Hayat Benim Düğümlü Yumağım

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,522
Tepkime Puanı
193
Puanları
63
Yaş
50
Her zaman olduğu gibi yine bir çift göz dünyaya gözlerini açar. İlk gözyaşı anneden koptuğu için belki, belki de yaşamın getirceği kader yumağının ucunun eline dolanmaya başlamasındandır. İnsanların çoğu sol elini tam kullanamazlar, avcunun içinde bir yumak dolanırken sadece sana diğer el emredilmiştir. Zaten hepimiz biliriz ki acı tek taraflı yüklenir bedenimize. Bir tarafımız daima desteklemelidir öbür yanımızın sırtını…

7 yaşındaydım yumağıma düğümler atmaya başladığımda. Hani tam ip koptuğunda tutarsın iki kenarından ve sıkıca düğüm atarsın ya aynı o şekilde. Minicik parmaklarımla annemin gösterdiği gibi ilk düğmümü attım. Ve 20 yaşına kadar düğümlerim sıklaştı metreler boyunca.

İkinci sınıfa geçeceğim yazdı. Hastanenin cam kenarına annem beni dışarı bakmam için oturtmuştu. Saat sanırım tam 1 sıralarıydı. Çünkü çocuklar tam olarak o saatteçıkıyorlardı okuldan. Kimileriyle aynı yaştaydım ve anneleri ellerinden tutarak evlerine yada okul heycanını atmak için eğlence yerlerine gidiyorlardı. Onlar benim yaşıtımdı ama biz farklıydık. Onlarında iki kulagı, gözü, bir burnu vardı, yürüyebiliyorlardı. Anneleri ellerinden tutabiliyordu. Farkımız buydu ben yürüyemiyordum , annem beni kollrında tutabiliyordu. Bu manzara karşısında odamızı nemlendiren annemin gözlerinden saçılan inciler olmuştu. Ben sadece gülümsedim. Annem bana gözyaşların çok kutsal olduğunu söylerdi. Onlar birer inciymiş ve eğer yere düşerlerse tüm umutlar onunla birlikte kırılırmış. O zaman anlamamıştım annemın ndn incilerini saçtığını ama yumağım büyüdükçe anladım ki inciler yere düşmekte geç bile kalmışlardı…

O sene olduğum belkide sekizinci ameliyattı. Ben her röntgenden sonra ‘’ bir ameliyat daha gerekiyor’’ cümlesini ezberime çoktan kazımıştım. Fakat bu sefer bambaşkaydı. Bu sefer bacaklarım nedense ağrımıyordu. Alçının çıktığını bile hissetmemiştim. Yine gülümsedim. Sanırım bitmişti her acı bu kez o cümle duyulmycktı ve ben artık yumağımı kusursuz dolayabilcektim. Annem yine inciler saçmadığına göre umutlar tükenmemişti. Sanırım bu yüzdende babam bayılmıştı. Seneler sonra hastanelerden kurtulabilceğimiz için. Bir zaman sonra anladım ki gerçktende haklıymışım. Gerçktende bacaklarım artık hiç ağrımıycakmış. Çünkü felç böyle bir etki yaratırmış. Ve ben yine ne mi yaptım? Tabikide gülümsedim yine herkesten farklıydım. Zaten ben hiçbir zaman aynı olmayı sevmemiştim. Tüm kızlar pembe giyiyor diye yeşil kıyafet diye tutturan ben değil miydim? Herkesin saçı kısayken benimki belime dolanırdı. Herkes bacakalrını birbirine dolayıp yürürken ben kollarımı babamın boynuna dolardım . hem ben daha şanslıydım ki yaşlandığımda romatizmam bile olmıycaktı. Anneannem gibi merdiven çıkaken şikayet etmiycektim, koştuğum için nefes nefese kalmıycaktım, epilasyonumuda acısız yaptıracaktım. İnanabiliyor musunuz ben herkesten şanslı ve farklıydım. Yinede inciler ardı arkası kesilmeden günlerce aktı gözlerimden. Kutsal değil dedim. Ellerim kutsal yaratılmamış bnm bir daha bacakalrıma dokunmayacağım. Gözlerim kutsal değil benim bakmayacağım ayakalrıma dedim. Değil dedim. İnciler yok dedim. Yalan dedim. Okuyamıycağım. Oysaki okulda en çabuk ben ezberlerdim alfabeyi, fişleri en doğru ben keserdim, resmimde güzeldi benim hayata en güzel portreyi çizerdim. Hem tüm kalemlerimi herkese verirdim, gülümserdimde masumca, küçüktüm ben miniciktim, kaldıramazdı ki küçük yüreğim, ben yürümeliydim…

