Hayat ve Engeller

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,484
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
HAYAT VE ENGELLER
Bir akşam üstü yağmur ve rüzgarın eşsiz resmiyle yürüyordum. Her taraf ıslak ve soğuktu. İnsanların koşuşturmaları, nerden de çıktı şimdi bu yağmur diyen fısıldamaları, yağmurdan korunma amacı ile duraklara hücum edişleri öyle bir resim oluşturmuştu ki hayran kaldım… Sadece etrafımı izliyor ve ıslanıyordum… Bu durumda bazen gülüyor bazen ise heyecanlanıyordum… Etrafıma o kadar dalmışım ki, üstüme çekilen şemsiyenin farkına bile varamamışım… Beni ıslanırken gören bir delikanlı sessizce yanıma gelip, şemsiye uzatmış… Dakikalar sonra fark ettim. Teşekkür ettim ve merhabamızı ıslak olan o otobüs durağında çoğaltmış olduk… Bu gün çok güzel bir gündü…

Ertesi gün tekrar işe gitme üzere evden çıkmıştım. Ve yine aynı otobüs durağı ve yine aynı delikanlı… Bu günün farkı ise güneşin çağlaması ve her yeri ‘ışıl ışıl’ yaparak göz kamaştırmasıydı. Delikanlıyla merhaba bıraktığım o otobüs durağında, merhabamız çoğalmıştı… Gözleri deniz mavisiydi, uzunca boylu ve buğday tenliydi, güneşin çağlaması sanki onun üstünde doğuyordu… Benim de daha anlamadığım duygular yüreğimde ses bulmaya başlıyordu… Birbirimizin iğlisini çekmiş ve birbirimizi kendimizce keşfetmeye çalışıyorduk… Artık merhabadan samimiyete giden arkadaş olmuştuk… Ortak paydalarımız o kadar fazlaydı ki, kısa zamanda büyük bir aşkın tohumunu yüreklerimize ekmiştik bile… Günler geçiyordu ve içimdeki ona olan duygular daha da gürleşiyordu. Kalp kalbe karşıdır derler ya aynen öyle oldu. Islak olan o akşam üstü, üzerimize açılan şemsiye, iki yüreği de altına almıştı. Ve aşk dogmaya başlamıştı… Bunu aylar sonra bir yere tatile gitmek zorunda kaldığımda anlamıştım… İçimde bir sızı adı hasretmiş özlemmiş, durmadan düşlerime düşüşü aklımdan hiç çıkmayışı ve kalbimi dinlediğimde işte benim aşkım demiştim… Geri döndüğümde ilk özlemle ona koşmuştum… Ta ki oda aynı duygular içindeymiş… Kısa zamanda duygularımızı ‘valiz valiz’ aşka taşıdık… Kimi denize saldık aşk sallarımızı, bazen gökyüzüne uçurttuk aşk uçurtmalarımızı, mutluyduk, aşkımızda gözyaşı yoktu sadece gülmek vardı, şanslıydık üstümüze doğan aşk karşılıklıydı… Oysa etrafımızda o kadar kişi vardı ki aşk acısı çeken ve biz göremiyorduk…

Bu gün özel bir gün, gökyüzü yine ıslak ve rüzgar yine şarkı söylüyordu… Ve biz yüreklerimizi bedenlerimizle bir yapmak için imzaya gidiyorduk… Çünkü evleniyorduk… O kadar mutluyduk ki bizimle birlikte herkesin de mutlu olduğunu sanıyorduk… Çünkü gülerek bakıyorduk etrafımıza bencilce mutluluğumuzu herkesin de mutlu olduğunu sanarak yaşıyorduk… Ta ki gözümüze yaş dolduğunda her yeri ıslak görerek anladık. Oysa mutluluk ve hüzün gözlerimize taktığımız bir gözlükmüş… Bunu ağladığımızda herkesin de ağladığını sanarak anladık… Oysa hammaddesi duygu olan gözlükler yanlış görmemize gebe bırakıyormuş bizi… Zamanla gözlüğü çıkarmak zorunda kaldığımızda anladık… İşte benim ‘hayat hikayem’ burada başlıyor…

