İngiltere’nin örnek alınacak yanları.!

  • Konuyu başlatan Fırtına
  • Başlangıç tarihi
F

Fırtına

Guest
Birkaç haftadan beri İngiltere’deyim. Önce Birmingham, sonra Londra ve Brighton.. En sonunda Wöhring’te soluğu aldım..

Buralarda Türkler yaşamıyor. Sadece emekli ve zengin İngilizlerin yaşadığı uçsuz bucaksız yeşillikler içinde Güney ve Batı İngiltere sahillerindeyim..

Her yer tertemiz ve düzenli.. İnsan gıpta ediyor. Bir Allah’ın kulu yerlere çöp atmıyor. Sistem oturmuş.. Kim ne yapacağını çok iyi biliyor..

Birkaç hafta önce İstanbul’da Ağaoğlu My City Otel’de Dilek Sabancı ile sohbet etmiştim.. Türkiye’de yaklaşık 7 milyon engelli vatandaşın evlerinde hapis yaşadıklarını söylemiştim.. Bunun üzerine bir 7 milyonda yaşlı ve yürüyemeyenleri koyun, yaklaşık 15 milyon insanımız evlerde hapis..

Neden hapis..?

Belediyelerin yüzünden..

Yurtdışına inceleme gezisine çıkan belediyecilerin İngiltere’nin bu bölgesine gelip neler yapıldığını görmeleri gerekir. Yollarda engelliler için özel yollara sahipler.. Mağazalarda bile dolaşabiliyorlar. Akşamları yakınlarıyla sahil gezileri bile yapıyorlar..

Altlarında elektrikli araçları gidemedikleri yer yok..

Görmeyenler için yaya geçitleri sanki birer göz gibi..

Onlar için sesli uyarılarda bulunuyor ve kabarık zemin onları uyarıyor..

İstanbul’da sadece Beşiktaş’ta kabarık zeminli geçit var. Ama görmeyen kişi oraya varıp nasıl karşıya geçecek orası meçhul..

Bu insanlar evlerinde hapis değiller.. Onlara yaşam imkanları alabildiğine verilmiş.. Türkiye’yi ve sokaklarımızı düşündüm gıpta ettim.. Her yerde atıp tutuyorlar.. Şöyle olduk, böyle olduk..

Bana kalırsa hiçbir şey olmadık..

Çok basit bir konudan bahsedeyim;

Dünyanın ve Türkiye’nin gözbebeği Topkapı Sarayı Müzesi’ne gidin ve “Engelli tuvaleti var mı?” diye sorun.. Size birileri olmadığını ve en yakın engelli tuvaletinin Kapalıçarşı’yı geçtikten sonra Mercan Yokuşu’nda olduğunu söyleyecektir..

Yani Topkapı Müzesi’ni gezen (!) bir engelli turistin oraya varana kadar halini bir düşünün..

Gelelim Kapadokya’ya.. O ünlü açıkhava müzesine..

Bir sorun bakalım ne cevap alacaksınız?

Engelli tuvaleti diye kapının sağından aşağıda bir yeri gösterecekler.. Kapısını açtığınızda içi örümceklerle dolu ve malzeme deposu olarak kullanılan bir bölüm karşınıza çıkacaktır.. Ayrıca engelliler için taş döşeli zeminde uygun yol olmadığı için orayı gezeceklere Allah kolaylık versin..

Bizim işimiz belli..

Müzelerin kapısında sadece bilet keser para toplarız.. Şehirlerde ise yasa işlemez.. Araçlar çıkmasın diye kaldırımları yükseltiriz ve engelliyi düşünmeyiz.. Kaldırımlara bakınca insanın içi bir tuhaf oluyor.. Yayaların eylem yaparak “Kaldırımları bize bırakın” diyesi geliyor.. Yayalar yolun ortasında, araçlar kaldırımda..

Ülkemizin ne olduğunu en açık gösteren işaretlerden biri de yayaya saygının olmayışıdır..

İngiltere’deyim..

Kaldırımlar yayaların, yollar araçların.. Yaya geçitleri ve özel yollar engellilerin, yaşlıların.. Bir Allah’ın kulu sistem dışında hareket etmiyor.. Yaya geçidinde adımınızı atıyorsunuz, kırmızı ışık yansa bile araç “zınk!” diye duruyor. Çünkü öncelik yayanın..

Bizde ise aracın..

Önce araç geçer sonra yaya..

Bu arada araç sürücüsünden yaya bir de sunturlu küfür yer ve “Burası tarla mı?” diye laf işitir..

Yabancıya “gavur” diyenler haksız.. Asıl gavur bizim ülkemizdekiler..

O çok konuşanların gelip buraları bir görmeleri ve ders almaları gerekir..

İzmir’e “Pier” diye iskele yapıyorlar..

İngiltere’de Brighton’da Wöhring’te var..

Aynısını Amerika’nın Los Angeles kentinin ünlü semti Santa Monica’da görmüştüm.. Bakalım biz Pier’i ciğer mi yapacağız, yoksa başka bir şey mi? Çünkü Pier’e her yaştan kişiler giderek eğlenebiliyorlar..

Biz de ayrıcalıklı kişilerin yeri olup çıkar..

Haaa… İngiltere’de hiç gecekondu görmedim.. Yemyeşil uzanan arazilere bakınca “Bizim gecekonducular buralara gelse herhalde cennete düştük sanırlar” diye düşünmedim değil.. Bana kalırsa Türkiye’nin daha alacağı çok yol var..


Özkan Altıntaş
 
Tekerlekli Sandalye
Üst