İnme'de İlk Saatler Hayati Önem Taşıyor

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
Uzmanlar, en sık görülen nörolojik hastalıklardan biri olan inmeden korunmanın mümkün olduğunu söyledi



Uzmanlar, en sık görülen nörolojik hastalıklardan biri olan inmeden korunmanın mümkün olduğunu söyledi. Bu konuda açıklama yapan Doç. Dr. Yakup Krespi, inme geliştikten sonra erken tanı konmasının ve tedaviye başlanmasının önemli olduğunu söyledi.


En sık görülen ve önlenebilir nörolojik hastalıklar içinde ilk sırada yer alan inme riski yaşla beraber artar. Çoğunlukla ani felç, his kaybı, konuşma güçlüğü, görme bozukluğu, baş dönmesi ve dengesizlik gibi yakınmalarla ortaya çıkan inmeden korunmak mümkündür. Memorial Şişli Hastanesi İnme Araştırma ve Rehabilitasyon Ünitesi Başkanı Doç. Dr. Yakup Krespi, inme hastalığı ve tedavisi hakkında bilgi verdi.

İnme tek bir hastalık değildir
İnme 3 tipte ortaya çıkar. Bunlar: İskemik inme (beyin damar tıkanması), hemorajik inme (beyin kanaması) ve subaraknoid kanamadır (beyin kanaması) Tüm inmelerin %80’i iskemik, %20’si de kanamaya bağlıdır.

Bu yakınmalar aniden ortaya çıkıyor
İnme bulguları, özellikle bir vücut yarısındaki yüz, kol veya bacakta uyuşma, karıncalanma, güçsüzlük, ani başlayan nedeni bilinmeyen şiddetli baş ağrısı, bilinç bulanıklığı veya bilinç kaybı, bir ya da iki gözde ani görme kaybı, görme azlığı, konuşma bozukluğu veya konuşamama şeklinde görülür. Burada anahtar nokta belirtilerin aniden ortaya çıkmış olmasıdır.

Yüksek tansiyon, kolesterol ve şeker hastalığına dikkat!
İskemik inmede değiştirilemeyen risk faktörleri; yaş, cinsiyet, ırk ve kalıtsal özelliklerdir. İnme genellikle 60 yaş üstü erkeklerde daha sık görülür. Asıl önemli olan risk faktörleri değiştirilebilir olanlarıdır. Bunlar kalp krizine yol açan risk faktörleri ile aynıdır. Hipertansiyon, sigara, şeker hastalığı ve yüksek kolesterol bunların başında yer almaktadır. İskemik inmenin bu hastalığa özgü diğer risk faktörleri içinde özellikle kalp hastalıkları gelmektedir. Kalp krizi geçiren veya ritim bozuklukları olan hastalarda kalbin içinde oluşan pıhtılar beyin damarlarını tıkayabilir ve iskemik inmeye yol açabilir. Şişmanlık ve fiziksel aktivite azlığı ile gelen metabolik sendrom, kalp ve beyin damar hastalıkları için en önemli riski oluşturan durumlardan biridir.

Vakit kaybedilmemelidir
İnme geliştikten sonra erken tanı konulması ve tedaviye başlanması hayati öneme sahiptir. Damar tıkanıklıklarında en önemli yöntem, trombolitik (pıhtı çözücü) ilaç tedavisidir. Bu ilaçlardan biri olan “Rekombinan doku plazminojen aktivatörü” (rTPA) ilk 4,5 saat içerisinde görülen hastalara toplardamar yoluyla uygulanabilir. Bazı koşullarda 6 saate kadar da pıhtı çözücü ilaç verilebilir. İlk 4,5 saatten sonra hastaneye başvuran gecikmiş hastalar acilen anjiyografi laboratuvarına alınır ve kateter yöntemi ile tıkalı damarlara ulaşır. Daha sonra tıkalı damar içindeki pıhtı, rTPA ile eritilir veya özellikli birtakım kateterler yardımıyla parçalandıktan sonra emilerek dışarı alınır. Ülkemizde de yeni uygulanmaya başlanan çok özel bir yöntem ile tıkalı bölgenin içine özel stentler ile girilerek, hızlıca damar açıldıktan sonra pıhtı dışarı çekilip alınmaktadır. Bu yöntem ile tıkalı damarlar %90 oranında açılabilmektedir.

Zamanında ve doğru merkezde gerçekleşen inme tedavisinde başarı şansı yüksektir
Pıhtı eritici tedavi alan hastanın diğer inme hastalarına göre sakatlık ve başkalarına bağımlı yaşama riski göreceli olarak %30 azalır. İlk 4,5 saatte pıhtı eritici tedavi alan her 7 hastanın biri tamamen iyileşir. Tedavi ilk 1,5 saatte yapılmış ise tedavi edilen her 3 hastadan biri tamamen iyileşmektedir. Tedavi yalnız felci ortadan kaldırmakla sınırlı değildir. Hasta eski hayatına, işine, ailesine, sosyal faaliyetlerine geri dönebilir. Hastalara bu tedavi seçeneğini sunabilmek yalnızca toplumun inme konusunda bilinçlenmesi, bu hastalığı acil ve tedavi edilmesi mümkün bir durum olarak algılayabilmesi ile mümkün olacaktır.

Tam donanımlı bir merkez tercih edilmelidir
İnme geçiren hastanın nerede ve nasıl tedavi ve bakım gördüğü önemlidir. Pıhtı eritici tedaviden sonra inmeli hastaların tedavisinde son yıllarda sağlanan en önemli gelişme, hastaların erken dönemde kalp krizi geçiren hastaların yatırıldığı koroner yoğun bakım ünitelerine benzer şekilde yapılandırılmış “İnme Ünitelerinde” bakım ve tedavi gördüklerinde belirgin fayda sağlanmış olmasıdır. Bu merkezlerde ayrıca hastalara rehabilitasyon olanakları sağlanmakta ve inmeye yol açan neden saptandıktan sonra gerekli koruyucu tedavilere başlanmaktadır. Hasta ve ailesine psikolojik destek hizmeti verilmekte, hastane sonrası tedavi ve rehabilitasyon programı da hazırlanmaktadır.

Felçli kalmak günümüzde yeterli tedavi olanaklarından faydalanamamış olmakla eş anlamlıdır. Doğru zamanda tıkalı damarı açılan, uygun tıbbi bakım, destek, rehabilitasyon ve inme tekrarından koruyucu tedavi alan her 3 hastanın 2’si inmesinin 3. ayında bağımsızlığına geri kavuşmaktadır.
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
Türkiye için korkutan iddia!

WHO'nun verilerine göre Türkiye'de her yıl tahmini 100 binin üzerinde kişi felç geçiriyor, felçin temelinde...


WHO'nun verilerine göre Türkiye'de her yıl tahmini 100 binin üzerinde kişi felç geçiriyor, felçin temelinde ise sağlıksız beslenme ve yüksek tansiyon yatıyor. Rakamlar bu haliyle dahi ürkütücü iken, Dr. Köksal Holoğlu ise felç ile ilgili daha korkutucu bir iddiayı gündeme getirdi...

Çoğu zaman kimimizin telavuz ederken dahi çekindiği bir hastalık; Felç... yani diğer bir adı ile de 'inme'. İnsanoğlunu çaresiz bırakan, sosyal yaşantısından koparan, uzun yıllar yatağa ve başkalarına mahkum eden bir hastalık.

O yüzden akıllara dahi getirilmek istenmeyen bu hastalık sağlıksız beslenme, genetik faktörler, yüksek tansiyon, hareketsiz yaşam, sigara ve alkol kullanımı ile kalp rahatsızlıkları yüzünden her yıl giderek artıyor...

Koruyucu tedavi yöntemleri ile alınmayan önlemler sonrası beyin damarlarında oluşan tıkanmalar ile birlikte meydana gelen inmeler sonucunda çok uzun süren tedavi süreçleri hem hastayı, hem de ailesini yıpratıyor.

Dünyada sakat bırakan hastalıklar kategorisinde felç birinci sırayı alırken, ölümlü hastalıklar da ise ikinci sırada yer alarak her iki ihtimalde de ne kadar tehlikeli olabileceğini gösteriyor...