Benim ismim müge, anlamım etrafına hoş koku salan inci çiçeği… Herkesi sevebilecek kadar koskocaman sevgi dolu bir kalbim, etrafına boş bakmayan anlamaya ve anlatmaya çalışan bir çift kara gözüm vardı… Her zaman mutlu olmasını bildim ve gerçekten mutlu olduğumda bildiklerimi unuttum. Unuttuğum; aslında o kadar şey olmuş ki şimdi hatırlamaya başladığımda anladım…

Mutlu bir evliliğim vardı, eşlerimiz dostlarımızla geniş bir aileydik… Tabi ki etrafımızdaki herkes bizim kadar mutlu değildi, ama o kadar mutluydum ki anlayamıyordum… Anlama duygumu unuttuğum için kimseye merhem olamıyordum… Ki bunun bile farkında değildim… Aylar sonra hamile kaldığımı öğrendiğimde mutluluğuma mutluluk katmış daha da bencilleşmiştim… Sanki bana hiç hüzün gelmiycek gibi oradan oraya salınıyordum… Ta ki daha doğmamış evladımın bedensel özürlü olduğunu öğrendiğimde, dünyanın altında kaldığımı anladığımda anladım… Artık gözlerim ıslaktı, unuttuğum ne varsa hatırlama zamanıydı… O kadar çok üzgün ve isyankardım ki yine göremedim gerçekleri… Oysa benle aynı durumu paylaşan çok kişi mevcuttu… Ve ben benim başıma gelene kadar hiç görmemişim bu gerçeği… İsyanım bunaydı… Benim başıma geldi ya etrafıma daha yalın gerçekçi bakmaya başlamıştım… Oysa ne kadar dert varmış görmek istemediğim… Daha 7aylık hamileydim… Ve kendimi bir şeyler yapmak zorunda hissetmiştim… Ama ne yapabilirdim… Daha önce hiç çalışmadığım dersten çıkmıştı hayata sınav sorularım… İlk önce kendimi okumakla başladım, ben kimim en güçlü yerim neresi ve vs… Ve anladım ki benim kalemim güçlü, yalın bir dile sahibim… Ama kalemimden önce tanımam lazımdı hayata engel olan her şeyi… İlk önce engelli arkadaşlara ulaşabileceğim Rehabilitasyon merkezlerine gittim… Onlarla arkadaş abla oldum, oysa; o kadar dertleri çoktu ki, daha önce nasılda görememişiz… Kendilerini bizden gizlemeye mecbur tutmuşuz…

Bu gün ’üç mart’ güneş hepten ben buradayım diye göz kırpıyordu… Mutlu bir gündü ve mutluluğu engelli kardeşlerime de aşılamalıydım… İlk işim mutfağa girip poğaça pasta yapmak oldu… Çünkü kardeşlerimle yine bir söyleşimizden hatırladığım kadarıyla en çok ev yemeklerini özlemişlerdi… Aslında o kadar çok özlemleri vardı ki tek başıma nasıl yapabilecektim şuan bende bilmiyordum… Çünkü tek başıma zayıf ve cılızdım… Benim çoğalmam güçlenmem lazımdı… İyi ama nasıl olucak? Tabi ya benim kalemim sayesinde benim gördüklerimi göstererek çoğalabilirdim… Mügeler Ayşeler Ozanlar yapabilirdim… Ama nasıl… Kalemimi sayfalara dökmekle başladım… Engelli kardeşlerimden hep notlar aldım… Bazen ‘yaşam hikayeleri’ bazen kişilikleri öfkelerini isyanlarını isteklerini hayellerini… Öyle bir başlık bulmalıydım ki kamaoyu vijdanı yaratmalıydı… Bu sayede benim gibi Mügeler çoğalacaktı… Her kesimde zayıf düşmüş sesler birleşecekti…

Her gün ilk işim daha fazla tanımak ve aralarındaki ortak sorunu bulmak olmuştu… Her gün bitiminde ben yine tuttuğum notlarla eve geliyordum… Kızımın ismini bu gün koymuştum… Adı Elif olucakdı… Her şeye başlama noktası ve devamını sürdürecekti… Ve ben yine tuttuğum notları yapboz gibi birleştirerek bir sonuç bulmaya çalışıyordum… Ve buldum hayat ve engeller dedim yazıma. Yazımı hikayeleştirdim, eşimle birlikte İstanbul a bir yönetmene göndermek amaçlı yolladım… Amacım bu engelli arkadaşlarımı konu alan bir film yapmak ve herkese işte burada unuttuğumuz kardeşlerimiz var diyebilmekti… Tekrardan hatırlarına burada akan kanımıza merhem olmayı hatırlatmaktı… Umutluydum ve bir şeyler yapabilmenin vermiş olduğu mutluluğundaydım…

Eşim bugün yola koyulmuştu… Ehliyeti olmadığı için çok eski arkadaşı Özay la birlikte gitmişlerdi… Bugün anlamadığım bir huzursuzluk vardı içimde… Akşam olmuş ama eşim hala dönmemişti… Neden sonra telefonum ‘acı acı’ çaldı… Açtığımda karakoldan arandığımı ve eşimi ’gözaltına’ aldıklarını söylediler… Ama niye benim eşim ne yapmış ki? Hızlı bir şekilde aile avukatımı arayarak karakola gittik… Durumu öğrendiğimde şok olmuştum… Ben iki yıllık evli ve 8 aylık engelli bir kız çocuğuna hamileydim… Oysa benim engelim daha da büyükmüş o geceye kadar bilemedim… Meğersem her şey yalandan ibaretmiş, benim eşim daha önceden sabıkalıymış ve ben bunu bilmiyordum. İstanbul dan gelirlerken 3 kişiymişler ve tekinde uyuşturucu madde çıkmış… bundan dolayı üçü de karakolda gözaltına alınmışlar… Gerek karakolda gerek savcılıkta gerekse mahkemede eşimin bu olayla yakından uzaktan bir alakası yokmuş bu ifadelerle açık bir şekilde belli olmasına rağmen, nöbetçi mahkeme tutuklama verdi ve eşim şuan cezaevinde… Sebeb daha önce sabıkalı olmasıymış… Şu anda eşimin özgürlüğü engellenmiş bir durumda ve eşimin bu konuyla ispatlı bir şekilde uzaktan yakından alakası olmamasına rağmen… Böyle bir yasa işlemi olur mu? Bu olay daha da geniş ölçüde etrafıma bakmamı sağladı… Hayata bakıyorum da o kadar çok engellerle dolu ki, aslında hepimizin birbirimizden farkı yok… kiminin gözüken engelleri kiminin gözükmeyen engelleri… Ve sınırladığım kalemimi bu ölçüde genişletmiş oldum… Ve daha çok düşünmeye düşündükçe daha çok kalemimi sayfalara dökmeye başladım… Ve günler gerek eşimin koşuşturmasını yaparak gerek engelleri ‘tek tek’ not tutarak geçer olmuştu…

Her geçen gün sancılarımın artması kelemimin çoğalması olmuştu… Hiç bilmediğim resimleri de görmeye başlamıştım… Görüş günleri oraya gelen aileleri durumları, sokakta gördüğüm mendil satmak zorunda kalan çocukların engelleri… Aşk sancısı çeken yüreklerin aşka olan engelleri o kadar çok engel vardı ki hepsini ‘tek tek’ topladım… Artık hazırdı notlarım birleştirme zamanı gelmişti…

Engelli kardeşlerimin istekleri üzüldüğü noktaları onlarla yaptığım söyleşilerimden tuttuğum notları tek tek okudum ve tek bir ortak paydaları vardı canlarını acıtan… Oda bizim engellerimizi göremedikleri için kendilerine acımaları bizden gizlenmeleriydi… En çok bunlara üzülüyorlardı… Sanki biz onlara hep acıyarak bakıyormuşuz gibi geliyordu ve onlara bakılan gözlerden kaçıyorlardı… İstedikleri sağlam gibi gözükmek ve acınmadan üstlerine düşen görevleri yapmak… İnanın ki canlarını acıtan ellerinin kollarının olmaması değil de sırf bu bakışlardaki acıma duygusunu yüreklerinde hissetmek ti… Ve yapılabilirdi mutlu bir birliktelik için bu sorunlar çözülebilirdi… sadece güzel bir dille her kesme bu gördüklerimizi ulaştırabilmekti…

Görüş günleri yani gözükmeyen engellerlimiz bunlardan da aldığım notları ‘tek tek’ gözden geçirmeye başladım… O kadar çok özgürlüğüne engellenmiş masum kişiler yatıyordu ki… Ya peki ailelerine ne demeli yaz kış soğuk demeden ziyaret yerlerinde bekleme engelleri vardı… Hele o çocuklar daha nerde olduklarını bile bilmeden karışık bakışlarıyla anlamaya çalışıyorlardı… O çocukların babasına veya annesine istediği an kavuşamama engelleri…