Yumağımı iki sene daha doladım. Evimize öğretmenim geldi. Sınıf artık evimdi. Benim dünyam her şeye ramen çok güzeldi. Minicik ellerimde güzel uzun tırnakalrım vardı, annem bana hep gelecekten, birlikte gitceğmiz yerlerden bahsederdi. Tırnaklarıma birbir gökkuşağı dökücekti. Bir büyüseydim, annem bana en güzel gülücüklerini saçacaktı…
İnsanlar farklılıkları hiçbir zaman taşıyamamışlardır dünyamızda. Eğer farklıysan gözler etrafındadır, üstündedir. Ben bambaşkaydım. Ayaklarımın üstünde duramıyordum evet ama kalbim tüm bedenimi taşıyordu. Kainatın koltuk değneklerini taşıyordum gönlümde. Ben koltuk değneklerine bile razıydım belkide…

Zaman geçtikçe avcuma yumağım sığmaz oldu. Gün geçiyordu, saat geçiyordu, saniyeler ve saliseler… Zaman elimden tuttu. Hayatın yelkovanına tutundum önce sonra ayağa kalktım, inci boncuklarım tek tek döküldü gözlerimden. İnanabiliyor musunuz, benim bacağım ağrıyordu. Mutluydum hissediyordum. Farklılığmı yaşıyordum evet ama canımda yanıyordu. Sonra birkaç adımla dikildim annemlerin kapısına. Hayatlarının en güzel saati olmalıydı ikisininde. Kucaklarla karşılandım. O zaman tüm okyanusu doldurduk hepimiz. İncilerimiz sıra sıra düştüler saçıldılar. Yumağım elimdeydi…

Ve şimdi ben yirmi yaşında turizm öğrencisiyim. İnsanlara farkımı anlattığımda inanamıyorlar. Başardığımı, nasıl ayaklarımın üstünde durabildiğimi gülücüklerimle anlattım insanlara. Başıma en kötü şeyler geldiğinde bile ben sadece gülebildim. Çünkü ben hayatı farklı yaşamak için doğmuştum. Yeryüzüne bu şekilde gelmemiştim evet ama bu şekilde yaşamaya kabul görmüşüm. Biliyorumki ben beni yeryüzüne getiren meleklerim güzelliğimi ve gülüşümü çok kıskandıkları için ben o zamanları yaşadım. Yumağım şimdi o kadar pürüssüz ki. Sadece dokuz ay önce atılmış bir düğüm var o zamandan bu zamana. Yumağımı bir adamla birleştirmek istedim. Ve bundan sonra yola yumağımın ipini daha sağlam dolayarak devam edicem. Ben farklıyım, annemin en duygusal yanıyım şimdi, kıyamadıklarıyım, hayatın en güzel kıyısındayım, gözlerimi açtığım için hiç kızmadım , hiç isyan etmedim hayata. Ve ben babamın saçındaki her beyazım, farklıyım , çok başkayım…

Ad- Soyad: Gözde DOĞAN

1993 Bakırköy doğumluyum. Ailemle birlikte İstanbul’da yaşıyorum. Fakat iki senedir üniversite dolayısıyla Kırklareli’ndeyim. Turizm ve otel işletmeciliği okuyorum.Çok fazla kitap okurum, kalemime bu yüzden güveniyorum. Yazdıklarım bizzat kendi yaşamımdan olaylardır.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst