaya getiren zavallılardan söz ediyorum.

Okurken, “Evet, evet, işte bu; demek ki benzer sorunları, benzer hayalleri paylaşıyoruz. Zekâmı bana gösteren dâhi yazar; sen, seninle aynı şeyleri paylaşıyoruz,” diye içinden geçiren okur, ne yazık ki yazım sona erdiğinde ben gibi hiçbir adım atamayacak. Sahip olduğumuz sistemin en karanlık ve ulaşılmaz yanı da bu işte: Bir şeyler hakkında kafa patlatırken, aslında bu meselenin, tıpkı sözünü ettiğimiz tabela vakıfları gibi birçok “bilirkişi” tarafından çok önceden çözümlendiğini fark ediyor olmak.

Atacağımız adımın birileri tarafından önceden sezilmesi, düşünülmesi ve önlem alınması, bir toplumu yönetmenin temel taşlarındandır. Bu nedenle her azınlığa kendilerini refahta hissetsinler, temsil edildiklerini sansınlar diye, bizzat siyasal iktidar tarafından “temsili” vakıflar, bu vakıflara kişiler, bu kişilere söz hakkı tanınır. Bizimle alakalı zaman zaman söyleşiler yapan, hayatla ve şehirle ilgili dertlerimizi dile getiren bu insanlarsa yalnızca bize şirin görünmekle yetinir ve görevini yerine getirmenin mutluluğunu yaşarlar.

İşin daha trajikomik yanıysa, bu söz sahibi bilirkişi ve yetkililer, zaman zaman verdikleri demeçler sayesinde başarıya ulaşırlar: Mensubu olduğumuz engelli azınlıklar olarak yapılan demeçler nedeniyle bizimle ilgili siyasal çalışmaların yürütüldüğü, sosyal devlet mekanizmasının işlediği yanılgısına düşeriz. Bu da bizzat devlet tarafından yürütülen bir çalışmadır; zira devlet, her zaman kolay ve masrafız yöntemler seçer: Bir azınlığı idare ve idame ettirmek, her siyasal iktidar için kaçırılmayacak bir fırsattır, çünkü bu sayede yükümlü olduğu, yerine getirmek zorunda kaldığı birçok konuyu, “kendiliğinden” halleder. İşbu nedenle; günümüz koşullarında da benzer çalışmalar yürütülerek, biz engelli yurttaşları temsil ettiği iddia edilen STK’lar da benzer bir işleyiş mantığına sahip. Devlet eliyle ayakta tutulan vakıf ve STK’lar sayesinde, bizimle ilgili sosyal ve ideolojik adımlar atıldığını, çalışmalar yapıldığını düşünüyor ve rahatlıyoruz.

Yazımın kalbinde söylediğim gibi: Benim de yaptığım gibi, okurun elinden de ne yazık ki hiçbir şey gelmiyor, gelmeyecek. Kendimizi kandırmaya, hayalî anarşizm naraları savurmaya gerek yok. Fakat önceki her yazımda olduğu gibi, bir konuda daha farkındalık yaratmak ve hatırlatmak görevini yerine getiriyorum. Belki bir gün, azınlıkların kontrolünü sağlayan bu mekanizmanın başına, bu temsilciliğin gerçek sahipleri geçer de, o zaman “gerçek derdimizin” ne olduğu anlaşılır.
 

septik

Editör
Editör
Katılım
Şub 9, 2012
Mesajlar
3,399
Tepkime Puanı
443
Puanları
83
Halil kardeşim baştan son harfe kadar haklısın aslında daha sert olmanı beklerdim, herzaman iyi niyetlisn ama kime karşı baktımı hiç,


Bu stk ları ben konu olrak açacaktım sen önce davrandın.. utanç kaynağı satılmış sektördür varsa aksini idda eden buyurunda engeli adına şunu yaptım deyecek belge sahibi olsun.


Bir işe yaramz sömürgeden ibarettir
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Selamlar herkese,

Başlık yine harika :) en az yazarı kadar hoş :) Bir o kadar davetkar, cüretkar ama nafile bu ülkede artık hiç bir kurum layıkıyla işlevini ifa edemiyor ki STK lar bunların dışında tutulması gerekirken onlar zaten varken yok gibi olanlar değil miydi? Yıllardır bu ülkede SİVİL TOPLUM adına ne yaptılar ki bundan sonra yapacaklarına dair en ufak bir umudum olsun!!!

Septik ne güzel yazmış bu ülkede STK = Bir işe yaramaz sömürgeden ibaret diye :( ben de aynen yazılanlara katılıyorum hatta bu konuda STK nın açılımını STK = Saf Toplumların hakkını gözetmeyen Kuruluşları diye de değiştirebiliriz bundan sonra.
 

septik

Editör
Editör
Katılım
Şub 9, 2012
Mesajlar
3,399
Tepkime Puanı
443
Puanları
83
Ceylan katkın güzel ayrıca,

Bilgi olsun diye sivil toplum organizyasyonu. tamamen yurt dışı destekli, arada dernekler varsada dernek sadece ismi ile ayakta ayrıca bu yurt dışı cümldem ağır ifadeye caiz bende kalsın

Bir yakıştırmada benden olsun.. Sadece Tırpanlama ( ülke bazında) Kulanmama .. değişmedi değişmezde.

Bu budur biz ne kadar anlam katsakta beklenti yapsakta hayra yöenlemez.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst