His

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,497
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Elime dokundu biri. Aniden uyandım. Ne olduğunu anlayamadan,umarsızca bakındım etrafıma. Alevler gördüm. Elime dokunanı aradı gözlerim,kimsecikler yoktu. Sessiz dünyam,renklenmişti alevlerle. Her şey yanıyordu. Böyle bir şeye ilk defa tanık oluyordum. Alevlerin ortasında hiç bir şey duymadan,sadece izliyordum.. Koku,ciğerimin en dibinde solabiliyordum onu. Konuşamıyordum,sesim yoktu ki. İnsanın kendi sesinden yoksun olması nedir bilir misiniz? Ayağa kalktım, alevlerin arasından yürüdüm,sonrasını hatırlamıyorum. Bayılmışım,uyandığımda bir itfaiye şefini gördüm,koşuşturuyordu. Kalabalık bana bakıyordu,sadece görüntü. Ne dediklerini duymuyordum ama,az çok kestiriyordum. Yazık diyorlardı,kimisi gelip bir şeyler söylüyordu,ne duyabiliyordum,ne konuşabiliyordum. Hemşire bayan yanımda benimle uğraşıyordu,yanıklarımı siliyordu. Acıyı hissedebiliyordum,ancak asıl merak ettiğim bana bakan,koruyan ailem neredeydi? Ayşe Anne? Mustafa Baba? Kimse görünürde yoktu.

Ayşe Annem ve Mustafa Babam küçükken yurttan evlatlık edinmişler beni. Çocukları olmayınca,sahipsizi sahiplenmişler. Çok seviyorum onları. Konuşamasak da,duyamasam da onları hiç bir zaman,biliyorum onlarda beni seviyor. Ama şuan? Neredeler? Bütün sorularım cevapsız,uyuyorum. Uyutuluyorum. Uyandığımda bir bakım evindeydim. Etrafım kalabalık,her türden insan var. Ama gene de sessiz. İşaret dili bilenler de var üstelik. Anlaşıyoruz. Ama Ayşe Annem ve Mustafa Babam? Onlar nerede? Derken yeni edindiğim arkadaşım Zafer bana onların ölmüş olabileceğini ve beni bu yüzden buraya yolladıklarını söyledi.İnanmadım,inanmak istemedim. Kendimi yatağıma attım,ranzanın alt katındaki kuytu yere. Ağladım,gözyaşlarıyla uyudum. Üç dört gün çıkamadım yatağımdan. İkinci ailemi de kaybetmiştim. Canımdan çok sevdiğim ailemi..Gerçekten kimsesizdim.

Dostum,kardeşim,annem,babam,abim,ablam dediğim iki kişiyi daha yitirmiştim. Artık bir anlamı yoktu yaşamamın. Hem sağır,hem dilsiz,hem de kimsesizdim. Bugüne kadar hiç dert etmediğim şeyler artık yüreğimde birikip beni ölüme itiyordu,adım adım yaklaştırıyordu. Koştum,merdivenleri çıktım. Attığım her adımda,çıktığım her basamakta hızlanıyordum. Artık ölümü arzuluyordum. Çatıya çıktım. Koca şehri görüyordum ve yanlızlığım daha çok vuruyordu yüzüme. Sessiz,hissiz,yapayanlız şehir benim gibi.. Ya da kendi sessizliğimi karıştırıyorum,bilmiyorum ki. Adım attım,parmaklıkların üstündeydim. Kanatlanıp uçacak gibi hissediyordum kendimi. Sanki yere çakılmayacağım,gökyüzüne yükseleceğim. Yaralı bir güvercin gibi salacağım kendimi,annemin babamın yanına.. Gözlerim kapalı bunları düşünüp hayal ederken,bir el dokundu gene.Panikle döndüm arkamı. Zafer’di bu. Tuttu bir anda beni,çekti yanına. Sarıldık,düşmemiştim. Beni tutmuştu,korumuştu,kardeşim olmuştu,can yoldaşım olmuştu. Sessizdi gene etraf,ama Zafer’in dediklerini hissediyor gibiydim. Zafer’de benim gibi duyamıyordu. Ama konuşabiliyordu. Sanırım bu yüzden en çok onunla uyuştu kanımız.

