Fis fis fis fiskooo?

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,522
Tepkime Puanı
193
Puanları
63
Yaş
50
FİS FİS FİS FİSKOOO???


Başımız ağrır zaman zaman... Tansiyonumuz iner-çıkar ya da ateşimiz yükselebilir bazen... Gözlerimiz bozulabilir.... Zamanla zor da duyabiliriz etrafımızdaki sesleri... Yaşlandıkça yüzümüzde beliren çizgilere dur! diyemeyiz. Saçlarımızın günbegün azalmasını önleyemeyiz bir zaman sonra.


Yukarıda sayılanların herbiri bir sağlık sorunudur... Çok şükür, çoğu ölümcülde değildir, bir çaresi bulunur.


Ama çaresi bulunmayan dertleri de vardır bazılarımızın?...


Zaman kaybı başta olmak üzere sahibine biraz sıkıntı vermekle beraber, aslında o gurupdaki kişiler hayatın içindeki tat-tuzdur? Anlatacakları her neyse, birkaç tekrarla üstüne basa basa vurgularlar söyleyeceklerini. Herkese de çok sempatik gelir bu insanlar...


Anladınız siz onu? Kekemelerden bahsediyoruz.


Herşeyden önce, hepsi ama hepsi çok sevimlidir bu insanların... Ben hayatımda kekeme olup da itici ve sevimsiz olanını görmedim. İşte bu dikkat çekici ve özel insanların birini anlatacağız komik öyküsüyle.. Fehmi abiyi anlatacağız.



* * *


Kendisi Giresun'un bir sahil semti olan Çıtlakkale'nin tanınmış kişisidir. Öyle bir manevi ağırlığa sahipdir ki, protokolde muhtardan bile önde gelir. Bu güzel mahallede yaşayıp da saçlarına onun ellerinin değmediği kimse bulunmaz... Çünkü o; eskilerin tabiriyle “kırk yılın” berberidir. Çıtlakkale'nin de gülüdür. Eli hızlıdır. Sizi, beş dakkada traş edip gönderir eğer isterse... Şayet siz hiç konuşmaz ve ona tek bir soru sormazsanız! Aksi halde açılacak bir konunun ne zaman sonlanacağını Allah bilir? Orası belli olmaz işte! Yani; Fehmi abi kekemelikde de usta!!!


“Kırk yıl” dedimde aklıma geldi... Şimdi sizden bir küçük müsaade isteyip yaklaşık bir o kadar geriye Otuzyedi yıl önceye gidelim? Sene 1975. Ben İlkokul 1. sınıf öğrencisiyim. Okullu olarak yeniyim ama cin gibiyim.


Bugün bile çok net hatırladığım yıllar bahsettğim zamanlar... İyi hatırlıyorum o yıllarda Giresun'da çok eski püskü, “Steyr” marka şehiriçi belediye otobüsleri vardı. Biri mavi, ikisi de kırmızı olmak üzere üç adet kadardılar. Düşünsenize, üç tane belediye otobüsü yetiyor koca kente?


Birer antika değerindeki bu otobüslerin kapı kolları, dışardan ve içeriden elle açılırdı. Bu tarihi vasıtalarla yolculuk yapma ve o havayı teneffüs etme şansına ermiş bahtiyarlardanım bende... Yaşım çok değil belki ama Giresun'un o en güzel günlerini de yaşamış biriyim. O zamanlar ki Giresun hem çok güzel, hem çok şirin, hem de çok sakindi. Bu otobüslerle yapılan şehiriçi o kısacık yolculuklardan bile bir koca kitap yazılacak öyküler çıkardı emin olun. Çünkü dört teker üzerinde, kapalı bir ortamda ve bir kader birliği içinde olunan durumlar daha bir samimi yapıyor insanları.


Zamanla eskidi bu otobüsler ve değiştirilmesi ihtiyacı hasıl oldu ... Zaten ben de son zamanlarına denk gelmişim demek ki emektarların. Annemle, babamla yaptığım yolculukları hatırladım da bak üzüldüm şimdi? Meğer çok güzel ve özel zamanlarda yaşamışım değerini hiç bilemeden!

Bu günlerin birinde, bir gün bir de baktık ki; üzerindeki “Giresun Belediyesi” yazısı beyaz, kendisi yeşil, hem de son model Otomarsan Mercedes, otomatik kapılı, arka kapı girişinde bilet satan bir muavini bile olan, duracağın yere gelmeden “duracak” ibaresi yazılı yanıp sönen ışıklı levhası bile bulunan gıcır gıcır otobüsler tur atıyor şehrin içinde...


Zaten çocukduk ama yinede çocuklar gibi sevindik!


Zaman sonra bir ay kadar bir süre bile olmadan sevgili öğretmenimizin bizlere yaptığı bir güzel sürprizlede kendimizden geçtik... Öğretmenimiz şöyle bir duyuru yaptı, sınıfımıza hitaben:


- Çocuklar yarın herkes 50 kuruş getirsin. Yeni Belediye otobüsleri ile şehir turu atacağız.


- Heeeey... Yaşasın!



* * *​


Yarın ki gün Orman Bölge Müdürlüğü önündeki okulumuza en yakın duraktan yepyeni, gıcır gıcır bir otobüse öğretmenimiz refakatinde adım attık... Sınıfca çok mutluyuz. Ve de sanki bir uzay mekiğine binip uzaya gidecek astronotuz... Arka kapıdan sırayla girerek paramızı verip biletimizi aldık muavin beyden. Ön tarafa doğru da ilerledik. Otobüs hareket etti.... Yalnız otobüste bir garip durum var ve bizde bu tuhaflıkla karşılaşmakta geç kalmadık. Arka taraflardan, bir tekrardan ibaret olan ve süreklilik arzeden bir ses gelmeye başladı devamlı.... Ses aynen şöyle:


- Fis... fis... fis... fis... fis... fis...

Bu hep aynı ton, aynı tekrar ve aynı ısrarla söylenen hecenin ne anlama geldiğini otobüsteki herkes gibi bizde merak edip çözemedik tabiiki o zamanki çocuk aklımızla. Bu arada Kumyalı'ya doğru da geliyoruz. Arka taraftan da sürekli tekrarlanan o anlamsız hece geliyor:


- Fis... fis... fis... fis... fis... fis... fis... fis...


Kumyalı'ya girdik... Giresun merkeze az bir yolumuz kaldı... Yolcuların çoğunluğu galiba Meydan'daki durakta inecekler zannedersem?... Çünkü hiçbir durakta henüz durmadık... İlerliyoruz.


Bu şekilde nihayet merkezdeki meydana geldik. Ta o zamanlar adı “Atapark” konulan bu kalabalık alandaki durakta bekleyen yolcular var. Otobüs durdu. İnecek yolcularımız ön kapıdan inmeye, binecek olanlarda arka kapıdan binmeye çalışırlarken, şoför mahalline bir hışımla ve sinirli sinirli yaklaşan biri şoföre bastı fırçayı... Baktık ki; bir anda sessizliği yırtan bu kişi bizim çok sevgili Berber Fehmi abimiz ve sarfettiği cümle de aynen şöyle: (Bir ayağı sabit ama diğerini sertçe ve üstüste yere vurarak)


- İİİİİİİİİkikikiki saaaaaaatttttttttirtirtir söylülülüyorum kardeşim Fiskobirlik de bırak diye!!!

(Fiskobirlik durağı bir durak geride kaldı bile!)...Sonrası : Kahkahalar... Tezahüratlar... Alkışlar...


Bindiği yepyeni otobüsde; otomatik “duracak” düğmesine basmayı bilemeden üç durak önceden ineceği yeri bildiren ama buna rağmen bir durak sonra inmekten kurtulamayan ince fikirli güzel abim benim. Selametle kal...


( Biz de seeeeeseeninini çok sesesese...viyoruz!...)

* ____________ *​

Katlıımcının Notu 1: Kekemelik; konuşma/ artikülasyon bozukluğu gurubundadır. Rehabilitasyon ile büyük ölçüde düzelmesi mümkündür. İyileştirilebilir bir engeldir ve bu sağlık sorunu ile "Engelli Raporu" alınabilmektedir.


Murat AKYOL
Kırk üç yaşındayım. Yirmi beş yıllık Devlet Memuruyum. Okul yıllarından bu yana edebiyat tutkusu vardır içimde. Şiir ve öykü yazıyorum. Eğer nasip olursa; önümüzdeki zamanlarda, yirmi iki'şer öyküden oluşan öykülerimi "Dalgalara Bin de Gel" ve "Akıllı mı Desem Deli mi" adlı iki ayrı kitapta yayınlamak istiyorum. Evliyim, bir kız çocuğum var. Saygılarımla.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst