Engellilik Sorunu, Sebebleri, Önlenmesi ,Sağlık Kurumlarının Rolü

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
13
Puanları
0
Yaş
49
SAKATLIK SORUNU

Zihinsel ve bedensel özürlülerin tıbbi tedavisinin, kendi başlarına yaşayabilecek şekilde eğitilinceye kadar sürdüğü bilinmektedir. Oysa bedensel ve zihinsel özürlü hale gelen ve fonksiyonlarını yerine getiremeyen bu insanların psikolojik durumları, tıbbi tedavi ve rehabilitasyonlarında önemli engeller ortaya koyabilmektedir.

Özellikle bedensel özürlü grubuna giren kişilerin çoğunluğu kendilerini işe yaramaz hissetmekte, ailelerine, topluma, kendilerine ve çevrelerine zararları dokunabilmektedir. Bazen yaşamdan ümitlerini keserek hayatı çekilmez olarak düşünüp intihara kadar yönelebilen bu bedensel özürlü insanların, yaşamlarını kolaylaştırmak amacıyla kendilerine gerekli olan protez, tekerlekli sandalye, ortopedik cihazlar vb. aletlerin temini yetersiz kalmaktadır.

Zira sakatlıklarından kaynaklanan psikolojik çöküntü, kendilerini yaşamdan uzaklaştırmada etken olmaktadır. Hele doğal afetler ve savaşlar sonucu bedensel uzuvlarını yitiren kişilerin ciddi düzeyde psikolojik sorunlar yaşadıkları bilinmektedir. Bu kişilerin yaşadıkları duygusal şokla baş edebilmeleri, ileriye yönelik ümitsizlik, kaygı, geleceğe güvenle bakamama gibi tehditler altında yaşamak durumunda kalmaları, tıbbi tedavi ve rehabilitasyonu da geciktirmektedir.

Özürlulerin fiziksel ve psiko-sosyal özellikleri nedeniyle kendi yakın çevrelerinde ve toplumun diğer kesimlerinde bağımsız hareket edebilmeleri ve toplumda yaşayan diğer bireylerle sağlıklı iletişim kurabilmeleri için uygun ortamlar hazırlamak, onların yarınlarını güvence altına almalarını sağlamak için sosyal-kültürel ve ekonomik destek oluşturmak, toplum olarak hepimizin üzerinde durması gereken bir konudur. Bu durum da rehabilitasyon sürecinin bir parçasını oluşturmaktadır.

Uzuvlarını, sonradan oluşan nedenlerle yitiren insanların içinde bulundukları psikolojik durum ise onların kendilerine bakış açılarını ve toplumla ilişkilerini önemli ölçüde etkilemektedir. Bu kişilerin fizyolojik durumları nedeniyle kendilerine ilişkin duyguları ve özürlerini kabul etme durumları, onların günlük yaşama katılımını da etkilemektedir. Bu kişilerin sakatlıkları nedeniyle ortaya çıkan duygularını aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür.

1-Aşağılık duygusu: Her zaman olmamakla birlikte bedensel özürlülerin çoğunda bu duruma rastlanabilmektedir. Bu kişiler sakatlıklarını mutsuzluk kaynağı yapmakta, utanç, acıma ve bazen de acındırma, duygusal bir tepki olarak karşımıza çıkmaktadır.

2-Özürlülük ikilemi: Özürlü birey aslında kendisini normal bir kişi gibi kabul edilmesini istemesine rağmen, kendisinden özürlü insanlar gibi davranış beklendiğini düşünerek duygusal bir çatışma yaşayabilmektedir. Bu durumda sosyal rehabilitasyona ihtiyaç duyulmaktadır.

3-Normal davranışları yüceltme: Özürlü birey, özürlü olmayan bireylerin davranışlarını en ideal olarak kabul ettikleri için kendilerine bir hedef belirlerken sağlıklı bir insana uygun hedefler belirler. Sonuçta ulaşamadıkları ideal hedefleri nedeniyle bu insanlar, aşağılık ve suçluluk duygularına kapılabilirler.

4-Suçlanma: Bedensel özürlü bireyin normal standartlara uymayan davranışları ve fonksiyonlarını yerine getirirken karşılaştıkları güçlükler nedeniyle yetersizlik duygularına sahip olmak, özürlünün kişiliği için yıkıcı olmaya başlar. Böylece kendisinde suçluluk duygusu oluşarak diğer insanlardan saklanmak ister.