Aşağı indik,bileğimden tuttu,bir yere sürüklüyordu beni. Anlamıyordum nereye gittiğimizi,gittikçe kuytuya gidiyorduk. Bir odanın kapısını açtı. Oda o kadar ilginçti ki,her yerde garip eşyalar vardı. Eski yoğurt kapları,tahtalar,ipler. Anlayamadım,bunlar nedir diye sordum işaretlerle Zafer’e. Biz yaptık. Hislerimizle müzik yapıyoruz dedi. İnanamadım,insan nasıl duymadığı şeyin sesini çıkarabilirdi ki? Titreşim dedi Zafer. Titreşimi hissediyoruz. Hadi bir dene,hisset dedi. Elime tahtaların birleşiminden yapılmış,üzerine ses çıkarması içi tel yerine lastik gerilmiş gitarı aldım. Evet! Titreşimi hissediyordum. Kanım harekete geçiyordu ve ben bu hisle rahatlıyordum. Farkında olmadan gülümsüyordum. Zafer’de öyle.. Günler geçiyordu,her gün Zaferle bu odaya gelip bir şeyler çalıyorduk,duymuyorduk,ama hislerimizle o kadar güzel hissediyorduk ki,yetiyordu,yetiniyorduk.. Ben gitar,o ise gene kendi eski kaplardan yaptığı bateri gibi bir şeyi çalıyordu. Hayran olmuştum Zafer’e. Günlerce uğraşmış burada,bu aletleri yapmak için.Yemekhaneye gizlice girip defalarca çalmış kapları,lastikleri,ipleri. Defalarca yakalanmış da..Ama başarmış,kendi dünyasını kurmuş burada,beni de kattı artık,ikimizde bu titreşimin verdiği huzurun ortak paylaşımları olduk. Sıradan bir gün,gene çalarken bakım evinden bir arkadaşımız Nalan dinliyormuş bizi gizlice.. Nalan henüz yirmili yaşlarında,down sendromlu bir arkadaşımızdı,ailesi bakamadığı için küçücük yaşta sokağa bırakmış garibimi.. Aslında o kadar akıllı bir kızdı ki.. Aniden iki elini çarpıştırmaya başladı,alkışlıyordu bizi. Gülümsedik.. Zafer ve ben,adeta ilk zaferimizi kazanmıştık. Bir dinleyenimiz vardı,bizi beğenen.. Gururumuz okşandı. Namımız kısa süre içinde yayıldı tüm bakım evine. Herkes dinlemeye geliyordu artık bizi.. Duyamasak da hissedebildiğimiz alkışlarla,daha da heyecanlanıyor,mutlu oluyorduk.

Bir sabah ki çalışmamıza,ansızın takım elbiseli,beyaz saçlı,ciddi ama bir o kadar sevecen gözüken bir beyfendi girdi odamıza. Zafer’de bende şaşkındık. Ne olduğunu bilmiyorduk. Bu beyfendinin arkasında iki adam,ellerinde de devasal kutular vardı. Bir bayan gelip işaret diliyle,beyfendinin dediklerini iletti Zaferle bana.. Bakım evinin müdürü Rıza Beymiş.. Şanımız onun kulağına kadar gitmiş. Bize iki gitar,bir bateri,bir de mikrofon almış Rıza Bey. Mutluluktan sarıldık Zaferle. Gerçek gitarımız,gerçek baterimiz vardı artık. Hafta sonları yurtta büyük konserler veriyorduk,diğer bakım evlerinden birçok genç yaşlıda katılıyordu aramıza. Artık ikimizde gerçek sanatçılardık.. Titreşimin verdiği hazla,duymadan hissettiğimiz müziğimizle,hayatın ne kadar yaşanılası bir yer olduğunu anladık.. Umut hiç bir zaman tükenmemeli.. Yaşam görmeden de,duymadan da güzel bir yer.. Sadece hissetmek,herkesin içinde gizli bir merhem! Hissettikçe yaşar insan,unutmayın olur mu..

Yazarın Özgeçmişi

Adım Göksu İlayda Öge. On yedi yaşındayım. Lise son sınıf öğrencisiyim. Üniversiteye hazırlanıyorum. Bergama Akif Ersezgin Anadolu Lisesinde okuyorum. Teşekkkürler.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Yaşam görmeden de,duymadan da güzel bir yer.. Sadece hissetmek,herkesin içinde gizli bir merhem! Hissettikçe yaşar insan,unutmayın olur mu..

Selam Göksu İlayda Öge,

Öğrenim hayatında başarılar diler, edebiyattan kopmamanı ve yazdıkça yazasının gelmesini umut ettiğimi belirtmek istedim. Emeğine sağlık,
 
Tekerlekli Sandalye
Üst