Engelsiz engellilere.!

  • Konuyu başlatan Fırtına
  • Başlangıç tarihi
F

Fırtına

Guest
Kimi doğuştan kimi sonradan, kimi ünlü kimi ünsüz… En büyük dehalardan bazıları engellidir. Engelliliklerinin yanında zeka, vizyon, kararlılık, hayal gücü, yaratıcılık, işi sevmek, cesaret, mücadele etmek vb. gibi kişisel özellikleri de ortak noktalarıdır..

İster kabul edelim ister etmeyelim ama ortada bir gerçek var. Türkiye nüfusunun yüzde 12.29 unu yani yaklaşık 8,5 milyonunu engelliler oluşturuyor. Peki, hiç etrafınıza baktınız mı? Otobüsler, caddeler, binaların içi engelliler de düşünülerek inşa edilmiş mi? Onları sosyal faaliyetlere hazırlayacak tedbirler alınıyor mu? Devlet, kısıtlı bütçeyle birtakım işlere imza atsa da yetersiz kalıyor. Bu noktada hayırseverler ve gönüllülere iş düşüyor..

İnanç artı mutluluk;

İnsanların bugün çoğu mutsuzsa inanın bence inançları az olduğu içindir. Ben buna kesinlikle inanıyorum. Bana sorarsanız ilk önce maneviyat olmalı.. Sonra maddiyat düşünülmeli.. Ama insanların çoğu ilk önce maddiyatı sonra maneviyatı düşünüyor. Hatta bazıları hiçbir şey düşünmüyor. Sanıyorlar ki, her şey bu dünyadan ibaret.. Her şey, yiyip içmeden, para kazanmaktan ibarettir..

Son yıllarda dikkat ediyoruz; engelliler, artık kabuğuna sığmıyor. Geziyor, kültürel faaliyetlere katılıyor. Normal bir kişiyle engellinin hiçbir farkı yok.. Sinemaya, tiyatroya gitmelidirler. Aynı sıralarda problemi olmayan çocuklarla okuyabilmeliler. Artık bütünleştirmek ve kaynaştırmak gerekiyor. Engelli diye bir şey yoktur..

Bu isim sonradan yine insanlar tarafından engelli kabul ettikleri kişilere verilmiştir. Dinimiz İslam’ın kaynağında bedeni engelli diye bir tanım yoktur. Manevi engelli tanımı vardır. Mesela; “onların kulakları var duymazlar, gözleri var görmezler…” ifadesi vardır. Görüldüğü gibi duyar kulağı halde duymayan, gören gözü olduğu halde görmeyen kişilerden bahsedilmektedir. Doğuştan engelli olarak ise bugün biz insanların arasında olduğu gibi dilsiz, sağır, kör, topal vs. insanlar vardır. Bir de doğduktan sonra herhangi bir kaza neticesi, organlarından birini veya birkaçını kaybederek engelli olanlar vardır. Doğuştan sağlam olup ta yukarıda bahsedilen engellilere yardımcı olamayanlar, ellerinden tutmayanlar, herhangi bir maddi ve manevi ihtiyaçlarını gidermeye çalışmayanlar... İşte asıl engelliler onlardır..

Bir engellinin karşılaştığı en büyük güçlüklerden en önde geleni onlara yardımcı olmayan sağlam engellilerdir. Sağlam engellilerin oluşturduğu toplumdur. Sağlam toplumun oluşturduğu devletlerdir. Gözü olup ta gözü olmayanı görmeyen mi engellidir? Yoksa gözü olmadığından dolayı görmeyen mi engellidir? Duyan kulağı olup ta duymayan mı engellidir? Yoksa duymayan kulağı olmayan mı engellidir? Sağlam ayağı olup ta ayağı olmayana yardım etmeyen mi engellidir? Yoksa yoksa ayağı olmayan mı engellidir? Sağlam eli olup ta eli olmayana yardım etmeyen mi engellidir? Yoksa eli olmayan mı engellidir? Vatan-i görevini yaparken engelli hale gelen mi engellidir? Yoksa onlara minnet borcu olup ta görevlerini yerine getirmeyenler mi engellidir? Bu örnekleri çoğaltabiliriz..

Maalesef günümüzde, modern çağımızda, çağdaş dünyamızda eli başına yetenlerin, zenginlerin, maddi durumu iyi olanların, toplum içinde ileri gelenlerin; fakirlere, düşkünlere, yetimlere, kimsesizlere, yolda kalmışlara, miskinlere bunların organları sağlam olmasına karşılık bakmadıkları gibi herhalde doğuştan veya sonradan engelli hale gelen birisine bakıp ilgilenmelerini kimse bekleyemez. Aslında olması gereken bunun tam tersidir. Kendisine verilen maddiyat ile şımarıp, kendisinden aşağıda olanlara bakmayanlar için yukarda sayılan veya sayılamayan toplumun ileri gelenleri için fakirler, yetimler, düşkünler, miskinler, yolda kalmışlar, kimsesizler için bir imtihandır..