5-Grup stereotipi davranışlar: Yapılan araştırmalara göre bütün özürlü kişilerde hemen hemen aynı özellikler gözlenmektedir. Özürlü kişinin topluma uyum sağlamak için özürünü saklamaya çalışması ve unutmak için çaba göstermesi, daha çok hatırlamasına sebep olmaktadır. Bu da fiziksel sakatlığından endişe duymasına ve özürünün hayatını yöneten ana kuvvet haline gelmesine neden olabilmektedir.

ÖZÜRLÜLÜĞÜN SEBEPLERİ

Hiçbir anne-baba dünyaya getirdiği çocuğunun ömür boyu taşıyacağı bir engelle birlikte doğması ya da yaşamasını arzu etmez. Hiçbir engel de kasıtlı olarak ortaya çıkmaz. Birtakım ihmaller, tecrübesizlikler, bilgi eksikliği ve elde olmayan nedenler, özürlülüğe sahip olma riskini artırmaktadır Ancak aileden kalıtsal olarak geçen bazı hastalıklar hariç, diğer sebeplerin çoğu erken tanıyla önlenebilir veya kontrol altına alınabilir. Ozürlülüğe sebep olan başlıca faktörleri şöyle sıralayabiliriz.

1. Doğuştan özürlülük ve genetik hastalıklar

v Akraba evlilikleri

v Kalıtsal hastalıklar

v Rh uyuşmazlığı

2. Annenin sahip olduğu kronik hastalıklar

v Diabet

v Hipertansiyon

v Epilepsi

v Kalp hastalıkları

3. Gebelikte geçirilen enfeksiyon hastalıkları: Kızamıkçık, toksoplazma, Hepatit B, suçiçeği, Cinsel yolla bulaşan hastalıklar

4. Annenin yaşı

5. Annenin hamilelik döneminde karşılaştığı sorunlar.

v Doktor kontrolünde kullanılmayan ilaçlar

v Tehlikeli kimyasal maddeler sonucu annenin zehirlenmesi

v Röntgen ışınlarına maruz kalma

v Annenin kötü ve yetersiz beslenmesi

v Stres

6. Doğum esnasında karşılaşılan sorunlar

v Uzun süren doğum süreci sonucu bebeğin oksijensiz kalması

v Doğum esnasındaki yanlış uygulamalar

v Erken veya geç doğum

7. Doğum sonrasında karşılaşılan sorunlar

v Bebekte yüksek ateş ve havale görülmesi

v Kafa travmaları, kazalar

v Uzun süren sarılık

v Zehirlenmeler

v Bebeğin aşırı derecede antibiyotik veya diğer ilaçları alması

8. Doğum sonrası dönemde özürlülük nedenleri

v Yenidoğan döneminde rastlanılan metabolik sorunlar

v Psikososyal örselenmeler

v İş kazaları ve meslek hastalıkları

v Ev kazaları

v Trafik kazaları

v Çevresel faktörler

v Yaşlılık

v Doğal afetler

saglik.gov
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
13
Puanları
0
Yaş
49
ÖZÜRLÜLÜĞÜN ÖNLENMESİ

Koruma kavramı özürlülük konusunda da geçerlidir. Özürlülüğün önlenmesi; bozuklukların oluşumunu önlemeyi (birincil düzey önleme), bozukluğun yol açtığı özürlülüğü azaltmayı (ikincil düzey önleme) ve özürlülüğün engelliliğe dönüşmesini önlemeyi (üçüncül düzey önleme) amaçlayan bütün önlemlerin alınmasıdır. İkincil düzey önleme ve özellikle üçüncü düzey önleme rehabilitasyonda bir arada kullanılmaktadır.

Birincil Düzey Koruma

v Genel eğitim ve sağlık eğitimi,

v Hijyen ve sağlık önlemleri,

v Aşılama,

v Mesleki kazaları azaltmaya yönelik yasalar çıkartma,

v Güvenli iş koşulları sağlama,

v Beslenme ve bakımı iyileştirme vb.

İkincil Düzey Koruma

v Erken tanı ve hastalıkların, bozuklukların tedavisi.

v Mesleki olarak erken müdahaleler ve amputasyon,

v Zararlı ajanların veya diğer risk faktörlerinin azaltılması,

v Mesleki ve eğitimsel danışmanlık

v İşe uygun gerekli koşulların sağlanması vb.

Üçüncül Düzey Koruma

v Ameliyat, fizyoterapi, meslek terapisi, konuşma terapisi vb.

v Kendine bakım eğitimleri,

v Teknik yardımlar sağlama,

v Sosyal ve mesleki danışmanlık, rehberlik,

v Mesleki eğitimler,

v Eğitimin ve uygun işlerin sağlanması,

v Özürlülüğe yönelik davranışları ve tutumları düzeltmek için toplumsal eğitim vermek,

v Fiziksel engelleri ortadan kaldırmak vb.

ENGELLİLİĞİN ÖNLENMESI VE REHABİLİTASYONUNDA
I.BASAMAK SAĞLIK KURUMLARININ ROLÜ


Aşağıda Birinci Basamak sağlık kurumlarının engelliliğin önlenmesi ve rehabilitasyonundaki rolü tanımlanacaktır. Birincil ve ikincil koruma bilinçlendirici, koruyucu ve tedavi hizmetlerini kapsar. Sağlık personelinin sorumluluğu rehabilitasyon hizmetleri ile sınırlı değildir, erken teşhis, bilinçlendirme ve toplumda engellilere eşit koşullar sunmaya yönelik çabalara katılım da bu sorumluluk kapsamındadır.

A-Birincil ve İkincil Koruma:

v Evlilik başvurusu yapan gençlerin sağlıklı bir evlilik birliği kurmak ve sağlıklı çocuklar yetiştirmek üzere bilgilendirilmesi,

v Anne adaylarına temel sağlık hizmetleri kapsamında ana-çocuk sağlığı ve aile planlaması hizmeti verilmesi,

v Doğum öncesi, doğum sonrası, doğum esnasında meydana gelebilecek özürlenme konusunda anne adaylarının bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi,

v Doğumun, doğum öncesinden itibaren kontrollü olarak takibinin yapılarak, uygun ortamda sağlık personeli tarafından gerçekleştirilmesi,

v Bebeklik ve çocukluk çağı aşılamaların tam ve zamanında uygulanması,

v Ev kazası ile ilgili yaralanmalarda çocuk ve yaşlıların çoğunluğu oluşturması nedeni ile ailelerin bu tür kazalar konusunda bilgilendirilmesi,

v İş kazalarının azaltılması için çalışanların ve iş yeri sahiplerinin eğitilmesi,

v Sağlık ocakları vasıtasıyla halka sunulan temel sağlık hizmetlerinin engellilerin de ulaşabileceği şekilde düzenlenmesi,

Sağlık personeli, gerek sağlık ocağındaki çalışmaları gerekse ev ziyaretleri sırasında doğrudan bu hizmetleri sunabilirler. Ozel sağlık sorunları ile ilgilenebilir ve daha sağlıklı bir hayat standardı geliştirmeye teşvik edici tavsiyelerde bulunabilirler. Toplumdaki grup ve organizasyonlarla bir araya gelerek toplum sağlığına ilişkin konularda bilgi sağlayabilirler. Dolayısıyla birinci basamak sağlık kurumlarında çalışan sağlık personeli, engelliliğin önlenmesine katkıda bulunmada önemli imkanlara sahiptirler.

B- Üçüncül Koruma:

Üçüncül koruma Birinci basamakta sunulması gereken çeşitli faaliyetleri kapsar. Bu faaliyetler engellilikle sonuçlanabilecek bir bozukluk veya yeti kaybının tanısından engelli insanların topluma entegrasyonu konusunda sosyal davranışları yönlendirmeye kadar geniş bir yelpazede çeşitlenir. Birinci basamakta çalışan sağlık personelinin sunduğu hizmetler arasında bu faaliyetler maalesef en az gelişmiş olanlardır.

1-) Bozukluk veya Yeti Kaybının Erken Tanısı

Birinci basamakta çalışan sağlık personeli insanların davranışlarını gözlemlemeli, bozukluk veya yeti kaybına ilişkin bir saptamada bulunursa bunun derecesini ölçmek için hastayı ilgili yere sevk etmelidir. Üçüncül korumanın önemli bir unsuru çocukta gelişme geriliğinin erken saptanmasıdır. Birinci basamakta çalışan ebe, aşı, sağlık kontrolü, kilo ve boy ölçümü için yeni doğmuş bebekleri ve küçük çocukları izleme imkanına sahiptir. Çocuğun muayenesi sırasında yaşına uygun davranışsal tepkiler verip vermediğini gözleyebilir. Çocuğun hayatının ilk aylarında bile ebe çocuğun başını hareket ettirebilmesi, göz kontağı, çıkarttığı seslerin yapısını ve çevresindeki obje ve hareketlere tepkisini izleyerek davranışlarını takip etmelidir. İlk yıl boyunca gelişimsel sürece ilişkin tüm göstergeler takip edilmelidir.

2-) Engelli İnsanları ve Ailelerini Eğitmek ve Bilgilendirmek

Çocukta gelişimsel geriliğe ilişkin herhangi bir gösterge saptanması halinde derhal ailesi ile iletişime geçerek, çocuğun gerilik gösterdiği davranışlarını dikkatle takip etmeleri konusunda uyarmak gerekir. Söz konusu geriliğin devamı tespit edildiğinde çocuk bir uzmana sevk edilmelidir. Sevk edilecek bir uzman yoksa, ebe anneyi çocukta mümkün olan en normal gelişimi sağlama konusunda yönlendirme sorumluluğunu üstlenmelidir. Çocukta hareketsel bir gerilik söz konusu ise ebe anneyi çocuğun oturuş/hareket pozisyonunu düzeltme ve kol ve bacak eklemlerini deformasyonları önlemek için düzenli hareket ettirme konularında eğitmelidir.

Engelli çocuk ve yetişkinler de ebelerin tavsiyelerinden yararlanabilirler. Bunlar, iletişim yöntemleri, deformasyonu önlemeye yönelik hareketleri ve doğru pozisyonları, giyinme, beslenme gibi ihtiyaçların karşılanması bakımından kendi kendine yetebilmeye yönelik düzenlemelerin yapılması ve evde mobilyaların yerleşim düzeninin değiştirilmesi, yatağın, masa ve sandalyelerin yükseltilmesi/alçaltılması gibi konularda tavsiyeleri içerir.

3-) Davranışsal Değişiklikleri Kolaylaştırmak

Yukarıda belirtildiği gibi ebeler sağlık konularında topluma bilgi sağlar, Ebeler aynı zamanda engelli insanlar ve engelli insanların potansiyeli konusunda da bilgi sağlayabilir. Bazen bir ebenin engelli bir insana sağlayabileceği en büyük fayda onu engelli olmasına rağmen aslında pek çok şeyi yapabileceğine ikna etmek ve mümkün olduğunca çok şey yapmaya teşvik etmektir. Engelli olan kişi bir çocuk olduğunda ailesinin bu konuda ikna ve teşvik edilmesi gerekir. Ebe engelli olup aktif bir hayatı olan insanlarla pasif bir hayat süren engelli insanları bir araya getirerek birbirlerinden bir şeyler öğrenmeleri için ortam oluşturabilir, Aynı şey engelli çocukların ailelerini bir araya getirmek için yapılabilir.

4-) Sosyal Entegrasyonu Kolaylaştırmak

Engelli insanlar toplumda karşılaştıkları bazı sosyal engeller nedeniyle sosyal izolasyon yaşarlar, Engelli insanların rehabilitasyonu ve toplum hayatına entegrasyonu yalnızca sağlık sektörünün değil toplumun pek çok sektörünün işbirliğini gerektiren bir konudur. Birinci basamakta çalışan sağlık personeli toplumsal gelişme konusunda diğer sektörlerle işbirliği halinde çalışmalıdır.

5-) Danışmanlık (Sosyal ve Psikolojik Uyum Düzenlemeleri)

“Engelli olma” kişisel hayatı ve aile hayatını büyük ölçüde etkiler. Bazı engelliler ailelerinden gördükleri sevgi ve destek, toplumda gördükleri saygı sayesinde başarılı bir şekilde topluma adapte olabilmektedir. Diğer engellilerse sosyal hayata uyum sağlayabilmek için aileleri dışında toplumun desteğine ihtiyaç duyarlar. Engelleriyle yaşamayı öğrenmekte zorluk çekenler bu konuda gerekli bilgi ve yeteneklere sahip birinci basamakta çalışan sağlık personelinden destek alabilirler.