Sokakta mendil satmak zorunda bırakılan çocukların geçinme engelleri, zoraki dilendirilen çocukların çocuk hakları engelleri, daha saymakla bitiremeyeceğim o kadar çok engeller…

Hepsini düşündüm ve tek bir kalem yapmalıydım. Ve sonunda buldum bizim tek bir eksikliğimiz birbirimizi anlamama engeliydi… Aslında hepimiz engelliydik, gözüken engellerimiz ve gözükmeyen engellerimiz ama engelliydik… Ve bunu ortaya koyma zamanı gelmişti… Belki bir film idi her kesme aslında ne kadar da aynı olduğumuzu gösterebileceğim, belki de bir roman okundukça oku dedirttirebileceğim… Birinci yazımda da ismini hayat ve engeller koymuştum şimdi ise o yazımı daha da güçlendirerek, gözüken ve gözükmeyen engelleri de içine alarak ne kadar da doğru bir başlık attığımı anladım… Evet hayat ve engeller doğru bir başlıktı… Zaten yaşamak başlı başına bir engel değimliydi ölüme… Sadece yazımı daha da çok genişlettim. Hayatın içerisindeydi engeller ve her birimize gözüken veya gözükmeyen engeller düşmüştü kesesine… Hangisi can acıtıcıydı bilinmez ama; hepimiz aynıydık aramızda bir fark yoktu… Tek eksikliğimiz birbirimizi anlayamamak ve bir olamamaktı… Oysa bacakları tutmayan bir kardeşimizin herkes den kaçmasının bir anlamı var mı ki! Kaçışının sebebi acıyla bakan gözlerden korumak kendisini, peki o acımaklı bakan gözlerin arkasındaki gözükmeyen engellere ne demeli… Ben dahi herkesin yok mu sizce bir engeli… Bilmecenin cevabı yazımın hedefi burada… Biz gözüken engeller veya gözükmeyen engeller olmak üzere hepimizin birbirimizden farkı yok… Peki hepimiz engelliysek bırakalım yaralarımızı birlikte saralım… Bir düşünelim… Elim kolum sağ salim ama yüreğim de o kadar kanayan yaralar var ki! Çünkü ben özgürlüğü engellenmiş bir kişinin eşiyken engelli bir çocuğa hamileyim… Sizce ben engelli değil miyim? Benim merhemim çay deminde bir moral verebilecek, yalnız olmadığımı her daim anımsatacak bir sohbettir… Peki bu merhemi çalacak kişinin eli kolu olmasının bir anlamı var mı? Eli kolu olmayan bir kişi bana merhem çalamaz mı? Peki ben eli kolu olmayan birinin eli kolu olamaz mıyım? Sizce herkesin birbirine ihtiyacı yok mu? Bütün bu soruların cevaplarını yazdım sayfalarıma…

‘ Hayat ve Engeller ‘ adlı yazımdan öyle bir hikaye oluşmuştu ki, çünkü; kahramanları bütün insanlıktı… Ve birbirimizden kaçmak yerine birbirimizin engellerini görüp bir olmayı öğrenmekti… Çünkü hepimizin birbirinden bir farkı yok ve birbirimize ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu anlamaktı… Ve hikayemi bir şarkı sözleriyle bitirmiş noktalamıştım…