Mesela engelli yalnız başına doktora gidemiyor... Niçin? Çünkü bu engelliyi arayıp soran yok. Evinin adresini bilen yok. Hangi engel grubunda olduğunu bilen yok. Doktora gitmeye çalışsa bile, pazardan geçimini temin etmeye çalışsa bile ne yolu ona göre düzenlenmiş, ne kaldırımı ona göre düzenlenmiş, ne hastanesinin merdiveni ve kapıları, ne bineceği arabanın imkânları... Hastaneye veya herhangi bir yere gittiğinde muhatap olacağı insanlar bile eğitimden geçirilmemiş..

Engellilere, sakatlara nasıl davranacaklarını bilmeyen bir sürü yontulmamış, ağaç kütüklerine benzeyen insanlar vardır. Toplumun gözünde hor görülen bu insanlara karşı nasıl davranacaklarından haberleri olmayanlar, yarın pişman olmayacaklar mı acaba? Pişman olurlarsa geriye dönüp telafi etme imkânı bulabilecekler mi acaba? Lütfen maddi ve manevi yönden eli başına yetenler, eli başına yetmeyeni görsünler. Görüp de görmemezlikten gelmesinler. Her sağlam insan, kendini engelli yerine koyarak düşünmesi gerekir. İşte bu bir ihsandır. Yani ihtiyaç sahibine karşılıksız vermektir..

Lamba elinde giden gözü kör bir engelliye “niçin lamba yakmış gidiyorsun?” demişler. “Karşıdan gelen açık körler bana çarpmasın diye” cevap vermiş..

Yine gündüz gözü gördüğü halde lamba yakıp giden kişiye “gündüz niçin lamba yakmışsın?” diye sormuşlar. O da “adam arıyorum adam” diye cevap vermiş..

Düşünen akıl sahipleri için aklına sahip olanlar için yukarıdan aşağıya yazdıklarımızın içinde birçok ibretler vardır..

Sağlam hiçbir insan kendi bedenini yaratmamıştır. Doğuştan veya sonradan engelli olan hiçbir kimse kendisi bilerek bu engelleri kendi önüne çıkarmamıştır. Toplumu idare edenler kendiliklerinden o makama gelmemişler, muhakkak başlıca insanlar onlara yardımcı olmuşlardır. Demek ki insanlar birbirlerinin varlık sebepleridirler. Engellilere yardımcı olmayanlar tasavvurları, tasdikleri, ikrarları, amelleri ve vicdanları açısından rahat mıdırlar acaba? Atalarımız ne de güzel söylemiş; “Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste.” Acaba eli başlarına yetenler engellilere yardımcı olmuyorlarsa, onlara zulmetmiş olmuyorlar mı.?

Bu örnekler engelliliğin insanın içindeki potansiyeli durduramadığının kanıtlarıdır. Şimdi kendi hikâyenizi yaratmaya ya da tanıdığınız bir engellinin başarı hikâyesi yaratabileceğine inanmaya hazır mısınız.?

Nuran Uzun'a ait bir yazıdan özet;

Yıllardır engelliler ve engelsizler diye öyle ayrım yapıldı ki, neredeyse engelliler ve engelsizler diye iki ayrı devlet kurulacak.! Bu düşünceyi, bu ayrımcılığı senelerdir hiç aklım almadı ve hala almıyor.. Almayacakta.! Düşünüyorum, düşünüyorum şaşıp kalıyorum.. Hepimiz insan-ız yaaa.. Niçin iki ayrı parçaya bölünüyoruz.? Niçin ısrarla bölmek istiyorsunuz.? Bu dünyada yaşamak eksimizle, artımızla hepimizin hakkıdır.. Yapmamız gereken sevgi, saygı ve hoşgörü.. Ben engelsizim.. Acaba.? Ben; kimi zaman görme engelliyim, kimi zamanda duyma engelliyim, bazen belden aşağım tutmaz, yataktan kalkamaz olurum, bazen de çocuk felcinden, kalça çıkığımdan dolayı aksayarak yürürüm.. Pek çok engel bende mevcuttur.. Ben engellerimi seviyorum.. Ne olur engelsiz insanlar.! Sevgime, yaşama sevincime engel olmayın, engel koymayın.. engelli yüreklerinize empati, hoşgörü, bir avuç sevgi aşılayın.! Engelli/engelsiz, iki ayrı devlet kurulsaydı diye düşünüyorum.. Acaba hangi tarafta saf tutardım.. Hiç düşünmeden engelli tarafında olurdum.. Ben sizlerle mutluyum, sizlerle varlığım anlam kazanıyor, ruhum huzur buluyor, yüreğim sevgiyle doluyor.. Hatta ve hatta hep düşünüyorum.. Ben yarım bir elmayım.. Tüm elma olmam için, kendimi tamamlamam için size (elmamın yarısına) ihtiyacım var.. Bak; avuçlarımda yüreğim.. Aç avuçlarını, Sevgi dolu kalbi sana vereyim..


Faruk OCAK
 
Tekerlekli Sandalye
Üst