Engellilik bilinci

  • Konuyu başlatan Fırtına
  • Başlangıç tarihi
F

Fırtına

Guest
Toplum kendi gerçekliği içinde duygusal, tıbbi, sosyal, kültürel, rehabilitasyon, entellektüel ve psikolojik acılardan engelli, sakat, gazi, eksik, özürlü, dezavantajlı, mağdur, vb. gibi farklı isimlerle seslenmektedir kendisinden farklı olanlara.. içinde acıma, öteleme, değer katma, duygusal tatmin, içtenlik anlamları yükleyerek..

Çoğu zaman birçok slogan üretiriz, yönetenlerimiz, toplum liderlerimiz, sivil toplum örgütlerimiz, yazı ve görsel medya sunucularımız “engelli bireyi topluma kazandırmak” “engelleri kaldıralım” “engelsiz hayat” “engelsiz” sizde bir tane üretebilirsiniz içeriği farklı, soyut, herkes de farklı algı yaratan anlamları tartışılır kelime dizileri.. gerçekten bu sözlerin anlamları ne? dil becerisi yüksek bir toplumun ustaca sunumlarımı yoksa içeriğin tüm insanlığa faydalı eylemlere dönüştürülme çabası mı?

Birlikte okuyalım genel kabul görmüş engellilik açılımını “doğuştan veya sonradan herhangi bir sakatlık veya kaza sonucu bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi sonucu normal yaşamın gereklerine uymama durumunda olup; korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişidir.. tanımın içindeki bedensel, zihinsel, ruhsal, sosyal engelliliği kendi alanlarında tanımlaya bilir ve sınıfı geçebiliriz.. emin olun kendini bütünden farklı hisseden “engelli, sakat, özürlü….” hiçbir insan bu tanımlarla yada kendisine nasıl hitap edilmesi ile ilgilenmiyor..

Gerçek engel, toplumun bir bütünlük içindeki kullandığı ortak fiziki, sosyal, kültürel yaşam alanlarından eşit faydalanamamasıdır.. herkes kendi yetenekleri ve ölçüleri oranında yetkin olmamasıdır.. engel bireyin kendisinde mi yoksa toplumun onu sınırlayan koşularında mı? engellilik içsel bir durum değildir.. kendisinin özel bir tercihi değildir, dışarıdan gelen bir sınırlamadır.. engeli ne kendisi yaratmıştır, nede kendinden kaynaklanmaktadır.. engel O’nu ortak yaşam alanlarından faydalanmasını sınırlayan koşullardır.. kendi farklılıklarından dolayı üniversite eğitimini gerçekleştirmeyen bireyin kendisi değil üniversite koşulları bir engeldir..

Oysa toplumumuzun ayrılmaz bir parçası olan özürlülerimizin yaşamın her alanında karşılaştıkları sorunları çözümleyerek toplumsal yaşama aktif olarak katılımlarının sağlanması ve desteklenmesi sosyal-hukuk devlet anlayışının bir gereğidir..

Özürlü bağlamında dışladığımız tüm engelliler için insan haklarına dayalı “ayrımcılıkla mücadele” odaklı bir sosyal politika çerçevesini belirleyen özürlüler kanunu’nun temelini, özürlülük alanında fırsat eşitliği, insan hakları ve ayrımcılığın önlenmesi ilkeleri oluşturmaktadır..

Ülkemizde her konuda toplumun en değerli yoğunluğunu oluşturan engelliler türkiye nüfusunun yüzde 12.29 kısmını teşkil etmekte ve hakları başta anayasa’mız olmak üzere 5378 sayılı özürlüler ve bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılması hakkındaki kanun ve uluslararası sözleşmelerle tüm yurttaşlarımızın eşit, özgür ve onurlu yaşama hakkı güvence altına alınmıştır..

Anayasamızın 10. maddesinde “herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” 49. maddesinde “çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir.. devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır” 50. maddesinde “bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunur'' 61. maddesinde “devlet harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malul ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar” denilmektedir..

İnsan hakları evrensel beyannamesinin 22. maddesinde “her şahsın, cemiyetin bir üyesi olmak itibariyle, sosyal güvenliğe hakkı vardır; haysiyeti için ve şahsiyetinin serbestçe gelişmesi için zaruri olan ekonomik, sosyal ve kültürel hakların milli gayret ve milletlerarası işbirliği yoluyla ve her devletin teşkilatı ve kaynaklarıyla mütenasip olarak gerçekleştirilmesine hakkı vardır” denilmektedir..

BM engelli kişilerin hakları sözleşmesi ise giriş bölümünde “özürlülük durumunun, yoksunluğu olan kişilerin topluma diğer bireyler ile birlikte eşit koşullarda tam ve etkin katılımını engelleyen tutumlar ve çevre koşullarının etkileşiminden kaynaklandığı gerçeğini kabul ederek” “özürlüler için dünya eylem programı ve özürlüler için fırsat eşitliğinin sağlanmasına yönelik standart kurallar’ da yer alan ilke ve politika önerilerinin özürlülere fırsat eşitliği sağlanmasına yönelik ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde politikaların, planların, programların ve eylemlerin geliştirilmesi, tasarlanması ve değerlendirilmesine katkısını göz önünde bulundurarak” vurgularını yapmıştır..

Tüm kanunlar, yönetmelikler, uluslar arası sözleşmeler, bildiriler, evrensel beyannameler bireyin ortak yaşam alanlarından eşit yararlanmasını engelleyen unsurların ortadan kaldırılmasının altını çizer.. ve emreder.. bilinçlenme burada başlayıp devam etmeli.. tanımlara takılı sözel bir yaklaşımdan çok, toplum temelli bir anlayış kabul edilerek ve her bireyin bir gün fiziksel, zihinsel ve sosyal olarak ortak yaşam alanlarını eşitçe kullanma imkânına ihtiyaç duyacağı ilkesi tüm yaklaşımımız temelini oluşturmalı..

Abdülkerim Değirmenci
 
Tekerlekli Sandalye
Üst