Engelsiz Gülümseyiş

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,522
Tepkime Puanı
193
Puanları
63
Yaş
50
ENGELSİZ GÜLÜMSEYİŞ
“Hiçbir engel, gülümsemeye ve gülümsetmeye engel değildir.”​

Çok değil bir ay öncesiydi, hatırlıyorum. Hayatım boyunca alabileceğim en güzel dersi almıştım; hayata pozitif bakma yönünden. Fark etmiştim ve asıl kendimin engelli olduğunu anlamıştım düşüncelerimden. Masumiyetle birleşen birkaç kelime etkilemişti beni derinden.
Okuldan eve içimde kötü bir hisle dönmüştüm. Odama girip direk başköşeye baktım. Odamın başköşesinde duran rengârenk el emeği ile boyanmış; hatta dışına işlemeler yapılmış olan paskalya yumurtalarımın yerinde olmadığını görmüştüm. İçimde bir boşluk oluşmuştu o an. Tüm odada onları aramaya koyulmuştum. Sadece kendi odama bakmakla kalmadım, tüm evin altını üstüne getirdim. Bu yumurtalar benim için çok önemliydi. Her biri iki yıl önce evimde misafir ettiğim, artık abi kardeş gibi olduğum Rudolf Ağabeyim’ in elinden çıkmıştı. Bir başkasının değil, ağabeyimin el emeği vardı onlarda ve bana bıraktığı en değerli armağandı tüm armağanlarının arasında.

Tam balkona çıkacakken giriş kapısının kilit sesini duydum. Anahtarlıklar birbirine çarpıyordu ya, bu gelen annemden başkası olamazdı. Hemen kapıya koştum. Sinir küplerindeydim, gözüm hiçbir şey görmüyordu. Anneme sesimi yükselterek yumurtaları sordum. Onların benim için basit bir yumurtadan ibaret olmadığını bilen annem, hızlı bir hamleyle elindekileri ardına saklamaya çalıştıysa da ben göreceğimi görmüştüm. Her biri paramparçaydı. Sol elinde ise iplerle desenler verilmiş, nakış nakış işlenmiş denebilecek kırmızı yumurta duruyordu. Onu istedim. İçimde hüzün vardı. Ağabeyimin armağanına, el emeğine saygısızlık etmiş gibi hissediyordum.

Anneme hiç de sakinleşmediğimi belli eden bir tavırla “Bunlar bu hale nasıl geldi?” diye sordum. Annem söylememekte ısrarcıydı. Ama ben öğrenmek konusunda bastırıyordum. Baskıma dayanamadı ve söyledi: “Naz yaptı.” Ardından ise “Ne yapacaksın? Dövecek misin kızı?” diye ekledi. “Hepsini nasıl kırar? Boyu onları yerinden almaya nasıl yeter? Ufacık kız!” diye homurdandım. Naz’a çok öfkeliydim. 7 yaşındaydı ama onu karşımda bulsam sinirden elimden bir kaza çıkabilirdi. Annem yerinden nasıl aldığını bilmediğini belirterek “Balkondan aşağı atmış. Ama sonra kendisi de ağlıyordu. Niye ağladığını anlamadım.” dedi. Garip bir histi içimdeki öfke ama biraz sonra sakinleştim. Ben de merak ediyordum niye ağladığını. Korkmuş muydu acaba? Yemeğimi yiyip ders çalışmaya koyuldum.