10 YIL İÇİNDE HER AİLEDEN 1 KİŞİ FELÇ GEÇİRECEK!

Dünya Sağlık Örgütü'nün yayınladığı verilere göre Türkiye'de her yıl tahmini 130 bin kişi felç geçirirken, sağlık örgütünün verilerini değerlendiren Dr. Köksal Holoğlu ise felç ile ilgili çok çarpıcı bir iddiayı gündeme taşıdı.

Türkiye için hiç kimsenin bilmediği ilginç rakamların olduğunu öne süren Holoğlu, Dünya Sağlık Örgütü'nün yayınladığı veriler ile ülke yaşlı nüfusu göz önünde bulundurulduğun da önümüzdeki 10 yıl içinde Türkiye'de her aileden bir kişinin felç geçireceğini iddia etti.

NÖROLOGLARDAN TAM DESTEK!

Holoğlu'nun insanın tüylerini ürperten bu iddiasına Türkiye'nin Nöroloji alanın önde gelen isimlerinden de destek geldi.

Doç. Dr. Serdar Dağ, Holoğlu'nun öne sürdüğü iddiada yer alan tahminin iyimser olduğunu ifade ederken, Doç. Dr. Yakup Krespi ise ülke nüfusunun giderek yaşlandığını ve bunun mümkün olabileceğini söyledi.

Holoğlu'nun iddiasına en çarpıcı destek ise Türkiye Nöroloji Derneği II.Başkanı Şerefnur Öztürk'ten geldi. Öztürk, felç üzerine yayınlanan istatistiklerin her yıl giderek arttığını belirterek, yayınlanan başka bir istatistiğe göre ise her gün 6 kişiden 1'inin felç geçirdiğini bunun da her 3 dakikada bir olarak gerçekleştiğini söyledi.

HOLOĞLU İYİMSER KONUŞMUŞ, BENCE DAHA FAZLA!

Dr. Holoğlu'nun iddiasını iyimser olarak niteleyen Doç. Dr. Serdar Dağ, bir takım veriler göz önünde bulundurulduğunda Türkiye'de felç geçirme riskinin çok yüksek olduğunu belirterek 'o yüzden 10 yıl içinde her aileden 1 kişi felç geçirecek iddiası az bile' dedi.

Tıkalı damarın kalpte olması halinde kalp krizi, beyinde olması halinde ise felç geçirilmesine sebep olabileceğini ifade eden Doç. Dr. Dağ, artık kalpteki tıkalı damarların By-pass ameliyatı ile bir şekilde açıldığını ve krize karşı önlemlerin önceden alındığını ancak beyindeki damarların durumu ile alakalı vatandaşın kontrollerini yaptırıp öncü tedbirler almadığını belirterek, '' Beyni besleyen damarlara baktırıp bunları gerekirse temizlettirmek lazım. Çünkü en çok şahdamarlarında pıhtılar oluşuyor. Bu damarların genellikle yüzde 80'ni tıkalı oluyor ama bunu stent takıp temizlettirmek mümkün. Aynı kalpte olduğu gibi böyle bir uygulama yaygınlaşsa belki de felç geçirme oranı azalacak.'' şeklinde ifade etti.

BEYNE KALP KADAR ÖNEM VERMİYORUZ

Herkesin chek-up yaptırmaya gittiğinde 'Aman kalbimde, karaciğerimde bir şey var mı?' diye sorduğunu, ama kimsenin 'Beynimde bir şey var mı?' diye sormadığını dile getiren Doç. Dr. Dağ, sanatçı Ebru Gündeş'in dahi anevrizması olduğunu kanaması olduğu zaman öğrendiğini, o yüzden de Avrupa'da olduğu gibi Türkiye'de de Check-Up'larda beyin damarlarına bakılmasının zorunlu hale getirilmesi gerektiğini belirterek, '' Felç sonrası hasta 3-4 yıl yatalak olarak kaldığı düşünüldüğünde buna bakmak, bakıcı tutmak, maddi-manevi yükü, devlete ilaç yükü gibi çok külfetli bir süreç yaşanıyor. Bundan dolayı bu süreçler yaşanmadan erken teşhis ve tanı ile koruyucu tedaviler uygulanıp hastanın felç geçirme noktasına gelmesi engellenmelidir'' dedi.