GEL KARDEŞİM… DÜŞÜNME GEL… OLMASIN KOLUN… GÖRMESİN GÖZÜN… KAÇMA SEN GEL… BENİM VARSA İKİ KOLUM… GÖZÜKMÜYORSA ENGELİM… YOK Kİ FARKIMIZ BE KARDEŞİM… ÖZGÜRLÜĞE ENGELLİYİM… BELKİ KENDİM DEĞİL AMA ÖZĞÜRLÜĞÜM YATALAK BE KARDEŞİM….SENİN KOLUN OLMAYA GELDİM… SENDE BENİM ÖZĞÜRLÜĞÜM OLURMUSUN BE KARDEŞİM… ÖTEKİ DESEN AYNI… GÖRSEDE GÖZLERİ KALBİ KÖR OLMUŞ BE KARDEŞİM. BİZ HAYATA ENGELLİYİZ… YOKKİ BİR FARKIMIZ… BİRBİRİMİZE İHTİYACIMIZ YOKMU… VAR BE KARDEŞİM… BEN SENİN KOLUN SEN BENİM ÖZGÜRLÜĞÜM… ÖTEKİ ONUN GÖZÜ… BERİKİ ONUN CÜMLELERİ… BİZ BİRİZ VE TEKİZ… YOK Kİ FARKIMIZ BE KARDEŞİM… GEL KARDEŞİM… DÜŞÜNME GEL… OLMASIN KOLUN… GÖRMESİN GÖZÜN… KAÇMA SEN GEL… BENİM VARSA İKİ KOLUM… GÖZÜKMÜYORSA ENGELİM… YOK Kİ FARKIMIZ BE KARDEŞİM… GEL KARDEŞİM…. GEL KADEŞİM… GEL KARDEŞİM…
Hayat ve engeller… Ve yaşıyorsak hepimiz engelli değimliyiz… Var mı ki farkımız… Yaşamak ölüme engel değil mi? Yaşıyorsak hepimiz engelliyiz…


YAZARI: MÜGE UÇAR


Ben Müge Uçar. 1984 yılı 24 ocak günü İstanbul da doğdum. Tiyatro metni ve dizi senaryo yazarıyım… Evli 6 yaşında ikiz kızlarım ve 7 aylık hamileliğe sahibim… Yarışmaya katılma sebebim. Gerçekten toplumsal bir yara olması ve birbirimizi algılamadan anlamadan yaralarımıza merhem olamamak… Öykümü tek bir ağızdan yaşanmış gibi tasarladım… Sebebim aramızdaki bir farkın olmamasını yaşanmışlıkla anlatmaktı…
İnsansak ve yaşıyorsak hepimiz engelliyiz birbirimizden kaçma yerine yakınlaşıp engellerimizi minumum sınıra indirmek… Biz iyi okuyabilirsek kendimizi daha kolay anlayabiliriz etrafımızdakilerini… Ve biliyorum ki bizim en büyük engelimiz kolumuzun bacağımızın olmaması değil birbirimizi anlayamama duygumuzun yatalak olmasıdır… Hepimiz aynıyız… Zaten yaşıyorsak hepimiz engelliyiz… Tek fark gözüken engeller ve gözükmeyen engeller… Şimdi bir olma zamanı el üstüne el olma zamanı. Ben hayat ve engeller yazımla elimi masanın üstüne koydum… Herkese başarılar dilerim…
Unutmayalım ki her şeyin en güzeli sevgiyle başlar ve her şey sevgiye muhtaçtır…
 

bilgehan

Üye
Üye
Katılım
May 2, 2013
Mesajlar
3
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
sevgili müge uçar hayat ve engeller yazınızı o kadar çok beğendim ki canı gönülden sizi tebrik ederim. :)
 

bilgehan

Üye
Üye
Katılım
May 2, 2013
Mesajlar
3
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
hayat ve engeller yazınızın gizli bahçesi o kadar geniş çerçeve içinde ki ben de elinizin üstüne el koymaya geldim. evet doğru hepimiz engelliyiz. ve en büyük engelimiz sizin vurguladığınız gibi bir birbirimizi anlama duygumuzun yatalak olmasıdır. canı gönülden sizi tebrik ediyorum başarılarınızın devamını diliyorum. sağlıcakla kalın.:)
 

muugem

Üye
Üye
Katılım
May 3, 2013
Mesajlar
12
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
merhaba ey güzel yürek... tek cümle ... güzel olmuş... sizin dediginiz gibi, yaşamak engel degilmidir ölüme... yaşıyorsak hepimiz engelliyiz, yok ki bir farkımız.... tek engelimiz birbirimizi anlama duygumuzun olmaması... bunu iyileştirmek elimizde... gel kardeşim... bencede birlik olma zamanı... unutulmuş deger ve yargılarımızı hangi zamanda unuttuysak tekrardan bulma zamanı... ve bu yazı kaybedilmişlige birlik olmaya bence bir fener... tşkr edrim...
 

bilgehan

Üye
Üye
Katılım
May 2, 2013
Mesajlar
3
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Bence de muugem. Bende yazida ki gizli bahçeyi çok beğendim. Kaybettiğimiz her şeyi bulmada bir fener görevini üstlenmiş bu eser. Başarilarinin devamini diliyorum. özellikle son noktasi bir harika. şarki sözleriyle süslenip her şeyin en güzeli sevgiyle başlar ve her şey sevgiye muhtaçtir. Cümlesiyle noktalanmasi bir harika. Birlik olmaya çağirmiş. Inşallah birlik oluruz ve bütün engellerimizi yeneriz.
 

