Gölge Etme...?!

  • Konuyu başlatan Fırtına
  • Başlangıç tarihi
F

Fırtına

Guest
Diyojen_ve_B_Iskender.jpg



İlkçağda Sinop’lu Diyojen adında bir filozof yaşarmış. Diyojen, diğer filozoflar gibi kitap yazarak ya da akademilerde ders vererek değil, felsefesini hayat tarzı yaparak ün kazanmış. Savunduğu fikirlerini kendi yoksul hayatı içinde gösterirmiş insanlara. En önemli ilkelerinin başında, “kendine yetme” düşüncesi gelirmiş. Filozof kendine yetme ile her insanın kendine yetecek yaşam gücünü taşımasını kast edermiş. Bir de insanın kendini mutlu etmesini bilmesini.!!!

Diyojen en çok ilginç hikayeleriyle bilinir. Bir seferinde, o çağın dünyaların hakimi Büyük İskender güneşlenmekte olan filozofun yanına gelip kendisine sormuş, “dile benden ne dilersin” diye. Başını kaldırıp bakan Diyojen güneşlenmekte olduğunu hatırlatarak, “gölge etme yeter” diye cevap vermiş. Bunun üzerine Büyük İskender, “şayet İskender olmasaydım, Diyojen olmak isterdim” demiş.

Bir başka klasiklere yansıyan hikayesine göre Diyojen Atina’ya yanında kölesi Manes ile birlikte gitmiş. Bir zaman sonra Manes kaçmış, Diyojen’i kendi başına bırakmış. O zamanın dünyasında efendiler iş yapmayı bilmez, bütün zorlu kişisel işlerini kölelerine ve uşaklarına yaptırırlarmış. Manes’in evi terk etmesiyle Diyojen’in işlerini görecek kimsesi kalmamış. Bunun üzerine Diyojen “eğer Manes Diyojen’siz yapabiliyorsa, Diyojen de Manes olmadan yaşayabilir” demiş ve kendi başının çaresine bakmaya başlamış. Bunu yaparken asıl yapmak istediği, insanların ne denli kendi işlerini yapmaktan aciz olduklarını göstermek ve bu durumu eleştirmekten başka bir şey değilmiş. Bir efendi kölesi olmadan zavallı (beceriksiz, kendi hayatını idame ettiremeyen) duruma düşüyorsa, efendi mi köle mi daha zavallıdır diye sormuş.?!

Bundan sonra Diyojen’in geliştirdiği felsefesinin en önemli unsuru, kendine yetme fikri gelişmiş. En sade şekilde hayatını sürdürerek, en azla yetinerek mutlu olunabildiğini insanlara göstermiş. Büyük İskender’e verdiği yanıt bunu en güzel şekilde anlamamızı sağlar.

Bir engelli için de en önemli şeylerin başında kendine yetme gelir. Diyojen gibi başkalarının yardımı olmadan, kimseye muhtaç olmadan günlük hayatın işlerini yerine getirmek, temel bağımsızlık ve bireysellik şartıdır. Kimsenin yardımı olmadan sabah yıkanmak, kahvaltı hazırlamak, günlük bakımını halletmek, evini temizlemek, kısacası kendine bakmak, elbette kısıtlı fiziksel hareketi olanlar için çok zor olabilir fakat bunları başarmak gerçek anlamda birey olmak anlamına gelir.

Siz böyle bir hayat kurmak istediğinizde, sevdikleriniz size yardım olsun diye bazen aşırı müdahale gereği duyarlar. Sen bırak ben yapayım, en sık duyduğumuz şeylerden biri olabilir. Bazen bakarsınız gereksiz yere biri arkanızdan gelmiş, tekerlekli sandalyenizi itekliyor. Bazen kendi başınıza rahatlıkla geçeceğiniz yerden sizi acele ettirip dengenizi bozuyor. Hatta bazen yardım istemediğinizi söylediğinizde bu konuda ısrar etmeyi sürdürüyorlar. Sonunda kızgınlığınıza da pek anlam veremiyorlar tabii ki. Sadece yardım etmek isteğiyle hareket ettiklerini söylüyorlar.

Niyet; iyilik.!!!

“İyilik” her zaman gerek duyulan bir şey değildir. Bazen “iyilik” adına yapılan davranışlar zarar verebilir. Aklıma gelen birkaç örnek üzerinden bu konuyu ele almak istiyorum.

Her şeyden önce, bazen aşırı yardım, özgürlük kısıtlayıcıdır. Bu konuda aşırı titiz, aşırı şefkatli bir anne düşünün; hareket zorluğu olan çocuğuna hayatı kolaylaştırmak istemesi normal karşılanacaktır. Çocuğun kendi başına biraz zorlanarak yapabileceği bir hareketi, örneğin çoraplarını giymesini, annesi yardım ederek ya da çorapları bizzat giydirerek halledecektir. Bu durumda elbette hem çoraplar daha hızlı giyilmiş, hem de çocuk yorulmamıştır. Annenin isteği de bundan ibarettir. Halbuki çocuk zorlanarak kendisi için gerekli olan hareketleri yaptığında zaman içinde hem güçlenecek hem de – asıl önemli olan – özgüvenini kazanacaktır.

Bana çok sık neden elektrikli ya da akülü bir sandalye almadığım sorulur. Çok daha rahat, bir tek düğmeye basarak hareket etmenin kolaylığından neden yararlanmadığımı insanlar anlamakta zorluk çeker. Kollarımın güçlü olmasının ne denli önemli olduğunu her seferinde anlatmam gerekir soranlara... Kolların kullanımı enerji yakmaya, kalori harcamaya, dolaşımı hızlandırmaya ve en önemlisi bedenin bir kısmının sürekli çalışır halde olmasına yarar. Bu yüzden belki, hiç kadınsı olmayan aşırı gelişmiş omuzlar ve kollara sahip olabilir fakat bence bu her zaman tercih edilmelidir.

Kısaca, söylemek istediğim, sevdiklerinizin sizi nazlamasına izin vermeyin. Mümkün olduğunca tüm işlerinizi kendi başınıza yapacak bir düzeni bir an evvel kurmaya çalışın. Çok daha rahat edecek, çok daha hızlı iyileşeceksiniz. En önemlisi, çok daha çabuk bağımsızlığınızı kazanacaksınız. Rehabilitasyon merkezlerinin en iyi yanı bağımsız yaşamı öğretmeleridir. Bağımsız olmak, Diyojen’in söylediği anlamda kendine yetmek, bence herkes için önemli fakat engelli biri için bunun önemi ne kadar vurgulansa azdır.


Asuman Kafaoğlu Büke
 
Tekerlekli Sandalye
Üst