SAKATLIK SORUNU
Zihinsel ve bedensel özürlülerin tıbbi tedavisinin, kendi başlarına yaşayabilecek şekilde eğitilinceye kadar sürdüğü bilinmektedir. Oysa bedensel ve zihinsel özürlü hale gelen ve fonksiyonlarını yerine getiremeyen bu insanların psikolojik durumları, tıbbi tedavi ve rehabilitasyonlarında önemli engeller ortaya koyabilmektedir.
Özellikle bedensel özürlü grubuna giren kişilerin çoğunluğu kendilerini işe yaramaz hissetmekte, ailelerine, topluma, kendilerine ve çevrelerine zararları dokunabilmektedir. Bazen yaşamdan ümitlerini keserek hayatı çekilmez olarak düşünüp intihara kadar yönelebilen bu bedensel özürlü insanların, yaşamlarını kolaylaştırmak amacıyla kendilerine gerekli olan protez, tekerlekli sandalye, ortopedik cihazlar vb. aletlerin temini yetersiz kalmaktadır.
Zira sakatlıklarından kaynaklanan psikolojik çöküntü, kendilerini yaşamdan uzaklaştırmada etken olmaktadır. Hele doğal afetler ve savaşlar sonucu bedensel uzuvlarını yitiren kişilerin ciddi düzeyde psikolojik sorunlar yaşadıkları bilinmektedir. Bu kişilerin yaşadıkları duygusal şokla baş edebilmeleri, ileriye yönelik ümitsizlik, kaygı, geleceğe güvenle bakamama gibi tehditler altında yaşamak durumunda kalmaları, tıbbi tedavi ve rehabilitasyonu da geciktirmektedir.
Özürlulerin fiziksel ve psiko-sosyal özellikleri nedeniyle kendi yakın çevrelerinde ve toplumun diğer kesimlerinde bağımsız hareket edebilmeleri ve toplumda yaşayan diğer bireylerle sağlıklı iletişim kurabilmeleri için uygun ortamlar hazırlamak, onların yarınlarını güvence altına almalarını sağlamak için sosyal-kültürel ve ekonomik destek oluşturmak, toplum olarak hepimizin üzerinde durması gereken bir konudur. Bu durum da rehabilitasyon sürecinin bir parçasını oluşturmaktadır.
Uzuvlarını, sonradan oluşan nedenlerle yitiren insanların içinde bulundukları psikolojik durum ise onların kendilerine bakış açılarını ve toplumla ilişkilerini önemli ölçüde etkilemektedir. Bu kişilerin fizyolojik durumları nedeniyle kendilerine ilişkin duyguları ve özürlerini kabul etme durumları, onların günlük yaşama katılımını da etkilemektedir. Bu kişilerin sakatlıkları nedeniyle ortaya çıkan duygularını aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür.
1-Aşağılık duygusu: Her zaman olmamakla birlikte bedensel özürlülerin çoğunda bu duruma rastlanabilmektedir. Bu kişiler sakatlıklarını mutsuzluk kaynağı yapmakta, utanç, acıma ve bazen de acındırma, duygusal bir tepki olarak karşımıza çıkmaktadır.
2-Özürlülük ikilemi: Özürlü birey aslında kendisini normal bir kişi gibi kabul edilmesini istemesine rağmen, kendisinden özürlü insanlar gibi davranış beklendiğini düşünerek duygusal bir çatışma yaşayabilmektedir. Bu durumda sosyal rehabilitasyona ihtiyaç duyulmaktadır.
3-Normal davranışları yüceltme: Özürlü birey, özürlü olmayan bireylerin davranışlarını en ideal olarak kabul ettikleri için kendilerine bir hedef belirlerken sağlıklı bir insana uygun hedefler belirler. Sonuçta ulaşamadıkları ideal hedefleri nedeniyle bu insanlar, aşağılık ve suçluluk duygularına kapılabilirler.
4-Suçlanma: Bedensel özürlü bireyin normal standartlara uymayan davranışları ve fonksiyonlarını yerine getirirken karşılaştıkları güçlükler nedeniyle yetersizlik duygularına sahip olmak, özürlünün kişiliği için yıkıcı olmaya başlar. Böylece kendisinde suçluluk duygusu oluşarak diğer insanlardan saklanmak ister.
5-Grup stereotipi davranışlar: Yapılan araştırmalara göre bütün özürlü kişilerde hemen hemen aynı özellikler gözlenmektedir. Özürlü kişinin topluma uyum sağlamak için özürünü saklamaya çalışması ve unutmak için çaba göstermesi, daha çok hatırlamasına sebep olmaktadır. Bu da fiziksel sakatlığından endişe duymasına ve özürünün hayatını yöneten ana kuvvet haline gelmesine neden olabilmektedir.
