Hipertansiyon hastasıyız ama haberimiz yok

Delıyurek

Üye
Üye
Katılım
Ara 6, 2010
Mesajlar
52
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi tarafından 4 bin 809 kişi üzerinde yapılan araştırmada, her 100 kişiden 44'ünün yüksek tansiyon hastası olduğu ve bu kişilerin yüzde 59'unun hasta olduklarını bilmedikleri ortaya çıktı.

KTÜ Tıp Fakültesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Cihangir Erem, Prof. Dr. Orhan Değer, Doç. Dr. Murat Topbaş, Yrd. Doç. Dr. Mustafa Koçak ve Dr. Arif Hacıhasanoğlu tarafından yapılan ''Türk Erişkinlerde Hipertansiyon Sıklığı ve İlişkili Risk Faktörleri: Trabzon Hipertansiyon Çalışması'' adlı araştırmada, Trabzon ve ilçelerinde yaşayan 20 yaş üstü 4 bin 809 kişiyle görüşülüp, tansiyonla ilgili tetkikleri kayıt altına alındı. Araştırmada, 2 bin 118 kişide yüksek tansiyona rastlandı. Yüksek tansiyonu olan erkeklerin oranı yüzde 41.6, kadınların oranı ise yüzde 46.1 olarak belirlendi. Araştırmaya konu olan her 100 kişiden 44'üne hipertansiyon tanısı konurken, tansiyon hastası olanların yüzde 59'unun hastalığından habersiz olduğu anlaşıldı. Araştırmanın ''hipertansiyonu olduğunu bilenlerin ne kadarının bunu kontrol altında tutabildiğine yönelik'' bölümünde ise ilaçla tedavi gören hipertansiyon hastalarının yüzde 75.7'sinin beslenme alışkanlıklarını değiştirmedikleri için tansiyonlarını kontrol altına alamadıkları belirlendi. Genel olarak ise bu hastalıktan muzdarip kişilerin yüzde 94.6'sının tansiyonlarını kontrol altında tutamadığı tespit edildi.

"Neredeyse her iki kişiden biri hipertansif"

Araştırma ekibinde yer alan Doç. Dr. Topbaş, sonuçlarla ilgili AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, hipertansiyonun çok görülen ama insanların farkında olmadıkları bir hastalık olduğunu söyledi.

Büyük kan basıncının 140, küçük kan basıncının da 90 mm/Hg üzerinde olmasının hipertansiyon olarak adlandırıldığını ifade eden Topbaş, ''Çıkan rakamlar oldukça yüksek. Neredeyse her iki kişiden birinin hipertansif olduğunu göstermekte. Geçmiş yıllarda yapılan araştırmalar bu oranın daha düşük olduğunu gösteriyordu. Şimdi neredeyse yarı yarıya bir noktaya yaklaşmış durumdayız'' dedi.

Çok sayıda kişinin hastalığından haberdar olmadığını, hastalıktan haberdar olanların büyük kısmının ise tedaviye fazlaca uymadığını belirlediklerini dile getiren Topbaş, şöyle devam etti:

''Eğer hipertansiyon tanısı konulmuşsa ilaçlar kesinlikle düzenli kullanılmalı, tuz ve tuzlu gıdalardan uzak durulmalı. Hipertansiyon hastalarında ilaç önemli bir tedavi aracı olmakla birlikte tuz kısıtlaması yapılmadığı müddetçe etkisi olmayacaktır. Bu nedenle tuzu mümkün olduğunca hayatımızdan çıkarmamız gerekir. Zaten yediğimiz yiyeceklerde, özellikle ekmek, sebze ve ette yeterli miktarda tuz vardır.''