HER 3 DAKİKADA BİR KİŞİ FELÇ GEÇİRİYOR!

Bu alanda yayınlanan istatistiklerin giderek arttığını ve Dünya Sağlık Örgütü'ne bağlı Dünya İnme Organizasyonu'nun en son yayınladığı verilere göre şu anda bile dünyada yaşayan her 6 kişiden birinin felç geçirdiğini bunun da her 3 dakika da bir olarak gerçekleştiğini aktaran Türkiye Nöroloji Birliği II. Başkanı Prof. Dr. Şerefnur Öztürk, Kardiyovasküler hastalıkların şu anda dünyada sakat bırakan hastalıklar arasında birinci, ölüme sebep olan hastalıklar arasında ise ikinci sırada yer aldığını ifade etti.

FELÇİN NEDENLERİ

''İnmeye neden olan faktörlerden çoğu değiştirilebilir faktörlerdir ve hipertansiyon, sigara, kalp hastalığı, şeker hastalığı, alkol, yetersiz sebze meyve tüketimi, yetersiz fiziksel aktivite, şişmanlık, uyku bozuklukları olarak sıralanabilir'' diyen Öztürk, bu faktörlerin giderilebilmesinin inme sıklığını yüzde 50'ye varan oranlarda azalttığını söyledi.

Yukarıda belirtilen faktörlere sahip olmanın felç geçirme olasılığını yükselttiğini ve kişiyi bir nevi aday konumuna soktuğunu söyleyerek, ''Felç ani görme kayıpları, baş dönmesi, dengesizlik, hafızada bozukluk olarak da karşımıza çıkabilmektedir. İnme öncesi geçici iskemik atak denilen ve bu belirtilerin kısa süreli ortaya çıkıp düzelmesini takip eden ataklar da olabilmektedir. Bu nedenle geçici belirtilerin de ciddiyetle takip edilmesi gerekmektedir.'' diyen Prof. Dr. Öztürk öncü belirtileri ise şöyle sıraladı; ''24 saatten daha kısa süren kuvvet kaybı, konuşma bozukluğu, vücudun belli bir bölümünde uyuşma, görme kaybı, dengesizlik, bilinç kaybı''

İLK 3 SAAT ÇOK ÖNEMLİ

Kişinin bu tarz belirtileri hisseder hissetmez her hangi bir sorun aramadan, evde kendi kendiliğinden geçmesini beklemeden olabildiğince en yakın sağlık kuruluşuna gitmesini ve damar açıcı işleme tabi edilmesi gerektiğini ifade eden Öztürk, aksi takdirde 3 saat içinde hastaneye ulaştırılıp tedavi uygulanmaması halinde ise hastane da büyük ölçüde sakatlık ve hatta ölüme sebep olabileceğini söyledi.

TÜRKİYE FELÇ SAKATLIKLARINA HAZIRLANSIN!

''10 yıl içinde her aileden bir kişinin felç geçirecek'' iddiasına net bir cevap vermek için oturup hesaplama yapmanın gerektiğini söyleyen, ancak şu anda her sene 250 bine yakın felçli hasta ortaya çıktığını varsayıp, bunu göz önünde bulundurduğumuzda bu rakamın mümkün olabileceğini belirten Doç. Dr. Yakup Krespi, inmenin her yaşta ortaya çıkabilen ve kadınlarda daha fazla görülen bir hastalık olduğunu ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü;



''İnmelerin yüzde 15'i beyin kanamaları, yüzde 80-85'i ise damar tıkanıklarından meydana geliyor. Yaşlanmakta olan bir ülkeyiz bu ülkede o yüzden önümüzdeki yıllarda en büyük sorunu sıklık açısından felç olacaktır. Dolayısıyla bu ülkenin bu soruna, tedavisine ve yarattığı sakatlıkların da bakımına hazırlanması lazım... Çünkü bu hastalık yalnız ölümcül bir hastalık olmakla kalmayıp çok ciddi sakat bırakıyor... Sakatlıkta uzun yıllar süren bir hastalık bu da tüm aile ve hasta açısından ciddi sıkıntılar yaratan süreç...''
 
Tekerlekli Sandalye
Üst