ÖZÜRLÜLÜĞÜN SEBEPLERİ
Hiçbir anne-baba dünyaya getirdiği çocuğunun ömür boyu taşıyacağı bir engelle birlikte doğması ya da yaşamasını arzu etmez. Hiçbir engel de kasıtlı olarak ortaya çıkmaz. Birtakım ihmaller, tecrübesizlikler, bilgi eksikliği ve elde olmayan nedenler, özürlülüğe sahip olma riskini artırmaktadır Ancak aileden kalıtsal olarak geçen bazı hastalıklar hariç, diğer sebeplerin çoğu erken tanıyla önlenebilir veya kontrol altına alınabilir. Ozürlülüğe sebep olan başlıca faktörleri şöyle sıralayabiliriz.
1. Doğuştan özürlülük ve genetik hastalıklar
v Akraba evlilikleri
v Kalıtsal hastalıklar
v Rh uyuşmazlığı
2. Annenin sahip olduğu kronik hastalıklar
v Diabet
v Hipertansiyon
v Epilepsi
v Kalp hastalıkları
3. Gebelikte geçirilen enfeksiyon hastalıkları: Kızamıkçık, toksoplazma, Hepatit B, suçiçeği, Cinsel yolla bulaşan hastalıklar
4. Annenin yaşı
5. Annenin hamilelik döneminde karşılaştığı sorunlar.
v Doktor kontrolünde kullanılmayan ilaçlar
v Tehlikeli kimyasal maddeler sonucu annenin zehirlenmesi
v Röntgen ışınlarına maruz kalma
v Annenin kötü ve yetersiz beslenmesi
v Stres
6. Doğum esnasında karşılaşılan sorunlar
v Uzun süren doğum süreci sonucu bebeğin oksijensiz kalması
v Doğum esnasındaki yanlış uygulamalar
v Erken veya geç doğum
7. Doğum sonrasında karşılaşılan sorunlar
v Bebekte yüksek ateş ve havale görülmesi
v Kafa travmaları, kazalar
v Uzun süren sarılık
v Zehirlenmeler
v Bebeğin aşırı derecede antibiyotik veya diğer ilaçları alması
8. Doğum sonrası dönemde özürlülük nedenleri
v Yenidoğan döneminde rastlanılan metabolik sorunlar
v Psikososyal örselenmeler
v İş kazaları ve meslek hastalıkları
v Ev kazaları
v Trafik kazaları
v Çevresel faktörler
v Yaşlılık
v Doğal afetler
saglik.gov
Zihinsel ve bedensel özürlülerin tıbbi tedavisinin, kendi başlarına yaşayabilecek şekilde eğitilinceye kadar sürdüğü bilinmektedir. Oysa bedensel ve zihinsel özürlü hale gelen ve fonksiyonlarını yerine getiremeyen bu insanların psikolojik durumları, tıbbi tedavi ve rehabilitasyonlarında önemli engeller ortaya koyabilmektedir.
Özellikle bedensel özürlü grubuna giren kişilerin çoğunluğu kendilerini işe yaramaz hissetmekte, ailelerine, topluma, kendilerine ve çevrelerine zararları dokunabilmektedir. Bazen yaşamdan ümitlerini keserek hayatı çekilmez olarak düşünüp intihara kadar yönelebilen bu bedensel özürlü insanların, yaşamlarını kolaylaştırmak amacıyla kendilerine gerekli olan protez, tekerlekli sandalye, ortopedik cihazlar vb. aletlerin temini yetersiz kalmaktadır.
Zira sakatlıklarından kaynaklanan psikolojik çöküntü, kendilerini yaşamdan uzaklaştırmada etken olmaktadır. Hele doğal afetler ve savaşlar sonucu bedensel uzuvlarını yitiren kişilerin ciddi düzeyde psikolojik sorunlar yaşadıkları bilinmektedir. Bu kişilerin yaşadıkları duygusal şokla baş edebilmeleri, ileriye yönelik ümitsizlik, kaygı, geleceğe güvenle bakamama gibi tehditler altında yaşamak durumunda kalmaları, tıbbi tedavi ve rehabilitasyonu da geciktirmektedir.
Özürlulerin fiziksel ve psiko-sosyal özellikleri nedeniyle kendi yakın çevrelerinde ve toplumun diğer kesimlerinde bağımsız hareket edebilmeleri ve toplumda yaşayan diğer bireylerle sağlıklı iletişim kurabilmeleri için uygun ortamlar hazırlamak, onların yarınlarını güvence altına almalarını sağlamak için sosyal-kültürel ve ekonomik destek oluşturmak, toplum olarak hepimizin üzerinde durması gereken bir konudur. Bu durum da rehabilitasyon sürecinin bir parçasını oluşturmaktadır.