muugem

Üye
Üye
Katılım
May 3, 2013
Mesajlar
12
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
öyle bir devirde yaşıyoruz ki, bütün sevmelerimizi, inanmalarımızı , dosluklarımızı geçmiş bir devirde unutmuşuz... ezberleşen hayatları yaşamaya mahkum edilmişz... okadar susmuşuz ki, sesimizin nasıl çıktıgını bile unutmuşuz.... kabullenmeyi ögrenmişiz... düşüncelerimizin önüne taş duvarlar inşaa etmişiz... kalabalık yaşarken yalnızlıga mahkum olmuşuz... bir olmayı yitirmişiz.... ve bir gün tüm eller birleşecek sevgiyle yeniden... bütün duvarlar yıkılacak... yer altında kalmış bütün fikirler yeniden gün yüzüne çıkacak...
 

muugem

Üye
Üye
Katılım
May 3, 2013
Mesajlar
12
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Her şeyin en güzeli sevgiyle başlar ve her şey sevgiye muhtaçtır...sevgi ciladır. degdiginde parlatır her yeri... sevgi mutluluktur, geldigi andan itibaren neşe verir... sevgi paylaşımdır, paylaşıldıkça büyür... sevgi güçtür, yok eder bütün engelleri... sevmeyle başlar herşey... ve herşey sevmeye muhtaçtır... sevdikçe birbirimizi, gökte çıkar bir gök kuşagı rengi... sarısı mavisi beyazı yagar üstümüze düş gibi... göz yaşına uzatır bir mendil... birligin hammaddesidir sevgi... yogruldukça oluşur çoklugun tekligi... engellere köprdür sevgi... sevdikçe birbirimizi uzanır köprüler gönüllere... kalmaz engeller... SEVELİM BİRBİRİMİZİ... KALDIRALIM ŞU ENGELLERİ... PAYLAŞALIM DERTLERİMİZİ... GELİN BİZ, SEN BEN O DEGİL... BİZ OLALIM... BİR OLALIM... SEVMELERİMİZLE AŞALIM ENGELLERİ...
MÜGE UÇAR
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Merhaba Muugem,

Öykünü ilk okuduğumda yorum dahi yapamamıştım ve bu sabah tekrar okudum hala yapamıyorum :) inan o kadar içten, o kadar samimi ve doğal ki cümlelerin... hayatından kesitler sunduğun bu yazındaki derin anlam ve vermek istediğin mesajlar için sadece sana sevgi kelebeği adını takmak istiyorum. Eğer sen de kabul edersen tabii ki :)

Sitemize , aramıza hoşgeldin Sevgi Kelebeğim :)

Artık bloglarından da okuduğum kadarıyla sen de benim gibi bu hayattaki her engelin ancak sevgiyle aşılabileceğine inanıyorsun. Sevgiyle iyileşmeyecek yara yoktur bana göre yeter ki senin gibi güzel yürekli, cesur yürekli insanların üzerine konabileceği ve etrafına mutluluk saçabilen sevgi kelebeklerinin sayısı çoğalsın...

Her şey ama hayattan istediğin her şey gönlünce olsun dileklerimle,
 

muugem

Üye
Üye
Katılım
May 3, 2013
Mesajlar
12
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
zaten önemli olan bu sevmek... ordan sen burdan ben, öteki taraftan o derken bizim gibi düşünen yüreklerle bir olmak. şunu çok iyi biliyorum ki sevgiyi aşıladıkça hiçbir engel kalmayacak... bizim enbüyük engelimiz birbirimizin arasına örmüş oldugumuz sevgiyle gelen duyguların yatalak olması... ve ameliyatı sevgi. bu sevgi kazanıldıkça hiçbir engel kalmıyacak. bende sana çok teşekkür ederim. böyle güzel cümleleri senin gibi bir yürekten okumak çok onure etti beni. belki bir gün hayat ve engeller adında büyük bir tiyatroda buluşuruz.
 

muugem

Üye
Üye
Katılım
May 3, 2013
Mesajlar
12
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
sevgiyle kalalım
 
Tekerlekli Sandalye
Üst