SAKATLIK VE ÖZÜRLÜLÜK DURUMLARINDA
TEŞHİS VE MÜDAHALE GEREKLİLİĞİ


Erken teşhis, erken müdahaleye neden olur, bu da bir sakatlık veya özürlülüğün etkisini en aza indirebilir. Bu, sakatlığın erken tedavisi şeklinde olabileceği gibi, sakatlığı telafi edecek ve bir özürü azaltacak veya yok edecek yardımın sağlanması ve özürlülük sonucu sınırlanan bir yetiyi telafi edebilecek başka bir yetinin kullanması için kişiyi eğitmek yoluyla da olabilir.

Örneğin görme engelli olma durumunun erken teşhisi tedavi imkanı doğurabilir veya görme fonksiyonunda bozukluğa yol açan unsurun ortadan kaldırılmasıyla sonuçlanabilir, Tedavi mümkün değilse bile görme fonksiyonundaki bozukluğun daha da ilerlemesi ve bundan doğacak yeti kaybı önlenebilir. Görme fonksiyonunda bozukluk tedavi yoluyla düzelmezse gözlük kullanımına gidilir. Aynı durum duyma fonksiyonundaki bozukluklarda işitme cihazından yararlanılmasında da geçerlidir

Etkili bir tedavinin mevcut olmadığı veya söz konusu duyu bozukluğunun etkilerini giderecek yardımcı bir araç olmadığı durumlarda hastaya hayatında bu durumla (görme/işitme engelinin yarattığı zorluklarla) başa çıkma yolları öğretilir.

Görme veya işitme engeli çocukluk döneminde fark edilmediği takdirde, ailesi ve öğretmeni çocuğun anlama veya uyum sorunu gibi bazı davranışlarını anlayamayabilir. Bu durumda aile veya öğretmen çocuğun öğrenme problemi yaşayacağını veya davranışsal bozukluk gösterdiğini düşünebilir. Daha ileri yaşlarda görme veya işitme yetisi kaybı sosyal izolasyona yol açabilir.

Çocuktaki gelişim geriliğinin erken tespiti önemlidir, çünkü ne kadar erken müdahale edilirse sonuçlar o kadar verimli olur. Erken teşhis söz konusu olmazsa, çocukta gelişim sorunları ve hareketsizlikten kaynaklanan deformasyonlar, çocukla ebeveynleri ve tüm ailesi arasındaki ilişkide iletişim sorunları ve çocuğun anlamlandırılamayan davranış bozukluklarından kaynaklanan iletişimsizlik ortaya çıkabilir. Herhangi bir hastalık veya yaralanmadan kaynaklanan yeti kaybı konusunda ailenin desteği ve yeti kaybına uğrayan kişiyi mümkün olduğunca aktif ve sosyal bir hayata yönelmesi konusunda teşvik etmesi, tedavi imkanları konusunda destek olması çok önemlidir.

Gerçek şu ki engelli olmayı kimse hak etmiyor. Bu nedenle hiç kimsenin kendisini ya da ailesini suçlaması “şöyle ya da böyle olmasa bu durum olmazdı” yaklaşımı, sonucu değiştirmemektedir. Sonucu reddetmenin, “keşke” ile uğraşmanın hiçbir yararı olmadığı gibi yaşam enerjisinin boşuna harcanmasına da neden olmaktadır. Özürlü bireyler toplumun bir parçası oldukları gerçeğini görüp kendilerine güvenen “ben de varım”, “yaşam kalitemi yükselteceği” diyebilen insanlar olmalıdır.

Toplum olarak engelli olmayı kimsenin hak etmediği gerçeğini kabullenerek, özürlü bireylere acımak yerine, ailemizin bir ferdiymiş gibi düşünerek “ne yapabilirim” düşüncesini davranışlarımıza hakim kılmak, hem toplum olarak hem de insan olarak temel görevimiz olmalıdır.

Ülkemiz nüfusunun önemli bir oranını oluşturan özürlülerin sorunlarının çok yönlü, kapsamlı ve çağdaş bir yaklaşımla ele alınıp çözümlenmesi gerekmektedir.

saglik.gov
 
Tekerlekli Sandalye
Üst