Akşam saat 8 civarı kapı zili çaldı. Elbette kafam oraya takılmıştı. Çünkü kapıdan gelen çocuk sesleri vardı. Akşam çayına gelen komşulardan biriydi. Pek de tanımıyordum komşuları ama yine de Naz’ı biliyordum ve o olmasın diye içimden geçiriyordum. Yaklaşık 15 dakika sonra içeri geçtim. Karşımda tabii ki Naz vardı. Bildiğim kadarıyla Naz’ın zihinsel engeli vardı. Yaşıtlarını iki yaş geriden takip ediyordu. Ama bu, onu karşımda görünce birden kendimi içinde bulduğum öfkemi geçirmiyordu. Birçok insan gibi engelini önemsemiyordum bile o an. Çocuk olmanın da gerisinden geldiğini hiç düşünmüyordum. Elinde oynadığı, kırılan yumurtalarımın sepetini hemen sinirle aldım. İçimdeki öfke birikintisi onun gözyaşlarıyla ıslanıyordu. Aklımda çocukça bir düşünce doğuyordu, asabi yapıma karşı gelemeden bu düşünceye yenik düştüm. Naz’a kıpkırmızı olmuş suratımdan beliren sinirle, dişlerimi sıkmaktan oluşan çene ağrımla bağırdım. Ufacık bir çocuğa nasıl bunu yapmıştım ben de anlamıyordum. Ağlamaya başlamıştı. Aklıma o an annemin söylediğine göre yumurtaları attıktan sonraki ağlaması gelmişti. Sarıldım. Özür diledim. Pişmanlığım göz önündeydi. Gözyaşları dinince ona bunu neden yaptığını sordum. Anlama problemi de vardı söylediklerine göre. Birkaç kez tekrar ettim. Sabırsızdım. Artık bir cevap vermesini bekliyordum küçücük çocuktan. Ama benim gibi düşünmesini bekleyemezdim. Tekrarlarımdan sonra bana dönüp masumca gülümseyerek “İçlerinden civciv çıkar, uçar sandım ağabeyciğim.” dedi. Nedensizce benim de yüzümde gülümseme oluşmuştu. Bu masum çocuğa nasıl bu kadar öfkelenmiştim? Niye yapmıştım bunu? Asıl engelli o değildi, bendim. Düşünme engelliydim. Attıktan sonra niye ağladığını sordum. “Civciv çıkmayınca öldüler.” dedi ve yine ağlamaya başladı. Elinden tuttum ve “Ama onlar artık yok. Benim için değerlilerdi. Sen de üzüldün, ben de…” dedim. Ve yine masumca tebessüm ederek “Ne olacak ağabeyciğim? Ben sana kâğıtlardan çizer veririm.” dedi. Beni de gülümsetmişti bu cevabı. Pişman olmuştum. Birkaç yumurta için yaptıklarım için çok pişman olmuştum. Hatalıydım onun engelini göz ardı edip yaptıklarım için. Ama dersimi çoktan almıştım. Hiçbir engelin gülümsemeye ve gülümsetmeye engel olmadığını anlamıştım. Gözpınarlarım kuruyana kadar kendi düşünme engelime ağlamıştım.


AD-SOYAD:
MUHAMMED TOPAL

KISA ÖZGEÇMİŞ:

18 OCAK 1996 TARSUS/MERSİN DOĞUMLUYUM. LİSE EĞİTİMİME PİRİ REİS ANADOLU LİSESİ’DE DEVAM ETMEKTEYİM. GARİP BİR POLİS ÇOCUĞUYUM. ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİ İKİ ABLAM VE EV HANIMI BİR ANNEM VAR. ADANA’DA YAŞIYORUM. HAYATIMDAN KESİTLERİ YAZMAYI SEVİYORUM. EDEBİ ESERLER KONUSUNDA DAHA İYİYE DOĞRU ADIM ADIM İLERLEMEYE ÇALIŞIYORUM. KOMPOZİSYON YARIŞMALARINDA VE BİRKAÇ ÖYKÜ YARIŞMASINDA DERECELERİM VAR. YAZMAK BENİM İÇİN YAŞAMAKTIR.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Merhaba Muhammed,

Yazmak benim için yaşamaktır diyorsun aynen ben de sana katılıyorum hele de bu kadar güzel, bu kadar doğal ve içten yazabilmeyi başarabilirken kesinlikle yazmaktan vazgeçmemelisin kardeşim :)

YAZMAK SENİN İÇİN YAŞAMAK anlamına geliyorsa ne şanslıyız demektir ki yazdıklarını okumaya devam edebileceğiz ve bence geleceğin yazarlarından biri olmaya adaysın ... tebrikler...
 
Tekerlekli Sandalye
Üst