Hastaların varlığından habersiz olduğu bu hastalığın tanısı için 20 yaşın üzerindeki herkesin yılda 1, 40 yaşın üzerindekilerin ise 6 ayda bir tansiyonlarını ölçtürmesi gerektiğine dikkati çeken Topbaş, şunları kaydetti:

''Hipertansiyon 'sessiz ölüm' adını verdiğimiz bir hastalıktır ve yavaş yavaş organ harabiyetlerine yol açar. Beyin, kalp, böbrek, gözler, dolayısıyla hayati organlarımızın yetmezliğine neden olur. Etkileri fark edildiğinde iş işten geçmiştir. Tedavide, sağlık kontrolleri, erken teşhis, fazla tuz kullanmamak ve fiziksel aktivitenin önem taşıdığını söyleyebiliriz.''

Doç. Dr. Topbaş, çıkan sonuçların Trabzon'daki yüksek tansiyon durumunu net olarak ortaya koyduğunu, araştırmanın Türkiye geneline uyarlanabileceğini, bu durumda sonuçlarda yüzde 5'lik sapma olabileceğini sözlerine ekledi.

Kış aylarında cilt sağlığı için "Güneşten" korunun

Yaz aylarının dışında özellikle karlı havada da güneş ışınları, önlem alınmadığında cilt sağlığını olumsuz etkileyebiliyor.

Uzmanların verdiği bilgiye göre, kar taneleri güneş ışınlarını yüzde 50-90 oranında yansıttığından UV miktarı katlanarak artıyor. Yansıma nedeni ile normalde doğrudan ışıktan korunan çene altı, üst dudak, boyun gibi alanlarda da güneş yanığı görülebiliyor. Sonraki yıllarda ise kişide deri kanserine yatkınlık ortaya çıkabiliyor.

Dermatoloji uzmanı Prof. Dr. Rana Anadolu AA muhabirine yaptığı açıklamada, cildin güneşten korunmasının sadece yaz ayları için değil tüm mevsimler için geçerli olduğunu söyledi.

Güneş ışınlarının cilde olumsuz etki yapabildiğini ifade eden Anadolu, güneş koruyucu ürünler üreten ve ithal eden şirketlerin bile sonbahar kış aylarında tüketimin azalmasına bağlı olarak piyasaya daha az miktarda ürün sunduklarını belirtti.

Anadolu, ABD ve Avrupa'nın gelişmiş ülkelerinde kış aylarında özellikle de karda güneşten korunma gerekliliği konusunda farkındalığın yüksek olduğunu dile getirerek, ''Hava açık olmasa da yani bulutlu ve kapalı bir havada dahi güneşten gelen Ultraviyole (UV) ışınlarının yüzde 90'ı yeryüzüne ulaşmaya devam eder. Bulut veya kapalı hava güneş hasarını engellemez'' uyarısında bulundu.

Karlı havada güneş ışığına dikkat

Kar tanelerinin, güneş ışınlarını yüzde 50-90 oranında yansıtması nedeniyle UV miktarının katlanarak arttığını vurgulayan Anadolu, ''Yansıma nedeni ile normalde doğrudan ışıktan korunan çene altı, üst dudak, boyun gibi alanlarda da güneş yanığı olabilir'' dedi. Anadolu, kış turizminin yapıldığı bölgelerde yüksek irtifada doğal UV koruyucu atmosfer tabakasının daha ince olduğunu, bu nedenle de daha fazla miktarda zararlı ışın alındığını belirterek, şunları kaydetti:

''Deniz seviyesinin üstündeki her 1000 metre yükseklikte, UV miktarı yüzde 15 civarında artar. Kış sporlarının yapıldığı yüksek irtifada hava daha temizdir. Hava kirliliği oluşturan atmosferik partiküllerin çok daha az olması nedeni ile UV daha az süzülerek yeryüzüne ulaşır. Ortamın soğuk oluşu nedeniyle UV hasarının bir uyarı sinyali olan deride, sıcak ve bunaltı hissi ortaya çıkmaz. Bu nedenle, soğuk ve rüzgarlı havada farkında olmadan UV altında kalma süresi uzayabilir.''

Alıntı
 
Tekerlekli Sandalye
Üst