Uzuvlarını, sonradan oluşan nedenlerle yitiren insanların içinde bulundukları psikolojik durum ise onların kendilerine bakış açılarını ve toplumla ilişkilerini önemli ölçüde etkilemektedir. Bu kişilerin fizyolojik durumları nedeniyle kendilerine ilişkin duyguları ve özürlerini kabul etme durumları, onların günlük yaşama katılımını da etkilemektedir. Bu kişilerin sakatlıkları nedeniyle ortaya çıkan duygularını aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür.
1-Aşağılık duygusu: Her zaman olmamakla birlikte bedensel özürlülerin çoğunda bu duruma rastlanabilmektedir. Bu kişiler sakatlıklarını mutsuzluk kaynağı yapmakta, utanç, acıma ve bazen de acındırma, duygusal bir tepki olarak karşımıza çıkmaktadır.
2-Özürlülük ikilemi: Özürlü birey aslında kendisini normal bir kişi gibi kabul edilmesini istemesine rağmen, kendisinden özürlü insanlar gibi davranış beklendiğini düşünerek duygusal bir çatışma yaşayabilmektedir. Bu durumda sosyal rehabilitasyona ihtiyaç duyulmaktadır.
3-Normal davranışları yüceltme: Özürlü birey, özürlü olmayan bireylerin davranışlarını en ideal olarak kabul ettikleri için kendilerine bir hedef belirlerken sağlıklı bir insana uygun hedefler belirler. Sonuçta ulaşamadıkları ideal hedefleri nedeniyle bu insanlar, aşağılık ve suçluluk duygularına kapılabilirler.
4-Suçlanma: Bedensel özürlü bireyin normal standartlara uymayan davranışları ve fonksiyonlarını yerine getirirken karşılaştıkları güçlükler nedeniyle yetersizlik duygularına sahip olmak, özürlünün kişiliği için yıkıcı olmaya başlar. Böylece kendisinde suçluluk duygusu oluşarak diğer insanlardan saklanmak ister.
5-Grup stereotipi davranışlar: Yapılan araştırmalara göre bütün özürlü kişilerde hemen hemen aynı özellikler gözlenmektedir. Özürlü kişinin topluma uyum sağlamak için özürünü saklamaya çalışması ve unutmak için çaba göstermesi, daha çok hatırlamasına sebep olmaktadır. Bu da fiziksel sakatlığından endişe duymasına ve özürünün hayatını yöneten ana kuvvet haline gelmesine neden olabilmektedir.
ÖZÜRLÜLÜĞÜN SEBEPLERİ
Hiçbir anne-baba dünyaya getirdiği çocuğunun ömür boyu taşıyacağı bir engelle birlikte doğması ya da yaşamasını arzu etmez. Hiçbir engel de kasıtlı olarak ortaya çıkmaz. Birtakım ihmaller, tecrübesizlikler, bilgi eksikliği ve elde olmayan nedenler, özürlülüğe sahip olma riskini artırmaktadır Ancak aileden kalıtsal olarak geçen bazı hastalıklar hariç, diğer sebeplerin çoğu erken tanıyla önlenebilir veya kontrol altına alınabilir. Ozürlülüğe sebep olan başlıca faktörleri şöyle sıralayabiliriz.
1. Doğuştan özürlülük ve genetik hastalıklar
v Akraba evlilikleri
v Kalıtsal hastalıklar
v Rh uyuşmazlığı
2. Annenin sahip olduğu kronik hastalıklar
v Diabet
v Hipertansiyon
v Epilepsi
v Kalp hastalıkları
3. Gebelikte geçirilen enfeksiyon hastalıkları: Kızamıkçık, toksoplazma, Hepatit B, suçiçeği, Cinsel yolla bulaşan hastalıklar
4. Annenin yaşı
5. Annenin hamilelik döneminde karşılaştığı sorunlar.
v Doktor kontrolünde kullanılmayan ilaçlar
v Tehlikeli kimyasal maddeler sonucu annenin zehirlenmesi
v Röntgen ışınlarına maruz kalma
v Annenin kötü ve yetersiz beslenmesi
v Stres
6. Doğum esnasında karşılaşılan sorunlar
v Uzun süren doğum süreci sonucu bebeğin oksijensiz kalması
v Doğum esnasındaki yanlış uygulamalar
v Erken veya geç doğum
7. Doğum sonrasında karşılaşılan sorunlar
v Bebekte yüksek ateş ve havale görülmesi
v Kafa travmaları, kazalar
v Uzun süren sarılık
v Zehirlenmeler
v Bebeğin aşırı derecede antibiyotik veya diğer ilaçları alması
8. Doğum sonrası dönemde özürlülük nedenleri
v Yenidoğan döneminde rastlanılan metabolik sorunlar
v Psikososyal örselenmeler
v İş kazaları ve meslek hastalıkları
v Ev kazaları
v Trafik kazaları
v Çevresel faktörler
v Yaşlılık
v Doğal afetler
saglik.gov