İnancın Hastalıklar ve Engelliler Üzerindeki Etkisi

gandi

Üye
Üye
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
41
Tepkime Puanı
1
Puanları
0
İnsanlar, kendilerine ait gelecekleri başta olmak üzere, karşılaşılacak durumların her zaman lehlerinde olmasını umut eder. Bu düşünceden yola çıkarak söylenmemiş midir, “her şey güzel olacak”, “bu zamanlar da geçecek”. gibi cümleler ?!

Yakın çevreye de baksak, uzak çevreye de baksak iyimser insanların çoğunlukta olduğunu görürüz. Bu durumu bilimsel veriler de doğrulamaktadır. Yapılan anketlerde, ekonomik açıdan az gelişmiş ülkelerde bile mutluluk oranı ya da geleceğe yönelik iyimserlik oranı yarıdan fazladır. Böyle bir sonucun ortaya çıkması şaşırtıcı da değildir aslında. Zira insanların mutlu ve iyimser olmalarını sağlayacak etkiler, diğerlerine göre daha kalıcı olgular ortaya koyar. Peki ya kötü etkilerde nasıl iyimser olunabilir?

Her konuda iyimser olup, umutlarla ve hayallerle geleceğe yönelen insanın başına gelebilecek kötü bir olay pek ihtimaller arasına alınmaz. Daha basit bir deyişle, insan kötü düşünceleri aklında barındırmak istemez. Genel bir ifade ise şöyle der, “dünya halidir, insanın başına her şey gelebilir”. Öyledir de. Hemen her şey yolunda giderken hatta insanların hayatlarını birleştirdikleri en mutlu anlarda bile kötü bir durumla yüz yüze gelmek ihtimal dışı değildir.

Sözlüklere kısaca “trajik” olarak geçen bu durumların tek bir devası vardır “inanç”!
Ağır bir hastalığa yakalan insanların, bu hastalıkla tanıştığı ilk anlara tanıklık etmişseniz, karşılaştığınız durumun pek alternatifi yoktur. Yani sizin gözlemlerinizle aynı durumu gözlemleyen bir başka kişinin izlediği manzara birbirine genellikle yakındır. Önce yoğun bir kabullenme sorgusu yaşanır. Kişinin inancı yüksekse “kader” der. Üzüntüyle birlikte gelen bir anlayıştır bu.

Etmenler ise çoktur. Aileden olan veya yakın insanlar bu inanca güç kazandırırlar. Fakat esas gücü Tanrı inancı sağlar. Kişi Tanrı’ya daha çok sığınır, daha çok af diler, sevdiklerinden ayrılmak istemediğini daha çok dillendirir…
İnsan biyolojik olduğu kadar da ruhsal, yani manevî bir varlıktır da. Üzüntü gözle görülebilir bir etki olmasa da, bu etkiye verilen tepki bırakın gözle görülmeyi tıbbî cihazlar vasıtasıyla kanıtlanabilir bile. İnsanoğlunun biyolojik açıdan doyuran besinlere nasıl gıda diyorsak, manevî açıdan doyuran besinlere de inanç diyoruz. Bu iki besini ayıran en büyük özellikse, manevî gıdayı insan kendi bünyesinde de oluşturabilir. Her şey daha zor görünebilir fakat, yalnız bir insan bile zihninde ve kalbinde oluşturacağı Tanrı inancı sayesinde birçok derdin üstesinden gelebilir.

Hayatta her şey varsa, engelli olmak da insanın başına gelebilecek durumlar arasındadır. Kabullenmek yukarıdaki gözlemlerdeki gibi zordur, olacaktır da. Ancak Tanrı inancı ile hayattan kopmamayı başarmak zor değildir. İnsan, farkında olur ya da olmaz lâkin son derece güçlü bir varlık olduğu tüm kutsal kitaplarca da dile getirilir. İnsanın, kendi gücüne hakim olması ve onu “tüm engellere” rağmen kullanabilmesi için yapması gereken ilk ve en büyük eylem, Tanrı ile hiçbir şeyin koparamayacağı bir iletişim kurmaktır. Kutsal kitaplar, peygamberler ve hatta güneşin doğması bile bu iletişimin bir parçasıdır.

Kader insanı bir şekilde “engelleyebilir” fakat hiçbir şey, insanda var olacak güçlü bir Tanrı inancını ve sonsuz umudu “engelleyemez”.
 

kandemirabi

Üye
Üye
Katılım
Eyl 2, 2010
Mesajlar
11
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Kaderinde içinde 2 yol olduğu ve bunların doğru ve yanlıştan ibraret olduğundan dolayı, insanlar düşünce güçlerini de olumlu yönlerde kullanarak kendilerini iyileştirebileceklerini düşünüyorum. Beyin gücü konusundai sınırın uçsuz bucaksız olduğunu da çok iyi bildiğimden dolayı gerçek anlamda olumlu düşünerek bazı durumları beyin gücünüzle düzeltebiliriz.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst